Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 35.İSEDAK Toplantısı Açılış Törenine katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Dün Arnavutlukta yaşanan depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Arnavutluk Başbakanı'yla dün iki kez telefonda görüştüm. Geçmiş olsun dileklerimizi ve bugünkü bu toplantımızı kendileriyle paylaştım. Gece yaptığım görüşmede henüz ölü sayısı 26 isi, yaralı 600 civarındaydı. Ciddi anlamda şehirler harabe halindeydim. Buradan bize düşen bir şey var burada adeta donörler toplantısına imza atmamız bu yıkılan binalarla ilgili Arnavutluk'un yanında olmamız görevimiz olsa gerek. Bu adımı atmamızın çok çok faydalı olacağına inanıyorum. Bu bir kardeşlik görevidir.
Bu soğuk mevsimde oradaki kardeşlerimizin ne olacağını merak ediyorum. Tüm İslam dünyasını Arnavutluk'a yardım etmeye çağırıyorum.
İslam ülkeleri olarak dünya nüfusunun yüzde 24'üne sahipken küresel ticaretin sadece yüzde 9'unu oluşturuyoruz. Müslümanlar olarak üzerimize serilen ölü toprağından hala kurtulabilmiş değiliz. Doğal kaynaklarımız halklarımızı değil batı ülkelerini zenginleştiriyor. Sahip olduğumuz ekonomik güce, imkanlara rağmen aynı ortak paydada bulaşamadığımız için uluslararası alanda sözümüz yeterince dinlenmiyor.
Günümüz dünyasında maalesef Müslüman kanı, hayatı kadar ucuz bir meta yoktur.
"ÖNCE KENDİMİZE İNANALIM"
BM Güvenlik Konsey, daimi üyelerini kastediyorum beş tanesinin içinden bir tanesinin halkı Müslüman değildir. Uluslararası güvenlik mimarisinin günümüzün şartlarına göre düzenlenmesi bir zorunluluk halini almıştır. Türkiye olarak her fırsatta dillendirdiğimiz dünya beşten büyüktür çağrımızın gerisinde bu gerçekler vardır. Uluslararası toplumun artık bu hakikatlerle yüzleşmesi elzemdir. Küresel adaletsizlik derinleşecektir. Kardeşlerim, beş daimi üye 15 geçici üye. bu 15'in içerisinde bir tane iki tane halkı Müslüman olan olan ülke yer alıyor diye kendimizi aldatmayalım. Geçici üyenin ne hükmü var? Her şey bu 5 daimi üyenin hatta bunların içerisinde bir tanenin iki dudakları arasında . Onlar ne derse o. Kendimizi aldatmayalım. Önce kendimize inanalım. Şu gördüğünüz teşkilat normal bir teşkilat değil. Gücümüzü fark edelim, kendimizi iyi tanıyalım, tavrımızı ona göre belirleyelim.
BM Güvenlik Konseyi yapısının dünya yapısının coğrafi be dini şartları göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılması çağrısında bulunuyorum.
Etrafımızı kuşatan zulümler karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranmayız. Şahit olduğumuz bir hukuksuzluğu uzaktan seyredemeyiz. Yardımı yabancılardan beklemek yerine o karanlığı delecek bir mum yakmak mecburiyetindeyiz.
"ADALET SAVUNUCULARI OLMAK ZORUNDAYIZ"
Zulüm olduğu müddetçe adalete inanan, onu tesis etmek için var gücüyle çalışan adalet savunucuları da olacaktır. Bizler Müslümanlar olarak 21. yüzyılın adalet savunucuları olmak durumundayız.
Mesele gücümüzün kapasitemizin kapasitemizin farkına varmalıyız. Bu sene 50. yılını kutlayan İslam İşbirliği Teşkilatı elimizdeki imkanlardan biridir. Teşkilat bugün BM'den sonraki en büyük ikinci uluslararası örgüttür. Türkiye kuruluşundan bu yana teşkilatın faaliyetlerinde aktif bir şekilde yer almıştır. Bilhassa dönem başkanlığımız sırasında çok büyük gayret gösterdik. İslam aleminin beklentilerine cevap verecek bir anlayışla hareket ettik. Kudüs'e yönelik saldırılar karşısında harekete geçere iki olağanüstü zirve düzenledik.
İslam düşmanlığı bilhassa Batı toplumlarında bir veba gibi yayılıyor. Hemen her gün nefret suçlarına şahit oluyoruz. Lafa gelince demokrasi ve insan haklarını kimseye bırakmayanlar Müslümanlara yapılanlara karşı üç maymunu oynuyor. Bu saldırılara karşı ortak bir tavır sergilemezsek korkarım ki Müslüman diasporayı çok daha karanlık bir gelecek beklemektedir.