Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'ın açıklamalarında satırbaşları:
Toplantıda çığ felaketi ve İstanbul'daki uçak kazası ele alındı. Yaşanan hadiseler hepimizi üzmüştür.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da toplantıda takdim konuşmasında bu hadiselerle ilgili gerekli dersler, etütler çalışmalar yapılmakta ve bunlarla ilgili tedbirler de bundan sonra alınmaya devam edecektir. Bu çerçevede İçişleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yaptığı sunuma atıfta bulunmak istiyorum. İki bakanımız da Malatya ve Elazığ'da bizzat sahadaydılar. Onlara Hazine ve Maliye Bakanımız, Spor Bakanımız, Aile Bakanımız da katıldılar. Deprem sonrası yapılan çalışmalar anlamında çok ciddi mesafeler alındı.
'CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, BİZZAT TEMELİNİ ATACAK'
Deprem bölgesinde şu anda günde 65 bin kişiye yemek servisi yapılıyor. Yaraların sarılmasında atılan adımlar tabii ki memnuniyet verici. Zemin çalışmaları da tamamlanır tamamlanmaz sayın Cumhurbaşkanımız burada temel atma törenlerine bizzat katılacaklar.
İDLİB İLE İLGİLİ AÇIKLAMA
Soçi ve Astana mutabakatları çerçevesinde çatışmasızlık bölgesi olarak belirlenen bölgeler, bizim esas aldığımız sınırlardır. Değişmesi söz konusu değil.
Yeni bir mülteci akımına mahal vermemek, sivillerin yerlerinde kalmalarını sağlamak için çalışmalarımız, AFAD, Kızılay ve diğer sivil toplum kuruşlarımız tarafından devam edecek. Belki mart ayı içerisinde bir Astana süreci toplantısı yapılabilir. Bunun çalışması sürüyor.
Rejim bugüne kadar yüzlerce defa İdlib Mutabakatı'nı ihlal etmiştir. Terörle mücadele bahanesiyle bundan sonra yapacağı yanlış adımların bedeli mutlaka ağır olacaktır. Uluslararası topluma burada önemli sorumluluklar düşüyor. İdlib konusunda güvenliğin sağlanması, sivillerin korunması, göç dalgasının önlenmesi, insani yardım gibi konularda sadece Türkiye'nin sorumluluğunun ifade etmek uluslararası toplumun sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
"BEDELİ AĞIR OLACAKTIR"
Rejim bugüne kadar yüzlerce defa İdlib Mutabakatı'nı ihlal etmiştir. Terörle mücadele bahanesiyle bundan sonra yapacağı yanlış adımların bedeli mutlaka ağır olacaktır. Uluslararası topluma burada önemli sorumluluklar düşüyor. İdlib konusunda güvenliğin sağlamnması, sivillerin korunması, göç dalgasının önlenmesi, insani yardım gibi konularda sadece Türkiye'nin sorumluluğunun ifade etmek uluslararası toplumun sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
"HAFTER'İN HALA SAVAŞTAN YANA OLDUĞUNU BİLİYORUZ"
Hafter güvenilir bir aktör değil. Türkiye'nin sürece katılması, aslında Libya krizine de bir denge getirmiştir. Bize ilk günlerde Türkiye'nin burada ne işi var diyenler bile bunu kabul ediyor. Her ne kadar uluslararası toplum ona baskı yapıyor gibi gözükse de biz gerçeği biliyoruz. Hafter'in hala savaştan yana olduğunu biliyoruz.
"BU PLANIN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜME KATKI SUNMASINI MÜMKÜN GÖRMÜYORUZ"
Barış Planı olarak ortaya atılan planın barış ve çözüm planı olmadığı açık şekilde görülmekte. İki devletli çözüm formülünü tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bölük bölük parça parça birtakım toprak parçalarından bahsediliyor. Bu bir devlet değildir. Filistin devletinin güvenlik gücünün olmamasının öngörülmemesi, hava ve denizin İsrail tarafından kontrol edilmesi söylenmiştir. Netanyahu'nun her dönem iki devletli çözümü ortadan kaldırmak için adımlar attığını biliyoruz. Biz bu planı iki devletli çözüme katkı sunmasını mümkün görmüyoruz. Kudüs'ün el değiştirilmesi, tarihi ve dini kimliğinin dönüştürülmesi elbette mümkün değildir.
"TÜRKİYE, FİLİSTİN DAVASINA HER ZAMAN KATKI VERECEKTİR"
7 milyona yakın Filistinli mültecinin tarihi topraklarına, ecdadının yaşadığı topraklara dönüş hakkının elinden alınması barış planı değil mahrumiyet ve yok etme planıdır. Bu plan yeni değildir. Ariel Şaron planıdır. Agresif bir plandır. Barış ve istikrarı getirecek, çözümü sağlayacak bir plan değildir. Bu plan ve destekleyenler insansız, topraksız, tarihsiz, devletsiz bir Filistin hayal etmektedirler. Bunu aklı ve vicdanı olan hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Bazı Arap ülkelerinin bu plana destek vermesi, tarihi gerçeklerle, siyasi hakikatlerle taban tabana zıt bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bunun hesabını kendi kamuoyuna nasıl vereceklerini kendileri hesaplamak durumundalar. Türkiye Filistin davasına her zaman katkı verecektir.
AP'DEKİ KONFERANSA İLİŞKİN AÇIKLAMA
Kürtleri korumak istediğini, onlara yol göstermek istediğini iddia edenlerin, Kürtleri kendi bölgesel dizaynlarına bir payanda yapmaktan başka niyetleri yoktur.