Başbakan Binali Yıldırım, "Bugün itibarıyla 55 ilde Başbakanlığımızın da müdahil olduğu 298 dava sizler tarafından takip ediliyor. Bu davalardan anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna ilişkin olarak ilk derece mahkemelerince 2017'de 41, 2018'de 7, toplamda 48 dava karara bağlanmıştır" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, "15 Temmuz darbe davaları müşteki taraf avukatları" ile Çankaya Köşkünde bir araya geldi. FETÖ terör örgütüne karşı verilen mücadelenin 15-16 Temmuz tarihleri ile sınırla kalmadığını belirten Yıldırım, "Ülke olarak verdiğimiz topyekün mücadele devam etmektedir. Bu mücadelede her birimize şüphesiz büyük görevler ve sorumluluklar düşüyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi sebebiyle ülke genelinde devam eden ceza davaları var. Hükümetimizin ve şehit yakınları ile gazilerimizin temsilini en iyi ve en etkili şekilde sağlamak üzere sizler çok önemli bir görev üstlenmiş bulunuyorsunuz. Bu sadece bir davada avukatlık görevi olarak düşünülmemelidir. Bu, Türkiye Cumhuriyetinin bekasını sağlayan bu uğurda canlarını kanlarını feda eden aziz vatandaşlarımızın gelecek nesillere bıraktığı bu ülkenin tekrar böyle bir darbe girişimine maruz kalmaması için bu davalarda sizin ortaya koyacağınız çalışma çok ama çok önemli. Bugün itibarıyla 55 ilde Başbakanlığımızın da müdahil olduğu 298 dava sizler tarafından takip ediliyor. Bu davalardan anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna ilişkin olarak ilk derece mahkemelerince 2017'de 41, 2018'de 7, toplamda 48 dava karara bağlanmıştır" ifadelerini kullandı.
"Tarihi günlerden geçiyoruz"
"Silahlı örgüte üye olmak suçlarına ilişkin olarak ise ilk derece mahkemelerince 2017 yılında 42, 2018'de ise 5 karar verilmiştir" diyen Yıldırım, "Tarihi günlerden geçiyoruz, gerek yurt içinde gerek yurt dışında terör örgütlerine karşı amansız bir mücadele veriyoruz. Ülkemizin bu haklı mücadelesine gölge düşürmeye çalışan içeride ve dışarıda da mihrakların olduğunu görüyoruz. Özellikle kılı kırk yararak kahraman Mehmetçiğimizin, güvenlik güçlerimizin yaptığı operasyonları "sivillere zarar veriliyor, siviller öldürülüyor" gibi kara propagandaya dönüştürme konusunda terör örgütleri hiçbir sınır tanımıyor. Geçmiş dönem fotoğrafları, geçmiş dönem olaylarını ile sosyal medyada bugün olmuş gibi çok mahirler. Bunların sponsorları da var. Yurt dışındaki bazı ülkeler bunlara alan açıyor" dedi.
Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Siviller nerede zarar görüyor? Bunun cevabını bunu söyleyenler versin. Asıl sivil zararları, Türkiye'de bizim ülkemizde. Onun için biz bu harekatı o bölgede tek bir PKK'lı, DEAŞ'lı, PYD'li, YPG'li terör unsuru kalmayıncaya kadar devam edeceğiz. Kim ne derse desin. Bu, Türkiye'nin milli güvenlik meselesidir. Vatandaşın can ve mal emniyeti meselesidir. Bununla da sınırlı değil, aynı zamanda o bölgede yaşayan yarım milyon insanın terör örgütünün zulmünden kurtarma operasyonudur. Oradaki Kürtleri, Arapları, Türkmenleri de terör örgütünün her türlü baskısından, tacizinden, zulmünden kurtarmak için de bu operasyonu sürdürüyoruz. Ülkemizin ve milletimizin birliği ve geleceğimizin inşası için bütün kurumlarımız büyük bir özveri ile çok şükür çalışıyor. Ülkemizi bölüp parçalamaya çalışan terör unsurları son iki yıldır büyük bir bozgun içerisindeler."
Şehit yakınları ve gazilerin başlarına gelen felaketin karşılığını hukuk içerisinde bir an önce görmek istediğini anlatan Yıldırım, "Bu davaların bizi ve milletimiz için en iyi siz biliyorsunuz. Neden? Siz, bunların bütün detaylarına vakıf oluyorsunuz. Kanaat en iyi şekilde sizde oluşuyor. Onun için bugün bir araya gelmemize vesile olan bu çalıştayda bu davaların etkinliğini artırmak için neler yapılabileceğini bir kez daha gözden geçireceğiz. Dosyalara sunulacak olan beyanlarda kurumlarımızın, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin güçlü şekilde temsili ortaya konacak. Bu şekilde onların mutlu olduğu sonucun elde edilmesi hepimizin ortak amacıdır" açıklamasında bulundu.