Bugün türkü tadında, şiir tadında bir yazı yazmak istiyorum. Türküler hepimizden bir şeyler barındırır, hepimizin yüreğine bir şeyler fısıldar. Bazen bizi söyler mısraları, içimizdeki sesi keşfeder çıkarır nağmeleri. Bazen sevgiliye açık mektuptur, gönlümüzün tercümanıdır. Türkü bizdir, bize aittir. Bazen gurbettir, bazen sıladır, bazen yardır, bazen yarendir, bazen lokmandır, bazen sitemdir. Türküler çok şey söyler ve çok kişiye söyler.
Erzurum yöresine ait hepimizin çok sevdiğini düşündüğüm “Kırmızı gül demet demet” türküsüdür bu yazının ilham kaynağı. Çok severim bu güzel türküyü. Zaman buldukça, tekrar tekrar dinlerim. Anadolu insanı, derdini, hüznünü, sevdasını, hatta neşesini anlatmayı beceremez. Biraz anlatma özürlüdür. Biz neşelerimizi de, hüznümüzü de türkülerle dile getirmişiz çoğu zaman.
Bazen bir türküyle, o kadar bütünleşiriz ki, türkü bitince nefesimiz kesilecek gibi oluruz. Yüzümüzden terlerin boşaldığı, yanaklarımızın kızardığı, yüreğimizde köpüren duyguların boşaldığı zamanlar olur.
Bazen de türküler, çoraklaşmış yüreğinize nağmelerle boşalan bereket yağmurlarıdır. Belki gönlünüze düşen cemredir. İçinizde sevgi filizlenir, çiçekler açar, umut kokar.
Bazen bir türküyle, hatırlamak istemediğimizi hatırlar, bir acı tebessüm eşliğinde geçmişe yolculuk yaparsınız. Bir zamanlar, belki hiç yaşamak istemediğiniz o dertlerle sarmaş dolaş günlerinizle yüzleşirsiniz. Hüznün içine neşe, neşenin içine hüzün gizler.
Bazen de o türküdür sizin hayatınızın hikâyesi. O türkünün içerisinde hiç kimsenin bilmediği, anahtarı yalnızca sizde olan hayatınızın şifreleri gizlidir. Çalar kapıyı içeri girer, bazen ağlar, bazen güler tekrar kapıyı kapatır çıkarsınız. Bir damla gözyaşının içinde neşede gizlidir, hüzünde.
Her insanın bir türküsü vardır. Bir bardak çaya katık yapıp, içine akıttığı. Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan, dert ortağı, muhabbet çerağı, neşemizin paydaşıdır türküler.
Dünya üstümüze gelse, herkes sizden uzaklaşsa, karanlıkta kalsak da, bütün hüznümüzü, hicranımızı yüklenecek katardır türküler. Tam o anda ruhumuza dokunup, bizi derleyip, toparlayan, gecenin karanlığına inat haykırıştır türküler.
Bazen de korkularına, dertlerine, kederlerine indirilmiş okkalı bir yumruktur türküler.
Bazen beton duvarlar arasında sıkışıp kaldığında, o duvarları delip açan çiçektir, korkuya karşı cesarettir, yürektir. Gönül ülkesine bir sazın telinde yapılan hicrettir. Sizi geçmişe, geçmişi size getirir.
Sizin de bir türkünüz olmalı dostlar. Çalıp söylediğiniz, yalnızlık hissedince dinlediğiniz. Üstad Neşet Ertaş “Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur” demiş.