Cuma namazı kaçta? Cuma ezanı bugün kaçta okunuyor? (12 Ekim 2018)

Cuma namazı kaçta? Cuma ezanı bugün kaçta okunuyor? Bir mübarek cuma gününe daha uyandık. İbadetlerini gerçekleştirmek için camilere akın edecek Müslümanlar cuma namazı kaçta okunuyor, ezan saati kaçta? sorusunun yanıtını arıyor. İşte 12 Ekim Cuma günü

Cuma namazı kaçta? - Her Cuma olduğu gibi bu Cuma da namaz ibadetlerini gerçekleştirmek isteyen yurdun dört bir yanındaki inançlı vatandaşlarımız Cuma namazı saat kaçta sorusunun cevabını arıyor. Bizler de sizler için bölge bölge il il Cuma namazı vakitlerini derledik. Ezan ne zaman okunuyor? Bütün şehirlerin Cuma zamanı haberimizde.

Cuma namazı, bu hafta da yurt genelinde ve İslam aleminde camilerde cemaatle birlikte kılınacak. İşte il il cuma namazı vakitleri;

Cuma namazı kaçta? İstanbul, Ankara, İzmir ezan vakitleri

İstanbul: 12:57
Ankara: 12.41
İzmir: 13:04
Bursa: 12:56
Edirne: 13:06
Eskişehir: 12:51
Samsun: 12:27

Diğer İllerimiz için cuma vakitleri için tıklayın

12.10.2017 - Günün Ayet ve Hadisi

Ayet :

ALLAH (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor ;

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ

"İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar.

 Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu   değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.

 Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur." (Ra'd Suresi, ayet: 11)

Hadis :

Resûlullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  şöyle buyuruyor ;

"Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir." (Buhârî, “Rikak”, 48)

Selâm ve Duâ ile..

12 Ekim 2018 CUMA HUTBESİ

CENÂB-I HAK, HER HAK SAHİBİNE HAKKINI VERMİŞTİR

TARİH: 12.10.2018

Aziz Müminler!

Peygamber Efendimiz, hicretten sonra muhacir ile ensarı kardeş ilan etmişti. Aralarında manevi kardeşlik bağı kurduğu sahabiler arasında Selmân-ı Fârisî ile Ebu’d-Derdâ da vardı. Ebu’d-Derdâ, İslam’la şereflendikten sonra Allah’a ibadet dışında hiçbir şeyle meşgul olmamaya karar vermişti. Ticareti bırakmış, hatta ailesini dahi ihmal etmeye başlamıştı. Onun bu durumuna şahit olan Selmân, kardeşi Ebu’d-Derdâ’yı şu sözlerle uyardı: “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak sahibine hakkını ver!” Ebu’d-Derdâ, Selmân’ın bu sözlerini Peygamber Efendimize aktarınca Allah Resûlü (s.a.s), “Selmân doğru söylemiş”  buyurdu.

Muhterem Müslümanlar!

Hakkın kaynağı Allah’tır. O, yerin ve göğün maliki, her şeyin sahibidir. Bizleri yoktan var eden, bizlere sayısız nimetler bahşedendir. Dolayısıyla hakkına en fazla riayet etmemiz gereken de O’dur. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Rabbimize karşı sorumluluğumuzu ve bu sorumluluğu yerine getirdiğimizde elde edeceğimiz mükâfatı şöyle haber vermiştir: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve O’na ibadet etmeleridir. Bunu yaptıkları takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı ise Allah’ın onlara azap etmemesi,  onları cennetine koymasıdır.”  

Kıymetli Müminler!

Allah Teâlâ, kendine kulluğun hemen ardından varlık sebebimiz olan anne babamızın hukukuna dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştur: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara ‘öf!’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.”

Anne babaların çocukları üzerinde hakları olduğu gibi çocukların da anne baba üzerinde hakları vardır. Onları helal lokmayla beslemek, dinine bağlı, vatanına, milletine, insanlığa faydalı, güzel ahlaklı bireyler olarak yetiştirmek çocuklarımızın bizim üzerimizdeki hakkıdır. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”  

Değerli Müslümanlar!

Din, ırk ve cinsiyet farkı olmaksızın her insanın hayat hakkı vardır. Allah’ın çizdiği sınırlar dışında hangi gerekçeyle olursa olsun bir cana kıyılması, kadınların, çocukların, masumların yaşama haklarının ellerinden alınması çok büyük vebaldir. Rabbimiz, bu hususta şöyle buyurur: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”

Muhterem Müslümanlar!

Dinimize göre; sadece insanlara değil, hayvanlara da şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız. Hayvanlara eziyet etmenin, hayat haklarını hiçe saymanın ahiretteki neticesi hüsrandır. Nitekim Rahmet Peygamberi (s.a.s), bir kediyi hapsedip aç kalarak ölmesine sebep olan bir kadının bu zulmü yüzünden cehenneme gireceğini  buna mukabil susamış bir köpeğe su içiren bir adamdan Allah Teâlâ’nın hoşnut olup onu bağışladığını  haber vermiştir.

Aziz Müminler!

Hak ve hakikatin kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Takva sahiplerinin mallarında yardım isteyenlerin ve yoksulların belli bir hakkı vardır.”  Malında ihtiyaç sahiplerinin de hakkı olduğu bilincini taşıyan bir mümin, fakire, yoksula, yetime, kimsesize yardım etmekte bir an bile tereddüt etmez. Harcamalarında ölçülü hareket eder. İsraf ve gösterişten kaçınır. Sadeliği ve kanaatkârlığı tercih eder. Bir lokma ekmekte bile yeryüzü sakinlerinin hakkı olduğunu bilir.

Kıymetli Müminler!

İçinde yaşadığımız topluma karşı da sorumluluklarımız vardır. Bunları yerine getirmek, kul hakkı kadar kamu hakkını da gözetmek hepimizin vazifesidir. Zira hak ihlalleri bir toplumda huzura ve kardeşliğe yönelen en ciddi tehdittir. Şiddete göz yummak, çevreyi kirletmek, trafik kurallarına uymamak, kaçak elektrik kullanmak, stokçuluk yapmak, kamu malına zarar vermek gibi davranışların sonu toplumsal gerilim ve kayıptır. Peygamber Efendimiz bu kaybın ahirete uzanan boyutunu şöyle anlatır: “Âhiret gününde ne altın ne de gümüş para vardır. Bu nedenle haksızlık yapanın iyilik ve sevapları varsa bunlardan alınıp hak sahibine verilir. Şayet sevabı yoksa mağdur ettiği kişinin günahlarını yüklenir.”

Kardeşlerim!

Allah’a döndürüleceğimiz, herkese hak ettiği karşılığın tam olarak verileceği ahiret gününe hazırlanalım. Hakka girmekten, hakkımız olmayanı talep etmekten, hakları sahiplerinden esirgeyerek zulmetmekten Allah’a sığınalım. Samimi bir kul, hürmetkâr bir evlat, şefkatli bir anne baba, vefakâr bir eş olalım.  Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevelim ve merhamet edelim.

CUMA NAMAZI VE MÜBAREK CUMA GÜNÜ

Cuma günü müminlerin haftalık bayramı sayılır. O gün yapılan ibadetler diğer günlere göre daha büyük sevap kazandırır. Kılınan Cuma namazının fazileti pek büyüktür. Müslümanlar Cuma günü banyo yapar, en temiz elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürünüp, güler yüzle sokağa çıkarlar. Cuma için ezan okunduğu vakit her türlü işlerini bırakarak camilere koşarlar.

Zira Yüce Allahımız: “Cuma günü namaz için çağrıldığınızda hemen Allah’ın zikrine koşun. Alışverişi bırakın” buyurmuştur.

Cuma Namazı, müslüman erkeklere farz olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, olduğu, mutlaka kılınması gerektiği açık açık emredilmiştir. Vakti, öğle namazının vaktidir. Cuma günleri öğle namazı vaktinde bu namaz kılınırsa, öğle namazı da kılınmış sayılır. Dört rekat ilk sünneti, iki rekat farzı, dört rekatta son sünneti vardır. Bu dört rekatlık “Vakit Sünneti” kılmak sevaptır. Farz kılınmadan önce imam minbere çıkıp hutbe okur. Bu hutbenin okunması ve dinlenmesi de Cuma Namazı’nın farzlarındandır.Cuma namazı kadınlara farz olmadığı halde eğer onlar da cemaatle birlikte Cuma’yı kılarlarsa öğle namazını kılmış sayılırlar.

Cuma namazı hür ve serbest olmayanlara, yolcu olanlara, hasta olanlara, kör olanlara, ayakları olmayan sata kimselere farz değildir. Ama bunlar Cuma’yı kılarlarsa büyük bir sevap kazanırlar.

CUMA NAMAZI NASIL KILINIR?

Cuma namazı, Cuma günü camide öğle namazı vaktinde cemaatle kılınır. Önce ilk sünnet tıpkı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Sünnetin ardından imam-hatip minbere çıkarak oturur. Müezzin, iç ezanı okur. Ezandan sonra imam-hatip kalkarak iki kısımdan oluşan hutbeyi okur. Hutbede cemaati dinî konularda bilgilendirici ve yönlendirici konuşma yapar. Hutbe okunduktan sonra imam-hatip minberden inerek cemaatin önüne geçer ve cemaate iki rekât Cuma namazı kıldırır.

İmam-hatip, Cuma namazının farzına ve cemaate imam olmaya, cemaat de Cuma namazına niyet eder. Tıpkı cemaatle kılınan sabah namazı gibi iki rekât Cumanın farzı kılınır.

Cuma namazında imam-hatip, Fatiha ve zamm-ı sûreyi sesli olarak okur.

Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, cumanın son sünneti kılınır. Bu sünnet, öğlenin ilk sünneti gibi kılınır. Böylece Cuma namazı tamamlanmış olur.

CUMA NAMAZI KAÇ REKATTIR?

Cuma namazı dört rekât ilk sünnet, iki rekât farz ve dört rekât son sünnet olmak üzere on rekâttır.

CUMA NAMAZI KİMLERE FARZDIR?

Şu şartları taşıyan kişiye Cuma namazı kılmak farz olur:

1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmalı,
3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,
4. Erkek olmak,
5. Hür ve serbest olmak,
6. Mukim olmak (misafir olmamak),
7. Sağlıklı olmak,
8. Kör olmamak,
9. Ayakları sağlam olmak.

CUMA NAMAZININ HÜKMÜ NEDİR?

Cuma namazı farz-ı ayındır. Farz oluşu Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icma ile sabittir. Yüce Allah, “Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah’ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” (Cuma 62/9-10) buyurmaktadır. Hz. Peygamber de, “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman erkeğe farzdır” (Ebu Davud, Salat, 216; Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübra, III/246) buyurmuştur. Cuma namazı, Hz. Peygamber döneminden günümüze kadar kılına gelmiş ve bunun farz olduğu konusunda herhangi bir farklı görüş ortaya çıkmamıştır.

Din Haberleri