Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Osman İbn-i Maz’un (r.a.) ve oğlu İbrahim vefat ettiğinde böyle yaptığı bilinmektedir. Aynı şekilde Hz. Peygamber Efendimiz vefat ettiğinde Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in de onun yüzünden örtüyü kaldırdığı, sonra da üzerine kapanıp, iki kaşının arasını hürmetle öptüğü ve ağlamağa başladığı hadis kaynaklarında nakledilmektedir (Ebû Dâvud, Cenaiz, 3163).
Kadın cenazenin yüzüne mahremi olan erkeklerle, kadınların bakmaları caiz ise de mahremi olmayan erkeklerin herhangi bir zaruret bulunmadıkça kadın cenazenin yüzüne bakmaları mekruh görülmüştür. Erkek cenazenin yüzüne kadınların bakmasında bir sakınca yoktur (Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi’, I, 304-305; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 357).
Kıbleye yönelik olarak defnedilmediği sonradan anlaşılan bir cenaze için her hangi bir şey yapılır mı?
Cenazenin yüzü kıbleye gelecek şekilde sağ omuzu üzerine yatırılarak defnedilmesi sünnettir. Bu itibarla, bilmeyerek kıble dışında bir istikamete doğru defnedilen cenaze olduğu gibi bırakılır. Zira meşru bir mazeret bulunmaksızın kabrin açılması caiz değildir. Ancak kabrin üzerinden yol geçmesi, su altında kalması veya kabrin bulunduğu yerin başkasına ait olup sahibinin orada cenaze defnine izninin olmaması gibi zorunlu durumlarda, kabrin açılarak cenazenin başka bir yere nakledilmesi caizdir (İbn Âbidîn, Reddu’l-muhtâr, I, 661).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı