Antik çağlardan beri pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış Bilecik ilinin yöresel lezzetlerini ve gezilecek yerlerini öğrenmek isteyen vatandaşlar, internet mecrasında Bilecik'in neyi meşhur? Bilecik'te ne yenir? | Gezilecek yerler yazarak bilgi almaya devam ediyor. Biz de bu birbirinden eşsiz yemekleri ve tarih kokan efsanevi yerlere haberimizde yer verdik.
BİLECİK'İN NEYİ MEŞHUR? BİLECİK'TE NE YENİR?
DAĞ ERİĞİ EKŞİLİ KESME ÇORBASI
Son derece doğal malzemelerle yapılır. Sıvı yağda soğanlar kavrulur, mercimek ve et suyu eklenerek kaynatılır. Makarna eklenir ve yine kaynatılır. Üzerine tereyağında kavrulmuş baharat eşliğinde, dağ eriği ve kızılcık kurusu da kaynatılarak eklenir. Bütün bu malzemeler bir araya gelince bu benzersiz çorbaya hayır demek mümkün olmasa gerek.
BILDIRCIN KEBABI
Küçücük bıldırcından oluşan kocaman bir lezzettir. Bıldırcınların tüyleri temizlenerek, güzelce yıkandıktan sonra sarımsak, karabiber ve tuz eklenir. 25 dakika pişirilir ve fırın tepsisine alınır. Halka halinde kızartılan patates, domates ve biber tepsiye dizilerek pembeleşinceye kadar bekletilir ve servise hazırlanır, bize de afiyetle yemek düşer.
NOHUTLU MANTI
Adından da anlaşılacağı üzere kıyma yerine nohutun kullanılmasıyla yapılan bir mantı türüdür. Klasik mantı severler bu lezzete başta ön yargı ile yaklaşsalar da, tadına bir kez bakan bir daha yemeden duramaz.
BÜZME TATLISI
Baklavanın tahtını alamasa da en az onun kadar lezzetli bir tatlıdır. Tatlı için gereken malzemelerle hamur elde edilir ve ince ince oklava ile açılır. İçine ceviz içi konularak oklavaya sarılarak büzülür. Üzerine tereyağı gezdirilir, fırına verilir. Çıktıktan sonra soğuk şerbet dökülür. Ağızda çıtır çıtır olacak bu tatlı hem mide de hem de damakta hoş bir tat bırakıyor.
BİLECİK'TE GEZİLECEK YERLER
ERTUĞRUL GAZİ TÜRBESİ
Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte belediye reisi Memiş Ağa tarafından 1900’lü yılların başlarında “sargı evi” olarak inşa edildiği bilinmektedir. Ahşap işçiliğiyle dikkat çeken yapının ön cephesinde yan yana iki yuvarlak kemerli kapı, iki yan duvarlarda ise dikine dikdörtgen birer pencere ve üstlerinde üçgen alınlılar yer almaktadır. Ahşap kırma çatılı olup çatı alaturka kiremitle kaplıdır.
Eski Türk evi mimarisiyle restore edilerek 2001 yılında hizmete açılan Müze’de Söğüt ve civarı ile yakın çevrede yaşayan Yörüklere ait etnografik eserler ve eşyalar sergilenmektedir. Müzede ayrıca sancak, eski giyim ve kuşamlar, el dokuması kilim ve halılar, silahlar, ölçü ve tartı aletleri, peşkir ve para keseleri, arkeolojik eserler (Roma, Bizans, Osmanlı dönemlerine ait sikkeler, Roma dönemine ait toprak kaplar) de mevcuttur.
Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi ziyaret saatleri: pazartesi kapalı olan müzeyi, haftanın diğer günleri 08.30 ile 17.30 arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz
BİLECİK METRİSTEPE ZAFER ANITI
Bozüyük-Eskişehir karayolunun sonunda yola 12 km uzaklıkta buluna anıt, İnönü Savaşlarının kazanıldığı ve büyük önder Atatürk'ün İsmet İnönü'ye gönderdiği kutlama telgrafında "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz" diye belirttiği yer olan Metris Tepe'de şehitlerimizin yüce anılarını yaşatmak amacıyla inşa edilmiş, görünüşüyle Türk'ün yenilmezliğini simgelemektedir.
ŞEYH EDEBALİ TÜRBESİ
Osmanlı Devleti'nin manevi kurucusu kabul edilen Şeyh Edebali, Mevlana Celaleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri’dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü’nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı’nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler. Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebali’nin zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya’dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sufilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebalİ’nin zaviyesine giderek dini ve idari konularda onun görüşlerini alırdı.
SAAT KULESİ
Eskişehir’den Bilecik’e girerken ilk göze çarpan eserlerden biri Saat Kulesi’dir. Osmanlı’da, saat kulesi yapma geleneği XVI. yy sonlarında oluşmaya başlamıştır. Osmanlı şehirlerinde bu gelenek, XVIII ve XIX. yy'da batıdan doğuya doğru yaygınlık kazanmıştır.
Saat kulelerinin Anadolu’ nun içlerine kadar yayılmasının en önemli sebebi, II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. sene-i devriyesinde (1901) valilere, saat kulesi yapımıyla ilgili göndermiş olduğu fermandır. 1907 yılında, Bilecik’te bu emir doğrultusunda, Ertuğrul Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından bir saat kulesi yaptırılmıştır.
15 metre yüksekliğinde olan kule, İstasyon Caddesinde bulunan idadi mektebinin (günümüzde Belediye Hizmet Binası olarak kullanılmaktadır.) yakınına inşa edilmiştir. Giriş kapısı üzerindeki kitabede 1997-2008 yılları arasında restore edildiği yazılıdır. Kule, yukarıdan aşağıya doğru genişleyen dört dikdörtgen prizmadan oluşmaktadır. Alttaki iki katın köşeleri kesme, cephesi moloz taştandır; üstteki katlar ise ahşaptandır. En alt kısmında yuvarlak kemerli kapı ve onun üzerinde aynı şekilde bir pencere bulunmaktadır. İkinci katta balkonu vardır. Balkon üzerindeki ahşap bloğun dört cephesinde, kare kadranlı birer saat yer almaktadır. Üzeri piramidal külahla örtülmüştür.