Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, medreselerin önemli alimler yetiştirdiğini belirterek, "Birileri nedense "medrese" denilince tüyleri diken diken oluyor. Ders yapılan yer demektir medrese. Sınıf diyoruz mesela. Sınıfın Arapça olduğunu duysalar, ona da mı karşı çıkacaklar acaba? Sınıf, kitap, kalem, defter Arapça. Kullanmıyor muyuz? Hepsini kullanıyoruz" dedi.
Bir dizi toplantılara katılmak üzere Mersin'e gelen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Mersin Üniversitesi (MEÜ) İslami İlimler Fakültesinin yeni eğitim-öğretim yılının açılışına katıldı. MEÜ Uğur Oral Kültür Merkezi'nde düzenlenen programa Erbaş'ın yanı sıra Mersin Valisi Ali İhsan Su, MEÜ Rektörü Ahmet Çamsarı, İl Müftüsü Şaban Kondi ve akademisyenler katıldı. Erbaş, yaptığı konuşmada Kur'an-ı Kerim'in ilk inen kelimesinin "oku" olduğunu hatırlatarak, bu mesajın önemini vurguladı. Erbaş, "Bilgi, hikmet üzerine kurulmuştur medeniyetimiz. Bizim medeniyetimizde İslam dışı ilimler diye bir şey yok. Matematikte, sosyolojide, psikolojide, felsefede İslami bir ilimdir. Her ilim adamı Peygamberimizin varisidir. Çünkü ilmin temeli ona dayanıyor" diye konuştu.
"Birileri nedense "medrese" denilince tüyleri diken diken oluyor"
Kur'an-ı Kerim'de birçok ilim dalına ilişkin mesajların yer aldığını vurgulayan Erbaş, "Medrese ne demek? Birileri nedense "medrese" denilince tüyleri diken diken oluyor. Ders yapılan yer demektir medrese. Sınıf diyoruz mesela. Sınıfın Arapça olduğunu duysalar, ona da mı karşı çıkacaklar acaba? Sınıf, kitap, kalem, defter Arapça. Kullanmıyor muyuz? Hepsini kullanıyoruz. Ne diyor, "O kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini öğrettii." En büyük öğretmen Allah'tır. Çünkü Allah'ın adlarından biri de Rabb'dır. Rabb, öğretici demektir. Mürebbiye ismini bu millet, asırlarca öğretmenler için kullandı. Mürebbiye, Rabb'dan geliyor. Öğretmen demek. Peygamberimiz, "Ben size muallim olarak" gönderildim diyor. Her öğretmen muallimdir, hem muallim Peygamber Efendimizin varisidir. Ne büyük unvandır bu" şeklinde konuştu.
"Medreselerden önemli alimler yetişti"
Her mühendisin, doktorun da kendi alanında birer öğretmen olduğunu belirten Erbaş, herkesin alanındaki bu unvanını muhafaza etmesi gerektiğini ifade etti. Medreselerde önemli alimlerin yetiştiğine dikkat çeken Erbaş, "Bizim alimlerimizin isimlerini bile tahrif etmişler. Ben 10 yıl kadar mühendislik fakültesinde uygarlık tarihi dersleri verdim. Tahtaya, Avicenna yazıp "Arkadaşlar bu önemli bir ilim adamıdır. Sizce nerelidir" dedim. Kimi Romalı, kimi Yunan olduğunu söyledi. Avicenna'nın İbn-i Sina olduğunu söyledim. Bu kadar vicdansızlık olur mu? Onu İbn-i Sina diye telaffuz etmek o kadar mı zor? Biz, İngiliz'in Churchill'ini başka bir şekilde telaffuz etsek, "cira" desek mesela. İngiliz bundan rahatsız olmaz mı? Niye bizim İbn-i Sinamızı "Avicenna" diye, İbn Rüşd'ümüzü "Averroes" diye telaffuz ederler? Hem yazılışını, hem telaffuzunu tahrif ederler. Öyle bir şey olur mu? Mühendislik fakültesindeki öğrencilerime bunu söyledikten sonra şaşırdılar, "Avicenna'nın İbn-i Sina olduğunu bilmiyorduk" dediler. Böyle bir tahrif olmaz hele ki isimler üzerinde. Muhammed'i nasıl Mohammad yapıyorsun? Muhammed demek o kadar mı zor? Türkiye demedikleri gibi. Türkiye demek bu kadar mı zor? İlme, ilim adamına bu yakışmaz. İsimler üzerinde tahriftir bu. Bunu her ortamda bizim anlatmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Niçin Müslüman öğrenciler ABD'ye, İngiltere'ye gitsin?"
Ülkede nitelikli insana ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Erbaş, "Üniversitelerin zaten varlık sebebi bu, nitelikli insan yetiştirmektir. Üniversiteler evrensel bilginin üretildiği yerlerdir. O yüzden özellikle dışarıdan gelen kardeşlerimize sahip çıkmamız lazım. Şu anda Türkiye'de 200 bin civarında misafir öğrencimiz var. Biz bunlara yabancı öğrenci demiyoruz. Bunun için bu çocuklarımıza ne kadar sahip çıksak azsak. Dünyanın her noktasında Türkiye'yi artık üniversite noktasında cazibe merkezi haline getirmemiz lazım. Niçin Müslüman öğrenciler ABD'ye, İngiltere'ye gitsin? Ben gittiğim her yerde öğrencileri ülkemize çağırıyorum. Her gittiğim yerdi niçin bizi asırlardır sömüren ülkelere çocuklarımızı gönderelim de sömürge zihniyetli çocuklar meydana getirmeye çalışıyoruz? Bizim ayakta durmamız lazım. Üniversitelerimizi çok güçlendirmemiz lazım. O yüzden misafir öğrenciler bizim için çok önemli. Bir ülkede ne kadar çok yabancı öğrenci varsa o ülke bundan çok kazançlı çıkıyor. Maddi açıdan değil beyin açısından. Biz yıllardır beyin göçü verdik. Şimdi hem beyin göçünü durdurmamız lazım hemde bizden giden o beyinleri geri almamız lazım" dedi.
Öğrencilere tavsiyelerde de bulunan Erbaş, ne olursa olsun her zaman yaptıkları işin en iyisini yapmalarını istedi. Konuşmaların ardından Vali Su ve Rektör Çamsarı, Erbaş'a hediye verdi. Erbaş'ta Çamsarı'ya Kur'an-ı Kerim hediye etti.
Öte yandan Erbaş, konferans öncesi Rektör Çamsarı'yı makamında ziyaret ederek, üniversiteyle ilgili bilgi alışverişinde bulundu.