Rakip olanların veya muhaliflerin bile mimikleri gizli hayranlık kokuyor. Bunun için psikoloji, vücut dili, yaşam keçisi(Koçu da olabilir o) falan olmaya da gerek yok. Onun hitabından nem bile kapamayan, dirayetinden rol çalamayan adamların bütün hırçınlığı bu yüzden, diyerek konuya girelim ve bu günlerin anlam ve önemine binaen başlayalım yazımıza.
Daha henüz Çanakkale savaşının barut kokusu kaybolmamışken, top sesleri gök gürlemesi misalinde kulaklarımızda çınlarken ve kan kırmızısı şehadet örtüsü henüz toprak üzerinde dururken Ana Muhalefetin bu ihanet aceleciliği anlamak ne mümkün.
Bir yerel seçim sürecinde Çanakkale ne alaka diyenler muhakkak ki vardır, durun bir bakalım hele, neden Çanakkale demişimiz…
Şimdi biz ne görüyoruz. Hani diyorlar ya Milli Beka sorunumuz yok, acaba gerçekten yok mu?
Yerel seçim sürecinde alıntı fikir, çalıntı proje ve uydurulmuş cümlelerle toplum içinde kin, nefret ve öfke tohumları ekiyor kiralık makamların müstakbel atanmış adayları.
Çanakkale’de omuz omuza savaşmış ve şehadete beraber yürümüş milletimizin torunlarını, kendi ucuz hayalleri uğruna birbirine düşman eden hastalıklı zihniyet Tuzla sokaklarında yalan kundurasıyla fitne fesat yaymaya devam ediyor.
Kişisel ihtiraslarından oluşan siyasi saplantıları uğruna harcanmış ömürlerinin acısını milletten çıkarmak isteyenler, milletin geleceğini karartmak uğruna ve en kötüsü yalan olduğunu bile bile milleti kandırmaya çalışıyor yerel seçim sürecinde.
Bir sokakta evinizi yıkacaklar, bir sokakta işinizden edecekler yalanlarına sığınıp milletten oy dilenen siyasi zavallılar bize gösteriyor ki, ihtiras ile makam peşinde koşanlar asla iflah olmazlar.
İstanbul’un gözbebeği bir ilçede oturup, doğasıyla, sahiliyle, yeşili ve mavisiyle, herkese sunduğu tüm güzellikleriyle hafta sonları tüm ilçelerden insanların koşarak geldiği Tuzla hakkında diyecek sözü olmayanlar son çareyi tehlikeli bir silah olan yalanda aramaya başladılar.
Ömrü bu şehrin sokaklarında geçmiş orta yaşlı her birey çok iyi bilir ki, geçmişte İstanbul’dan dahi sayılmayan Tuzla, bugün yükselen bir değer olarak vatandaşlarımızın huzur içinde yaşadıkları bir şehir olarak İstanbul’un gözbebeği olmuştur. Üstelik bu ünvanını İnsani Gelişmişlik standartlarına göre ilk 30’a girerek tescillemiştir.
İşte bu yüzdendir ki;
Gelişmişlik ve güzellik hemşerilerimizin vazgeçilmezi olurken, siyasi ihtiraslarla ömürlerini heba etmiş siyasi kalıntılar yalandan başka bir söz ve çare bulamıyorlar.
Sessizce yapılan çalışmaların kıymetini iç toplantılarında “ ya Adam daha ne yapsın? Okullardan, ibadet yerlerine, çocuklardan gençlere, parklardan meydanlara her yere ulaşmış işte.” Dedikleri yönetime karşı içlerinde bastırmadıkları öfkeyi sinsi yalanlar atarak sokakta kusmaya devam edenlerin ilaç reçetesi, 31 Mart’ta direk “Doktor” elinden verilecek.
Adadan göle, ormandan denize her tür vaat kitapçığını birebir kopyalayıp oluşturanlar aslında, yapılanları tasdik etmiş olduğu gibi, yapılması taahhüt edilen vaatleri de kabul ettiklerini ilan etmişlerdir. Ancak siyasi kapasiteleri ve entelektüel seviyeleri ile tekamülleri yetmediği için mevcut Belediye Başkanını desteklediklerinin farkında bile değiller.
Rakiplerine dahi ilham veren, onlara yol gösteren Belediye başkanından bazılarının öğrenmesi gereken bir diğer konuda, sebebi ve getirisi ne olursa olsun Millete yalan söylenmeyeceğidir. Siyasi rant uğruna millete yalan söyleyenler, 1 Nisan’dan itibaren millete ne cevap vereceklerini de planlasalar çok iyi olur.
Hani derler ya;
Ne söylediğini hatırlamak zorunda kalmak istemiyorsan, yalan söylemeyeceksiniz.