Kızınız … hakkında … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından kısıtlama kararı verildiğinden bahisle, bu karar kapsamında kızınızın 27/04/2014 tarihinde yapılacak olan Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavına katılıp katılamayacağı ve sınav sonucuna göre yapacağı tercihlerde herhangi bir kamu kurum ve kuruluşuna yerleştirilmesine halinde atanıp atanamayacağı hususuna dair…(14/03/2014-1221)
Bilindiği üzere, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde memurluğa atanma şartları düzenlenmiş olup maddenin A/7 bendinde; "53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak..", mezkûr Kanunun 53 üncü maddesinde de; "Kurum ve kuruluşlar bu Kanuna göre çalıştırdıkları personele ait kadrolarda % 3 oranında engelli çalıştırmak zorundadır. % 3'ün hesaplanmasında ilgili kurum veya kuruluşun (yurtdışı teşkilat hariç) toplam dolu kadro sayısı dikkate alınır." hükmüne yer verilmiştir. 07/02/2014 tarihli ve 28906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmeliğinin "Tanımlar" başlıklı 4 üncü maddesinin (ç) bendinde engellinin, doğuştan veya sonradan; bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yetenekleri bakımından engel oranının yüzde kırk veya üzerinde ve çalışabilir durumda olduğunu mevzuat hükümlerine göre alınacak sağlık kurulu raporu ile belgeleyenleri, (d) bendinde de Engelli Kamu Personel Seçme Sınavının (EKPSS); Ortaöğretim, ön lisans ve lisans mezunu engellilerin engel grupları ve eğitim durumlarına göre yapılan ve sonuçları Devlet memurluğu ile kamu kurum ve kuruluşlarının işçi kadrolarına alınmalarında kullanılan merkezi sınavı ifade edeceği hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 405 inci maddesinde "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar." denilerek, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle ergin bir kişinin, işlerini göremediği veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerektiği ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye soktuğu takdirde kısıtlanacağı hüküm altına alınmış olup, ilgide kayıtlı yazıya konu olayda Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimliğinin 25/03/2013 tarihli yazı ile Mihriban AKKAYA hakkında Mahkemeye yaptığı bildirim neticesinde açılan davada vasi tayini gerektiği, taburculuk tarihi itibariyle başkalarının güvenliğini tehlikeye atmayacağı şeklinde düzenlenen sağlık kurulu raporu üzerine Mahkemenin ilgilinin mezkur madde kapsamında kısıtlanmasına karar verdiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla da ilgilinin akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremediği veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bir kimsenin akıl hastası veya akıl zayıfı olarak nitelendirilmesi, hukuki bakımdan önemli sonuçlar doğurur. Gerçekten, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı ayırt etme gücünü ortadan kaldırma veya kısıtlama sebebi oluşturduğu gibi bir kimsenin tıbben akıl hastası veya akıl zayıfı olması, hukuki yönden her zaman aynı sonucu doğurmaz. Tıbben akıl hastası veya akıl zayıfı olarak kabul edilen bir kimse, akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun değilse, Medeni Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir. Kişinin kendisinin medeni haklarını kullanmakta kısıtlanması ve kendisine vasi tayin edilmesi Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğidir. Bu itibarla da kısıtlanma ve vesayet müessesesinin hukuki sonuçları hakkında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa baktığımızda; 8 inci maddesinde, her insanın hak ehliyetinin olduğu, 9 uncu maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan kimsenin, kendi fiilleriyle hak edinebileceği ve borç altına girebileceği, 10 uncu maddesinde, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetine sahip olduğu, 14 üncü maddesinde, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetinin olmadığı, 16 ncı maddesinde, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri, karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada ise bu rıza gerekli olmadığı, 403 üncü maddesinde, vasinin, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olduğu, 405 inci maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı, 409 uncu maddesinde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği, 448 inci maddesinde, vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasinin, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil edeceği ve 453 üncü maddesinde, vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın yürütülmesi için izin verilmiş ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkili ve bu tür işlemlerden dolayı bütün malvarlığı ile sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca 472 nci maddesinde "Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet, yetkili vesayet makamının kararıyla sona erer. Vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalkması üzerine vesayet makamı vesayetin sona ermesine karar verir. Kısıtlı ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde bulunabilir." ve 474 üncü maddesinde "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılmasına, ancak kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmî sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi hâlinde karar verilebilir." hükümlerine yer verilmiştir. Anılan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekenlerin kısıtlanacağı, kısıtlıların fiil ehliyetinin olmadığı, kısıtlanması nedeniyle vesayet altına alınanları, vasisinin bütün hukuki işlemlerde temsil edecekleri dolayısıyla da fiil ehliyeti bulunmayan kısıtlıların fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, şartla salıverilen ancak vesayet altında bulunan kişinin, vesayet süresi bitmeden Devlet memurluğu yapamayacağı hakkında verilen Danıştay 5 inci Dairesinin 15/01/1991 tarihli ve E: 1988/2652, K:1991/25 sayılı Kararında "Yasanın amir hükmüne göre davacı hakkındaki vesayet, cezaevinden şartlı salıverilmesine karşın ceza süresi sonuna kadar devam edeceğinden adı geçenin bu süre içinde Medeni hakları kullanma bakımından sınırlı ehliyetsiz durumda bulunacağı açıktır. Memuriyet süresi sonuna kadar medeni hakları kullanma bakımından sınırlı ehliyetsiz durumdaki bir kimsenin, kamu gücü ve yetkisi kullanılmak suretiyle yerine getirilen memurluk görevini gereğince yürütmesi düşünülemeyeceğinden hukuka ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemin iptaline ilişkin kararda hukuki isabet görülmemiştir." şeklinde hükme yer verilmek suretiyle vesayet altına alınarak kısıtlanan kişinin kamu gücü ve yetkisi kullanılmak suretiyle yerine getirilen memurluk görevini gereğince yürütemeyeceğine hükmetmiştir.
Yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; engellilerin mer'i mevzuat doğrultusunda Engelli Kamu Personel Seçme Sınavına katılmaları ve sonucuna göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmeleri mümkün olmakla birlikte koşullarının varlığı halinde kısıtlama ve vasi tayininin zorunlu olduğu vesayet müessesinin, kamu düzeni ile ilgili olması ve dolayısıyla da hakkında kısıtlılık kararı verilen kişinin vesayet süresince fiil ehliyetine sahip olmaması sebebiyle anılan Mahkeme Kararı da göz önünde bulundurulduğunda kamu kurum ve kuruluşlarınca sunulan hizmetlerin ifası için gereken faaliyet ve işlemleri icra yetkisine haiz olamayacağından ancak vesayet makamı olan yetkili Sulh Hukuk Mahkemesince ilgili hakkındaki kısıtlılık kararının kaldırılması veyahut da verilecek görevin yürütülmesi hakkında izin verilmesi halinde herhangi bir kamu kurum veya kuruluşuna yerleştirilebileceği mütalaa edilmektedir.