Türk şiirinde Can Yücel'in birçok kişi için ayrı bir yeri vardır. Şiirleri sosyal medyada da sıkça paylaşılır. Sürekli adı dillerde olan bir şairdir. Bu sebeple birçok kişi internet üzerinde Can Yücel hakkında arama yapıyor. Bugün ise özel bir gün Can Yücel'in ölüm yıl dönümü. Bu kapsamda Can Yücel'in şiirlerinin birçok kişi için ayrı bir yeri vardır. Bu sebeple birçok kişi internet üzerinde Can Yücel hakkında arama yapıyor. Peki Can Yücel kimdir? Can Yücel şiirleri |Ölümünün kaçıncı yıl dönümü? Detaylar haberimizde...
CAN YÜCEL KİMDİR?
Can Yücel, 21 Ağustos 1926'da İstanbul'da doğdu. Eski Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in oğludur. Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra'da BBC'nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Askerliğini Kore'de yaptı. 1958'de Türkiye'ye döndükten sonra bir süre Bodrum ve Marmaris'te turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul'da sürdürdü.
Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında "Yenilikler", "Beraber", "Seçilmiş Hikayeler", "Dost", "Sosyal Adalet", "Şiir Sanatı", "Dönem", "Yöne", "Ant", "İmece", "Papirus" adlı dergilerde yazdı. "Yeni Dergi", "Birikim", "Sanat Emeği", "Yazko Edebiyat" ve "Yeni Düşün" dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965`ten sonra siyasal konularda da ürün verdi.
1956 yılında İstanbul yaşamı sırasında Güler Yüce ile evlenen Can Yücel, bu yıllarda Che Guevera tarafından kaleme alınan ? Gerilla Savaşı? ve ? İnsan ve Sosyalizm? adlı yapıtları dilimize aktarmıştır. Söz konusu kitaplar, sıkıyönetim tarafından yargılanmış ve Can Yücel?e 15 sene mahkumiyet cezası verilmiştir. Bir süre mahkum olan usta şair 1974 senesinde ilan edilen af neticesinde salıverilmiştir.
CAN YÜCEL'İN ÖLÜMÜNÜN KAÇINCI YIL DÖNÜMÜ?
Usta şair Can Yücel12 Ağustos 1999'da tedavi gördüğü Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'nde "ağız boşluğu kanseri" nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Yücel'in ölümünün ölümünün 21. yıl dönümüdür. Cenazesi dönemin Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın öncülüğüyle Datça'ya en sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlandı.
CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
Ünlü dünya şairlerinden çevirdiği şiirleri biraraya getirdiği "Her Boydan" adlı kitabı 1959 yılında yayımlanan Yücel, yapıtlarını "Yazma" (1950), "Sevgi Duvarı" (1973), "Bir Siyasinin Şiirleri" (1974), "Ölüm ve Oğlum" (1976), "Şiir Alayı" (1981), Rengarenk (1982), "Gökyokuş" (1984), "Canfeda" (1987), "Çok bi Çocuk" (1988), "Kısadevre" (1990) ve "Kuzgunun Yavrusu" (1990) adlı kitaplarda topladı.
1962'de İngiltere'deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.
HER ŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
Öylesine derince bakmasalardı eğer…
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
Kalp,göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer…
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman
Meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer…
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer…
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından,
Dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer…
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
İhanetinden de onlar payını almasaydı eğer…
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer…
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse?
Evet sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer…
BULUŞMAK ÜZERE
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
ÖĞRETMENİN DÜŞÜ
'Okumuş filler ki her birinin
Nice Bostan, Gülistan ezberidir.'
Mavi bir ışık yandı gözlerimde,
Gökyüzü öyle yakın
Çocuklar doğacak çocuklarım
Ve öyle yağmur ki toprak, koklarsın
Ellerin bütün hayvanlar alemi,
Hangi ağacı çalsam açıyor
Uzaylar uslu,
Yönlerim yörük,
Sağduyularım sol duyu.
Mavi kalemlere yordum bu düşü,
Su resimleriyle öğrencilerin,
Göğerttik bozkırın sarı defterini,
Şu yoncalar yurttaşlık bilgisi.
Geçen gün okudum söğütlerin tarihini,
Bi çiğdem var onlar kadar yiğit,
Şu bey, şu eşek, şu yaban, şu işçi arı,
Biz beş sınıfta kaldırdık bütün sınıfları.
Korkuluklar ektiği kargaları biçsin,
Sevginin de kendi planları var,
Beş yılları, yıldızları, dokuz ayları,
İlerde yarım kalmış bir okulun duvarı,
Duvardı diyor, varım diyorum ben de,
Gitsin bütün okumuş filler Gülistana,
Ben Türk'üm bu bozkırda çalışmaya geldim...
Pencerelerin kenarından
Sarkmış tül perdeleri
Pembe Evin
Uçup uçup yüz sürüyorlar
Karşı tepedeki manastırın selvilerine
Rüzgârla eğilip doğruldukça
Sardunyalar, biberiyeler,
Hiç korkma
Karada ölüm yok oğlum sana bugün
Leylekler daldı birden göğün acentasına
Gidip-gelme almak üzere Güneye hicret
Sen de gel diyorlar kanatlarıyla,
El sallıyorum ben de yattığım yerden
Leyleklere Leylim-Leylim
Diye diye
Güneşle karışık bir esinti geçiyor şakağımdan
Uzatıyorum elimi denizden yeni çıkmış senin serinliğine,
Göğsümün, karnımın, kasıklarımın, bacaklarımın
Tüyleri kamaşıyor sevinçten
Uyanıyoruz sonra
Dizine yatırıp beni çingene benlerimi sıkıyorsun
Gümüşlü zurnası dikiliyor havaya çeribaşının
Işıklar bir bahriye çiftetellisi çalıyor yüzümde
Hay allah
Yine tutuldum galiba
Derken bir aşk çocuğu doğuyor
Çırpınan denizin karnından
Bu şiir
Ağlarken gülüyor
Ve ağlıyor gülerek
Tuzlu damlalarıyla güneşin,
Sözcükler yanıp yanıp sönerken
Körpecik teninde
Uzaylardan aparttığım yıldız bitleriyle.
CAN YÜCEL'İN ESERLERİ NELERDİR?
Yazma (1950)
Her Boydan (1959, Çeviri Şiirler)
Sevgi Duvarı (1973)
Bir Siyasinin Şiirleri (1974)
Ölüm ve Oğlum (1975)
Şiir Alayı (1981, ilk dört şiir kitabı)
Rengâhenk (1982)
Gökyokuş (1984)
Beşibiyerde (1985, ilk beş şiir kitabı)
Canfeda (1985)
Çok Bi Çocuk (1988)
Kısa Devre (1990)
Kuzgunun Yavrusu (1990)
Gece Vardiyası Albümü (1991)
Güle Güle-Seslerin Sessizliği (1993)
Gezintiler (1994)
Maaile (1995)
Seke Seke (1997)
Alavara (1999)
Mekânım Datça Olsun (1999)
En Uzak Mesafe
Benim Adım Firuzansa Ne Olayım.
Cazcı firuzan (1997)
Hotuhların dramı
Biraz alıştım
Bördübet'ten Sedir Adası'na
Yüz Kitabı Şiirlerimden Seçmeler (2010)
Yaprak Dökümü
CAN YÜCEL'İN YAPTIĞI ÇEVİRİLER
Hamlet (Shakespeare)1992.
Bahar Noktası (Bir Yaz Gecesi Rüyası'nın çevirisi) (Shakespeare) 1981.
Muhteşem Gatsby (The Great Gatsby, F. Scott Fitzgerald)1964.
Yeni Başlayanlar İçin Marx (Marx Para Principantes) 1977.
Salozun Mavalı (Peter Weiss)
CAN YÜCEL'İN EŞİ GÜLER YÜCEL KİMDİR?
Anasıyla babasıyla, Bosna göçmenidir. Ailenin Türkiye'ye geliş tarihi 1920'li yıllardır. Güler Yücel'in iki ağabeyinden büyüğü adı sanı belli Necat Erder, küçüğü de uluslararası arkeologlarımızdan Prof. Cevat Erder'dir. Küçük kız kardeşi, değerli sosyologlarımızdan Prof. Sema Erder Gürsel'dir.
Güler Yücel, 1935 yılında İstanbul'da doğdu; Ali Bey ile İsmet Hanım'ın kızı. İstanbul Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne birincilikle girip, Bedri Rahmi atölyesinde resim öğrenimine başladı. Akademi yılllarında şair Can Yücel'e rastladı ve aşık oldular birbirlerine; o nedenle öğrenimini bıraktı. Üç çocukları oldu. Yeni Hasan, Güzel ve Su... Dört torunu var şimdilik. Güler Yücel'in çocuk eğitimiyle ilgisi, kendi çocuklarını yetiştirmekle pratik olarak başladı. Daha sonra, Londra'da ünlü eğitimci gördü. Böylece profesyonel olarak çocuk eğitmeni kimliğine adım attı. Londra'dan yurda kesin dönüşünde yerleştiği, Marmaris'te Armutalan köyünün ilkokulunda öğretmenliğe başladı. Bu çalışmaları, ona Köy Enstitüleri deneyimlerinin ipuçlarını aratmaya başladı. Üç yıl sonra, İstanbul'a göçtü. Kınalıada Rum İlkokulunda öğretmenlik yaparak azınlıkların eğitiminde de anlamlı bir deneyim kazandı. Sonrasında, Zeytinburnu'nda Çocuk Esirgeme Kurumlarına eğitimci yetiştiren bir kurumda Montessori Metodunu anlatma şansını elde etti. Ardından İstanbul Üniversitesi Çapa Çocuk Psikiyatrisi Bölümü çerçevesinde ve Türkiye'de ilk kez Montessori Metodunu uygulayarak Eğitsel Tedavi Bölümü oluşturdu. Bu sırada, Acıbadem Spastik Çocuklar Vakfı'nın kuruluşu sırasında aynı bölümü oluşturmaya başladı.
Uzun süre de Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı'nın, gecekondu semtlerinde kurduğu çocuk yuvalarının programlarının hazırlanmasında ve bu yuvaların kuruluşunda danışmanlık yaptı.
1989'dan sonra, Can Yücel'le yaşamlarını sürdürmeyi kararlaştırdıkları Datça'ya yerleşti. Şimdi yaşamını Datça'daki evinde, kendi resim atölyesinde resim yaparak, biraz da yazarak geçirmektedir.
Can Yücel için Datça'daki evinde, Can Yücel'in kitapları, el yazıları ve eşyalarından oluşturduğu bir "Can Yücel Kitaplığı" hazırladı. İleride bütün şairler için bir mekan oluşturmayı amaçlamaktadır.
Çocuklarının en büyüğü Prof. Yeni Hasan Yücel, Kanada'nın Toronto Üniversitesi'nde Nöro-Patoloji bölümünü kurdu ve çalışmalarını orada sürdürmektedir. Kızı Güzel Yücel Gier, 9 Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri bölümünde çalışmaktadır. Küçük kızı Su Yücel Hıtay ise ressamdır.
Yazarın diğer kitapları:
- Çocuk Eğitimi Montessori Metodu 1. ve 2. baskı Sander yayınlarından, 3. baskı Özgür yayınlarından çıktı.
- 2002 yılında "Şiir Miir" adlı bir şiir kitabı yayınlandı.
Kaynak: Ajanslar