Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bakanlığının ve ilgili kurumlarının 2021 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı. Çavuşoğlu sunumunda dış politikaya ilişkin bilgiler vererek değerlendirmelerde bulunduç.
Türkiye'nin, bölgesel ve küresel meselelerde söz sahibi olduğu yerli, milli dış politikayı hayata geçirmek için çalıştıklarına işaret eden Çavuşoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde, kadim coğrafyamızın ve şanlı tarihimizin gereklerini yerine getiriyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz çağın koşullarını dikkate alan girişimci ve insani bir dış politika uyguluyoruz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin, odağında insana hizmet anlayışı ile her yerde öngörülü, etkili olduğunu vurgulayarak, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, "Yurtta sulh, cihanda sulh" temel ilkesi doğrultusunda, bölgesinde ve ötesinde barış, istikrar, refaha aktif katkılarda bulunduklarını anlattı.
Bölgesel ve uluslararası ortamda bir değişim süreci yaşandığını anımsatan Çavuşoğlu, "Bu süreci doğru okumak ve istikametini yönlendirmek şart. Bu nedenle bazen oyun kurmak, bazen de oyun bozmak gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
İki durumda da inisiyatif almaktan çekinmediklerini belirten Çavuşoğlu, 500 yıllık Türk diplomasisinin gücünü, sahada ve masada ortaya koyduğunu, koymaya devam edeceğini söyledi.
"100 BİN VATANDAŞ TÜRKİYE'YE GETİRİLDİ"
Kovid-19 salgınının sadece sağlığı değil ülkelerin ekonomik ve sosyal hayatını da etkilediğini ifade eden Çavuşoğlu, "Devletimizin ve milletimizin sergilediği performans takdire şayandır. Yurt içinde olduğu gibi uluslararası platformda da en başarılı sınav veren ülkelerden biri Türkiye oldu." diye konuştu.
Türkiye'nin 248 temsilciliği aracılığıyla zor durumda kalan vatandaşlarına ulaştığını belirten Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakanlığımın koordinasyonunda tüm kurumlarımızla yakın eşgüdüm yaparak, Cumhuriyet tarihimizin en büyük tahliye operasyonunu gerçekleştirdik. 141 ülkeden 100 bini aşkın vatandaşımızın yurda dönüşünü sağladık. Kurulan merkez daimi hale geldi. Bu zor süreçte, vatandaşlarımızın dış temsilciliklerimize daha kolay ve hızlı ulaşabilmeleri için ek önlemler aldık. Nöbetçi telefon uygulamasıyla vatandaşlarımız, mesai saatleri içinde veya dışında, günün her anında temsilciliklerimize kolayca ulaştılar. Günün her saatinde hizmet sunan Konsolosluk Çağrı Merkezimiz, vatandaşlarımızdan salgın bağlamında gelen 141 bin çağrıyı yanıtladı. 30 bin sosyal medya mesajına yanıt verdik. Yılbaşından bu yana 1099 cenaze ile 235 kişi ambulans uçaklarla Türkiye'ye getirildi. Salgının yarattığı sınamalar karşısında pek çok gelişmiş ülke 'önce ben' anlayışıyla kabuğuna çekildi. Türkiye ise 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa satın alma ve ihraç izni, malzeme hibesi ve nakdi yardım şeklinde destek sağladı."
Çavuşoğlu, sağlık alanında yapılan yatırımların uluslararası kamuoyunda da olumlu yankı bulduğuna dikkati çekerek, dünyaya yapılan sağlık malzemesi yardımlarıyla da Türkiye'nin şefkatli gücünün gösterildiğini anlattı.
Çavuşoğlu, salgın döneminin, uluslararası örgütlerin etkinliğinin yoğun şekilde tartışıldığı bir dönem olduğunu kaydetti.
Yapılan eleştirilerin haklı olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Örneğin, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin salgını gündemine alması 100 gün sürdü. Ama biz küresel bir tehditle mücadelenin ancak küresel düzeyde dayanışmayla yürütüleceğini gördük." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin BM, G20 ve Türk Konseyi gibi platformlarda sesini yükselttiğini söyleyen Çavuşoğlu, "En az gelişmiş ve en zor durumda bulunan ülkelerin ihtiyaçlarına dikkat çektik. Bu yönde kararlar alınmasına öncülük ettik." dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin dönem başkanlığını üstlendiği Güney Doğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci ve Asya İşbirliği Diyaloğu gibi kuruluşlarda pandemiyle mücadelede iş birliğini öne çıkardığını, Antalya Diplomasi Forumu kapsamında salgına yönelik video konferanslar düzenlediğini anımsattı.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, salgınla ortaya çıkan olağanüstü şartlar nedeniyle diplomasinin dijital ortamda gerçekleştirilmeye başlandığını, bakanlık faaliyetlerinin de süratle siber platformlara taşındığını bildirdi.
Konsolosluk hizmetleri, kamu diplomasisi ve dış politika analizleri gibi alanlarda teknolojiden yararlanıldığını vurgulayan Çavuşoğlu, "Salgının hemen başlarında da insanlığı nasıl bir gelecek beklediğine dair stratejik öngörü çalışmaları yaptık. Ayrıca dünya çapında bu alandaki ilk çalışmalardan ikisini Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Antalya Diplomasi Forumu olarak hazırladık." bilgisini paylaştı.
Çavuşoğlu, Antalya Diplomasi Forumu kapsamında çeşitli toplantıların ve İstanbul Arabuluculuk Konferansı'nın da dijital ortamda gerçekleştirildiğini hatırlattı.
TÜRKİYE VE KIBRIS TÜRKLERİ
Türkiye'nin bölgesinde yaşanan gelişmelerin, sahada ve masada girişimci bir diplomasi anlayışı gerektirdiğini söyleyen Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bölgede Türkiye ve Kıbrıs Türkleri aleyhine atılan tek taraflı adımlar karşısında Türkiye'nin tepkisini beyan edip, diyalog çağrısında bulunduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Ancak bu çağrılarımız karşısında hep dışlayıcı ve provokatif adımlar gördük. Bunun üzerine, diyalog kapısını kapatmadan, haklarımızın korunması için sahada inisiyatif aldık. Doğu Akdeniz’de en uzun kıtasal kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin, kendi kıyılarına hapsedilmesini kabullenmemiz mümkün değildir." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın Meis Adası için 40 bin kilometrekare deniz sınırı istediğine dikkati çekerek, "Yunanistan, ülkemize 2, Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıkta bulunan, 10 kilometrekare yüzölçümündeki adaya 40 bin kilometre deniz alanı istiyor. Bu, uluslararası hukuka, hakkaniyete ve izana sığmaz. Bu örneği bütün temaslarımızda özellikle tekrar ediyoruz ve muhataplarımız diyecek söz bulamıyor. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin parçası olmadığı hiçbir girişimin başarıya ulaşması mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Doğu Akdeniz konulu konferans önerisi üzerine Avrupa Birliği ile (AB) çalışmalarımız sürüyor." ifadelerini kullandı.
"GERGİNLİK VEA DİPLOMASİ, SEÇİM YUNANİSTAN'INDIR"
Türkiye'nin diyalogdan yana olduğunu ve Yunanistan ile istikşafi görüşmelere yeniden başlamak da dahil sorunları konuşarak çözmek istediğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Ancak Yunanistan’dan halen olumlu bir adım göremiyoruz. Aksine Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte, AB üyeliğini kullanarak avantaj sağlama çabalarına devam ediyorlar. Onlar bizleri başka başkentlere şikayet ederken, biz bir Yunan gazetesine doğrudan makale yazarak açıkça söyledik. Gerginlik ve tırmanma veya diplomasi, diyalog ve iş birliği. Seçim Yunanistan’ındır. Biz hamdolsun her yoldan gitmeye muktediriz." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın gerginlik dönemlerinde Batı Trakyalı Türklere yönelik baskıları artırdığına da işaret ederek, "Soydaşlarımızın haklarının takipçisi olmaya devam ediyoruz." dedi.
Çavuşoğlu, sunumunda Kıbrıs sorununa da yer vererek, "Kıbrıs’ta yarım asrı aşkın süredir devam eden çözümsüzlüğün sebebi Rum tarafının uzlaşmaz ve çarpık zihniyetidir. Bu zihniyet Kıbrıs Türklerini eşit ortak değil, azınlık olarak görmekte, ne iktidarı ne de adanın doğal kaynaklarını paylaşmak istemektedir." diye konuştu.
Bu nedenle artık federasyon değil, iki devletli çözüm modelinin konuşulması gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, Kıbrıs Türkü’nün iradesinin de son seçimlerde bu yönde tecelli ettiğini, bu iradeye herkesin saygı göstermesini beklediklerini belirtti.
Çavuşoğlu, Kıbrıs Türkleriyle eşgüdüm ve iş birliği içinde çalıştıklarına işaret ederek, "Bu tutumumuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın Lefkoşa’ya son ziyareti sırasında her iki Cumhurbaşkanı tarafından açıkça ortaya konulmuştur." dedi.
"ÜLKEMİZİN, 30 YILDIR TOPRAKLARI İŞGAL ATINDA BULUNAN AZERBAYCAN'IN YANINDA OLMASI TABİİDİR"
Bakan Çavuşoğlu, bölgedeki ihtilafların ne yazık ki durulmadığını, bunun son örneğinin ise esasen "donmuş" olarak nitelenen Yukarı Karabağ sorununun alevlenmesi olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Her şeyden önce, merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in dediği gibi biz Azerbaycan ile iki devlet, bir milletiz. Atatürk'ün vurguladığı üzere, 'Azerbaycan'ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir.' Türkiye'nin can Azerbaycan'a verdiği desteğin arkasında, sadece bu yaklaşım değil, Azerbaycan'ın uluslararası hukuka göre haklı ve 30 yıldır toprakları işgal altında bulunduğu için mağdur taraf olması yatıyor. Dolayısıyla ülkemizin, öz toprakları neredeyse 30 yıldır işgal altında bulunan Azerbaycan'ın yanında yer alması tabiidir. Nitekim krizin başından itibaren Türkiye, yoğun bir diplomatik seferberlik başlattı. Temaslarımızda Ermenistan'ın PKK/PYD/YPG teröristlerini Yukarı Karabağ'da konuşlandırdığını, tüm dünyadan Ermenilerin savaşa katılmasını teşvik ettiğini, sivilleri kasten hedef aldığını gösterdik. Bu ülkenin Türkiye aleyhinde yaptığı kara propagandayı da gözler önüne serdik."
Çavuşoğlu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu'nun, 30 yıldır süren ataleti karşısında, Azerbaycan'ın haklı davasını uluslararası planda layıkıyla savunmak için Türkiye'nin de devreye girdiğini, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, kendisinin ve teşkilatının gerçekleştirdiği temaslarda, muhataplarına gerçekleri anlattıklarını söyledi.
Ermenistan'ın da zaten çıkıp, "Diplomatik çözüm yoktur" dediğini anımsatan Çavuşoğlu, "Neticede, Azerbaycan dirayetli liderliği ve kahraman ordusuyla, sahada kazandığı başarıyla 30 yıllık statükoyu değiştirmeyi başardı. Ermenistan sahada pes etmek zorunda kaldı ve sonunda bir ateşkes anlaşması imzaladı." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Azerbaycan'ın kabul edeceği her sonucun, Türkiye'nin de kabulü olduğunu söylediklerini, 9 Kasım gecesi Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin ortak bir açıklamasıyla ateşkes rejiminin ilan edildiğini hatırlattı. Çavuşoğlu, bu anlaşmanın, Azerbaycan halkı tarafından coşkuyla karşılanmasına, Bakü'de bizzat şahit olduğunu ifade etti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Azerbaycan tarafından kabul gören anlaşmayı, kalıcı çözüme gidebilecek unsurlar içerdiği için de destekliyoruz. Bir kere, Azerbaycan'ın haklılığı ve toprak bütünlüğü bu anlaşmayla bir kez daha teyit edildi. İkincisi, Azerbaycan yaklaşık 30 yıldır işgal altında olan topraklarını geri alıyor. Bir kısmını karşı harekatı ile aldı, bir kısmını da Mutabakat çerçevesinde geri alıyor. Üçüncüsü, işgal altındaki Azerbaycan topraklarından kaçmak zorunda kalan kardeşlerimiz evlerine geri dönebilecek. Dördüncüsü, Nahçıvan ile Azerbaycan arasında bağlantılar tesis edilecek. Biz de Azerbaycan'ın talebi üzerine bu ateşkesin ve anlaşma hükümlerinin uygulanmasının denetimi amacıyla sahada olacağız. Bunun için üçlü anlaşmanın 5. maddesinde kayıtlı Ortak Merkez’in kurulması amacıyla 11 Kasım'da Rusya ile ayrı bir mutabakat zaptı imzaladık. Anlaşmanın, orta ve uzun vadede bütün bölgenin ve bu çerçevede Ermenistan'ın da yararına olacağına inanıyoruz. Barış ve istikrardan herkesin kazanmasını isteriz."
Türkiye'nin, 30 yıllık bu krizde, bu şekilde tarihi bir gelişme sağlanmasında merkezi rol oynadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, "Mücavir coğrafyamızda bize rağmen oyun kurulamayacağı, barış ve istikrarın yolunun Türkiye'den geçtiğini dost da düşman da bir kez daha görmüştür." şeklinde konuştu.
"AB'NİN YAPTIĞI HATALARI ANLAMASI GEREKİYOR"
Doğu Akdeniz ve Ege'de yaşanan gelişmelerin, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini de etkilediğini belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Yunanistan ve GKRY ikilisi yalnız değil. Bazı üyeler, ülkemizle ikili sorunlarını AB'ye taşımakta. Sözde bir üyelik dayanışması maskesi takmışlar. Sürekli aleyhimize suistimal ediyorlar. AB'nin bu yanlıştan dönmesi lazım. Bunu başarırlarsa iş birliğimizden tüm Avrupa kazanır. Başaramazlarsa da tüm Avrupa zarar görür. AB'nin yaptığı hataları anlaması ve Türkiye'nin üyeliğinin Birlik'e katacağı değeri görmesini bekliyoruz. O durumda her iki taraf için de daha verimli bir ilişki kurulabileceğine inanıyoruz. AB ile temaslarımızda, bu doğrultuda yapıcı bir diyalog içinde olma arzumuzu vurguluyoruz."
Türkiye'nin bu konuda yalnız olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, AB üyeleri arasında bu uyarılarının haklılığını idrak eden ve Türkiye'yle diyaloğun Avrupa'nın istikrarı için öneminin bilincinde olan ülkelerin çoğunlukta olduğunu söyledi.
"ABD, FETÖ'YE KARŞI ADIM ATAMADI"
Çavuşoğlu, ABD'yle ilişkilerde karşı karşıya bulunulan sınamalar ve potansiyel fırsatların mevcudiyetini sürdürdüğüne değinerek Suriye ve özellikle Libya gibi bölgesel barış ve güvenliği ilgilendiren konularda bazı görüş ayrılıklarına rağmen Türkiye'nin NATO müttefiki ABD ile istişare ve eşgüdüm içinde hareket ettiğini dile getirdi.
İlişkileri gölgeleyen bazı olumsuz unsurların da gündemlerinden çıkmadığını ifade eden Çavuşoğlu, "ABD, FETÖ'ye karşı adım atamadı, PKK/PYD/YPG ile ortaklığını sonlandıramadı, yaptırım ve tehdit dilini bir kenara bırakamadı, S-400 tedarikimizi F-35 programına katılımımız ve CAATSA yaptırımlarıyla ilişkilendirmeye devam ederek savunma ilişkilerimize zarar verdi." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, ABD'deki seçim dönemi ve siyasi kutuplaşmanın da sorunların aşılması için gerekli diyaloğun etkin şekilde hayata geçirilmesini güçleştirdiğini söyleyerek "ABD'de seçimler yapıldı. İlişkilerimizi iki ülkenin de stratejik çıkarına olacak şekilde tekrar olumlu bir mecraya sokmak için gereken çabayı göstereceğiz." dedi.
Yeni dönemde de ekonomik, siyasi ve güvenlik iş birliği açısından ilişkilerde yeni sayfalar açabilmenin önemli olacağını kaydeden Çavuşoğlu, "Yeni dönemde Yüce Meclisimizin Kongre'yle ilişkileri ve parlamenter diplomasi de özel önem taşıyacak." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirterek "Yaklaşık 10 yıldır devam eden bu süreçte, Suriye'nin çektiği acıları yanı başımızda bizler de gördük." ifadesini kullandı.
Suriye'nin artık istikrara kavuşması gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, "Bunun için de Suriye'nin teröristlerden arındırılması gerekiyor ve biz yaptığımız operasyonlarla bunu başardık. Yanı başımızda bir terör koridorunun oluşmasını engelledik." ifadelerini kullandı.
Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diğer taraftan, Suriye'de Suriye halkının istediği şekilde bir siyasi sürece geçilmesi için de çaba sarf ediyoruz. Bu çerçevede, Astana Sürecinin garantörü sıfatıyla kuruluşuna öncülük ettiğimiz Anayasa Komitesi'nin çalışmalarına ve BM'nin çabalarına desteğimiz sürüyor. Bugüne kadar, 3,6 milyondan fazla Suriyeli'ye ev sahipliği yaptık. Şimdi de Suriyelilerin terörden arındırdığımız yerlere güvenli bir şekilde geri dönüşlerini sağlıyoruz. Bu çerçevede, anılan bölgelere 411 bin civarında Suriyeli geri döndü. Bu yöndeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz."
"PKK, IRAK'TAKİ KÜRTLERE SALDIRIYOR"
Çavuşoğlu, Irak'ın da zorlu bir süreçten geçtiğine değinerek Irak’ın farklı ülkelerin rekabet alanı haline gelmesini istemediklerinin altını çizdi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını günlerinde Irak'ı yalnız bırakmadıklarını, tıbbi malzemeleri ülkenin farklı bölgelerine ulaştırdıklarını söyleyen Çavuşoğlu, salgının, ikili ticaretteki olumsuz etkisini azaltmak amacıyla devreye sokulan "temassız ticaret" mekanizmasında başarı sağladıklarını bildirdi.
Öte yandan, Türkiye'nin, Irak'taki PKK varlığına karşı mücadeleyi geçen yıl da aralıksız sürdürdüğünü söyleyen Çavuşoğlu, Pençe harekatları neticesinde Türkiye'ye terörist sızmaların azaltıldığını kaydetti.
Çavuşoğlu, "PKK'nın asıl Kürt kardeşlerimizin düşmanı olduğunu hep vurguladık. Şimdi PKK Irak'taki Kürtlere saldırıyor, Yezidilere yönelik zulmünü de aynı şekilde sürdürüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Irak’ta ayrımcılık yapmaksızın tüm kesimlerle görüştüklerini belirten Çavuşoğlu, "Türkmen kardeşlerimize de elbette destek veriyoruz. Temennimiz, Iraklı kardeşlerimizin hak ettikleri istikrar ve refaha bir an evvel kavuşmaları." ifadelerini kullandı.
LİBYA'DAKİ GELİŞMELER
Bakan Çavuşoğlu, Libya'daki durumun, bu yıl gündemi meşgul eden öncelikli konular arasında yer aldığını anımsatarak, Türkiye'nin başından beri krizin sadece siyasi diyalog yoluyla çözülebileceğini savunduğunu hatırlattı.
Çavuşoğlu, "Ancak, destek ifadeleriyle yetinerek köklü bağlarımız bulunan bu ülkedeki gelişmeleri seyrine bırakma seçeneğimiz yoktu. İnisiyatif alarak, güvenlik ve istikrarın temini için harekete geçtik." dedi.
TBMM'nin verdiği yetkiyle BM tarafından tanınan Milli Mutabakat Hükümeti'ne Türkiye'nin sağladığı eğitim ve danışmanlık desteğinin, bu ülkenin daha fazla iç savaşa sürüklenmesini engellediğini vurgulan Çavuşoğlu, ayrıca BM öncülüğündeki siyasi sürecin de önünü açtığını bildirdi.
Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması konusunda imzaladığımız Mutabakat Muhtırası da Doğu Akdeniz'deki meşru çıkarlarımızın korunması yolunda önemli bir adım teşkil etti. Halen Libya'daki siyasi süreçte önemli bir dönemden geçiliyor. Siyasi Diyalog Forumu bu ay başında Tunus'ta toplandı. Bütün süreci tüm meşru taraflarla ve BM'yle yakın temas halinde destekliyor ve yönlendiriyoruz. Kardeş Libya'nın istikrara kavuşması ve kazanımların korunması için çabalarımız aralıksız sürecek."
Bakan Çavuşoğlu, İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözüm perspektifini ortadan kaldırmaya yönelik girişimlere karşı, Filistin davasını en güçlü şekilde desteklemeyi sürdürdüklerinin altını çizdi.
Filistinliler arası uzlaşının sağlanması, Filistin Devleti'ni tanıyan ülkelerin sayısının artırılması ve Filistin'in uluslararası kuruluşlarla iş birliğinin güçlendirilmesi için Türkiye'nin çabalarına devam edeceğinin altını çizen Çavuşoğlu, öte yandan, ABD’nin sözde barış planına, İsrail’in ilhak planlarına, Kudüs'ün hukuki statüsünü hiçe sayan adımlara ve Harem-i Şerif'e yönelik mütecaviz eylemlere karşı da sessiz kalmadıklarını anımsattı.
Çavuşoğlu, "Çeşitli ülkelerin BM kararları hilafına Kudüs'te büyükelçilik açma teşebbüslerine karşı duruyoruz. Bizim itirazımız, İsrail'le normalleşme süreçlerinin Filistin'in menfaatlerinin pahasına olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN FAALİYETLERİNİN ENGELLENMESİ İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
Çavuşoğlu, teröre karşı verilen mücadelenin sürdüğünü kaydederek "PKK/PYD/YPG'nin yurtdışındaki propaganda, eleman toplama, lobi, finansman gibi faaliyetlerinin engellenmesi çabalarımız sürüyor. Bu bağlamda, ikili ve çok taraflı platformlarda çalışmalarımız devam ediyor." dedi.
Aynı şekilde, terör örgütü FETÖ'nün yurtdışı yapılanmasının çökertilmesi için de yoğun mesai içinde olduklarının altını çizen Çavuşoğlu, "Bugüne kadar, yurtdışı teşkilatımın, FETÖ'nün gerçek yüzünü ve bu örgütün bulunduğu ülke için de tehdit teşkil ettiğini anlatmak için yaptığı girişimlerin sayısı 16 bini geçti." ifadesini kullandı.
ABD'de bu ay FETÖ okullarına verilen para cezası örneğinde olduğu gibi, bu konuda somut sonuçlar alınmaya devam edildiğini söyleyen Çavuşoğlu, FETÖ'nün arz ettiği tehlikenin bilincine varan bazı ülkelerin de örgüt mensuplarını topraklarından çıkardığına dikkati çekti.
Çavuşoğlu, Türk Maarif Vakfı (TMV) ile omuz omuza yürütülen çabalarla, 40 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve dil kurslarının faaliyetlerinin kısmen veya tamamen sona ermesinin sağlandığını bilgisini paylaştı.
Terör örgütü DEAŞ ile mücadele ve Yabancı Terörist Savaşçılardan (YTS) kaynaklanan tehditler konusunda da etkin tedbirleri sürdürdüklerinin altını çizen Çavuşoğlu, bu konuda uluslararası çabalarda öncü rol oynadıklarını kaydetti.
NATO VE RUSYA İLE İLİŞKİLER DE SON DURUM
Çavuşoğlu, 68 yıldır üyesi olduğu NATO'nun, Türkiye'nin savunma ve güvenlik politikasının temel unsuru olduğunu belirterek "Ulusal adımlarımızın yanı sıra, NATO kanalıyla da bölgemiz ve ötesinde barış, güvenlik ve istikrarın tesisine ciddi katkı sağlıyoruz." şeklinde konuştu.
Türkiye'yi yakından ilgilendiren tüm güvenlik ve savunma gayretlerine, ulusal çıkarlar doğrultusunda, yerli imkan ve kabiliyetleri kullanmak suretiyle katkı sağlamayı sürdüreceklerini kaydeden Çavuşoğlu, "Rusya ile ilişkilerimiz, dış politikamızın önemli bir boyutunu teşkil ediyor. İlişkilerimiz, ortak çıkar ve karşılıklı saygı temelinde, olumlu seyrini koruyor." dedi.
Çavuşoğlu, Rusya ile ikili ilişkilerde öne çıkan başlıkların 8 Ocak'ta açılışı yapılan TürkAkım boru hattı ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi projeler olduğunu söyledi.
Bakan Çavuşoğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına rağmen yılın ilk 9 ayında Rusya ile ikili ticaret hacminin 14 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesi ve Rus turist sayısının Ekim itibarıyla 1,9 milyon seviyesine ulaşmasının ikili ilişkilerin düzeyini ortaya koyduğunu vurguladı.
Son dönemde birçok bölgesel meselenin ortak gündeme taşındığını belirten Çavuşoğlu, Suriye ve Libya'ya dışında Yukarı Karabağ'ın da Rusya'yla yakın diyalog gerektiren bir konu olarak öne çıktığını vurguladı.
Çavuşoğlu, bu konularda Rusya'yla anlaşamadıkları hususlar olması durumunda "diyaloğu canlı tutup" ortak paydalarda buluşmaya önem verdiklerini belirtti.
"KIRIM'IN YASA DIŞI İLHAKINI TANIMAYACAĞIZ"
Ukrayna'yla ilişkilerin de 2011'de tesis edilen stratejik ortaklık temelinde geliştiğini kaydeden Çavuşoğlu, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini desteklediklerini vurguladı.
Bakan Çavuşoğlu, "Kırım’ın yasadışı ilhakını tanımadık, tanımayacağız. Ülkenin doğusundaki duruma uluslararası hukuk ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü temelinde çözüm bulunması için tüm uluslararası çabaları destekliyoruz. Kırım Tatarlarının hak ve çıkarlarının korunması için de ikili ve çok taraflı platformlarda çaba sarf ediyor, soydaşlarımızın yaşam koşullarının iyileştirilmesi için projeler hayata geçiriyoruz." ifadesini kullandı.
TÜRKİYE, YUMUŞAK GÜCÜNE GÜÇ KATTI
Çavuşoğlu, Balkanlarda bölge ülkelerinin hiçbirini dışlamama ve sorunların çözümünde "bölgesel sahiplenme" anlayışıyla hareket ettiklerini belirtti. Bu çerçevede, Üçlü İstişare Mekanizmalar ile Türkiye'nin Dönem Başkanlığını 1 Temmuz'da devraldığı Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci gibi platformlar yoluyla etkin rolünü sürdürdüğünü belirten Çavuşoğlu, bölgedeki temsil ağını da faaliyete geçirilen Banja Luka Başkonsolosluğu ve Yeni Pazar'da açılacak olan Başkonsolosluk ile genişleteceğini kaydetti.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin öncelikli milli politikasının "Balkanlar ve Kırım dahil dünyadaki soydaş/akraba toplulukların huzur ve refahının temini" olduğunun altını çizdi. Bu amaçla, TİKA, Türkiye Maarif Vakfı (TMV), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, AFAD, Kızılay ve Türk Hava Yolları (THY) gibi kurumlarla yoğun mesai yaptıklarını kaydeden Çavuşoğlu, bu kurumlara teşekkür etti.
Çavuşoğlu, ayrıca, bu kurumların faaliyetlerinin tüm insanlığa umut olduğunu, Türk milletinin merhametini temsil ettiğini ve Türkiye'nin yumuşak gücüne güç kattığını dile getirdi.
Ortak dil, tarih ve kültür bağlarına sahip olunan Orta Asya Cumhuriyetleriyle iş birliğinin her alanda geliştirilmesinin, Türkiye'nin öncelikleri arasında olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, bölgedeki ülkelerin müreffeh ve istikrarlı olmalarını arzu ettiklerini dile getirdi.
Bakan Çavuşoğlu, öte yandan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi'nin de (Türk Konseyi) her geçen gün büyüdüğünü ve güçlendiğini belirterek son zamanlarda Azerbaycan’a verdiği desteğin, birliği daha da güçlendirdiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, 40 yılı aşkın süredir çatışmaların sürdüğü Afganistan’da, barış ümitlerinin Afganlararası Müzakerelerin başlamasıyla yeniden canlandığını belirterek "Afganistan’ın hakettiği barışa kavuşması için çaba gösteriyor, müzakere çabalarına gerekli desteği veriyoruz. Temaslarımız sürüyor. Son olarak Milli Uzlaşı Yüksek Konseyi Başkanı Dr. Abdullah Abdullah ülkemizi ziyaret etti." dedi.
Bakan Çavuşoğlu, 21. yüzyılı Asya'nın şekillendireceği anlayışıyla bölgeye bütüncül bakışı kuvvetlendirmek için geçen yıl Yeniden Asya girişimi başlattıklarını ve bölge ülkeleriyle ilişkilerin bu girişimin de yarattığı sinerjiyle geliştiğini ifade etti.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin bu bölgedeki en büyük ticaret ortağı olan Çin’le bir yandan ikili iş birliğini geliştirirken, diğer yandan Uygur Türklerinin, Çin’in eşit vatandaşları olarak barış, huzur ve refah içinde yaşamlarını sürdürmeleri, temel insan haklarının gözetilmesi, dini özgürlüklerinin ve kültürel kimliklerinin korunmasına yönelik beklentilerini, Çin makamlarıyla her vesileyle ve her düzeyde ele aldıklarını vurguladı.
Bu konudaki milli çizgiyi, BM başta olmak üzere uluslararası platformlarda da ulusal beyanlarla ve son olarak, 6 Ekim günü BM 75. Genel Kurulu 3. Komite toplantısında Uygur Türkleri konusunda beklentilerini kayda geçirdiklerini belirten Çavuşoğlu, "Soydaşlarımızın kültürel ve dini kimliklerine saygı gösterilmesini ve bunların garanti altına alınmasını istedik. Ayrıca, Uygur Türkleri ve diğer Müslüman Azınlıklara yönelik insan hakları uygulamalarından duyduğumuz endişeyi vurguladım." ifadesini kullandı.
UZAK COĞRAFLARA AÇILMA POLİTİKASI
Çavuşoğlu, Japonya ile Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın en kısa zamanda imzalanması, Güney Kore ile ise Serbest Ticaret Anlaşması'nın gözden geçirilmesi için çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Türkiye'ye yakın bölgenin ötesindeki coğrafyalara açılım politikasını ileri götürmek için salgın ortamında dahi Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle ziyaret ve temasları sürdürdüklerini kaydeden Çavuşoğlu, Haiti, Dominik Cumhuriyeti ve Venezuela’yı ziyaret ettiklerini ve Venezuela’da tüm taraflarla temas halindeki çabaların somut sonuçlar doğurduğunu dile getirdi.
Çavuşoğlu, salgın döneminde 6 Afrika ülkesini ziyaret ettiklerini ve Ekvator Ginesi’nde Büyükelçilik binası açtıklarını belirterek, Togo ve Gine Bissau’da da büyükelçilikler açacaklarını kaydetti.
Türkiye'nin 2002'de 163 olan dış temsilcilik sayısının, bugün itibarıyla 248'e ulaştığını kaydeden Çavuşoğlu, yakında bu rakamın 251'e çıkacağını belirterek "Dünyanın 5. büyük diplomatik ağı haline gelen teşkilatımız, dünyanın her köşesindeki vatandaşımıza hizmet götürüyor, ülkemizin görünürlük ve itibarına katkıda bulunuyor." dedi.
Salgına rağmen kültürel diplomasiyi de ihmal etmediklerini belirten Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Patara ve Türk Mutfağı Yılı olarak ilan edilen 2020’de yurt dışında tanıtıcı etkinlikler düzenlediklerini belirtti.
Çavuşoğlu, bu minvalde Türkiye-Ürdün Karşılıklı Kültür Yılı, Rusya Federasyonu’yla diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yıl dönümü, Bazı Latin Amerika ülkeleriyle diplomatik ilişkilerin 70. yıl dönümü ve Endonezya’yla diplomatik ilişkilerin 70. yıl dönümü münasebetiyle etkinlikler düzenlediklerini kaydetti.
"İNSANIMIZA HİZMETİ MİSYONUMUZ OLARAK GÖRÜYORUZ"
Bakan Çavuşoğlu, "Nerede olurlarsa olsunlar insanımıza hizmeti temel misyonumuz olarak görüyoruz. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın çıkarlarını korumak, onlara en etkin ve hızlı şekilde hizmet etmek için yılmadan çalışıyoruz." ifadesine yer verdi. Bu çerçevede, konsolosluk hizmetlerinin iyileştirilmesi için çalışmaların aralıksız sürdüğünü kaydeden Çavuşoğlu, Türkçe ve 5 dilde 7/24 esasında hizmet veren Konsolosluk Çağrı Merkezinin şimdiye dek 7 milyon talebe yanıt verdiğini açıkladı.
Çavuşoğlu, yapay zeka temelli uygulamaları daha fazla kullanacaklarına işaret ederek "sanal sohbet robotu Hızır uygulamasını" başlatacaklarını da duyurdu.
Kovid-19 salgının olumsuz etkilerinden birinin de özellikle "Avrupa’da yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve İslam karşıtlığı gibi akımların güçlenmesi" olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, bu konudaki endişeleri BM, Avrupa Konseyi ve AGİT gibi çok taraflı platformlarda ve ikili planda dile getirdiklerini kaydetti.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ BÜTÇESİ 2021 YILI BÜTÇESİ
Bakan Çavuşoğlu, 2019 yılında Dışişleri Bakanlığına 4,6 milyar lira ödenek tahsis edildiğini, yıl içerisindeki toplam ödeneğin 5,1 milyar liraya ulaştığını ve 2019 yılı Kesin Hesabına göre yıl sonu harcamanın 4,7 milyar lira olarak gerçekleştiğini kaydetti.
Dışişleri Bakanlığına 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 5 milyar 786 milyon lira ödenek tahsis edilmesinin öngörüldüğünü aktaran Çavuşoğlu, buna ilaveten yüklendiği görevler çerçevesinde 698 milyon lirası Ulusal Ajans ve AB programlarına katılım olmak üzere AB Başkanlığı için de toplam 787 milyon lira tutarında bütçe teklifini ve Türk Akreditasyon Kurumunun (TÜRKAK) 2021 yılı bütçe teklifi olan 42 milyon lira ödeneği de TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nun onayına sundu.
Çavuşoğlu, Bakanlık bütçesinin yaklaşık yüzde 57’sinin yurtdışı teşkilatının harcamaları için kullanıldığını, yüzde 35'inin katkı payı ödemeleri ve yurt dışındaki öğretmen, okutman ve din görevlileri maaşları için harcandığını da kaydetti