Mukaddes Dinimiz İslam, evrensel bir dindir. İnanç-akide esaslarıyla, ibadet, ahlak ve muamelat kurallarıyla ferdi ve cemiyeti gözettiği gibi tüm insanlığa da kucaklayıcı hükümler icra eder.
A. Hamdi Akseki, İslam Dini adlı eserinde ‘’Ahlâki Vazifelerin Aksamı’’ başlığı altında şu bilgileri veriyor; ‘’Bazı ayet ve hadislere istinaden ahlaki vazifeleri beş kısımda toplayabiliriz:
1-İnsanın, Allah’ına ve Peygamberine karşı vazifeleri, 2-İnsanın, kendi şahsına karşı vazifeleri, 3-İnsanın, ailesine karşı vazifeleri, 4-İnsanın, memleket ve milletine karşı vazifeleri, 5-İnsanın, bütün insanlara karşı vazifeleri.’’
Müslüman, Kurban ibadetini yerine getirmekle yukarıda sayılan ahlaki görevlerinden bir kısmını da yerine getirmiş olmaktadır.
Kurban ibadetini ifa etmekle Yaratanımızın rızasını kazanmanın yanı sıra Hz. Peygamberinde (s.a.s.) sünneti devam ettirilmiş olmaktadır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz vefatına kadar on yıla yakın bir süre hep Kurban kesmiştir.
Ayrıca Kurban sosyal hayatı hep olumlu yönde etkileyen bir ibadettir. Bu sebeple kurban kesip etlerini de ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak suretiyle de kişi, yaşadığı toplumdaki insanların hoşnutluğunu kazanmış olmaktadır.
Müminler Kurban ibadetiyle ailesine, eş dost-komşularına, uzak yakın ihtiyaç sahiplerine, kurban etini ikram etmektedir. Diğer taraftan ülkelerin sınırları aşılarak (gönüllü organizasyonlarla) Bengaldeş, Pakistan, Hindistan, Afganistan, Çeçenistan, Afrika, Asya gibi dünya üzerindeki fakir ve yoksul insanlara da kurban ibadetiyle İslami ve insani vazifelerini yerine getirmektedirler.
Sosyal hayatta Kurbanın getirdiği bir başka önemli husus ise, ticaretin canlanmasıdır. Kurban ibadetini yerine getirmek isteyenlerin oluşturduğu pazar, hem hayvan yetiştiriciliği yapanlara ekonomik alanda kazançlar sağlamakta hem de bu günlerde yeni iş sahaları açılmasına sebep olmaktadırlar.
Günümüzde birçok yerde Kurban çadırları kurulmakta bu yerlerde yeni iş sahaları açılmakta ve ticari hayata canlılık getirmektedir.
Kurban ibadetinin sosyal bir faydası ise, ihtiyaç sahiplerini bulunduğu karamsarlıktan kurtarılması olmaktadır. Nitekim bu günlerde Ramazanda olduğu gibi fakirler hatırlanmakta, fakirler ise kendilerinin toplumdan dışlanmadığını daha iyi fark edebilmektedirler. Bu sebeple Kurban ibadeti, fakirin sofrasına tat getirdiği gibi yüzüne neşe getiren bir ibadettir.
Dini bayramlarımızın bir özelliği de toplumumuzda kardeşlik ve dayanışmanın güçlenerek, moral değerlerin yükselmesine vesile olmasıdır.
Kurban kesmenin meşruiyeti; Kur’an, Sünnet ve İcmâ-ı Ümmet ile sabittir. İmam-ı Azam Ebû Hanife (r.a.) ile İmam-ı Muhammed (r.a.) göre de Kurban kesmek; hür, zengin ve seferi halde bulunmayan her mü'min üzerine vaciptir. Zengin olmayan, özgür olmayan, yolcu olan ve gayr-ı müslim olan kimselere kurban kesmek vacip değildir.
Kur’an-ı Kerim Kevser suresinde; ‘’Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik. O halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir.’’ Buyurulur.
Peygamberimiz (s.a.v.) de hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Âdemoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin." (Tirmizî, Adâhî, 1; İbni Mâce, Adâhî, 3.)
Kurban Bayramı‘nın arefe günü, sabah namazından itibaren ‘Teşrik Tekbirleri’ başlar. Bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar sürer. Toplam yirmi üç vakit tutan bu farz namazlardan sonra,
‘’Allâhu ekber. Allahu ekber. Lâilâhe illâllahü vallâhü ekber. Allahu ekber ve li‘llâhi‘l-hamd’’ diyerek, bir defa tekbir getirilir. Buna "teşrik tekbirleri" denir. Bu tekbirleri unutmayalım.
İdrak etmekte olduğumuz Kurban Bayramının İslâm Âlemine ve Milletimize hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.
Abdullah YADİGAR-01/10/2014/PENDİK/İst.