Devlet Bahçeli, Grup Toplantısı'nda konuştu, sert sözlerle yüklendi: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır

Son dakika... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Türk Tabipleri Birliği'ne tepki göstererek," Nerede bir melanet varsa, Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan bunlardır. HDP’nin yolundan giden bunlardır. Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. " dedi.

Son dakika... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli konuşmasında Rusya - Ukrayna savaşına,  18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünde açılan 1915 Çanakkale Köprüsü, nevruz kutlamaları, Türk Tabipleri Birliği hakkında konuştu. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Kar yağışı hayatın olağan akışını olumsuz etkilerken, önümüzdeki ayların verimli ve bereketli geçeceğini müjdelemektedir. Bahara biraz daha yaklaşmanın heyecanını yaşadık. Nevruz müstesna bir günün adıdır. Nevruz Bayramı aynı zamanda bolluk ve bereketin timsalidir. Bu kutlu gün ataletin, yorgunluğun ve kaygının geride bırakılmasını vaat etmektedir. Bir doğruluş atılımı, bir yükseliş atılganlığıdır. Bu kültürel mirasımız elbette milli birlik ve beraberliğimizin kaynaklarından bir tanesidir. Başlıca dileğim milletimizin birlik ve dirliğinin ebediyete kadar vasıl olmasıdır.

"NEVRUZ'DAN NİFAK ÜRETEN KAN İÇİCİLERE FIRSAT VERİLMEYECEKTİR"

Balkanlardan Sibirya'ya kadar uzanan büyük bir coğrafyada kutlanan Nevruz'un geçmişle bugün arasında önemli bir köprü olduğu tartışma getirmez bir gerçektir. Nevruz gayri milli çevrelerin, lekeli mihrakların değil Türk'ün ezeli bayramıdır. HDP'nin hafta sonu düzenlediği sözde Nevruz kutlamaları bu yıl da ağır tahriklere sahne olmuştur. Pek çok ilimizde korsan nevruz programları düzenlenmiş, bu kapsamda bölücüler yine fitne saçmışlardır. Nevruz'dan nifak üreten kan içicilere fırsat verilmeyecektir.

Bir CHP’linin, terörist Demirtaş'a 'barış insanı' demesi, önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi, bulanık içinde kalmış zihnin hezeyanıdır. Teröristin yeri TBMM değil, demir parmaklıkların arkasıdır. Türk milleti nevruzla birlikte umut dolu günlerin geleceğine inanmıştır. Bundan sonra da yaşatacaktır. Bu ateşin hiç sönmeden milletin istikbalini aydınlatması gönülden dileğimdir. Nevruz bayramını kutluyor, hepsine başarılarla geçecek bir ömür diliyorum. Türk milletinin tam bağımsız halde kıyamete kadar baki kalmasını Allah'tan niyaz ediyorum.

" MUSTAFA KEMAL, ÇANAKKALE'NİN HER YERİNDEDİR"

Çanakkale deyince akla gelen ilk husus kahramanlığın şanlı direnişidir. Aziz ceddimiz Çanakkale'de milli hafızadan asla çıkmayacak bir destan yazmıştır. Atatürk'süz Çanakkale diyenlere sesleniyorum; Mustafa Kemal en az diğer kahramanlarımız gibi Çanakkale'nin her yerindedir. Bizim de şeref payemizdir. Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. diyen muhteşem haykırış Çanakkale'de hala çınlamaktadır. Hiçbir densiz Aziz Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenmemelidir. Bu yol kapalıdır. Çürük kafalar ne Çanakkale'yi bilirler ne Atatürk'e hürmet ederler. Bunların işleri güçleri her esere kulp takmak, iftira atmaktır. Bunların kalpleri mühürlüdür, Çanakkale Türk milletinin namus kilididir. 

"TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL VE KÜRESEL TİCARETTEKİ ÖNEMİ DAHA DA ARTACAKTIR"

Bizim kime çektiğimiz nettir. Bizim feyzimizin ana kaynağı da bellidir. Buna karşılık Türkiye'yi kötüleme yarışına girenlerin soyunun sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, saygıyla anıyorum. 18 Mart 2022'de hem Çanakkale Zaferi'ni andık hem de muazzam bir eserin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya ile Avrupa 6. kez birbirine bağlanmıştır. Çanakkale Köprüsü, feribotla 1 saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Bunun yanında Malkara'dan Çanakkale'ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir. Marmara Otoyolu ringi tamamlanmıştır. Türkiye'nin bölgesel ve küresel ticaretteki önemi daha da artacaktır. 

Hızlı, güvenli ve teknolojik yeniliklere sahip, sanayiyi yönlendirecek, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak yaygın, hızlı, güvenli ve düşük maliyetli bir sistemin tesis edilmesidir. Çanakkale Köprüsü bizim hedeflerimize etap etap ulaşmasını sağlayacak eserdir. Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye'yi geçmek asla mümkün olamaz. 1915 Çanakkale Köprüsü'nün yapımında emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Bakanımıza, mühendislerimize teşekkür ediyorum.

"ÇANAKKALE KÖPRÜSÜNÜN GEÇİŞ ÜCRETİ FAZLAYMIŞ, CHP YİNE HAZIMSIZLIK ÖRNEĞİ GÖSTERMİŞTİR"

Açılıştan rahatsız olanlar kendilerini ele verdi. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş. Geçiş ücreti 200 TL fazlaymış. CHP yine hazımsızlık örneği göstermiştir. O köprüden siz de geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları geçiş merasimi yapacak, neden telaşlanıyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Bu kadar mı gözünüz körleşti? Bari saygı gösterin, uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayıp yüzerek gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur. Asıl dertleri Çanakkale zaferidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Fakat nafiledir, bütün çabalar beyhudedir. Dün başaramadıkları işgali bugün asla başaramayacaklar.

" TÜRKİYE’YE NEFRET BESLEYENLER BİZİM KARŞI CEPHEMİZDİR"

Milletimize ve ülkemize samimiyetle hizmet eden, safiyetle görevini yerine getiren her meslek mensubunun başımızın üstünde yeri vardır ve bu tartışmasızdır.

Hiç kimseye peşin hükümle bakmayız, bakamayız, bunu da hiç kimseye hak göremeyiz. Her insanımızın, her meslek mensubunun düşünce, ifade ve fikir hürriyetine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar vermedikçe, saygı duyulması gerektiğine inanırız. Bizim kıstaslarımız, kriterlerimiz, kavrayış ölçülerimiz gayet berraktır. Ve bunlar Türk milletin ortak iradesinin mahsulüdür. Türkiye’ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir.

"İHANET EDENE GÖZ YUMMAK GÜNAHA ORTAKLIKTIR"

Türk milletiyle kimin sorunu varsa bizim de onlarla görülecek hesabımız vardır. Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler düzen, hem de hak, hukuk, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler hazırladıkları baldıran zehrini zemzem diye yutturmaya çalışan kötüler ve köksüzlerdir. Aynı bedende husumet ve haysiyet bir arada durmaz, duramaz. Yanlış yapanı meşru görmek hakikate darbedir. İhanet edene göz yummak günaha ortaklıktır.

Türk Tabipleri Birliği isimli bölücü yapılanma, bir defa namuslu ve vatanperver Türk hekimlerini temsil edemez, onların mesleki çatı kuruluşu olamaz. Doktorlarımız bizim can beraberimizdir. Doktorlarımız şifa ümidinin ana mihveridir. Sevgi ve saygıya layık Türk hekimlerine tek bir lafımız yoktur, olması da düşünülemeyecektir. Fakat nerede bir melanet varsa, Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan bunlardır. HDP’nin yolundan giden bunlardır. Bölücülüğün propagandasını yapan bunlardır. Zillete düşen bunlardır. Bunlara doktor demek, Tabipler Birliği’nin başında Türk isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğe ve doktorluğa en korkunç bühtandır. Bizim Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik haklı eleştirilerimiz, bu kuruluşun yönetimine çökmüş üç beş Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunun dışında hiçbir hekimimiz bu sözlerimizden alınmamalı, gücenmemelidir.

"SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZI HEDEF ALAN ŞİDDETİN KARŞISINDA OLACAĞIZ, AMA ASKERLERİMİZE YÖNELİK SALDIRI VE TACİZLERİN DE SONUNA KADAR KARŞISINDA DURACAĞIZ"

Muğla’da bir uzman çavuşumuzun bir hastanede maruz kaldığı kötü muamele bizleri derinden üzmüştür. Sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddetin karşısında olacağız, ama askerlerimize yönelik saldırı ve tacizlerin de sonuna kadar karşısında duracağız. TBMM’ne sunulan ve ilgili komisyona havalesi yapılan “Sağlıkta Şiddet Suçlarının Önlenmesi ve Tıpta Yanlış Tedavilerle İlgili Davalardaki Haksızlıkların Sona Erdirilmesi İçin Türk Ceza Kanununda, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Teklifi”ni ön şartsız destekleyeceğiz. Bu teklifle sağlık çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunun, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki Katalog Suçlar arasına alınması temel bir güvencedir ve yerinde bir tedbirdir. Bilhassa ifade etmek isterim ki, bir kişinin yanlışı genelleştirilemez, suç ve cezanın şahsiliği ilkesi esastır, pek tabii herkes için bağlayıcıdır. Zor bir dönemden geçerken, en küçük bir provokasyonun sonuçları elbette ağır olabilecektir. Her meslek mensubu insan onurunu incitmekten özenle sakınmalıdır.

Ne hastanede, ne postanede, ne mahkemede, ne maliyede, ne adliyede ne de hayatın diğer alanlarında insanlık değerleri, insan olmaktan kaynaklanan kazanımlar asla ve kat’a çiğnememelidir. Biz geçmişte insan haysiyetini ayaklar altına alan kahredici ve ızdırap verici örnekleri yaşamış bir camiayayız. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yememiz bu yüzdendir. Bu düşüncemi hazin ve içimizi burkan bir misalle biraz açmak istiyorum.
Bilenler bilir, anlatacağım olayın muhterem tanıkları hayattadır, 1970’li yıllarda, hain bir kurşunun bedenine isabet ettiği bir dava arkadaşımız Hacettepe Üniversitesi’nin hastanesine derhal ve telaşla kaldırılmıştı. O dava arkadaşımızın bir an evvel müdahaleye ihtiyacı vardı. Çünkü risk altındaydı. Çünkü hayati tehlikesi bulunuyordu. O yıllar zor ve çetin yıllardı. Cami avlularından omuzlanan şehit tabutları birbirini takip ediyordu.

"TERÖRİSTLERE DOSTLUK VE BARIŞ ÖDÜLLERİ VEREN BU TABİPLER BİRLİĞİ DEĞİL MİDİR?"

Ne kadar sarsıcıdır ki, yaralı olarak hastaneye götürülen kardeşimizin Ülkücü olduğunu öğrenen acil serviste görev yapan birkaç doktor müsveddesi, “bu faşiste bakmayız, bırakın gebersin” diyecek kadar düşmanlıkta sınır tanımadıkları dün gibi hatırımızdadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket böylesi bir maziyi iliklerine kadar yaşayarak, insafsızların, merhametsizlerin, kalpsizlerin kahpe tuzaklarını bozarak bugünlere gelmiştir. Hangi kitapta, hangi inançta böylesi bir barbarlığa, böylesi bir alçaklığa cevaz vardır? Müsamaha vardır? İşte o doktor görünümlü insanlık fukaralarının, eşkıyalaşmış zihniyetlerin çatı kuruluşu Türk Tabipleri Birliği’dir. Bu birliğin başındaki şahsın, sorarım sizlere, Kandil’deki bir mağara deliğinde bir teröriste pansuman yapan diğer bir teröristten ne farkı vardır? Cani Öcalan’la ilgili kurulan özgürlük platformunun kurucuları arasında bu birliğin başkanı var mıdır yok mudur? Terörle mücadeleye karşı çıkan bu kişi değil midir? Doğu ve Güneydoğu’daki meskun mahal operasyonlarından dolayı Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir? Sağlık sistemini HDP’yle birlikte kurgulamaktan bahseden, HDP’li bölücülerle hedef ve emel birlikteliği içinde olan bu kişi değil midir?

Teröristlere dostluk ve barış ödülleri veren bu Tabipler Birliği değil midir?

Bu nedenle açık açık sesleniyorum: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. Lazım gelen hukuki takibat süratle başlatılmalıdır. Yönetim organlarına yuvalanmış bölücülerden hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Milletimizin haklı beklentisi budur. Adaletin tecellisi için ihanetin duvarı yıkılmalıdır. İsminin başındaki Türk’ü hak etmeyen, Türk’ü tanımayan, Türk’e kefen biçen bu örgütün vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan hiçbir hekimimizi ahlaken temsil etmediği, edemeyeceği herkesçe bilinmelidir.

UKRAYNA-RUSYA SAVAŞINDA 27. GÜN

Barış ve istikrarının kurumsal bir boyut kazanması öncelikli konu başlıklarından bir tanesidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmeleri, telefon diplomasisi, ülkemizin çekim gücünü artırırken barış özlemlerini de diri tutmaktadır. Dışişleri Bakanımızın yaptığı peş peşe ziyaretler takdir toplamış, barış arayışlarına ivme kazandırmıştır. Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın müzakereye hazır olduğunu söylemesi dikkatleri Putin'e çevirmiştir. Dışişleri Bakanımızın açıklamasına bakarsak Rusya ile Ukrayna'nın pozisyonlarında yakınlaşma olduğu anlaşılmaktadır. 

"SÜRECİ EN GENİŞ AÇIDAN ELE ALAN ÜLKE TÜRKİYE'DİR"

Türkiye ateşkesin sağlanması için olağanüstü bir çaba sergilemektedir. Süreci en geniş açıdan ele alan ülke Türkiye'dir. Rusya istihbarat teşkilatının Ukrayna'nın Karadeniz'e döşediği mayınların kablolarının koptuğunun, bunların İstanbul Boğazı'na geldiğini söylemesi önemlidir. Bu doğruyla Türkiye tehdit altındadır. Karşılıklı enformasyon mücadeleleri gittikçe şiddetlenmektedir. Silahların susma vakti gelmiştir. Türkiye'nin aktif, akılcı, sağduyulu politikaları Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların sonlanmasına hizmet edecek kıvamdadır. Oyun kuran ülkelerin çok şükür oyunları birer birer bozulmaktadır.

"UKRAYNA CUMHURBAŞKANI'NI PARLAMENTOLARINDA KONUŞTURUP AYAKTA ALKIŞLAYAN ÜLKELER BİZE GÖRE SAMİMİYETSİZDİR, TİYATROYA GEREK YOKTUR"

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın tek ve geçerli yolu bu ülkelerin devlet başkanlarının, Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla mesela İstanbul'da bir araya gelmeleridir. Kan duracaksa en yakın çare budur.  Böylesi bir zirve bölgemize huzur getirecektir. Ukrayna Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Batı, Ukrayna Cumhurbaşkanı üzerinden kumar oynamaktadır. Ukrayna Cumhurbaşkanı'nı parlamentolarında konuşturup ayakta alkışlayan ülkeler bize göre samimiyetsizdir. Tiyatroya gerek yoktur.

NATO üyeleri arasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye'dir. Aleyhine ekonomik, diplomatik tuzaklar kurulan ülke de Türkiye'dir. Mücadele ettiğimiz terör örgütlerine destek verenler onlardır. Hiçbir ülke bize adalet dersi veremez. İnsanlık hatırlatması yapamaz, istikamet çizemez. 'Yaptırımlara niye katılmıyorsunuz, neden S-400'ü aldınız' diyemez. Bu devleti Türk milleti kurmuştur, son söz ve karar da Türk milletinindir. Zor günümüzde yalnız bırakanları, kuyumuzu kazanları asla unutmayız, unutturmayacağız.

"TÜRK POLİSİ ZAMANINDA MÜDAHALE ETMİŞ, BİZE GÖRE DEVLETİN HÜKÜMRAN VASFI İSABETLE GÖSTERİLMİŞTİR"

Din kisvesine saklanıp darbeye kalkışan, işgale heves eden, Türkiye’yi iç kargaşaya mahkum etmeyi planlayan FETÖ’cü hainleri bir kenara koymak, bundan ders çıkarmamak akıl tutulmasına, hafıza kaybına delalet edecektir. Geçtiğimiz hafta sonu Adana’nın Seyhan ilçesinde yaşanan, arkası önü projelendirilmiş hadiselerin içyüzünü şuurla tarif, dikkatle tespit ve tefrik etmek lazımdır. Vakıfların nasıl kurulduğu, uymaları gereken kuralların neler olduğu kanunlarla çerçevelenmiştir. Türkiye husumeti aleni olan ve 701 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kapatılan Furkan Vakfı isimli örgütün provokasyonları sonucunda hiç arzu edilmeyen sahneler yaşanmıştır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna aykırı hareket eden, yeri geldiğinde PKK’yı, yeri geldiğinde FETÖ’yü öven, yeri geldiğinde de darbe girişimlerine hayırlı olsun diyen sözde bir vakfın mensupları artık bardağı taşırmıştır. Furkan demek, doğru ile yanlışı, hak ile batılı, iyi ile kötüyü ayırt etmek demektir. Ancak bunlarda doğru ile yanlış, hak ile batıl birbirine girmiştir. Bunlarda ihlas ve iman alameti mumla aransa bile bulunamayacaktır. Bu din tacirlerinin, bu ajan provokatörlerin kanunsuz eylemlerine şerefli Türk polisi zamanında müdahale etmiş, bize göre devletin hükümran vasfı isabetle gösterilmiştir.

"ADANA’DA GÖREV YAPAN HER POLİSİMİZİN TERTEMİZ ALINLARINDAN ÖPÜYORUM"

Asayişsizliğe izin ve icazet verilmemiştir. Sözde vakfın meczup başkanının İçişleri Bakanımıza yönelik izansız saldırıları, iffetsiz hakaretleri ve hayasız itibar suikastları bizim nezdimizde yok hükmündedir, hatta ayaklarımızın altındadır. Sayın Süleyman Soylu, soyismi gibi soyludur, görevini de layıkıyla yerine getirmektedir. Türk polisi görevinin gereğini yapmış, Müslüman görünümlü bir avuç münafığa, sokakları karıştırmak isteyen sayıca küçük bir azınlığa Türk devletinin yaptırım gücünü göstermiştir. Bütün emniyet teşkilatımızı hassaten kutluyor, özellikle Adana’da görev yapan her polisimizin tertemiz alınlarından öpüyorum. Kadınları, çocukları zırh olarak kullanan bu sözde vakıf yöneticileri aynı zamanda hem korkak, hem de günahkar olarak anılacaklardır.

"ŞAYET BUGÜN TEDBİR ALMAZSAK, GELECEKTE YENİ 15 TEMMUZLARIN YAŞANMASI KAÇINILMAZDIR"

Muhammedi ahlakın kırıntısını taşımayan, İslam’ın ruhuyla bağdaşmayan bu sözde vakfın kimin kuytusu, kimin kuyusu, kimlerin kumandası altında olduğunu vicdan sahibi her vatandaşımız az çok bilmektedir. Şayet bugün tedbir almazsak, gelecekte yeni 15 Temmuzların yaşanması kaçınılmazdır.

Şayet bugün duyarlı ve sorumlu hareket etmezsek, içi müşrik dışı Müslüman olan ilkesizlere önlem almazsak, uyarıyorum ki, terörist başı Gülenlerin arkası kesilmeyecek, ihanet kervanı kesintiye uğramayacaktır. İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. Her kim bu manevi gerçeğe riayet ediyorsa baş tacımızdır.

İstismarcıların, fesat yuvalarının, dinimizi ticarete ve batıl hedeflere tahvil etmek için fırsat kollayanların hesabı sorulmalı, hevesleri kursaklarında bırakılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini içten içe çürütmek, kaleyi içinden yıkmak için tetikte beklemek vatana ihanettir, millete ihanettir, bedeli muhataplarına çok ağır ödetilmelidir. Milletin kaderi devlet, devletin geleceği millettir. İkisini birbirinden ayırmak imkansızdır. Devleti muhafaza edeceğiz, milleti yaşatacağız. Karşımıza engel çıkarsalar da, mutlaka aşacağız.

Tek nefes olacağız, tek yürek olacağız, tek ses olacağız, devlet-i ebed müddet, millet-i ebed müddet amacımızdan sonu ölüm bile olsa vazgeçmeyeceğiz. Teslim olmayacağız, taviz vermeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Çünkü biz Ergenekon ateşini yaktık yakalı hiçbir güce boyun eğmedik, diz çökmedik, eyvallah etmedik. Bundan sonra da bu irademizi elhak korumaya yeminliyiz.

İlk yorum yazan siz olun

Siyaset Haberleri