Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte dünya önemli bir sınamadan geçmektedir. Aslında bu savaşı tahrik edenler Amerika ve Batı’dır. Tuzağa düşen ise Ukrayna’dır. Rusya zalimdir, Ukrayna halkı ise mağdur ve mazlumdur. Bu savaşın zararı bütün insanlığa dokunmuştur.
Osmanlı Medeniyeti iki asırdır dünya sahnesinden çekildi, Batı ve Amerikan emperyalizmi bu alana hoyratça yerleşti. Osmanlı’nın durduruluşu devletin sona ermesinden en az bir asır önce başlıyor. Yeryüzünde kimsesizlerin kimi olan bir devletti Osmanlı. Tarih boyunca Müslümanlar gittikleri yerleri ihya ettiler, imha etmediler. Yaratılmışlara yaratandan ötürü değer veren bir anlayışla bulundukları yerleri imar ettiler.
Osmanlı ruhu Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalmıştır. Kendisi farkında olmasa da, inkar etse de tarihi miras ve sorumluluk bu misyonu ona yüklemektedir. Asırlardır başı belaya giren, sıkıntıya düşen kim varsa, bizden yardım beklemiştir. Çünkü “Adalet, merhamet ve kardeşlik medeniyetinin ahfadıyız.” Özümüz ve sözümüz birdir. İki yüzlü batı medeniyetinin tahrip ettiklerini tamir eden ve edecek yine bizim medeniyetimizdir.
“Batı; hürriyet, eşitlik ve adalet diyerek, insanlığın duygularına hoş gelecek bir parmak bal çaldı.” Bu sloganların peşine düşen insanlığa ve İslam dünyasına ne hürriyet, ne özgürlük ne de adalet getirdi. Bunları sadece kendisi için istedi. Kendi dışındaki dünyada bu kavramları bir silaha dönüştürdü, tahribat yaptı. Osmanlı Devletini bu sloganlarla yıktılar, 35 parçaya böldüler. Osmanlı’nın küllerinden doğmuş Türkiye Cumhuriyetini de aynı sloganlarla yıkmak istiyorlar. Bu sloganları bayrak yapanlara baktığınız zaman arkasında batı merkezli şer odaklarını göreceksiniz. Çünkü her şeyi kendileri için istiyorlar, bu kavramları istismar ederek, toplumsal çoğunluğu baskı altına alıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne hiçbir zaman kendi başına bırakılmadı. İstikrarlı bir yönetim oluşmaması için her 10 yılda bir askeri müdahale yapıldı.
Son 20 yıldır her türlü müdahaleye rağmen Türkiye’de istikrarlı bir yönetim vardır. Bunun sebebi sistemin düzelmesi veya dış müdahalelerin olmaması değil, Türkiye’de güçlü bir liderliğin ve güçlü bir halk desteğinin oluşmasıdır. Çok sayıda ekonomik, siyasi ve askeri müdahaleler oldu ancak hepsi güçlü liderlik sayesinde püskürtüldü. Uzun yıllardan sonra halk liderini bulmuş ve ondan vaz geçmiyor. Temmuz 2018’den beri uygulamaya geçen Başkanlık sistemi de artık problemleri aşmada ve yatırmalarda daha hızlı yol almamızı sağlamaktadır. Türkiye bu dönem de baş döndürücü bir hızla alt yapısını tamamlamaktadır.
Türkiye’nin lideri, dünyanın önemli sorunlarına çözüm bulmak için samimi bir şekilde çalışıyor. Rusya-Ukrayna Savaşında barış için samimi ve sonuç alıcı çalışmaları yapan tek dünya lideri Cumhurbaşkanımızdır. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan savaş tüm acımasızlığı ile devam ederken, Erdoğan, savaş başlamadan önce de savaş devam ederken de barışın inşası için her gün barış binasının tuğlalarını örmektedir. Gece gündüz bu sorunla ilgilenmekte, diğer ülkelerin liderleri ile çok sayıda görüşmeler yapmaktadır. Şu ana kadar 40 ülke lideri veya uluslararası kuruluş temsilcisi ile görüştü. Bu süreç devam etmektedir.
Türk Devleti ve Türk sivil yardım kuruluşları tarafından savaş mağdurlarına güçlü bir şekilde yardım edilmektedir. İnşallah Ukrayna’da barışın mimarı Türkiye olacaktır. Zaten, Libya’dan Yemen’e, Suriye’den Azerbaycan’a, Irak’tan Filistin’e, dünyanın neresinde savaş varsa, Türkiye ve onun lideri orada barışı tesis etmeye çalışmıştır ve çalışmaktadır. “Barışı savunan adam Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İnsanlığın kaybolmuş değerleri olan; Adalet, merhamet ve kardeşlik değerlerini de dünyanın gündemine o getirmiştir. Daha adil bir dünya mümkün diyerek yürekten bir çıkış yapmıştır.” Bu gayretleri ve etkin vizyonu ile ülkemiz uluslarası arenada güçlü bir yer edinmiştir. Türkiye, Ukrayna’dan sonra İslam coğrafyasındaki savaşların durması için de daha etkin bir rol alacaktır. Bu süreç başlamıştır.