Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ezan okunduğunda sema kapıları açılır ve yapılan dualar kabul olur. Kamet getirildiğinde dua reddedilmez. ” (İbn Ebî Şeybe, el- Mûsânnef, X, 226). Hz. Peygamber (s.a.s.): “Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez. ” buyurdu. Bunun üzerine sahabe; “Ey Allah’ın elçisi! Ne dua edelim? “ diye sordular. Hz. Peygamber (s.a.s.): “Allah’tan dünya ve ahirette afiyet/sağlık dileyiniz. ” buyurdu (Tirmizî, De’ avat, 129).
Salât-ı münciye, salât-ı tefrîciye duâlarının dini dayanağı var mıdır?
“Salât-ı Münciye”, “Salât-ı Tefrîciye” duaları, Hz. Peygamberden (s.a.s.) nakledilen dualardan değildir. Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e salât-ü selâm getirmeyi emreden ayetine istinaden asr-ı saâdetten çok sonraları tanzim edilmiş dualardır.
Dualar Allah’a arz edilmeden önce, Allah’a hamd-ü senâ ve Peygamberine de (s.a.s.) salât-ü selâm getirilmelidir. Rasûlüllah (s.a.s.) dua eden bir adamın, dua sırasında kendisine salât ve selam okumadığını görmüş ve “Bu kimse acele etti. ” buyurmuş, sonra adamı çağırıp “Biriniz dua ederken, Allah Teâla’ya hamd-ü senâ ederek başlasın, sonra O ’nun Peygamberine salât okusun, sonra da dilediğini istesin. ” buyurmuştur (Ebû Dâvud, Salât 358; Nesâî, Sehv, 48).
Salavât, Hz. Peygamber (s.a.s.) için okunan ve Allah’ın rahmet ve selâmının O’nun üzerine olması dileğini ifade eden dualara denir. Salavât, genellikle “Allahümme salli...” lafızlarıyla başlar. Kur’an-ı Kerim’de: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber (s.a.s.) ’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin. ” (Ahzâb, 33/56) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e Allah Teâlâ’nın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri, istiğfar etmeleri; müminlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VI, 3923).
Buna göre dinî bir gereklilik olduğu inancına kapılmaksızın bu dualar okunabilir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı