Pankreas kanseri yaşamımızı tehdit eden en sinsi hastalıklardan birisidir. Bilim insanları, günümüzde en hızlı ilerleyen kanser türlerinden biri olan pankreas kanserinin, 2050’li yıllarda kanserlere bağlı ölümlerin en sık görülen sebebi olacağını öngörüyor. Pankreas kanserinin yalnızca 10 hastadan 1’inde erken tespit edilebildiğini belirten Genel Cerrahi Uzmanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Kement, hastalığın hızla yakındaki organlara yayıldığını, sigara, diyabet ve obezitenin en önemli risk faktörleri olduğunu, ayrıca pankreatik kanser aile öyküsü, BRCA2 gen mutasyonu, Lynch sendromu ve ailesel atipik mol-malignant melanom (FAMMM) sendromu gibi bazı genetik bozuklukların da pankreas kanseri riskini arttırdığını belirtti.
PANKREAS KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Pankreas kanserinin organın konumu sebebiyle erken teşhisi ve tedavisi en zor olan, en tehlikeli ve ölümcül kanser türlerinden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Metin Kement; “Maalesef bu hastalığa yakalanan hasta sayısı her geçen gün hızla artıyor. Öyle ki, 2050 yılında kanserlere bağlı ölümlerin en sık sebebinin pankreas kanseri olacağı öngörülüyor. Özellikle yaşlı hastalarda sırta vuran belli belirsiz bir karın ağrısı, yeni başlayan diyabet, gözlerde sararma ve hızlı kilo kaybı pankreas kanserinin en önemli belirtileridir. Pankreas kanserinde erken teşhis çok zor olsa da hayat kurtarıcıdır” diye konuştu.
12-15 santim uzunluğundaki pankreas organının ağırlığının sadece bir demet maydanoz kadar (60-80 gram) olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kement, bu önemli organın ağırlığıyla kıyaslanmayacak derecede büyük bir işlevi olduğunun altını çizerek, “Vücudumuzda kan şekeri düzeylerinin düzenlenmesinde görev yapan ‘insülin’ ve ‘glukagon’ isimli hormonları üreterek dolaşım sistemimize verir. Bir diğer önemli görevi ise gıdaların sindirimine yardımcı olan çeşitli enzimleri üreterek ince bağırsaklarımıza salmaktır” ifadelerini kullandı.
EN GEÇ BULGU VEREN KANSER TÜRLERİ ARASINDA
Pankreasın dalakla, bağırsakları ve karaciğeri besleyen büyük hayati damarlarla ve safra yollarıyla çok yakın komşu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kement, “Hem bu hayati damarlara yakın komşuluğu hem de organın yeri sebebiyle pankreas organının kanseri, en geç bulgu veren kanser türleri arasında ilk sıralarda gelir. Öyle ki, pankreas kanserli vakaların yalnızca yüzde 10 ila yüzde 15'i hekime başvurduğunda ameliyat edilebilir evrede yakalanmaktadır. Ameliyat edilebilir evrede yakalanan hastalarsa uygun şekilde ameliyat edilip mevcut onkolojik tedavileri alsalar dahi, 5 yıllık sağ kalımları yüzde 20-25 seviyesindedir. Ameliyat edilemeyen evrelerdeki hastalar için ise ortalama yaşam beklentisi ne yazık ki genellikle 3 ila 6 ay arasında değişir” dedi.
GÖRÜLME RİSKİ KİMLERDE DAHA ÇOK?
Pankreas dokusundan ortaya çıkan kanserlerin organın konumu sebebiyle erken evrelerinde şikâyete yol açmadığının altını çizen Prof. Dr. Kement; “Ancak pankreas kistlerinden ortaya çıkan kanserler veya aile öyküsü nedeniyle tarama yapılan kişilerde bu kanserlerin erken tespiti mümkün olabilir. Pankreas kanserleri çevre dokulara hızla yayılma eğilimindedirler, bunun dışında hayati damarlara yakınlık sebebiyle çok büyümeden dahi hayatı tehdit eden komplikasyonlara yol açabilirler. Her 10 pankreas kanseri vakasının 8'inden fazlasında tanı 60 yaş ve üzerindeki kişilere konulur. Her 10 pankreas kanseri vakasının 1’inde ailesel yatkınlık söz konusudur. Ailesel yatkınlığı olan kişilerde pankreas kanserleri daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir. Pankreas kanseri riski erkeklerde kadınlara göre 1.3 kat daha fazladır” diye konuştu.
Prof. Dr. Kement, pankreas kanserini tehlikeli hale getiren üç önemli faktörü şöyle aktardı:
“Birincisi pankreas kanserleri organın yerleşimi sebebiyle genellikle geç bulgu verirler, ikincisi pankreas çok hayati büyük damarlar ile yakın komşuluk gösterdiği için bazı vakalarda kanser çok büyük olmasa bile, komşu damarları erkenden sarması sebebiyle tedavi edilemez hale gelebilir. Üçüncüsü günümüzde ilaç-ışın gibi onkolojik tedavilerdeki çok ciddi ilerlemelere rağmen, henüz pankreas kanseri için çok etkili tedaviler mevcut değildir.”
Prof. Dr. Kement pankreas kanserinden korunmak için şu tavsiyelerde bulundu:
“Sigara içiliyorsa bırakmaya çalışılmalı, içilmiyorsa hiç başlanmamalıdır. Mümkün olduğunca sağlıklı bir kiloda olmaya çalışılmalıdır. Eğer kilo verilmesi gerekiyorsa, yavaş ve sürekli kilo vermek hedeflenmelidir. Haftada yarım kilogram ile 1 kilogram arasında kilo verilmesi uygun olabilir. Günlük egzersizler, kilo vermeye yardımcı olmak için daha küçük porsiyonlarda sebzeler, meyveler ve kepekli tahıllar açısından zengin sağlıklı bir diyetle birleştirilmelidir.
Meyveler, özellikle de anti-oksidandan ve pankreas kanserinden koruyucu etkisi olduğu gösterilmiş Resveratrol’dan zengin kırmızı üzüm, yaban mersini, çilek, ahududu gibi kırmızı meyveler, çiğ olarak tüketilen sebzeler ve liften zengin kepekli tahıllarla dolu bir diyet, pankreas kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Aşırı kırmızı ve işlenmiş et tüketiminin ise pankreas kanseri riskini artırabileceğine yönelik çalışmalar mevcuttur. Ailede pankreatik kanser öyküsü varsa, bir genetik danışmanla görüşülmesi iyi olabilir. Genetik danışmanlar, aile sağlığı geçmişlerini gözden geçirip pankreatik kanser veya diğer kanserlerin risklerini anlamak için genetik bir test gerekip gerekmediğini belirlerler.”
PANKREAS NEDİR?
Pankreasın herhangi bir bölümünde çoğalma eğilimi gösteren kötü huylu kitleler, pankreas kanseri olarak adlandırılır. Bu organda oluşan kanserler, organın tüm bölgelerinde gelişebilmekle birlikte en sık baş bölgesinde yayılım gösterir. Pankreas kanseri türleri arasında en sık rastlananı adenokanserdir. Adenokanser, agresif hücrelerden köken aldığı için hızlı şekilde ilerleyebilir ve çevre dokulara da metastaz yapabilir.
PANKREAS KANSERİNDEN KORUNMA YOLLARI NELERDİR?
Sigara ve alkol gibi kanser yapıcı maddelerden uzak durmak,
Sağlıklı beslenmek
Fazla kilolardan kurtulmak,
Diyabet varsa dikkatli olmak,
Ailede kanser hastası varsa, düzenli kontrolleri ihmal etmemek.
PANKREAS TEŞHİSİ NASIL KONULUR?
Hastalık sinsi belirtilerle ortaya çıktığı için özellikle erken evrelerde tanı zor olabilir. Erken dönemde sağlık kuruluşuna başvuran hastalarda hekim tarafından hastanın iyi bir şekilde muayene edilmesi ve hastalığın tanısının koyulabilmesi için gereken tanı testlerinin uygulanması büyük önem taşır.
Ultrasonografi: Ultrasonografi, pankreas kanseri şüphesinde başvurulacak ilk inceleme yöntemidir. Pankreasta sert ya da kistik kitle varlığı, kitlenin boyutu, kitlenin diğer çevre yapılarla olan ilişkisi ve damarsal yapılara olan yakınlığı hakkında bilgi verir.
Laboratuvar tetkikleri: Serum bilirubinleri, alkalen fosfataz, karaciğer transaminazları ile CEA, CA19-9 ve CA-125 gibi değerler yükselmiştir. İdrarda bilirubin pozitiftir.
Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR): BT ağız ve damar yolu ile kontrast ilaç verilerek çekildiğinde pankreas tümörleri hakkında çok önemli bilgiler verir. Yaklaşık %95 ve üzerinde tanı koydurucu özelliği vardır. MR görüntüleme aynı şekilde tümörün ayırıcı tanısında önemlidir. Bu iki inceleme gerektiğinde birlikte kullanılarak hastaya verilecek ameliyat kararı için doğru sonuçlara ulaşılmasını ve tümörün evrelemesinin doğru yapılmasını sağlar.
Yapılan testler sonucunda hastalığın teşhisi konulan bireyler, pankreas kanseri evreleri açısından da detaylı şekilde değerlendirilmeli, hastalığın bulunduğu evre tespit edildikten sonra tedavi sürecine derhal başlanmalıdır.