Ah'lar Ağacı, Pulbiber Mahallesi, Grapon Kağıtları kitaplarıyla tanınan Didem Madak, 8 Nisan 1970’de doğdu. Hastalığı nedeniyle aramızdan ayrılan şair doğum gününde sevenleri tarafından anılıyor. Bizler de Didem Madak kimdir, nerelidir, kaç yaşında öldü? sorularının yanıtlarını ve Didem Madak'ın şiirleri, sözlerini haberimizde derledik.
DİDEM MADAK KİMDİR, NEREDİR, KAÇ YAŞINDA ÖLDÜ?
8 Nisan 1970’de İzmir’de doğan Didem Madak Türk şairidir. Annesi Füsun, Madak doğduktan 6 yıl sonra şiirlerinde bahsettiği ‘uzun siyah saçlı kız’ Işıl’ı dünyaya getirdi. Öğretmen olan anne babaları ile birlikte çok mutlu olan bu iki kız kardeş aynı zamanda çok iyi arkadaştırlar.
12 Eylül döneminde babası okul müdürüyle tartıştığı için Uşak’a sürülen Madak'ın annesi de tayini çıkmadığı için Burdur'da kalmak zorunda kaldı.
Didem Madak henüz 13 yaşındayken, 38 yaşında olan annesini beyin kanseri nedeniyle kaybetti. Annesi öldükten sonra evlenen babası ile arasına duvar ören Madak, babası için de şiirler yazmıştır.
Teyzesinin el yazması bir şiir defteri ve Varlık Dergisi koleksiyonu ile şairliğe ilk adımını atan Didem Madak böylelikle şiirlerini yazmaya başlamıştır.
Ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlayan Madak Üvey anne ve babasıyla yaşadığı evden ayrılmak istediği için üniversite birinci sınıfta tanıştığı biriyle gizlice evlenir, evden ayrılır ve okulu da bırakır.
Evden kaçışı sonrasında geçim sıkıntısı yaşamaya başlayan Madak evliliğinden de pişman olur ve boşanır.
Ekonomik zorluklarla boğuşan genç şair Bodrum katında yaşadığı tüm zorlukları anlatır şiirlerinde. Bir söyleşide “Rutubete dayanıldığı sürece şiir yazmak için çok iyi yerler.” diye bahseder bodrum katından.
Didem Madak, bu dönemde çok yalnız kalır. Kardeşi Işıl, sadece süt ve çikolata yiyerek ayakta durduğunu, hayattan memnun olmadığını, hiçbir şeyin istediği gibi gitmediğini anlattığını söyler.
Didem Madak'ın kızı Füsun Çelik
Didem Madak, üç yıl boyunca kaçar sevdiklerinden. Yakın arkadaşı Müjde Bilir bir röportajda onun kaçışını şöyle anlatıyor: “Didem beni bir akşam aradı ve annesini özlediğini anlattı. Taksiye binip bana gelmesi için ikna ettim. Geldiğinde mahcup ve çekingendi. Anne şefkatine duyduğu özlem derinden belli oluyordu. ‘Çok mutsuzum’ dedi. Ertesi gün buluşmak için sözleştik. Ancak Didem gelmedi. Didem’in evine gittiğimde duvara iliştirilmiş bir not buldum. ‘Sevgili Müjde, Maviş Anne içimden hiçbir şey söylemeden gitmek geldi. Seni seviyorum. Dün gecenin şiiri zaten yazılmıştı, ben sadece kaleme alacağım.’”
Zorlu hayat koşullarından sonra bir de kanser hastalığına yakalanan Madak 24 Temmuz 2011 günü İstanbul'da vefat etmiştir.
DİDEM MADAK ŞİİRLERİ
Şiirleri;
Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım
Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım
Iris'in Ölümü
Annemle İlgili Şeyler
Ağlayan Kaya
Samson ve Dalila
DİDEM MADAK SÖZLERİ
"Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma."
"Tehlikeli sayılmam artık.
Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum"
"Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım."
Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru..
Vasiyetimdir;
“Dalgınlığınıza gelmek istiyorum ve kaybolmak o dalgınlıkta.”
"Bana artık büyü diyorlar
Bütün renkleri mezun etmişler hayatlarından."
Bazen sevinince annem gibi,
Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.
İnanın kendimin
"Yokluğunda çok kitap okudum"
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum.
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma.
Sanki
Hiç.
Olmamıştı.
Çok Seviyorum
"Az sevme bilmiyorum ben.Çok sevdiğimdendir bu kadar incinmem."
Bir yerde okudum; “Ben sana konuşamadıklarımı hep ağladım” diyordu.
"Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
Şöyle ağır bir halı gibi çırpılsa
Tozlar havalansa..."
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
Limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası.
“İnsan unutandır
ve insan unutulmaya mahkûm olandır."
İnsanlar aradığında gelmezler, aramadığında keşke beni çağırsaydın derler.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah…dedim sonra,
Ah!
Bugün kalbimi eski bir plak gibi
Öyle çok tersine çevirdim ki..
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım.
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum, ışıkları yakmıyorum...
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından
“Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz”
Beklemek üzerine felsefe kitabıydık
Annem çok sevinmelerin kadınıydı.
Bazen sevinince annem gibi,
Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.
Annem çok sevinmelerin kadınıydı,
Sıcak yemeklerin.
Başına diktikleri o taş,
Ne zaman dokunsam soğuktur oysa.
Ben okşadığımda ama,
ısınır sanki biraz.
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
Seni sevince pazara çıktım sevinçten
Enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan
Oturup ağladım sonra, şaşırdın.
Bu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.