Bayramda alkol kullanmanın günah olup olmayacağı her zaman merak edilen konulardan birisidir. Bununla ilgili bilgisi olmayanlar akıllarındaki soru işaretlerini gidermek için internette araştırma yapmaya başladı. Peki bayramda alkol almak günah mı? Alkol ile ilgili hadisler, ayetler nelerdir? Alkolün zararları nelerdir? İşte cevapları...
BAYRAMDA ALKOL ALMAK GÜNAH MI?
Ramazan Bayramı'nın gelmesiyle birlikte insanlar bayramda alkol almanın günah olup olmadığı sorusuna cevap aramaya başladı. Alkol almak bayramda ve diğer tüm günlerde günahtır, haramdır.
Ramazanda alkol günah mı, haram mı, yasak mı sorusu, oruç tutmadığı halde iftardan sonra içki içmek isteyenlerin, günah olur mu diye en çok cevap aradığı sorulardan. Ramazanda alkol almak, dinen herhangi bir gün içki içmekle aynı günaha sahiptir, dini olarak da yasaktır. (Cuma günü içki içmek, kadir gecesinde ve kandillerde alkol almak da öyledir.)
Dini günlerde, gecelerde, aylarda ve bayramlarda aslolan şey, yapılan sevapların daha çok karşılık görmesidir. Bu da İslam dininin bir güzelliğidir. Ancak Türkiye gibi çoğu Müslüman ülkede bu günlerde günah işlemenin daha günah olduğu yönünde toplumsal bir kanı oluşmuştur. Bu da en alkolik insanın bile psikolojik olarak bu dini günlerde içkiden uzak kalmasını sağlayabilmektedir.
Alkol içmek dinimizdeki yasaklar arasında olup, en büyük günahlardandır. Ramazan ayı dışında da alkol kullanmak günah olsa da halk tarafından Ramazanda alkol almak daha çirkin karşılanmış ve herkesin Oruç tuttuğu bir ayda içki içmek hem Allah’a isyan, hem de oruçlulara saygısızlık olarak kabul edilmiştir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Ey iman edenler, içki, kumar, putlar, fal okları şeytanın necis işleridir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah‘ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister Artık hepiniz vazgeçin!)
İster ramazan ayında, ister ramazan bayramından sonra ve isterse herhangi bir gün alkol tüketmenin günah olduğu kesin olsa da, ceza kanunundaki gibi cezayı ağırlaştıran nedenler olmasa da bu konuda sıkça sorulan sorular ve cevaplarını da merak edenler için açıklayalım
Alkol içmek, uyuşturucu kullanmak kesin olarak haram ve yasaktır.
Ancak içki içene kafir denmez. Çünkü Ehl-i sünnet düşüncesinde büyük günah işleyene kafir denmez. Günah işlemişlerdir, ceza çekeceklerdir. İslam bilginleri, (Cennete giremez) hadis-i şerifini, (Günahının cezasını çekmeden Cennete giremez) biçimindedir. Ama dini inkar eden veya şarap günah değil diyen aşağıda açıklandığı üzere kafir olarak nitelendirilebilir.
ALKOL ALAN BİRİ ORUÇ TUTABİLİR Mİ?
Alkollü içecekler ve uyuşturucu maddeler haramdır. Ancak bunları içen kişi, haram olduğunu inkar etmediği sürece hala Müslüman olduğundan, ibadetlerini yapmakla mükelleftir. Ancak bilincini kaybedecek kadar sarhoşken yapılan ibadet veya namaz ise makbul değildir.
“Ey iman edenler, siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa, 4/43).
Sarhoş olması sebebiyle nedeniyle ibadetini yerine getiremeyen kişi, hem içtiği içki için, hem de görevi olan ibadeti zamanında yerine getirmediği için tövbe etmesi, Allah’tan af dilemesi ve daha sonra da bu ibadetleri kaza etmesi gereklidir. Alkol alan kişi, imsak vaktinde ne dediğini bilecek kadar ayık ise, orucu tutması gerekir ve tuttuğu oruç da sahihtir (İbn Âbidin, Reddu’l-muhtâr, II, 81, 123).
İFTAR VE SAHUR ARASINDA ALKOL ALINIRSA ORUÇ BOZULUR MU? İFTAR VE SAHUR ARASINDA SARHOŞ OLMAYACAK KADAR ALKOL ALMAK ORUCU BOZAR MI?
Öncelikle orucun her yönden nefsine hakim olmak kuralına bağlı olduğunu hatırlatalım.
Alkolün haram olması, genel kural olduğuna göre içen sadece günah işlemiş olur. Müslümanlıktan çıkmaz ki orucu bozulsun. Hz. Peygamberin, sık sık içki içip sarhoş olarak kamu düzenini bozduğu için had cezasına çarpılan, buna rağmen huzura gelip vahiyleri dinlemekten vazgeçmeyen bir kişi hakkındaki tutumu iyi bir örnektir. Bu adamı kovmak isteyen sahabeye Hz. Peygamber, bırakınız onu, o Allah’ı ve Elçisini seviyor demiştir. Günah işlemenin cezası toplumun kanunları gereği verilir, fakat günah işlemiş de olsa insanın insanlığı elinden alınamaz. Onu insan olarak yaratan Allah’tır. Hepimizin açık veya gizli, bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlarımız vardır. Allah, kendisine karşı işlenen günahları kendi merhameti ve affediciliği ile affediyor, onların diğer iyiliklerini ve yapmış olduğu ibadetleri silmiyor, yalnızca yarattıklarına karşı işlenen günahları silmiyor, affetmiyor.
RAMAZANDA ALKOLÜ BIRAKIP ORUÇ TUTANLARIN ORUCA BAŞLAMADAN NE KADAR ZAMAN ÖNCE İÇKİYİ İÇMEYİ BIRAKMALARI GEREKİR?
Bu konuda herhangi bir ayet bulunmamakta. Bazıları alkolün zararlı etkilerinin 40 günde vücuttan silindiğini, bazıları ise bazıları alkolün 40 gün kanda kaldığından 40 gün önce içki kesilmeli diye düşünerek ramazana 40 gün kala bırakmak gerek dese de böyle bir ayet yok. Bu nedenle ramazandan önce alkolü bırakma süresi gibi bir soruya verilecek cevap ise ancak şu olabilir;
Maide suresinin 90 ve 91. ayetlerine göre alkol haramdır ama kişi bir haram işliyor diye Allah’ın emirlerinden uzak kalamaz. Bu emirleri yerine getirmesi, onun haramlardan uzaklaşmasını kolaylaştırır aslında. Yani kaç gün önce bırakırsa bıraksın, ama yeter ki içmeyi..
RAMAZAN BAYRAMINDA ALKOL ALMAK GÜNAH MI, GÜNAH DEĞİLSE RAMAZAN BAYRAMININ EN ERKEN KAÇINCI GÜNÜ İÇKİ İÇİLEBİLİR?
Bazıları ramazan bayramı, bayram namazından sonra serbest dese de yukarıda derinlemesine anlatıldığı gibi zaten her gün haram olan alkol, ister ramazanın ister 1.ci günü, ister 2.ci günü veya isterse son günü de olsa yine haram olduğundan günah olarak nitelendirilir.
Son olarak; Her kim olursanız olun, günah işleyen birini cezalandırma yetkisine sahip olmadığınızı tekraren hatırlatalım. Cezalandırma hakkı sadece yaradana aittir. Diğer taraftan insana saygı temeldir dinimizde. En beter alkoliğin bile tövbe etme hakkı olduğunu biliyor muydunuz? Siz davranışlarınızla örnek olun, o sizin yolunuzdan gelmeye imrensin. Zorlarsanız, ötekileştirirseniz, dışlarsanız, affedilmeyeceğini düşünürse onu dinden bizzat siz uzaklaştırmış olmaz mısınız? Alkolü övmeyelim, ama alkol bağımlılarını da horgörmeyelim…
ALKOLÜN ZARARLARI NELERDİR?
Alkolün zararları düşünüldüğünde akıllara gelmesi gereken ilk sağlık sorunkları:
Alkolün en fazla tahribata neden olduğu organ beyindir. Alkolün doğrudan etkisi mantıklı düşünme, karar verme ve hareket etme yeteneklerini bozmasıdır. Bu etkiler, alkol alımının hemen ardından görülür ve ciddi kazalar, yaralanmalar ve hatta ölümlere neden olmaktadır. Alkol, beyin hücrelerini öldürdüğü için zamanla beyin küçülür, hafıza zayıflar. Erken yaşlanma ve bunamaya neden olur.
- Alkol kullanan kişilerde uyku bozuklukları ve sabahları yorgun uyanma şikayetleri sık görülür.
- Alkol, kanser riskini çok büyük oranda artırır. Yemek borusu, gırtlak, mide ve pankreas kanserlerine davetiye çıkarır.
- Alkol, kalp hastalıklarına neden olur. Kalpte ritim bozukluğu, kalp yetmezliği gibi sorunlara yol açar. Damar kireçlenmesine neden olur. Alkolü az miktarlarda alanlarda dahi kalp ve damar hastalıkları riski artar.
- Alkol, baş ağrısı ve ağız kuruluğuna neden olur. Vücudun aşırı su kaybetmesine yol açar.
- Göze giden görme sinirlerinde tahribata yol açarak, zamanla körlüğe kadar varabilecek problemlere neden olur.
- Alkol, gastrit ve ülser oluşumuna yol açar. Vitaminlerin ve diğer besin maddelerinin vücut tarafından emilmesine engel olur.
- Adet düzensizliği, sertleşme sorunlarına (iktidarsızlık) yol açar.
- Yaralanma durumunda, kanın pıhtılaşmasını önlediği için ciddi kan kaybına neden olur.
- Karaciğer harabiyetine yol açar.
- Alkolün azı da çoğu da vücut için zararlıdır.
Nöroloji Uzmanı Dr. Derya Gölgeleyen, bağımlılık tanımının ilk kez alkol bağımlılığı için yapıldığını, alkollü içkilerin insan sağlığına zararlarının, hipokrat dahil olmak üzere tarih boyunca pek çok hekim tarafından dile getirildiğini anlattı.
Alkol kullanımının giderek arttığına dikkat çeken Dr. Gölgeleyen, gençlerin çoğunun ergenlik döneminde özenti ile alkole başladığını belirterek, alkole bağlı ölümlere 55-60 yaşlarında daha sık rastlandığını, alkole bağlı ölümlerin; kalp hastalığı, kaza, intihar ve kanser gibi nedenlerle meydana geldiğini söyledi.
Alkol ile birlikte besin alınımının, alkol emilim oranını yavaşlattığını ifade eden Dr. Gölgeleyen, sözlerine şöyle devam etti: "Alkol bağımlılığı sürecinde beyni doğrudan etkileyen ve bağımlılığın oluşumunda rol oynayan maddenin alkol metabolizması sonucu oluşan asetaldehit isimli madde olduğu söylenmektedir. Alkolün kanda artması sonucu uyanıklık azalır, dikkat bozulur ve davranışlar etkilenir. Alkol beyincik adı verilen denge merkezi üzerinde de etkili olup, bu sistemin işlevlerini bozmaktadır."
Ağır alkol bağımlılarında B1 vitamini (tiamin) eksikliğine bağlı olarak, göz hareket bozukluğu, uyanıklık kusuru ve denge kaybı ile giden wernicke ensefalopatisi adı verilen nörolojik bir bozukluk görüldüğünü aktaran Gölgeleyen, bunların erken dönemde hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerektiğini dile getirdi. Dr. Gölgeleyen, "Hastalığın ilerlemesi halinde hafıza kaybı, iç görü azlığı, öğrenme yeteneğinin azalması, algısal ve zihinsel fonksiyonlarda bozulma ile giden korsakoff psikozuna yol açabilir" ifadelerini kullandı.
Yeni Zelanda'da Otago Üniversitesi Koruyucu İlaç Bölümü'nden Dr. Jennie Connor ve ekibi, son 10 yılda Dünya Kanser Araştırma Fonu, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer kuruluşlar tarafından yürütülen çalışmalardan yola çıkarak, alkol kullanımının ağız, gırtlak, göğüs, kolon, karaciğer, yemek borusu ve bağırsak kanserlerine neden olduğu sonucuna vardı.
Göz hastalıkları Uzma nı Op. Dr. Şeyda Atabay, metil alkol zehirlenmesi olarakta bilinen sahte alkol içilmesi ile olan zehirlenmelerinde geri dönüşü olmayan ani görme kayıpları oluşturduğunu belirterek, “Kalitesiz alkol kullanımına bağlı metil alkol zehirlenmesi olarak bilinen durumda ise her iki gözde ani körlük gelişimleri ve geri dönüşü olmayan körlükler olabilmektedir. Uyuşturucu madde kullanımı ile gözde zararlar oluşabilmektedir. Bunlar göz kas felçleri ile şaşılık oluşması olabildiği gibi gözbebeğinde büyüme veya küçülme şeklinde olabilmektedir. Ayrıca gece körlüğü ve çeşitli görme bozukluklarına neden olmaktadır. Tüm bu bulguların bir kısmı toksik etkenin ortadan kalkması ile düzelebildiği gibi bir kısmı da geri dönüşü olmayan körlüklerle geri dönüşümsüz sorunlarla sonlanabilir” diye konuştu.
Anne alkol aldığında bebek de alkol alır. Annenin alkol alım süresi ve miktarı ne kadar fazla olursa bebeğin de alkole maruziyeti o kadar fazladır. Alkol annenin kanındaki düzeyle orantılı olarak anne sütüne geçebilmektedir. Alkollü içecekleri içmeye başlandıktan yaklaşık 30-60 dakika sonra anne sütünde alkol düzeyi maksimuma ulaşır. Sütteki alkol düzeyi anne kanındaki düzeyle hemen hemen aynıdır, artış birbirine paralel olarak sürer. Alkollü iken göğüslerden süt akışının güçlü ve bol olmadığı görülür çünkü alkol süt akımını yavaşlatır. Ancak alkolün etkisi geçtikten sonra göğüslerde biriken süt fazlasıyla akacağı için alkolün sütü arttırdığı şeklinde yanlış bir izlenim yaratabilir. Alkol anne sütünü arttırıcı veya faydalı bir etki göstermediği gibi bebeğin emme iştahını ve süresini azaltır. Alkol kullanımı anne sütünün kokusunu ve tadını değiştireceği için bebek emmeyi reddeder.
- Anne daha düşük doğum ağırlıklı bebek doğurabilir.
- Bebeklerde doğumdan sonra yeme ve uyuma problemleri ortaya çıkabilir.
- Görme ve duymalarında problem olabilir.
- Çocuklar eğitim zamanı öğrenme güçlüğü çekebilirler.
- Davranışlarının kontrolünde sorun olabilir.
- Dolayısıyla alkol kullanan bir annenin çocuğu tüm bu nedenlerle ömür boyu tıbbı ve sosyal yardım ihtiyacı gösterebilir.
ALKOLLE İLGİLİ AYETLER, HADİSLER NELERDİR?
Mekke devrinde içki ve kumar yasaklanmış değildi. Müslümanlardan da içki içen ve kumar oynayanlar vardı. Rasûlullah (s.a.s.) bunlara ses çıkarmıyordu. İçki ve kumarın yasaklanması birden bire değil, tedricen olmuştur.
İçki ile ilgili Kur'ân-ı Kerîm'de 4 âyet vardır. Mekke'de inen ilk âyetde:
"Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden içki yapar, güzel bir rızık edinirsiniz", (en-Nahl Sûresi, 67) buyrulmuş, içki yasaklanmamıştır.
Medine devrinde Hz Ömer ve Muâz gibi bazı sahâbe:
-Ey Allah'ın Rasûlü, içki hakkında bize yol göster, çünkü şarab aklı gideriyor, diye Rasûlullah (s.a.s.)'e baş vurdular: Hicretin 4'üncü yılı Şevvâl ayında:"Sana içki ve kumarı soruyorlar. De ki: Bunlar da hem büyük günah, hem de insanlara bazı yararlar var, fakat günahları menfaatlerinden daha büyük..." (el-Bakara Sûresi, 219) anlamındaki âyet indi.
İçkiyi ilk yasaklayan âyet bu oldu. Fakat bu âyetle içki kesinlikle yasaklanmadığından, "günahı var" diye bırakanlar olduğu gibi, "faydası da var" diye eskisi gibi içenler de vardı.
Abdurrahman b. Avf'ın verdiği bir ziyâfette dâvetliler içki de içmişlerdi. Akşam namazında cemâte imâm olan zât "el-Kâfirûn Sûresi"ni sarhoşluk sebebiyle yanlış okudu. Âyetlerin anlamları değişti.
Bunun üzerine: "Ey inananlar, ne söylediğinizi bilecek duruma gelmedikçe, sarhoş iken namaza yaklaşmayın," (en-Nisâ Sûresi, 43) anlamındaki âyet indi.
Bir müddet sonra Ensardan Mâlik oğlu Itbâ'nın ziyâfetinde dâvetliler sarhoş oldular. Sa'd b. Ebî Vakkas bir şiir okuyarak kendi soyunu övdü, ensârı ise yerdi. Ensârdan bir zât da, sofrada yedikleri devenin çene kemiğini Sa'd'a vurup başını yardı.
Sa'd, Hz. Peygamber (s.a.s)'e şikâyette bulundu. O zaman:
"Ey İnananlar, içki, kumar, tapınılmak için dikilmiş taşlar (putlar), fal okları, ancak şeytanın işinden birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz..." (el-Mâide Sûresi, 90) anlamında inen âyetle içki ve kumar kesinlikle yasaklandı.
Rasûlullah (s.a.s) bu yasağı hemen ilân ettirdi. Bütün Müslümanlar içkiyi bıraktılar. Evlerinde, dükkânlarında bulunan bütün içkileri sokaklara döktüler.
Rasûlullah (s.a.s) Efendimiz içkiyle ilgili olarak:
"Sarhoş edici bütün içkiler haramdır." (Müslim,3/ 1575-1576; et-Tâc, 3/141).
"Çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da haramdır" buyurmuştur. (İbn Mâce, es-Sünen, 2/l124 Hadis No: 3392;et-Tâc 3/142)
Bu ayet ve hadislerin yanı sıra her hgangi bir zamanda da alkol almakla Bayram günü alkol almak arasında bir fark olmadığı, alkolün her halukarda her zaman haram olduğu ifade edilmektedir.
RAMAZAN BAYRAMI'NDA BESLENMEDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Sağlık Bakanlığınca, ramazanın ardından yeterli ve dengeli beslenme için neler tüketilmesi gerektiğini gösteren yiyeceklerin yer aldığı örnek “Sağlıklı Bayram Sofrası” hazırlandı.
Hekimevi’nde düzenlenen etkinlikte, söğüş salatalık, domates, salata, ceviz, peynir, zeytin gibi kahvaltılıkların yanı sıra içecek olarak kayısı kompostosu, sütlü tatlı olarak güllaç, çorba, köfte, bulgur pilavı, yoğurt ve zeytinyağlı taze fasulyeden oluşan “Sağlıklı Bayram Sofrası” kuruldu.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünde görevli diyetisyen Hatice Berna Karakaş, ramazanın ardından sağlıklı ve dengeli beslenmenin püf noktaları hakkında bilgi verdi.
Karakaş, ramazanda beslenme düzeninde değişiklikler meydana geldiğini, öğün düzeni, sıvı alımı ve fiziksel aktivite oranlarının değiştiğini belirtti.
Ramazan sonrası aniden aşırı yemek yenilmemesi gerektiğine dikkati çeken Hatice Berna Karakaş, bu durumda bazı sindirim sistemi rahatsızlıklarıyla karşılaşılabileceğini ifade etti.
Geleneksel bayram ikramları arasında şeker ve çikolatanın yanı sıra baklava, börek gibi hamur işlerinin bulunduğunu anımsatan Karakaş, bu gıdaların yüksek enerji ve yağ içerdiğini hatırlattı.
Hatice Berna Karakaş, bu nedenle bayram ziyaretlerinde sunulan ikramlara dikkat edilmesi, bir, hatta yarım porsiyonun üstüne çıkılmaması gerektiğini aktararak, “Hamur işi, şerbetli tatlıları önermiyoruz. Sütlü, hatta meyveli tatlılar olabilir. Bu tatlılara meyve eklenebilir. Kuru meyveler yenilebilir, meyve tabakları hazırlanabilir.” diye konuştu.
Diyetisyen Karakaş, bayramda misafirlere tatlı ikramlarını yemeleri konusunda ısrarcı olunmaması, misafirlerin de nezaketen kendilerini yemek zorunda hissetmemeleri gerektiği uyarısında da bulundu.
Ramazan ayının sona ermesiyle tüketilen yiyeceklerin miktarının aniden artırılmamasını söyleyen Karakaş, “3 ana öğünün yer almasını istiyoruz ve ara öğün de eklenebilir. Sıvı alımına dikkat edilmeli ve fiziksel aktivite de artırılmalı.” dedi.
Hatice Berna Karakaş, bayram sabahına hafif bir kahvaltı ile başlanması gerektiğini belirterek, kahvaltıda kızartma ve kavurma yöntemleriyle pişirilmiş besinlerin yenilmemesi gerektiğini söyledi.
Domates, salatalık, maydanoz, taze biber ve çiğ sebzelerin bolca tüketilmesi, az tuzlu peynirin tercih edilmesi gerektiğinin altını çizen Karakaş, “Kahvaltıda haşlanmış yumurta gibi sağlıklı yöntemler tercih edilmeli. Yağa kırma yerine çılbır yapılmalı. Zeytine fazladan yağ eklenmemeli. Açık çay tüketilmeli ve meyve yenilmeli. Kavurma, kızartma gibi aşırı yağlı yöntemler kullanılmamalı. Mutlaka yeterli su tüketilmeli.” şeklinde konuştu.
Öğle ve akşam yemeklerinde çorba içilebileceğini belirten diyetisyen Karakaş, havaların sıcak olması nedeniyle çorbanın otlu yapılan soğuk çorba şeklinde tüketilebileceğini anlatarak, “Ardından zeytinyağlı sebze yemeği ve bir porsiyon et tüketilebilir. Bu yiyeceklerin yanında yine salata ve su olması gerekir. Ayran, komposto gibi gıdalar da sofrada yer alabilir.” ifadelerini kullandı.