1- Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan en genç ikinci kişidir
1957'de Camus, “Çağımızın insan vicdanının sorunlarını açık görüşlü bir ciddiyetle aydınlatan önemli edebi üretimi” nedeniyle Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.
Camus, ödülü kazandığında 44 yaşındaydı ve onu Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan en genç ikinci kişi yaptı. Aynı onura layık görüldüğünde 42 yaşında olan Rudyard Kipling'den sonra ikinci sırada yer alıyordu.
Camus kazandığını öğrenince şok oldu. Ödülle gelen para sayesinde yazmaya devam edebildi. Özellikle, bir Fyodor Dostoyevski'nin "Şeytanlar" romanını , Paris'te büyük başarı ile karşılanan bir oyuna uyarladı!
2- Bir filozoftu
Camus, çeşitli felsefe türleri ile ilişkilidir. Üzücü bir şekilde, eserlerinin çoğunda sıklıkla reddetmesine rağmen, çoğunlukla varoluşçulukla bağlantılıdır. Jean-Paul Sartre gibi filozoflarla olan ilişkileri nedeniyle büyük olasılıkla bu hareketle bağlantılıydı .
Camus, hayatın saçmalığını inceleyen bir felsefe dalı olan Absürdizm ile de ilişkilidir. Camus'ye göre Absürd'ün tanımı, “Anlamsız olandır. Dolayısıyla insanın varoluşu saçmadır, çünkü onun olumsallığı hiçbir dış gerekçe bulamaz.” Bu fikrin oldukça olumsuz çağrışımları olsa da Camus, saçma olsun ya da olmasın hayatın yaşamaya değer olduğuna inanıyordu. Sadece saçmalığı bir gerçek olarak kabul etmemizi, kabul etmemizi ve onunla başa çıkmamızı istiyor.
3- Özel hayatı karmaşıktı
Camus hayatı boyunca iki kez evlendi ama çapkın olarak biliniyordu. İlk evliliği Simone Hié adında bir uyuşturucu bağımlısıydı. 1940 yılında Camus ikinci eşi Francine ile evlendi. Catherine ve Jean adında ikizler çocukları oldu. Ancak Camus'nün evli ve çocuklu olması onun sadık olduğu anlamına gelmiyordu.
Ünlü İspanyol aktris Maria Casarès ile de dahil olmak üzere birçok evlilik dışı ilişkisi vardı. Casarès ile Paris'te Sartre, de Beauvoir ve Breton'la takıldığı sırada tanıştı.
Ayrıca Christiane Galindo adında bir arkadaşı, Lucette Meurer adında bir aktris ve Yvonne Ducailar adında başka bir kadınla ilişkileri vardı. Camus, bu üç metres ve karısıyla aynı anda ilişkilerini sürdürdü.
4- Trajik bir araba kazasında öldü
1960 yılında ailesi ve yayıncısıyla çıkmış olduğu Paris tatili dönüşünde Fransa'nın Villeblevin kentinde bir trafik kazasında öldü. Camus henüz 46 yaşındaydı. Normalde ailesiyle birlikte trenle dönecekken ani bir karar vererek araçla dönmek istedi. Geçirdiği vahim trafik kazası sonrası ise vefat etti.
Arkasında ürpertici bir şekilde ce binden çıkan tren biletini ve el yazması olan "İlk Adam" eserinin taslaklarını bıraktı. Bu eser, vefatından sonra yayınlanan ilk eser oldu.
5- İki eseri ölümünden sonra yayınlandı
Camus'un beklenmedik bir şekilde öldüğünde, üzerinde çalıştığı birkaç eseri daha vardı. İlki "La mort heureuse" yani Patrice Mersault adında bir adamın hikayesini anlattığı eseri"A Happy Death", ikincisi de "İlk Adam".
Camus'nün hayatına mal olan araba kazasının enkazında el yazısıyla yazılmış 144 sayfa bulundu. Bu kitap 1995 yılına kadar yayınlanmadı fakat daha sonra Cezayir'deki çocukluğunun otobiyografik bir romanı olan eser, yarım kalmış haliyle yayınlandı.