Kur’an-ı Kerim’de kadınların örtünmesi ile ilgili olarak, kendiliğinden görünenler müstesna zinetlerini (zinet yerlerini) açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emredilmiştir (Nur, 24/31). Ayetteki “kendiliğinden görünen” mücmel ifadesi çoğunlukça el ve yüz olarak anlaşılmıştır. Bunların dışında kalan yerlerin yabancıların yanında açılmaması gerektiği hükmünde ittifak etmişlerdir (Beğavî, Meâlimü’t-Tenzîl, VI, 34).
Kadınların, bu zinet yerlerini kimlerin yanlarında açabilecekleri ise ayetin devamında bildirilmektedir:“Süslerini kocaları, babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar, ellerinin altında bulunan köleleri, erkekliği kalmamış hizmetçiler yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetlerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah ’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. ” (Nur, 24/31)
Ayetten anlaşılacağı üzere kadının eniştesi, kendisine nikahı ebediyen haram olan mahremler arasında yer almamaktadır. Bu yüzden bir kadın, eniştesine yabancı hükmündedir. Bir erkeğin baldızı ile evlenme yasağı sürekli olmayıp, onun ablası ile evliliği devam ettiği süre ile kayıtlıdır. Bu sebeple enişte, kendileriyle sürekli evlenilemeyen yakınlar gibi düşünülmemelidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) baldızı Esmâ’yı üzerinde şeffaf bir elbise ile görmüş ve hemen yüzünü başka yöne çevirmiş ve ”Ey Esma! (şurası) muhakkak ki, kadın ergenlik çağına erişince onun vücudun)dan şundan ve şundan başkasının görünmesi uygun olmaz. ” diyerek (kendi) yüzü ile elini işaret etmiştir (Ebû Dâvûd, Libas, 33).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı