Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin uzun zamandır heyecanla beklenen 7. Olağan Büyük Kongresi'nde önemli açıklamalarda bulundu!
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından önemli satırbaşları...
"Saygıdeğer kardeşlerim, sizleri böyle anlamlı bir buluşmada özellikle de kar yağışının tüm mikropları temizli bir anlamlı buluşmada en kalbi duygularla selamlıyorum. Biraz sonra 7. Olağan büyük kongremizi yapacağız. Şu ana kadar kurulduğumuzdan bu yana son olarak üye kayıtlarını istediğimde, üye kayıt sayımız 13 milyon 500 bine ulaştı.'
MKYK ÜYE SAYISI ARTIYOR
Dünyada böyle bir siyasi parti yok ve hamdolsun 1 milyonu aşkın genç üyesiyle yaklaşık 5 milyonu aşkın kadın üyesiyle ve bunun dışında ana kademe üyesiyle dünyada bir başkası yok.
75 kişilik bir MKYK ile yola devam edeceğiz. Yedek diye bir ifade var o da 35 kişi, onlar da aynen 35 kişiyle beraber çalışacaklar asıl üyeler gibi."
SİYASETİN GELECEĞİ, UMUDU KUCAKLAMASI GERKTİĞİNE İNANIYORUZ
Hangi inançtan, hangi kökenden, hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun, bu ülkenin 84 milyon insanının hepsini selamlıyorum.
Biz fanilerin elbette hatası ve eksiği olmuştur, olacaktır. Önemli olan istikameti doğru, yüreği sağlam, azmi güçlü tutmaktır.
Hangi partiden olursa olsun, Cumhur İttifakı'na destek olan her bir kardeşime ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Biz bugüne kadar hangi mücadeleyi yürütmüşsek, hangi başarıları kazanmışsak hepsini de işte bu iman, işte bu inanç, işte bu azim sayesinde gerçekleştirdik.
Siyasetin sadece geçmişle değil, bugünle sınırlı kalmaması; yarını, geleceği, umudu kucaklaması gerektiğine inanan bir mefkureye sahibiz.
Asırlarca 3 kıta 7 iklimi idare etmiş devletini, 7 düvelin leş kargaları gibi başına üşüşmesiyle kaybeden milletimizin, İstiklal Marşı'mızda ruh ve vücut bulan zaferinin hikmetini arayanlar, önce buraya bakmalıdır.
Ülkemizi ve milletimizi, sürekli kendi iç sıkıntılarıyla meşgul ederek son iki asırdır köklü değişimlerin dışında tutanlar, yine aynı oyunun peşinde. Ama bu defa başaramayacaklar. Çünkü bu defa farklı bir Türkiye var.
Siyasetin sadece geçmişle değil, bugünle sınırlı kalmaması; yarını, geleceği, umudu kucaklaması gerektiğine inanan bir mefkureye sahibiz.
2023 HEDEFLERİMİZİN GÜÇLÜ TÜRKİYE'SİNİ İNŞA EDİYORUZ
İnsanlığı hakkın, hakkaniyetin, adaletin teminatı bir küresel yönetim anlayışıyla buluşturacak medeniyet nöbetini devralmaya hazırlanıyoruz.
2023 hedeflerimizi yeni bir başlangıç haline dönüştürerek 21'inci yüzyılı ve ötesini kuşatacak büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa ediyoruz.
Teknolojinin insansız dünyaya doğru evrilmeye çalışıldığı tarihi yol ayrımında, insanın fıtri güzellikleri üzerinden yeni bir dünya düzeni kurulmasına öncülük etmenin sorumluluğuna talibiz.
Aziz Milletim…
Değerli kardeşlerim…
Biraz önce de ifade ettim; geleceğe bakarken yola geçmişten çıkmamız gerekiyor.
Hem millet olarak, hem medeniyet olarak öylesine köklü, öylesine kadim, öylesine zengin bir maziye sahibiz ki, hepsini anlatmaya kalksak, buna günler, aylar yetmez.
Bunun için sadece önemli dönüm noktalarına işaret ederek, ülkemize kazandırdıklarımıza gelmek istiyorum.
AK PARTİ'NİN İCRAATLARI
Rahmetli Menderes'in ve rahmetli Özal'ın çabalarıyla, rahmetli Erbakan ve rahmetli Türkeş'in dirayetli duruşlarıyla elde edilen kazanımlar, bizi ancak 2000'lerin başına kadar getirmeye yetebildi.
AK Parti, milli iradenin üstünlüğünü tam manasıyla tesis ederek Türkiye'de demokrasiyi güçlendirdi.
AK Parti, 81 vilayetimizin tamamını, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden spora her alanda yaptığı yatırımlarla kalkındırdı.
AK Parti, polemik ve kavga siyasetinin yerine eser ve hizmet siyasetini getirerek, asırlık kayıplarımızın sebebi olan zihniyeti değiştirdi.
AK Parti, kesintisiz reformlarıyla ülkemizin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma mücadelesini adım adım ileriye taşıdı.
Bu tarihi dönüşümü en güzel rakamlar anlatıyor.
Şimdi sizlere, hükümetlerimiz döneminde yaptığımız icraatları, olabilecek en özet haliyle hatırlatmak istiyorum.
İktidara geldiğimizde ülkemizi eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet üzerinde kalkındıracağımızın sözünü vermiştik.
Bunun için de icraatlarımızı hep bu sırayla anlatıyoruz.
"BÜTÇEDE ÖNCELİĞİ HER ZAMAN EĞİTİME VERDİK"
Önce EĞİTİM dedik ve bütçede önceliği her zaman bu alana verdik.
Milli eğitim bütçesini 2002'deki 7,5 milyar lira seviyesinden aldık, 2021 yılı itibariyle 147 milyar liraya çıkardık.
Yükseköğrenim bütçemizi ilave ettiğimizde bu rakam 212 milyar liraya ulaşıyor.
Resmi-özel dâhil tüm okullarımızın sayını 50 bin 877'den 87 bin 678'e, derslik sayımızı 343 binden 600 bine yükselttik.
Yıllarca vatandaşımızın üzerinde yük olan okul kitaplarını, her seviyede ücretsiz olarak çocuklarımızın hizmetine sunuyoruz.
Bugüne kadar toplam 693 bin öğretmenimizin atamasını gerçekleştirdik.
Eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendirerek, zorunlu eğitimi 12 yıla yükselttik.
Üniversite sayımızı 76'dan 207'ye, üniversite öğrencisi sayımızı 1,5 milyondan 8 milyonun üzerine çıkardık.
Üniversiteye girişteki okul katkı puanlarını, katsayı farklılıklarını, üniversite harçlarını kaldırdık.
Maarif Vakfımız ile 43 farklı ülkede dostlarımıza eğitim desteği veriyoruz.
Yükseköğrenim yurtlarının hem kalitesini yükselttik, hem de yatak kapasitesini 282 binden 700 bin sınırına getirdik.
Lisans öğrencilerine verilen kredi veya burs rakamlarını, aylık 45 liradan aldık, bu yıl itibariyle aylık lisansta 650 liraya, yüksek lisansta 1.300 liraya, doktorada 1.950 liraya yükselttik.
Gençlik merkezi sayımızı 9'dan 364'e çıkartarak, ülkemizin her köşesine yaygınlaştırdık.
SPOR ALANINDAKİ İCRAATLAR
Atletizm pisti sayımızı 12'den 56'ya, yarı-tam olimpik yüzme havuzu sayımızı 46'dan 278'e, toplam tesis sayımızı ise 1.575'den 3 bin 907'a çıkardık.
Ülke genelinde 32 stadyumun yapımını tamamladık, 10 tanesinin inşası, 4 tanesinin de proje ve ihale çalışmaları sürüyor.
SAĞLIK ALANINDAKIİ İCRAATLAR
Sağlık alanında, hastanelerdeki yatak sayımızı 164 binden 253 binin üzerine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 162 bine çıkardık.
Halkımıza daha iyi hizmet vermek için 378 binden devraldığımız sağlık çalışanı sayımızı, bugün 1 milyon 177 bine ulaştırdık.
Hekim sayımız, 2002'deki 92 bin seviyesi iken, bugün 174 bini geçti.
Sağlıktaki kalitenin önemli göstergelerinden olan ambulans başına düşen nüfus sayımızı 107 binlerden 14 binlere indirdik.
İlkini 2017 yılında Yozgat'ta açtığımız şehir hastanelerimizin sayısını 17'ye, toplam yatak kapasitesini de 22 bin 600'e yükselttik.
Halen 9 şehir hastanemizin inşası, 3'ünün ihale süreci, 3'ünün de proje çalışmaları devam ediyor.
Bunlar da tamamlandığında, toplamda 43 bin 158 yatak kapasiteli 32 şehir hastanesini ülkemize kazandırmış olacağız.
SOSYAL ALANDA YAPILAN İCRAATLAR
Son 18 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza toplamda 411 milyar lirayı aşan tutarda yardım yaptık.
Engelli aylığını, 2002 yılındaki ortalama 24 lira seviyesinden 2021 Ocak itibariyle ortalama 914 liraya çıkardık.
Kamudaki engelli istihdamı 2002 yılında sadece 5 bin 777 iken, bugün 58 binin üzerindedir.
Yaşlılık maaşını, 2002 yılında aylık 24 liradan aldık, 2021 Ocak ayı itibariyle 763 liraya yükselttik.
Net asgari ücret 2002 yılında 184 lira iken, bu yılbaşı itibariyle 2 bin 825 lira olarak uygulanıyor.
ADALET ALANINDA YAPILAN İCRAATLAR
Adalet en çok hassasiyet gösterdiğimiz alanlardan biridir.
Hâkim, savcı ve diğer personel sayısını yüzde 176 oranında artırarak, yargının insan kaynağı kapasitesini güçlendirdik.
İktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hâkim-savcı sayısı, FETÖ'cü hainlerin yol açtığı tahribata rağmen, bugün 21 bin 651'e ulaştı.
İstinaf uygulamasını başlatarak 15 bölge adliye mahkemesi ve 8 bölge idare mahkemesini devreye almak suretiyle temyizdeki yığılmaların önüne geçtik.
Yargının, hukuku daha etkin ve sade şekilde işletebilmesi amacıyla temel kanunların pek çoğunu baştan sona yeniledik.
İnşa ettiğimiz 274 adalet hizmet binasıyla, hem yargı mensuplarımıza, hem de vatandaşlarımıza en iyi fiziki şartları sağlamanın gayreti içinde olduk.
Adalet arayışının insanlığın bitmeyecek yolculuğu olduğu anlayışıyla, reform gündemimizden hiç ayrılmadık.
Son olarak da, geçtiğimiz haftalarda İnsan Hakları Eylem Planımızı milletimizin takdirine sunduk.
Ayrıca, milletimizi yeni ve sivil Anayasa ile buluşturmak için çalışmaya başladık.
GÜVENLİK ALANINDAKİ İCRAATLAR
Güvenlik milletimize söz verdiğimiz şekilde önceliklerimizin daima en başında gelmiştir.
Askerlerimiz sınırlarımızda, emniyet teşkilatımız şehirlerimizde, jandarmamız kırsalda, sahil güvenliğimiz kıyılarımızda, istihbaratımız her yerde, milletimizin huzuru için gece gündüz görev yapıyor.
PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini hezimete uğratarak, ülkemiz sınırları içinde eylem yapamaz hale getirdik.
Diğer yandan, milletimizin doğrudan günlük hayatına dokunan hizmetler veren mahalli idarelerimizi, mevzuatından kaynaklarına kadar her alanda güçlendirdik.
Muhtarlarımızın vatandaşlarımıza daha etkin hizmet verebilmelerini sağlayacak mekanizmaları kurarken, muhtarlarımızın özlük haklarında çok önemli iyileştirmeler yaptık.
ULAŞTIRMA ALANINDAKİ İCRAATLAR
ULAŞTIRMADA; geçtiğimiz 19 yılda toplam 932 milyar lira tutarında yatırım yaparak, ülkemizin altyapısını baştan sona yeniledik, geliştirdik.
Karayollarında, 6 bin 101 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol mesafemizi 28 bin 200 kilometreye, 1.714 kilometreden devraldığımız otoyol uzunluğumuzu 3 bin 523 kilometreye yükselttik.
Karayolu tünel sayımızı 83'den 438 adete, karayolu tünel uzunluğumuzu 50 kilometreden 595 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğumuzu 311 kilometreden 701 kilometreye çıkardık.
Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Nissibi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Marmaray, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit Tünelleri gurur abidesi projelerimiz arasındadır.
İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu, Ankara-Niğde Otoyolunu bu dönemde ağımıza kattık.
Çanakkale 1915 Köprüsünün de içinde yer aldığı Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu ile Ankara-İzmir Otoyolunun inşası sürüyor.
Demiryollarında, toplam 1.213 kilometre uzunluğunda hızlı tren ağı inşa ettik.
Ülkemizin 11 bin 590 kilometre uzunluğundaki mevcut demiryolu ağını, adeta sıfırdan inşa etmişçesine baştan sona yeniledik.
İzmir'e İzban'ı, Ankara'ya Başkentray'ı, İstanbul'a Gebze-Halkalı Banliyösünü ve çeşitli şehirlerimizde pek çok metro hatlarını ülkemize kazandırdık.
Havayollarında, 26'dan devraldığımız havalimanı sayımızı 30 ilaveyle 56'ya çıkardık.
İstanbul Havalimanının yıllık 90 milyon yolcu kapasiteli ilk etabını hizmete sunduk.
Yurt dışı uçuş noktamızı 60'dan 329'a, uçulan ülke sayısını 50'den 126'ya yükselttik.
Salgın sebebiyle durgunluğa girmiş olsa da, Türkiye geleceğin en büyük hava yolu ulaşım altyapısına sahip ülkesi olarak dünyada ilk sıralarda yer alacaktır.
Denizcilikte, tersane sayımız 37'den 83'e, yat bağlama kapasitemiz 8 bin 500'den 18 bin 545'e çıktı.
Filyos limanının, Rize İyidere Limanının, Haliç, Tekirdağ, Datça Yat Limanlarının yapımları sürüyor.
İletişimde, 2002 yılında 3 bin olan geniş bant abone sayısı 85 milyona ve 23 milyon civarında olan mobil telefon abone sayısı 84 milyona yükseldi.
Bugün 54 milyona yaklaşan e-devlet kullanıcı sayısıyla, bu alanda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İCRAATLARI
18 yıl önce 145 olan atıksu arıtma tesisi sayısı 1.170'i, yüzde 35 olan atıksu arıtma hizmeti verilen belediye nüfusu oranı da yüzde 89'u buldu.
TOKİ kanalıyla ürettiğimiz konut sayısı, hedefimiz olan 1 milyon adete ulaştı.
Toplam 35 millet bahçesini hizmete aldık, 22 millet bahçemizi açılışa hazır hale getirdik.
Halen 9 millet bahçesi bitme aşamasındayken, 48 millet bahçesinin yapımı ve 33'ünün ihalesi sürüyor.
TARIM İCRAATLARI
2002 yılında 37 milyar lirayı bulmayan Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız, geçtiğimiz yıl 333 milyar lirayı geride bıraktı.
Tarım ve gıda ürünleri ihracatımız 20 milyar lirayı geçti.
Çiftçilerimize bugüne kadar ödediğimiz tarımsal desteklerin toplamı 160 milyar liraya yaklaştı.
Sadece bu yıl yapacağımız tarımsal destekleme ödemeleri tutarı 24 milyar liradır.
Türkiye'nin, iklim şartları sebebiyle üretimi sınırlı olan birkaç ürün dışında, tarımda dışa bağımlılığı kesinlikle söz konusu değildir.
Geçtiğimiz 19 yılda tarla ve sebze üretimimiz yüzde 20, meyve üretimimiz yüzde 67, süt ve et üretimimiz iki katına yakın artış göstermiştir.
Orman varlığımızı 20,8 milyon hektardan 22,9 milyon hektara, 175 olan korunan alan sayımızı 616'ya, 16 olan tabiat parkı sayımızı 250'ye çıkardık.
Barajlarımızın sayısını 276'dan 600 ilaveyle 876'ya, içmesuyu tesislerimizin sayısını 84'ten 262 ilaveyle 346'ya, sulama tesislerimizin sayısını 1.764'ten 1.457 ilaveyle 3 bin 221'e ulaştırdık.
EKONOMİK İCRAATLAR
MAKROEKONİMİDE; satın alma gücü paritesine göre milli gelirde Türkiye'yi dünyada 17'nci sıradan 13'üncü sıraya yükselttik.
Dünyayı kasıp kavuran salgına rağmen geçtiğimiz yıl yüzde 1,8 büyümeyle, G-20 ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldık.
Göreve geldiğimizde vergi gelirlerinin yüzde 86'sını bulan faiz ödemelerini, geçtiğimiz yıl yüzde 16'ya gerilettik.
Avrupa ülkelerinde yüzde 97'ler, gelişmiş ülkelerde yüzde 130'lar civarında olan borç stokunun milli gelire oranını yüzde 42,6 seviyesinde tutmayı başardık.
İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık 170 milyar dolar bandına kadar çıkardık.
Her ay yeni ihracat rekorları kırarak, bu yolda yürümeyi sürdürüyoruz.
Son bir kaç gündür piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, Türkiye ekonomisinin temellerini, gerçek dinamiklerini, taşıdığı potansiyeli ve yarınını kesinlikle yansıtmıyor.
Türk sanayisi, salgın dönemindeki performansıyla direncini ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur.
Kamu maliyesi ve finans sektöründeki göstergeler, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkeye göre daha sağlam bir yapıya sahip olduğumuza işaret ediyor.
Bir süre önce açıkladığımız ekonomideki reform programımızın politikalarını ve takvimini dün akşam itibarıyla ilan ettik.
Şimdi artık vakit, daha çok çalışma, üretme, gaza basma, hedeflerimize yürüme vaktidir.
İktisadi temeli olmayan hareketlere karşı ülkesinin yanında yer alarak, güven ve istikrar mesajımıza sahip çıktıkları için milletimizin tüm fertlerine ayrıca teşekkür ediyorum.
YATIRIM ÇAĞRISI
Sadece kendilerini güvende hissetmek amacı ile evlerinde döviz ve altın tutan vatandaşlarıma buradan bir çağrıda bulunuyorum.
Bu vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum.
Finans kuruluşları, özellikle de katılım finans şirketleri, bu altın ve dövizler için müşterilerine, onları memnun edecek getiri sağlayabilecek alternatifler sunuyor.
İş insanlarımıza da, 30 Haziran'a kadar devam eden varlık barışından yararlanarak, yurt dışındaki kaynaklarını ülkemize getirebileceklerini tekrar hatırlatıyorum.
KATILIM FİNANS ŞİRKETLERİ VURGUSU
Finans kuruluşları, özellikle de katılım finans şirketleri, bu altın ve dövizler için müşterilerine, onları memnun edecek getiri sağlayabilecek alternatifler sunuyor.
İş insanlarımıza da, 30 Haziran'a kadar devam eden varlık barışından yararlanarak, yurt dışındaki kaynaklarını ülkemize getirebileceklerini tekrar hatırlatıyorum.
Ülkemize yatırım yapan uluslararası yatırımcılara ise, Türkiye'nin gücüne ve potansiyeline güvenmeleri çağrısında bulunuyorum.
Esasen, bu çağrının somut göstergeleri de vardır.
Geçen yıl ülkemizde yeni açılan işyeri sayısı 103 bine yaklaşırken, kapanan sayısı 16 binin altında kaldı.
İş yapma kolaylığı endeksinde 2002 yılında 175 ülke arasında 84'üncü sırada olan ülkemiz, geçtiğimiz yıl 190 ülke arasında 33'üncü sıraya yükseldi.
Türkiye'de 2010-2020 arasında kurulan 75 bin 699 adet uluslararası sermayeli şirketten, toplam sermayesi 39 milyar lirayı bulan 11 binden fazlası, salgına rağmen geçtiğimiz yıl faaliyete başladı.
Şimdi buradan soruyorum; hangi uluslararası yatırımcı geleceğine güvenmediği bir ülkeye gelip şirket kurar ve o ülkenin vatandaşlarıyla iş ortaklığı yapar?
Aynı şekilde, ülkemizde dünyanın hemen her devletinden 200 bin uluslararası öğrenci eğitim görüyor.
Soruyorum, hangi ana-baba evladını geleceğine güvenmediğini, huzurundan ve güvenliğinden emin olmadığı bir ülkeye 4-5 yıllığına eğitime gönderir?
Siz içeride birilerinin "battık, bittik, yıkıldık, öldük" diye terane tutturduğuna, kendi ülkelerini kötüleme yarışına girdiklerine bakmayın…
Bunlar kendi ülkelerinin ve milletlerinin felaketinden iktidar devşirme hevesinde olan, gözlerini kin ve nefret bürümüş, kifayetsiz muhterislerdir.
Türkiye gücünü, ekonomisinin sağlam altyapısından, üretiminden, yetişmiş insan kaynağından, girişimcilerinden, ihracatçılarından; velhasıl reel ekonomisinden alan bir ülkedir.
Dinamik iktisadi yapımızla, mali disiplinimizle, serbest piyasaya ekonomisine bağlılığımızla, her türlü şoka dayanıklı olduğumuzu defalarca ispatladık.
Önümüzdeki dönem Türk ekonomisini YATIRIM, ÜRETİM, İSTİHDAM ve İHRACAT temelinde büyüterek, çok daha iyi yerlere geleceğiz.
DIŞ İLİŞKİLER
Dış politikada; ülkemizin elindeki araçları hem güçlendirdik, hem de çeşitlendirdik.
Daha evvel sınırlı varlığımızın olduğu Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi bölgelere yönelik açılım politikaları uyguladık.
Böylece 2002 yılında 163 olan dış temsilcilik sayımızı 251'e yükselttik.
Dünyanın en yaygın dış misyon ağına sahip 5 ülkesi arasında yer alıyoruz.
Bayrağımızın dalgalanmadığı hiçbir yer bırakmamak hedefiyle dünyanın dört bir köşesinde mevcudiyetimizi artırmaya devam ediyoruz.
Ülkemizin milli menfaatlerine saygı gösteren hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz olmadığına inanıyoruz.
Önümüzdeki dönemde dostlarımızın sayısını artırıp husumetleri gidererek bölgemizi bir huzur adasına çevirmekte kararlıyız.
Esasen, bugüne kadar attığımız tüm adımlar da aynı amaca matuftur.
Suriye'de, tüm dünya mazlumlara sırtını dönerken, biz sınırlarımızı ve kalbimizi açtık.
Rejimin zulmü yanında, DEAŞ'tan PKK-YPG'ye kadar pek çok terör örgütünün acıya ve kana buladığı bu kadim topraklara barışı ve istikrarı getirmek için tüm imkânlarımızı kullandık.
Sınırötesi harekâtlarımızla milyonlarca masumun rejim veya terör örgütleri tarafından katledilmesinin önüne geçtik.
Ülkenin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması konusunda yürütülen çabalara samimi ve yapıcı destek verdik.
Suriye gerçek anlamda Suriyelerin yönettiği bir yer haline gelene kadar da bu gayretlerimizi sürdürecek, Suriye halkının yanında olmaya devam edeceğiz.
Bir başka önemli dış politika açılımımız, Libya'daki meşru hükümetle yaptığımız deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşmadır.
Bu anlaşmayla, hem Türkiye'nin, hem de Libya halkının Akdeniz'deki doğal kaynaklar üzerinde varolan haklarını garanti altına aldık.
Ülkemizi ve Libya'yı Akdeniz'de dışlamak için kurulan tezgâhları birer birer bozduk.
Libya'nın meşru hükümetine verdiğimiz destekle, bu ülkeyle ilgili emelleri olan kötü niyetli çevrelerin heveslerini de kursaklarında bıraktık.
Türkiye'nin sağladığı destek sayesinde bugün Libya yeniden geleceğine umutla bakabiliyor, demokratik süreçleri yürütebiliyor.
Önümüzdeki dönemde de Libyalı kardeşlerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz.
Yaklaşık 30 yıl önce, Dağlık Karabağ'ın ve Azerbaycan topraklarının beşte birinin işgaliyle yaşanan katliamlar, Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte bizim de yüreğimizi dağlamıştı.
Minsk üçlüsü adı altında bu krizi çözmeyi üstlenenler, 30 yıl boyunca meseleyi daha da karmaşık hale getirmekten başka hiçbir şey yapmadılar.
Azerbaycanlı kardeşlerimiz bu süreçte hep, krizin diyalog ve anlaşma yoluyla çözümü yönünde çaba harcadılar.
Buna rağmen Ermenistan tarafı saldırılarına ara ara devam etmiş, diyalog kanallarını tıkayan taraf olmuştur.
Geçtiğimiz yılın son aylarında Ermenistan ordusu yeniden saldırıya geçince, Türkiye olarak tüm imkânlarımızla Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında yer aldık.
Türkiye'nin desteği ve Azerbaycan ordusunun kahramanlığı sayesinde verilen destansı bir mücadeleyle, hamdolsun bu kirli işgal sona erdi.
Türkiye-Azerbaycan kardeşliğini daha da güçlendiren bu sürecin, varılan anlaşmaya uygun şekilde neticelenmesi için takipte kalacağız.
Amerika Birleşik Devletleri'nden Rusya'ya, Avrupa Birliği'nden Arap coğrafyasına kadar tüm ülkelerle ilişkilerimizi, Türkiye'nin menfaatleri ve milletimizin beklentileri doğrultusunda şekillendirmeyi sürdüreceğiz.
Afrika, Asya ve Avrupa'nın kalbinde yer alan bir ülke olarak, bizim ne doğuya, ne de batıya sırtımızı dönme lüksümüz yoktur.
Birbiriyle rekabet, hatta gerilim halinde olan ülkelerle aynı anda dengeli, tutarlı ve uzun vadeli işbirlikleri geliştirmenin kolay olmadığını elbette biliyoruz.
Ancak Türkiye, hem coğrafi konumu, hem ekonomik çıkarları, hem de kuşatıcı dış politika vizyonuyla, bunu başaracak güce ve dirayete sahiptir.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ İCRAATLARI
Sanayi ve teknolojide, 2002 yılında ülkemizde 192 Organize Sanayi Bölgesi varken, biz bunu 133 ilaveyle 325'e yükselttik.
Ayrıca, 22 Endüstri Bölgesi, 79 Teknopark, 1.242 Ar-Ge Merkezi, 364 Tasarım Merkezi kurduk.
Türkiye Uzay Ajansını faaliyete geçirmek ve Milli Uzay Programımızı kamuoyuyla paylaşmak suretiyle, bu alanda da iddiamızı ortaya koyduk.
Yerli otomobilimizin fabrikasının inşası sürüyor, inşallah 2022'nin sonunda milletimizin hizmetine sunulacak.
Savunma Sanayiinde; 2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken, bugün bu sayı 750'yi geçti.
Savunma sanayi projelerimizin bütçesi de, 5,5 milyar dolardan, ihale sürecindekilerle birlikte 75 milyar dolarlık bir hacme ulaştı.
Aynı şekilde savunma ve havacılık ihracatımız da 248 milyon dolardan 3 milyar doların üzerine çıktı.
ENERJİDE; toplam kurulu gücümüzü 31 bin 846 megavattan 96 bin 271 megavata yükselttik.
TANAP ve TürkAkım gibi ülkemizi bölgesel enerji merkezi haline getirecek projeleri tamamladık.
Karadeniz'deki Sakarya Havzasında Tuna-1 kuyusunda 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettik.
Bu rezervi milletimizin hizmetine sunmak için çalışmalarımız sürüyor.
Türkiye'yi nükleer güçle elektrik üreten sayılı ülkelerden biri yapacak Akkuyu Nükleer Santralimizin inşası devam ediyor, inşallah ilk reaktörde 2023'te üretim başlıyor.
KÜLTÜR ALANI İCRAATLARI
Kültürde; dünya mirası listesinde olan varlık ve alanlarımızın sayısını 9'dan 18'e, kültür merkezlerimizin sayısını 42'den 118'e, yurtdışından getirilen eser sayısını 2 bin 525'den 4 bin 854 çıkardık.
Dizi ve filmlerimiz, dünyadaki en önemli kültür elçilerimiz haline geldi.
Bugün 152 farklı ülkede 600 milyon kişi Türk dizilerini ve filmlerini izliyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz kanalıyla restore ettiğimiz ecdat yadigârı eserlerin toplamı 5 bin 450'yi ulaştı.
TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları gibi kurumlarımız vasıtasıyla tüm dünyaya açıldık.
TURİZM HEDEFLERİ
Ülkemize gelen turist sayısı 2002 yılında 13 milyon iken bu rakamı 52 milyona, turizm gelirimizi de 35 milyar dolara kadar çıkardık.
Salgın sebebiyle geçtiğimiz yılı 16 milyon turist ve 12,4 milyar dolar turizm geliriyle kapatmış olsak da, inşallah önümüzdeki dönemde 75 milyon turist hedefimize doğru ilerlemeyi sürdüreceğiz.
YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI
İlk olarak yeni ve sivil Anayasa teklifimizle ilgili yaklaşımımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye'nin neredeyse iki asrı bulan Anayasa arayışında, milletimizin içine sinen ve dört elle sarılacağı, sahipleneceği bir metne kavuşamadık.
Anayasa çalışmalarımızın tamamı, olağanüstü dönemlerde, olağanüstü şartların dayatmasıyla ve olağanüstü yöntemlerle yapılmıştır.
Milletin tüm kalbiyle içinde olmadığı bu süreçlerde ortaya çıkan Anayasa metinleri de, daha ilk günden itibaren hep tartışılmalı olmuş, hep değişiklik talepleriyle karşı karşıya kalmıştır.
Mevcut Anayasamız, 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesinin ardından da yeniden yoğrularak milletimizin önüne konan bir metindir.
Darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği, terörden bezmiş, ekonomik sıkıntıların altında ezilmiş bir halka silahların gölgesinde onaylatılan bu Anayasa, lafzı ve ruhuyla arkasındaki vesayetçi güçlerin eseridir.
İki asırlık Anayasa geçmişimize baktığımızda aşağı yukarı her çeyrek asırda yeni bir Anayasa'yla karşılaşıyoruz.
1982 yılında kabul edilen mevcut anayasamızın üzerinden 29 yıl geçti.
Yani bu Anayasa, tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir.
Üstelik bu süre zarfında, Anayasanın neredeyse değişmeyen maddesi kalmadığı halde, yine de ortaya ülkedeki herkesi kucaklayacak bir metin çıkmadı.
Esasen, dünyaya baktığımızda da Anayasaların daha sık değişiğini görüyoruz.
Anayasaları uzun yıllar boyunca değişmeyen ülkeler ise, bu istikrarı, nispeten soyut ve sade metinlere sahip olmalarına borçludur.
Türkiye'nin yeni ve sivil bir Anayasa'yı tartışması, hem kendi tarihimizin, hem de gelişen ve değişen dünya şartlarının kaçınılmaz bir gereğidir.
Nitekim, yeni ve sivil Anayasa teklifimiz, fikri temeli olmadığı için dikkate almayı gerektirmeyen kimi sığ itirazlar dışında, her kesimde olumlu yankı bulmuştur.
Peki, biz nasıl bir yeni Anayasa istiyoruz?
Bizim baktığımız yerden, bu sorunun tek bir cevabı vardır:
Milletimiz nasıl bir Anayasayla yönetilmek istiyorsa, biz de işte öyle bir Anayasa istiyoruz.
Dolayasıyla;
Bu yeni Anayasanın ruhunda millet, yani insan olmalıdır.
Bu yeni Anayasanın merkezinde insanın huzuru, refahı, mutluluğu yer almalıdır.
Bu yeni Anayasanın özü, tüm değerleriyle, farklılıklarıyla, zenginlikleriyle, hayalleriyle 84 milyon vatandaşımızın tamamını içermelidir.
Bu yeni Anayasanın temelinde, ülkemizin gücü, güvenliği, istikrarı, kazanımları ve elbette hedefleri bulunmalıdır.
Bu yeni Anayasa, "İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN" diye ifade ettiğimiz kadim devlet anlayışımızla inşa edilmelidir.
Bu yeni Anayasa, ilhamını ihtişamlı geçmişimizden alan, yönü Türkiye'nin geleceğine dönük, toplumun birlikte yaşama ve geleceğini birlikte kurma iradesinin ürünü asırlık bir sözleşme, bir vizyon belgesi olmalıdır."