Dmitri Mendeleev Rus kimyager ve mucittir. Birçok kişi Mendeleev hakkında bilgi edinmek için internet üzerinden arama yapıyor. Peki Dmitri Mendeleev kimdir? Detaylar haberimizde.
DMİTRİ MENDELEEV KİMDİR?
Dmitri İvanoviç Mendeleev, 27 Ocak 1834 tarihinde Rusya’nın Kuzeybatısında bulunan Tobolsk kentinde doğmuş, Rus mucit ve kimyagerdir. Mendeleev, periyodik tablonun sıralanması için Periyodik Kanun’u bulmuş, o döneme kadar bulunan bazı elementlerin niteliklerini düzeltmiş ve henüz bulunamayan 8 farklı elementin özelliklerini tahmin etmiştir. Atom numarası 101 olan Mendelevyum elementi, Dmitri Mendeleev anısına bu adı almıştır. Mendeleev’in babası bir lisede müdürdü ve büyük babası ise Sibirya’nın ilk gazetesini çıkaran kişiydi. İlköğretimini sürgünde yapan Mendeleev, babasının ölümünden sonra annesiyle birlikte, daha iyi bir eğitim alabilmek için batıya göçmüştür.
Mendeleev, Leningrad (St. Petersburg) Üniversitesi’nde “alkol ve suyun birleşmesi” tezi üzerine doktorasını yaptı ve burada kendini tanıttı. Almanya ve Fransa’daki araştırmaları, Mendeleev’e 1858 yılında Almanya’nın Karlsruhe kentindeki konferansa katılma imkanı sağladı. Konferansta Avogadro Hipotezi hakkında hararetli tartışmalar yapan Mendeleev, Pennsylvania’ya giderek ilk petrol kuyusunun olduğu yerleri gezdi. Rusya’ya geri döndükten sonra da yeni ve farklı bir ticari damıtma tekniği geliştirdi.
1834 yılında Sibirya’nın Tobolska kentinde doğan Mendeleev, 17 kardeşin en küçüğüdür. Öğretmenlik yapan babası, Mendeleev çok küçükken gözlerini kaybetmiş ve bu nedenle çocukluğu sıkıntılar içinde geçmiştir. Babası işini kaybedince, ailenin tüm yükü annesinin üzerine kaldı. Mendeleev, 1849 yılında okulunu bitirdiği zaman iki büyük acıyı birden yaşadı; ilk olarak babasını kaybetti ve daha sonra annesinin işyeri büyük bir yangında kül oldu. Bu olaylara rağmen kolay pes etmeyen annesi, diğer büyük çocuklarının da desteğiyle Mendeleev’in eğitimi için her şeyi düzene soktu.
Zeki ve çalışkan bir öğrenci olan Mendeleev, kendisine verilen tüm imkanlardan en güzel şekilde faydalandı ve üstün bir dereceyle Üniversite’den mezun oldu. Daha sonra lisansüstü eğitimi için Almanya ve Fransa’ya gitti. 1866’da saygın ve tanınan bir kimyacı olarak ülkesine geri dönen Mendeleev, okuduğu üniversiteye profesör olarak atandı. Üniversite’de okutulan ders kitaplarının yetersiz ve eksik olduğunu düşünen Mendeleev, 1870’de “Büyük Klasikler” arasında yer alan kitabını yazdı (Kimyanın İlkeleri). Bu kitabı yazarken yaptığı incelemeler esnasında, farklı kimyasal elementler arasındaki bağlantıları da araştırdı. Amacı ise bu elementlerin niteliklerinde birleştirici olan bir işaret keşfedebilmekti.
Mendeleev’den önceki bazı kimyacılar da onun yaptığı işe kalkışmışlardı. Örneğin, John Dalton’un (İngiliz kimyacı) ortaya çıkardığı atom ağırlığı kavramından itibaren birçok kimyacı elementlerin atom ağırlıkları arasında bağlantılar aramış ve temel bir düzen keşfetmeyi hayal etmişlerdi. Buna rağmen, konuyla ilgili anahtarı bulan ve elementleri periyodik cetvelde sıralayan kişi Mendeleev olmuştu.
Doktora eğitimi aldığı dönemin ardından Almanya ve Fransa’da, başta Bunsen olmak üzere birçok bilim adamıyla buluşan ve onlarla birlikte çalışan Mendeleev, 1858 yılında katıldığı Karlsruhe Konferansı’ndaki konuşması sayesinde kendini tanıtmıştır. Mendeleev’in elementlerin kimyasal ve fiziksel özelliklerindeki detaylardan yola çıkarak oluşturduğu periyodik tablo, onun en büyük çalışmasıdır. Aynı zamanda, çalışmalarını yaparken o güne kadar bulunamamış değişik elementlerin varlıklarını ve özelliklerini de tahmin etmiştir. Varlığından bahsettiği elementlerin bulunmasıyla, kısa bir zamanda dünyaca tanınan ünlü bir kimyager haline geldi. Periyodik tablo, onun mükemmel üreticiliği ve yorumcu zekasının çok çarpıcı bir ürünüdür.
Mendeleev’in 25 kitaptan oluşan diğer çalışmaları da fazlasıyla ilginçtir ve özellikle İzomorfizm hakkındaki verileri organize etmesi, jeokimyanın gelişmesine katkı sağlamıştır. Bunun yanında, kritik kaynama noktasını bulmuş ve çözeltilerin hidrat tezini geliştirmesi sayesinde büyük bir fizikokimyacı olarak anılmıştır. Mendeleev, yaklaşık 70 adet ilim ve akademi topluluğuna üyeydi. Kendi söylediğine göre, ilk hizmeti ilmi araştırmalar ve ikincisi ise öğretmenlikti. Bu ideali ve ilgisiyle, St. Petersburg’daki birçok eğitim kurumunda öğretmenlik de yapmıştır.
Mendeleev, periyodik tabloyu ilk yayımlattığında 63 adet bilinen element mevcuttu. 2 Şubat 1937’de zatürre nedeniyle ölen Mendeleev’den bir sene sonra, bilinen elementlerin sayısı 86’ya çıkmıştır. Böylesine hızlı bir artış, özellikle kimya için en önemli genelleştirme olan periyodik tablo sayesinde olmuştur. Hiçbir yeni element bulamamış olmasına rağmen, Mendeleev’in bilim dünyasına yaptığı hizmetler, 101 numaralı elemente “Mendelevyum” adının verilmesini sağlamıştır. 1955 yılında Amerikalı fizikçilerin sentezlediği bu element, Mendeleev’in onurlandırılması anlamına gelmektedir.
DMİTRİ MENDELEEV NELER YAPTI?
Rus kimyacı Mendeleev, kimyasal elementlerin arasında atom ağırlıklarına dayanan temel bir bağlantı olduğunu keşfetmiştir. Günümüzde çağdaş kimyanın temeli olarak kabul edilen bu keşfini, elementleri periyodik bir cetvelde sıralayarak anlatmıştır. Mendeleev bu keşfiyle, kimyacıların aynı fiziksel ve kimyasal niteliklere sahip olan elementlerin “atalarını” tanımalarına katkı sağlamıştır. Aynı zamanda aile yapıları içinde bulunan boşlukların ortaya çıkarılması ile o döneme kadar bulunamamış elementlerin var olduğunu önceden haber verme imkanı da sağlamıştır. Mendeleev’in işleyişini anlattığı atom ağırlıklarının esas önemi, fizikçilerin nükleer yapıyı daha iyi anlamalarına neden olmasıdır.
Bilinen 63 adet elementi atom ağırlıklarına göre sıraya koyan Mendeleev, bu işi gerçekleştirirken kendisinden önceki kimyacılardan daha farklı ve daha gelişmiş bir iş yapmamıştı aslında. Genel olarak periyodik tablonun mucitleri, Julius Lothar Meyer (Alman bilim adamı) ve Dmitri Mendeleev kabul edilmektedir. Her iki bilim adamı da birbirinden habersiz şekilde önemli ve benzer sonuçlar elde ettiler. Mendeleev’in farkı; atomların artmakta olan ağırlıklarına göre sıralandıklarında, belli özelliklerinin tekrarlandığını görmesi olmuştur. Bu fark edişin sonrasında ise, elementleri tekrarlanan niteliklerine göre alt alta sıralamış ve ilk iki periyodu 7’şer, daha sonraki üç periyodu ise 17’şer element içeren bir periyodik sistem şeklinde hazırlamıştır.
Mendeleev hazırladığı bu sistemde bazı bölümleri, henüz keşfedilmemiş olduklarını düşünerek boş bırakmıştır. Ardından galyum, germanyum ve skandiyum elementleri Mendeleev’in tablosundaki boşluklara konulmuştur. Lord Rayleigh’in 1895 yılında keşfettiği gaz (argon), periyodik tabloda bilinen bir yere oturtulamamıştır. William Ramsay, 1898 yılında argon elementinin potasyum ile klor arasında bir yere oturtulabileceğini söyledi. Aynı zamanda Helyum elementi de aynı grubun üyesi olarak düşünüldü. Ancak, bu gruptaki elementlerin değerleri sıfır olduğu için, bunlar sıfır grubu olarak tanımlandı.
DMİTRİ MENDELEEV PERİYODİK TABLOYU NASIL OLUŞTURDU?
Mendeleev’in periyodik tablosu elementlerin periyodik özelliklerini gösteriyor olsa da, bu özelliklerin neden yinelendiği hususunda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ernest Rutherford, 1911 yılında atom çekirdeklerine ait olan parçacıkların saçılması deneyi ile çekirdek ağırlıklarının tespit edilebileceğini gösterdi. Rutherford, aynı zamanda bir çekirdeğin yükünün atom ağırlığıyla orantılı olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Aynı yıl Van den Broek tarafından, elementlerin atom ağırlıklarının yaklaşık olarak atom üzerindeki ağırlığa eşit olduğu gösterilmiştir. Bu yük, ilerleyen zamanlarda atom numarası olarak tanımlanmış ve periyodik tablodaki elementlerin yerleştirilmesinde kullanılmıştır.
İngiliz fizikçi Henry Moseley, 1913 yılında bir grup elementin dalga boylarını ölçmüş ve elementler ile atom numarasına ait X-ışınları dalga boylarının bağlantılı olduklarını göstermiştir. Moseley’in bu çalışması, Mendeleev ve Mayer gibi fizikçilerin yaptığı şekilde, atom ağırlıklarının temel seçilmesindeki yanlışlığı gösteriyordu. “Periyodik özellikler neden gözleniyor?” sorusunun cevabı ise, Niels Bohr’un (Danimarkalı fizikçi) elementlerdeki elektronik yapıyı incelemesiyle ortaya çıkmıştır.
Periyodik tabloda yapılan son büyük değişiklik, Gleen Seaborg (ABD’li bilim adamı) tarafından gerçekleştirilen çalışmadır. Seaborg’un 1940 yılında Plutonyum elementini bulmasıyla başlayan çalışması, 94’den 102’ye kadar mevcut olan bütün uranyum ötesi elementleri bulmasıyla devam etmiştir. Periyodik tabloda bulunan lantanit serisinin altına aktinit serisini yerleştirmiş ve bu çalışmaları nedeniyle 1951’de Nobel ödülünü kazanmıştır. 106 numaralı element ise Seaborgiyum olarak tanımlanmıştır.
Kaynak: Ajanslar