3 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Rektörlüğü’ne atandıktan sonra öğrenci, öğretim üyeleri ve mezunların tepkileriyle karşılaşan Prof. Dr. Melih Bulu, protestolara ilişkin açıklamalrda bulundu. Hürriyet’in sorularını yanıtlayan Rektör Bulu, “Ben de öğrenci oldum, yaşları gereği bu tip şeylerle enerjilerini atmayı severler. Bunu bir sorun olarak görmüyorum” şeklinde konuştu.
"ZAMAN İÇİNDE BENİ TANIYIP TAKDİR EDECEKLER"
Hürriyet yazarı Gazeteci Nuran Çakmakçı ile yaptığı röportajda tepkilerin kendisi açısından beklendik olduğunu belirten Bulu, Adınız Boğaziçi Üniversitesi Rektörü olarak açıklandığı andan itibaren, öğrenci, öğretim üyesi, mezunlar tepki gösteriyor. Bunları duyunca ne düşünüyorsunuz? sorusuna, "Tepkileri bekliyordum. Ben değişim lideriyim. Kendi çalıştığım alan olan rekabet stratejileri devamlı rakiplerle baş edip, onların önüne nasıl geçeceğimiz konusunda çalışan bir bilim alanı. Boğaziçi markasını hak ettiği yere nasıl taşırım konusuna kafa yoracağım. Zaman içinde ben bunları somut olarak yaptıkça tanıyacaklar, takdir edecekler. İlk zamanlar benzer tepkileri Haliç Üniversitesi’nde de almıştım. Bu kadar ulusal boyutta taşınmamıştı. Zaman içinde herkes görecek ki aslında bu değişim bizim için iyi. Ben diyorum ki Boğaziçi ilk yüze girecek dünyada. Bizim üniversitemiz aslında hak ettiği yerde değil, çok daha yukarıda olması lazım dünya klasmanında." şeklinde cevap verdi.
"BEN HOCALARLA İLGİLİ SONUT BİR ŞEY GÖRMEDİM"
Boğaziçi’nde birçok hocayı tanıdığını ifade eden Bulu, kendisini tanıyan akademisyenlerden tepki değil tebrik mesajları aldığına değinerek "Uzun yıllar burada okudum, ders verdim. Ve irtibatımı koparmadım. En keyif aldığım şeylerden biri de Kennedy Lodge’da oturup hocalarla yemek yemekti. Beni tanıyanlardan tepki gelmedi, aksine ciddi tebrik, “Senin yanındayız” mesajları geldi. Sosyal medyada çok fazla dezenformasyon var. Ben hocalarla ilgili somut bir şey görmedim. Belki bir iki hocamızın olabilir, bunu normal karşılamak lazım. Onlarla da toplanıp çay, kahve içtiğimizde, beni tanıdıklarında çok daha iyi noktaya geleceğimizden eminim." dedi.
"BUNLARIN NEDENİ, HAFA SONLARI UYGULANAN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI"
Sosyal medyada özellikle öğrencilerce çok eleştirildiği kendisine hatırlatılınca bu öğrencilerin yaşları gereği bu tip şeylerde enerjilerini atmayı, protesto eylemlerini sevdiklerini söyleyen Bulu, "Ben de öğrenci oldum, yaşları gereği bu tip şeylerde enerjilerini atmayı, protesto eylemlerini seviyorlar. Onda bir sorun görmüyorum. Zaman içinde benim nasıl bir rektör olduğumu gördüklerinde anlayacaklar. Sürekli öğrenci içinde olan, onları dinleyen bir rektörüm. Sosyal medyada bile onlara cevap yazarım. Bu arada takipçi sayım inanılmaz arttı. Bütün bunlar zaman içinde normale dönecek. Belki de bu tepkilerin böyle olmasının nedeni hafta sonunda sokağa çıkma yasağı olup, insanların evde olduğu için daha fazla sosyal medya ile zaman geçirmesidir." ifadelerini kullandı.
Siyasi geçmişinin bunu tetiklediğini düşünüp düşünmediği sorusuna, siyasi geçmişinin malzeme olarak kullanıldığı şeklinde cevap veren Rektör Bulu, "Siyasetle ilgili bir akademisyenim. Siyasette çok fazla aktif görev alma yolunu tercih etmedim, siyasetin içinde bulundum, ancak oradaki problemleri anlamak için. Şimdiye kadar akademisyen şapkası ile siyasette bulundum. Hep deniyor ya niye o zaman belediye başkanı milletvekili olamadın diye." şeklinde konuştu.
"SİYASETÇİ OLMAK ÇOK ZOR İŞ"
İşte Bulu ile yapılan röportajdan detaylar...
Siyasi kariyer yapamadı, akademik kariyer yapıyor eleştirileri de var...
"Çünkü siyasetçi olmak çok zor iş, çok zaman harcamak gerekiyor. Kendimi akademik tarafa daha yakın gördüm. Akademisyen bir aileden gelmenin etkisi vardır belki. Babam da üniversitede hocaydı, kız kardeşim de ABD UCLA’da hoca. Ailem nedeniyle belki akademik kültürü daha çok benimsedim, siyasetle yeterince ilgilenemedim."
Ama seçilseydiniz siyaset yapacaktınız.
"Seçilmenin kriterleri var. Çünkü çok uğraşmanız lazım. Azıcık tembellik yaptım, fazla bir şey yapamadım. Gerçek sebebi de aslında çağrılan mülakatlara, aile toplantılarına gidemedim pek. Benim sadece AK Parti ile bir geçmişim yok, daha önce Liberal Demokratik Parti’nin gençlik teşkilatı kuruculuğu ve başkanlığını yaptım. Bunu hiç gündeme getirmiyorlar. Daha önce ODTÜ’de okurken CHP’li eski Ankara Belediye Başkanı Ali Dinçer’in danışmanıydım."
Siyasetin içindeymişsiniz.
"Siyasetin birçok noktasında yer aldım ama gözlemciydim. Benim yönetimle ilgili merakım var. Ülkeyi partiler yönetiyor, bunun anlaşılması lazım. P&G’de çalışırken fabrika müdür yardımcısıydım, sonra yönetimi yeterince bilmediğim için Boğaziçi’ne dönüp yönetim organizasyonu doktorası yapmaya karar verdim. Orada yönetime olan merakım beni buraya getirdi."
"DÜNYADA HOCALARIN REKTÖR SEÇTİĞİ MEKANİZMA YOK"
“Kayyım rektör” olarak eleştiriliyorsunuz. Bu atama şeklinden rahatsız olmadınız mı?
"Algı operasyonu yapılıyor, kayyım rektör deniyor. Rektör atama sistemi şu anda herkes için aynı. Boğaziçi Üniversitesi için yeterlilik kriteri olan adaylara çağrı yapılıyor ve bildiğim kadarıyla 9 kişi başvurdu. YÖK’te bir komisyonda mülakata girdik. Projelerimizi anlattık. Oradan ön eleme yapıldı ve Cumhurbaşkanı’na sunuldu. En son karar YÖK Başkanımız ve Cumhurbaşkanımızın. Bu karar verme mekanizması aşağı yukarı dünyanın gelişmiş ülkelerinde benzer. Dünyada hocaların oy verip, birini rektör seçtiği mekanizma yok."
"SİYASETLE İLGİM KALMADI, AKADEMİK TARAFTAYIM"
- Siyasi görüşünüzü bir kenara bırakır mısınız?
"Elbette. Ben 2009’dan beri üniversitedeyim, siyasetle ilgim kalmadı, akademik taraftayım. Daha önce rektörlük ve dekanlık yaptığım üniversitelere bakın. Oradaki hocalardan bir şey bulamazlar. Melih Bulu herhangi bir görüşle ilgili bir şey yaptı, karar aldı diyemez. Vakıf üniversitelerinde bu iş daha kolaydır, istediğiniz hocayı alabilirsiniz. Baksınlar hangi hocalarla çalıştığıma."
Seçilmenizde etken ne olmuş olabilir?
"Seçilmemde Boğaziçili olmam önemli bir etkendir. Boğaziçi’ni daha üst noktaya çıkartma ihtimali olan konularda tecrübe sahibi olmak. Türkiye’de en başarılı üniversitelerden biri olan İstinye Üniversitesi’ni kurdum, 4 sene içinde dünyanın ilk 400 üniversite arasına soktum. Çok zor dönem yaşayan Haliç Üniversitesi’nde sistemi bir yıl içinde düzelttim. Enimin bu başarılar dikkate alınmıştır. Özel sektördeki tecrübelerim de önemli. Çok kültürlü, milletli yapılarda, şirketlerde çalışma tecrübem var. Boğaziçi’nde de çok yabancı öğrenci ve hocalarımız var. Bunlar da üst üste gelince benim seçilme puanım yukarıda oldu sanırım."
"KAFAMA GÖRE KARAR VERİP ADIM ATMAM"
Yaşadığınız kriz sizi korkutuyor mu? Öğrenci ve öğretim üyelerini nasıl ikna edeceksiniz?
"İletişimden, dokunmaktan yanayım. Empati yapmayı seven biriyim. Öncelikle protesto yapanların temsilcilerinden birkaçıyla görüşeceğim. Yanlış bilgileri varsa onları düzeltmek istiyorum. Ben şeffafım. Bugün dekanlarla, bölüm başkanlarıyla başlıyorum. Sonra hoca ve öğrencilerle konuşacağım. Ortak ne proje yapabiliriz diye onlara soracağım. Eminim herkesin bir projesi var. Onları listeleyip, hayata geçirdiğimizde işlerin normalleşeceğini biliyorum. Öğrencilerle birlikte karar alarak ilerlemek lazım. Karşı görüşler mutlaka olacak. Ben burada koordinatör olacağım. Şimdiye kadar yaptığım şey budur. Yoksa kafama göre karar verip bir adım atmam. Boğaziçi benim hayalim olduğu için motive oluyorum, çok heyecanlanıyorum."
Boğaziçi ile ilgili hayalleriniz neler?
"Ben iddialı bir insanım. Uluslararası arenada Boğaziçi’ni hızla yukarı çekecek projeleri hayata geçirme peşindeyim. İstiyorum ki Nobel ödülü almış en az bir hoca bu üniversitede dolaşsın, sınıfında ders versin. Sanayi, özel sektörle ve kamu ile ilişkilerimiz yeterli değil. Belki biz gerilemedik diğer üniversiteler önümüze geçti. Bunu da geliştirmeli. Boğaziçi Türkiye’nin en girişimci üniversitesi olmalı. Start up’lar kurmalı, girişimcilik eko sistemi oluşturmalı. Öğrencilerin birlikte çalışıp, rahat edecekleri çalışma ortamı olmalı. Yüksek lisans ve doktorayı Boğaziçi’nde yaptım. 8 yıl öğrencilik yaptım. 2003’te öğrenciliğim bitti, ancak gerçekte 2009’da ayrıldım, Güven Alpay hoca ile ortak ders veriyordum. 2009’da Şehir Üniversitesi İşletme Fakültesi kurucusu olunca oraya geçtim. Ancak, yine ara ara hocalarımla görüşmeye geliyordum. Rektör olarak 4 Ocak’ta odaya gelince hiçbir şeyin değişmediğini gördüm."
"İLK İŞİM HOPARLÖR GETİRİP HEVY METAL DİNLEMEK OLACAK"
"Eşimle geç evlendik. 7 yaşında ve 10 aylık iki oğlum, 5.5 yaşında bir kızım var. Ben hobilerimi söyleyince insanlar şoke oluyor. Uzun süre yamaç paraşütü yaptım. Ekstrem sporlara ilgim fazla. ODTÜ’de bisiklet takımındaydım. Bugün de üniversiteye bisikletle gelecektim, ıslak olduğu için vazgeçtim. Düzenli koşarım. Yarı maratonlara katılırım. Boyum kısa olmasına rağmen iyi basket oynar, çok iyi üçlük atarım. Uçakları çok severim, sırf bu yüzden F-16 üretmek için fabrikada çalıştım. 7 yaşımdan beri model uçakla uğraşıyorum, iki Türkiye şampiyonluğum ve dünya 12’nciliğim var. Genelde rock müziği dinlerim. ODTÜ’de okurken heavy metal grubumuz vardı. İlk işim buraya hoparlörümü getirip, heavy metal dinleyeceğim. Metallica ve Guns N Roses çok severim."