MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM'de partisinin Grup Toplantısına katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli, 2020’nin bir an önce bitmesinin herkesin ortak arzusu olduğunu ifade etti. 2020 yılının adeta felaketlerin mayalanıp teknesinden taştığı bir yıl olduğunu belirten Bahçeli, "Ancak tüm suçu 2020 yılına yıkmak mevzi bir değerlendirme, kolaycı bir yaklaşımdır. Dahası suçlu peşinde koşarak, suçlu imal ederek, gündüz vakti elimize aldığımız fenerle suçlu aramaya çalışarak şu aşamada ulaşacağımız bir yer de yoktur. 24 Ocak 2020 Cuma günü merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, sayıları bin 600’ü aşan vatandaşımız da yaralanmıştı. Elazığ ve Malatya’da depremin enkazı kaldırılırken 4-5 Şubat 2020 tarihlerinde üst üste iki gün boyunca Van-Bahçesaray karayoluna çığ düşmüştü. Bu elim olayda 11 askerimiz, 9 güvenlik korucumuz, 2 itfaiye erimiz, 19 vatandaşımız olmak üzere toplam 41 kardeşimiz şehit olmuş, 84 kardeşimiz yaralanmıştı. Korona virüs salgını hayatımıza girmeden, deprem oldu, çığ düştü derken 7 Şubat 2020’de İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bir yolcu uçağı inişinden hemen sonra maalesef kaza kırıma uğramış, 3 kişi hayatını kaybetmiş, 180 kişi de yaralanmıştı. 27 Şubat 2020’de ise İdlib’de tam 34 vatan evladımız şehit düşmüştü. Yani kara haberler, keder dolu hadiseler yakamızı bırakmamıştı" dedi.
"İZMİR'İN YARALI KISA SÜRE İÇİNDE SARILACAKTIR"
İzmir'de meydana gelen depremin felaketler serisine yenisini eklediğini ifade eden Bahçeli şöyle konuştu:
"30 Ekim 2020 Cuma günü, Ege Denizi’nin Seferihisar açıklarında 6,6 büyüklüğünde meydan gelen deprem korkunç bir yıkıma neden olmuştur. Hayaller enkaz altında kalmış, malzemeden çalınarak dikilen binalar hayatların üzerine göçmüştür. Felaketin ağır bilançosu güzel İzmir’imize kabus gibi çökmüştür. Depremin tesiri Ege ve Marmara Bölgesi’ndeki il ve ilçelerimiz başta olmak üzere geniş bir alanda hissedilmiştir. Karşımızdaki yıkım devasa boyutlardadır. Depremden 9,5 saat sonra Buse’nin, 17 saat sonra İnci’nin, 23 saat sonra Seher ve çocuklarının, 58 saat sonra İdil’in, 65 saat sonra Elif bebeğin, kısacası daha nice kardeşimizin kurtuluşuna sevinsek bile enkazın yükünü kaldıramayan, taşın, toprağın, betonun, molozun altından çıkamayan kardeşlerimize de yüreğimiz kanayarak üzüldük. Depremde hayatlarını kaybeden her insanımıza, her kardeşimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı, halen tedavi altında bulunan kardeşlerimize de şifalar diliyorum. İnanıyorum ki, İzmir’in yaraları kısa süre içinde sarılacaktır."
"ÖLÜM BU KADAR UCUZ OLMAMALIDIR"
Bahçeli, depremin derin izlerinin milli birlikle silineceğini söyledi. Türk devletinin müşfik ve cömert elinin uzandığını, herkesi kucakladığını kaydetti. Birkaç metrekare fazla pay alma uğruna riskli binalarda oturmanın tercih edilmemesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Keşke zemin etüdü yapılsaydı, biraz daha fazla kazanmak uğruna betondan, demirden, harçtan çalan insanlık müsveddelerine zamanında tepki gösterilseydi. Keşke sağlam yapılmış binaların kolonlarını kesip alan genişleten basit ve ölümcül kurnazlıklara tevessül edilmeseydi. Keşke uyarılar, hazırlanmış raporlar dikkate alınıp çöken binaların depreme dayanıklı olup olmadığı yıllar önce kontrol edilseydi, anbean etkili bir denetim süreci işletilebilseydi. Ne yazık ki, depremin ağır faturasını mazlumlar ödemiş, suçu günahı olmayan insanlarımızın üzerini beton bloklar örtmüş ve kapatmıştır. Ölüm bu kadar ucuz olmamalıdır. Geliyorum diyen felakete bu denli sessiz ve hareketsiz kalmak akıl karı değildir. Öncelikle yapılması gereken aciliyet arzeden gündeme odaklanmaktır" dedi.
DEPREM BİLİM KURULU ÖNERİSİ
Türkiye'nin birinci derece deprem kuşağında olduğunu ve çok sayıda diri fay hattının üzerinde bulunduğunu belirten Bahçeli, depremin coğrafyamızın değiştirilemez gerçeği olduğunu ifade ederek," Ancak kaderimiz kederimize de dönüşmemelidir. Önemli olan depreme karşı dayanıklı binaların yapılması, depremle mücadele şuurunun topyekun kazanılmasıdır. Depremle yaşamasını öğrenmek, buna müzahir bir hayat ve gelecek planlaması yapmak artık ihmal edemeyeceğimiz bir mecburiyettir. İller bazında hazırlanacak deprem master planlarının süratle icrası, kentsel dönüşüm çalışmalarının kararlılıkla devamı, çürük binalara zamanında müdahalelerin yapılması, yapı denetimlerinin eksiksiz ifası, hatta ihtiyaç duyulan Deprem Bilim Kurulu’nun teşkili akla gelen ilk tedbirlerden bazılarıdır. Biliyoruz ki hayatları söndüren deprem değil tedbirsizliktir. Kaçak binalar, kaygan zeminler, hırsız müteahhitler, denetim kusurları, tehlikeyi hafife alan düşüncesizlikler, bana bir şey olmaz pervasızlığı çözülmesi gereken öncelikli sorunlar arasındadır. Deprem dünyanın her yerinde görülen doğal bir felakettir. Bundan kaçış yoktur. Yerimizde sayarak, depremle mücadeleyi günlük siyasi polemiklere kurban ederek ulaşacağımız bir yer olamayacaktır. Muhtemel İstanbul depremi için acilen her türlü senaryo baz ve esas alınarak hazırlık yapılmalı, önlemler derinlemesine geliştirilmelidir. Dayanışmayla engelleri aşacağız." ifadelerini kullandı.
"DEPREMİ SİYASET MALZEMESİ YAPANLAR, BU VATANA SEVGİYLE BAĞLANMAYANLARDIR"
"İzmir’deki depremi siyaset malzemesi yapanlar, sosyal medyadan nefret ve nifak yayanlar, özellikle ifade etmek isterim ki, bu milletin evladı olmayanlar, bu vatana sevgiyle bağlanmayanlardır." diyen Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:
"İzmir’imize gavur benzetmesi yapanlar, depremle ilgili şerefsiz yorum getirenler bu vatana, bu millete, bu ülkeye kast etmiş hainlerdir. Depremin merkezi Gölcük olur, müptezeller işbaşı yapıp akla hayale gelmeyen iftiraları sıralarlar. Sosyal medya mahzenine saklandığını zanneden alçaklar her fırsatta kötülük saçarlar, zehir aşılarlar. Felaket başını Van’dan, Elazığ’dan, Malatya’dan kaldırır, kardeşliğimize, milli birliğimize en ağır saldırılar, en kötü yakıştırmalar yapılır. Nedir bu insanlık artıklarından, din ve millet düşmanlarından çektiklerimiz? Şahit olduğumuz kara kampanya günah değil midir? Rezalet değil midir? Tedavisi imkansız bu hastalıklı ruhların tezviratlarına, ahlaksız tertiplerine tahammül imkansızdır"
"SİYASİ PROVAKATÖRLERİN YALANLARI DEVLETİN GÖZÜNDEN KAÇMAMIŞTIR"
Yakalanan Türkiye düşmanları hakkında gerekli her türlü cezai işlemin yapılması, bu kişilerin demir parmaklıkların ardında çürümeye terk edilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, "Bunun yanında, CHP Genel Sekreteri’nin çadırlar üzerinden İzmir Belediyesini övüp AFAD’ı kötülemesi, bir başka CHP’linin, 'Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet kendi vatandaşlarının canını nasıl koruyacak?' sorusunu sorması hakikaten utanç vesikasıdır. İzmir’de 4 ayrı merkezde bin 40 çadır kurulmuşken, bin 430’nun kurulum çalışması devam ederken, üstelik hiç kimseye evinin hasarlı olup olmadığı sorulmazken, bu CHP’lilerin asılsız ve temelsiz sözlerinin maksadı nedir? Siyasi provokatörlerin, yalanları ve saptırmaları isabetle tekzip edilip gerçekler ortaya çıkınca anında araziye uymaları, sessizliğe gömülmeleri milletimizin gözünden de kaçmamıştır. Devleti suçlamakla, mücadeleyi sulandırmakla amaçlanan nedir? CHP yönetimine soruyorum, sizde hiç mi izan, hiç mi insaf, hiç mi vicdan kalmadı? Bu kadar mı küçüldünüz? Bu kadar mı düştünüz? Bir diğer asıl ve ana sorun ise elbette Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutumudur. CHP Genel Başkanı’nın depremden bir gün sonra afet alanına gidip siyasi propagandaya heves etmesi, mücadelenin merkezine İzmir Büyükşehir Belediyesini yerleştirmesi bir defa gafillik, ahlaki çarpıklık ve siyaset ayıbıdır. İzmir feryat ederken partizanlık yapmak Kılıçdaroğlu ne kazandırmıştır?" şeklinde konuştu.
"CHP DEMEK KARANLIK DEMEKTİR"
"Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi istismarın dibini boylamış, siyasetlerini maskaraya çevirmiştir." diyerek sert bir eleştiri getiren Bahçeli," Deprem enkazı üzerinde siyaset yapayım derken hamaset ve hamakat çukuruna yuvarlanmışlardır. Kılıçdaroğlu 'çok dinleyenim var' diyorsa hemen sevinmesin, hemen havaya girmesin. Ucuz malın alıcısı olmaz, ucuz etin yahnisi yenmez. Aynı Kılıçdaroğlu’nun, felaketin harabesi maşeri vicdanda kor gibi dururken, toplanan deprem vergileriyle ilgili yeni bir tartışma başlatması, bunun peşine tekraren düşmesi hiç kimse açısından sürpriz olmamalıdır. CHP demek karanlık demektir, CHP demek uçurum demektir, CHP demek millete tepeden bakan kibir saltanatı, kifayetsiz muhterislik, aldatma ve yalan makinesi demektir. Bu kireçlenmiş zihniyetin yaptığı tek şey milletin sırtına hançer sallamaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Azerbaycan’ın haklı ve inanmış mücadelesinin günbegün sonuç aldığını anlatan Bahçeli, Dağlık Karabağ bölgesinin işgalin zincirlerinden hızla azat edilmekte olduğunu söyledi.
"PAŞİNYAN'IN SONU YAKLAŞMAKTADIR"
Bahçeli şunları kaydetti:
"Terör devleti Ermenistan yine sivillere misket bombalarıyla, füzelerle saldırarak kansızlığının ve katilliğinin gereğini yapmaktadır. Ne yapsalar boşunadır. Dağlık Karabağ Türk’tür, Türk kalacaktır. Neye başvursalar beyhudedir, Azerbaycan Türklüğü teröristleri kaçtıkları yere kadar kovalayacaktır. Azerbaycan ordusu tüm cephe hattında kahramanlık destanıyla zafere koşmaktadır. Çatışmalar ağırlıklı olarak Ağdere, Hocavend ve Gubatlı ekseninde devam etmektedir. Paşinyan’ın Putin’e mektup yazması, yardım dilenmesi, Putin’in ise çatışma alanının Ermenistan sınırlarının haricinde olduğunu ifade etmesi oldukça dikkat çekici gelişmeler arasındadır. Putin’in Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili müzakere arayışlarının içinde Türkiye’nin de olmasına vurgu yapması bir başka önemli gelişmedir. İsviçre’nin Cenevre şehrinde, Dağlık Karabağ ihtilafında ara bulucu rolündeki AGİT Minsk Grubu’nun üç eş başkanı temsilcileriyle, Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesi masada çözüm arayışlarının eseridir. Çözüm olur mu olmaz mı bilemeyiz, ama bize göre kesin çözüm askeri başarıdan sonra siyasi ve diplomatik müzakerelerle sağlanacaktır. Geçtiğimiz Nevruz Günü’nde PKK’lılarla halay çeken Paşinyan’ın sonu yaklaşmaktadır ve akıbeti terörist yoldaşlarıyla birlikte aynı karanlık dehlizdir. Karabağ Türk’tür, Azerbaycan’dır, emanettir, ecdadın yadigarıdır. Pazarlık konusu yapılmamalı, Türk milletinin fedakârlıklarıyla hak sahibine geçmelidir"