Nitekim, “İçinizden fazilet sahibi kimseler akrabalara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere yardım etmeyeceklerine dair yemin etmesinler. Onlar affetsinler ve vazgeçsinler...” (Nûr 24/22) ayeti ile Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “Bir kimse bir iş için yemin eder de sonra ondan daha hayırlısını görürse yeminini bozsun ve keffâret ödesin.” (Buhârî, Eymân, 1; Müslim, Eymân 15-16) şeklindeki buyruğu ile “Yemin eder de ardından başka bir şeyi ondan daha iyi görürsem, daha iyi olanı yaparım ve yemini bozarım. ” (Buhârî, Humus 15) sözleri bunu göstermektedir.
Buna göre, eşinin evine gitmemeye yemin eden bir kadın, görevi olan bir şeyi yapmamaya yemin ettiği için, eşinin evine giderek yeminini bozar; sonra da yemin keffareti öder ve Cenâb-ı Hak’tan af diler.
Yemin keffareti; 10 fakire birer fitre (fıtır sadakası) miktarı veya bir fakire, on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para vermek ya da sabah akşam doyurmak veya on fakiri giydirmektir. Buna gücü yetmeyen fakir kimsenin ise, ara vermeden üç gün oruç tutması gerekir (Mâide, 5/89).
Bilinen yeminlerden olmayan, Halkın ürettiği yemin ifadeleri yemin olarak geçerli olur mu?
Yemin, Allah Teâlâ’nın isim veya sıfatlarından birini zikretmekle gerçekleşir. “VAllahi, Billahi, Tallahi, Allah şahit, Allah hakkı için, andolsun ki, Allah adına yemin ederim.” gibi ifadeler böyledir (Merğînânî, el-Hidâye, IV, 72-73).
“Mushaf hakkı için, Kur’an hakkı için” gibi Allah Teâlâ’nın isim ve sıfatları zikredilmeden söylenen bir sözün yemin sayılıp sayılmamasında, toplumun örfü ölçü alınır (Serahsî, el-Mebsût, VII, 24; Fetâvây-ı Hindiyye, II, 53).
Yemin kastıyla, “Şöyle yaparsam Allah’ı yok sayayım.” veya “Kâfir olayım.” ya da “Yahudi olayım.” vb. bir söz söyleyen kişi, yemin etmiş demektir. Dediğini yapması durumunda yemin keffareti gerekir. Ancak bu sözleri söyleyen şahıs, dediğini yaptığı takdirde Allah’ı inkâr etmiş ve kâfir olmuş sayılacağına inanır, buna rağmen o işi yaparsa dinden çıkmış olur. Çünkü sözünde durmamakla küfre razı olmuş demektir. Tevbe istiğfar etmesi, iman ve nikah tazelemesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 74; Fetâvây-ı Hindiyye, II, 54; İbn Âbidîn, Reddu’l-muhtâr, III, 47).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı