Nifak (fitne); öldürmekten daha beterdir.(Bakara 2/191) Nifak; kargaşa, kaos ve kavga çıkarmak, moral bozmak için yalan ya da çarpıtma haberler yaymaktır. Fitne o kadar büyük kişisel ve toplumsal travmalara, yıkımlara yol açar ki, tamiri mümkün olmaz. İlk dört Halife’den üçü; Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.anhum); münafıklar tarafından fitne ve nifak çıkartılarak şehit edilmişlerdir. Sahabe, münafıkların fitne ve fesadıyla birbiriyle savaşmıştır. Günümüze kadar müslümanlara ve insanlığa en büyük zararı fitne, fesat ve nifak vermiştir. Deprem bahanesiyle nifak ve tezvirat çeteleri harekete geçti. 6 Şubatta ülkemizde meydana gelen depremler büyüklüğü ve geniş bir alanda olması itibariyle tarihte görülmemiştir. Bu yönü ile tarihin en büyük depremlerinden biridir. Yüce Allah, vefat edenlere rahmet, yaralılara şifa, depremzedelere ve milletimize dayanma gücü versin. Bütün felaketlerden ülkemizi ve insanlığı korusun.
Ülkemizde, bugünlerde yaşadığımız en büyük felaketten daha büyük felaket; bu depremi istismar ederek, provakasyon ve yalan çetelerinin devletimiz ve milletimiz aleyhinde, siyasi rant hesabıyla harekete geçip tezvirat yapmaları ve ne yazık ki; bu tezvirat güruhuna bir kısım sözüm ona siyaset erbabının da fırsat vermesi, hatta bazı siyasilerin bu çetelere liderlik yapmaya soyunmasıdır. Önce asker yok dediler, sonra polis yok, sonra yönetim krizi var dediler. Bir kaç saat içinde iftira etmedikleri kurum kalmadı. Bu nasıl akıl tutulmasıdır? İnsanlar can derdindeyken, yardımlaşma ve dayanışma, birlik ve bütünlük duygularının güçlenmesine destek ve katkı vermesi gerekenlerin tam tersine nifak çetelelerinin peşine takılıp, hatta en ön safına geçip, Türkiye düşmanlarının dümenine su taşımaları büyük bir hezeyan ve gaflettir. İşte en büyük felaket budur. Bir krizden ya da depremden ne kadar siyasi rant elde edebilirim düşüncesiyle köşe bucak yalan, iftira, moral bozucu yorum ve tezvirat yapanlar; Allah sizi ıslah etsin. Bu kafayla ancak kendinizi küçültüp, itibarınızı yerle bir ediyorsunuz. Ülkemize, birliğimize, bütünlüğümüze ve kardeşliğimize çok büyük zarar veriyorsunuz. Düşmanlık kusuyorsunuz. Yazık!
Düşünebiliyor musunuz; Suriyeli düşmanlığı bazı siyasilerin gözünü o kadar kör etmiş ki; Türkiye Diyanet Vakfı kurtarma ekibi görevlisi bir genci Suriyeli bir hırsız olarak tweeter’da ilan ediyor. Kurtarma görevlisi genç, kendi cep telefonunu arka cebinden çıkarıp, ön cebine koyuyor, bu görüntü üzerinden yardımsever genç, Suriyeli hırsız diye ilan ediliyor. Bu kadar mı merhametten yoksun, gözünüz kararmış hale gelmişsiniz? Hem, o gecesini gündüzüne katıp yardıma koşan o yardımsever gence iftira, hem bütün Suriyelilere iftira. Ortada bir hırsızlık yok. Diyelim ki böyle bir suç olsa bile, araştırmadan, hukukun en temel ilkesi olan “suçun şahsiliği” prensibini yerle bir ederek, nasıl böyle bir genelleme yapılabilir? Böyle yalan ve iftirayla, o gencin şahsiyetine nasıl suikast yaparsın? İnsanlar sana inanıp o genci orada linç etselerdi bunun hesabını nasıl verecektin? Bu ne büyük zalimlik! Bir de adaletten hukuktan bahsederler. Sizde hukukun, adaletin ve insanlığın kırıntısı bile yok. Üstelik Suriye’de de aynı deprem büyük yıkıma yol açmışken. Bu acılı günlerde, Suriyeli muhacirler de depremzedeyken, Suriyeli göçmen düşmanlığını körüklemek nasıl bir gözü dönmüşlüktür?
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle büyük bir depremden, acılardan, düşmanlık ve nifak üretmeye çalışan tezvirat çetesini, kaos çetesini ve zehirli dilleri ile ortalığı karartanları göremezsiniz. Bunların insanlıktan bu kadar çıkmış olması insanı dehşete düşürüyor. Vah ülkem vah! Senin içinde böyle mahluklar varken, sen nasıl kendine geleceksin? Bu yalancı ve nifakçılar; ülkemizin birliğinin, kardeşliğinin ve geleceğinin temellerini öyle bir bombalıyorlar ki; bunun tahribatı dünyanın en büyük felaketinden daha büyüktür. Millete ve devlete bundan daha büyük düşmanlık olabilir mi? Bu ülke büyük felaketleri tamir etmiştir ama bu azgın azınlığın yaptıkları gerçekten çok büyük sosyal tahribata sebep olmaktadır.
Yine de insafı ve izanı kurumamış, gönlünde biraz vatanseverlik kırıntısı kalmış olan gözü dönmüşlere sesleniyorum; Bu ülke için içinizde biraz sevgi kırıntısı varsa kendinize gelin, bu tezviratlardan vazgeçin. Fransız dergisinin o iğrenç karikatürü bu millete zarar veremez ama sizin bu ipe sapa gelmez konuşmalarınız, sosyal medya paylaşımlarınız bu ülkeye büyük zarar veriyor. Gelin ömrünüzde bir defa bile olsa bu ülkeye iyilik yapmayı deneyin. Bu acılı günlerde susun. Bu depremden siyasi rant çıkarma düşüncesinden vazgeçin, bunu asla elde edemezsiniz. Merhamete ve insanlığa geri dönün. Bu ülke hepimizin.