Bir çekirge kararlığında doğru sıçrayışlarla hayatını şekillendiren, 204 film ve 28 dizideki rollerin sahibi, kararlı adımlarla ünlenen adam, Fikret Hakan ya da gerçek adıyla Bumin Gaffar Çıtanak.
O şansıyla doğduğu ailesinin içersinde kendi şansını tekrar kendisi yarattı. Khadise yolu seçmiş gibi görünürken gerçekte belki de tarafınü daha zor imkan çevirdi, kim bilir. Yine de o, üstlendiği her işin altından layıkıyla kalktı ve her vakit kendi doğruları amacıyla yaşadı.
Bu özelliği ile belki de özenilesi bir karakterdi...
Fikret Hakan neden, ne vakit öldü?
Fikret Hakan son vakitlerde Akciğer kanseri tedavisi görüyordu. Bütün düşünceleri, duygularıyla bundan sonra hasta yatağındaydı.
Nefesi yoruldu ve Fikret Hakan 11 Temmuz 2017 gecesi saat 02:00’da hayat veda etti. Bu taze ölüm bütün sevenlerini ve oyuncu arkadaşlarını yasa boğdu.
Çocukluğu ve eğitim hayatı
Fikret, 23 Nisan 1934’te, bütün dünyanın şenlikle kutladığı o güne, Gaffar ve Fatma Belkıs’ın çocuğu olarak Balıkesir’de doğdu. O, her şeyden evvelce doğduğu günün çocuğuydu. Anne ve babası doğduğunda ona “Bumin Gaffar Çıtanak” ismini verdi.
Eğitimli bir ailenin çocuğu olarak talihli bir evde dünyaya gelmişti. Babası Edebiyat Öğretmeni, annesi de Başhemşireydi. Onun bu güzel çiftten öğrendiği çok şey olacak, fakat tekrar de Fikret kendi yolunda yürüyecekti.
Babası Gaffar Bey, Balıkesir’den Galatasaray Lisesi’ne atandığında ailecek İstanbul’a taşındılar. Artık hayatı burada şekillenecekti. İlk ve orta eğitiminden sonra liseye geçtiğinde aklı başında ve ne istediğine daha bu yaşlardan karar veren bir delikanlıydı.
Lisede gazetecilik merakına düşmüştü. Yazdıkları ve araştırdıkları da azımsanacak şeyler değildi. O devre Abdi İpekçi, Halit Kıvanç gibi yaşıtlarıyla bir arada İstanbul Ekspres Gazetesi’nde röportajlarını ve ufak öykülerini yayınladı. Fakat erken yaşta kazandığı para ona tatlı gelmeye başlamıştı. Giderek okuldan daha da uzaklaştı. Sonunda Taksim Lisesi’nden ayrıldığında şimdilik 16 yaşındaydı.
Tiyatroya ilk adım
Fikret okulu şimdilik bırakmıştı ki, gazetecilik serüveninin yanına bir de tiyatro sahnelerini ekledi. Okulu bırakmasıyla ilk kez sahneye çıkışı aynı vakte denk geliyordu. İlkez,1950’de “Üç Güvercin” operetinde palyaço rolüyle “Ses Tiyatrosu” sahnesindeydi. İşte o gün aynı vakitte ismini “Fikret Hakan” olarak değiştirmeye karar verdi. Önsezisi güçlü bir gençti belli ki, dolu dolu bir hayat onu bekliyordu.
Bundan sonra hayatını özgür düşünceleriyle şekillendirecek, hayat okulunda yoğurulacaktı.
Sinemaya geçiş
Tiyatro sahnesindeki varlığından hoşnuttu Fikret, kendisine verilen yeni isimden de. "Ses Tiyatrosu, Cep Tiyatrosu, Küçük Sahne, Çığır Sahne, kendi kurduğu Sahne 8 ve Fikret Hakan Tiyatrosu"nda 1980 sonuna kadar sahneye çıktı.
Kendisini çok güzel tanımlıyordu: “Hayatımda üç sıçrayış yaptım; Babıali (Gazetecilik), Pera (Tiyatro) ve sinema”
Erken yaşta gazetecilik girişimiyle başladığı hayatında dile getirdiği üçüncü sıçrayışı, 1953’te “Köprüaltı Çocukları” isimli sinema filmi oldu. Bu filmin sonrasında “Beyaz Mendil, Gelinin Muradı, Dokuz Dağın Efesi" ve "Üç Arkadaş” geldi.
Fikret Hakan, sinemada da aranan bir yüz olacağını kanıtlamıştı. Para kazanmaya başladıkça hayat şeklini ve anlayışını da değiştirdi. Artık gece hayatı hayatının bir parçası olmuştu örnek olarak ve sosyetenin kadınları da giderek ünlenen bu gencin çevresinde şen kahkahalarla dolanıyordu.
1958’de askere gitmek amacıyla verilen ara hariç sıksık sinema oldu hayatında. Ama bundan sonra onu daha yoğun bir çalışma temposu bekliyordu. Çünkü 1960’da oynadığı “Yılanların Öcü" ve "Karanlıkta Uyananlar” isimli sosyal içerikli sinema filmlerinden sonra bundan sonra nerdeyse tanımayan, bilmeyen kalmamıştı Fikret Hakan’ı.
Yılda 15 film derken bu sayı 20’lere çıkmıştı ve Fikret yazmak yeteneğinden giderek uzaklaşıyordu. Hatta “Değil yazmak, uyumaya bile vakit bulamıyordum” şeklinde açıklayacaktı seneler sonra bu günlerini.
Artık Fikret Hakan’ın tarafı daha çok sinemaya dönmüştü.
Fikret Hakan evlendi
Herkesin kendisinden dile getirdiği bir ünü yaşıyordu Fikret Hakan. Bahsettiğim gibi kadınlarla da arası daha iyiydi bundan sonra. Öyle ki kadınlarla ilişkileri flörtle sınırlı kalmayacak, çoğu evlilik yapacak ve nihayetinde Yeşilçam’ın en çok evlenen aktörü olarak anılacaktı.
Bir sevgilisi vardı Fikret’in, Neşecan Paşmak. Neşecan’ın diğerlarından farkı, 1962’de kızları Elif’i dünyaya getirmiş olmasıydı. Bu hadise karşısında bütün gözler Fikret Hakan’a çevrilmişti, evlilik haberi bekleniyordu.
Çok vakit geçmeden gerçekte de evlilik haberi geldi, ama evlendiği kadın Neşecan değildi. Fikret Hakan, Valikonağı Caddesi’ndeki evinde bütün gözlerden uzakta senedirım nikahı ile evlenmişti. Bu şahıs Lale Sarı idi. Fakat bu evlilik 1 sene bile sürmeden bitti.
Fikret Hakan ikinci kez evlendi
Fikret, ikinci evliliğini 1963’te ünlü bir isimle yaptı; Semiramis Pekkan. O devre en az Fikret Hakan kadar bahsediliyordu Semiramis Pekkan’dan.
İki ünlünün evliliğiydi yaşanan ve yalnızca 66 gün vakitbildi. Üstelik tekrar gözlerden uzak bir nikahtı. Hoş dördüncü evliliği dışında hepsini bu şekilde gerçekleştirdi.
Altın Portakal Ödülü
Fikret Hakan’ın sanat hayatı dolu dolu bir serüvendi. Kendisini tanımlarken kullandığı o üç sıçrayışın arasına 45’lik plaklar ve sunuculuk da sığdıracaktı.
Biz onu en çok aktör olarak tanımış olsak da, o bizim tanıdığımız Fikret Hakan olmak amacıyla kendini tanımladığı yollardan geçip de geldi. İşte bu vakitçte onurlandığı mükafatler de aldı.
1965’te "Keşanlı Ali Destanı"ndaki performansı amacıyla "Antalya Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu" mükafatını aldı. Aynı mükafatı bir kez daha 1968’de "Ölüm Tarlası" filmi ile de alacaktı.
Fikret Hakan’a Hollywood öneri
1970’te ünlü yönetmen Peter Collinson, başrollerini Tony Curtis ve Charles Bronson’un paylaştığı "Paralı Askerler" filmi amacıyla Türkiye’ye geldiği vakit Türk oyuncular amacıyla bir fırsat doğdu. Çünkü yönetmen filmin tamamını bilhassa Türkiye’de çekmek istiyordu.
Bu fikre karşı ilgi de büyüktü. Hal bu tür olunca "Şan Tiyatrosu" oyuncu seçme yarışması düzenledi. Bu yarışmanın sonucunda "Fikret Hakan, Aytekin Akkaya, Erol Keskin, Salih Güney" gibi isimler başarılı bir performans sergileyerek ilk elemeyi işlemiş oldular ve sonucunda büyük rolü kapan isim, Fikret Hakan oldu. Fikret Hakan bu devrede bundan sonra yalnızca oyuncu değil, yönetmen ve üretici kimliği ile de boy gösteriyordu.
Fikret’in İngilizcesi çok zayıftı, ama mimikleri çok güçlüydi. Uyumlu dudak hareketleriyle "Albay Ahmet Elçi" rolünün hakkını vermeyi bilmişti. Genellikle yönetmenin dikkatini fazlasıyla çekmişti. Peter Collinson’un gözünde uzun seneler Hollywood’da bulunmuş oyunculardan farksızdı. Bu güzel izlenimlerin neticesinde Fikret Hakan’ın daha diğer projelerde bulunmak amacıyla öneri alması da kaçınılmaz oldu.
Fakat çekilen bu film vakitnin koşullarına mağlup düştü. İstanbul, İzmir, Nevşehir yörelerinde çekilen film, çekim evveli vakitnin sıkı denetim kurulu doğrulusunda ince eleyip sık dokundu ve sonucunda sunumu Türkiye’de yasaklandı. Bu hal da haluyla Türkiye – Hollywood arasındaki bağları zayıflattı. İngilizce esasen en büyük engeldi ve nice yetenekleri gölgede bırakmaya yetiyordu.
İşte bu nedenden Fikret Hakan, önerinin gösterişine aldırmadı ve Türkiye’de kalmayı tercih etti. Salih Güney de filmde Fikret Hakan’ın oynadığı Albay Ahmet Elçi’nin muavini rolünü hiç İngilizce bilmediğinden konuşmadan oynadı. Hal bu tür olunca diğer yapımlar amacıyla de bir öneri almadı.
Fedailerden birini oynayan Aytekin Akkaya ise çok az göründüğü sahnelerde ilgi çekmeyi başarmış ve İngilizce öğrenmesi koşuluyla öneri almıştı. Fakat kurslara vakit ayıramayan Aytekin Akkaya da Türkiye’de kaldı.
Bir Hollywood macerası da bu türlikle sonlandı.
Fikret Hakan’ın üçüncü evliliği
Fikret, üçüncü evliliğini kendisinin ilk evliliğinden evvelce bir çocuk sahibi bulunduğu Neşecan Paşmak ile yaptı. Valikonağı Caddesi’nde saklı saklı, iki tanık ile birlikte bir senedirım nikahı daha gerçekleşti. Fikret ve Neşecan evlendi. Fakat 1 sene sonra boşandılar.
Fikret Hakan ve Hümeyra
Bu Fikret’in dördüncü evliliği olacaktı. Aynı vakitte gözlerden uzak durma çabası sarfetmediği ilk ilşkisi. Hümeyra, devresinin ünlü pop senedızıydı. Hümeyra ve Fikret, 1971’de evlendi. Fakat bu evlilik yalnızca bir ay sürdü.
Yıllar sonra bir itiraf şeklinde “Asla Unutmadım” isimli kitapta yazdı bu aşkı Fikret Hakan; şu şekilde anlatacaktı içersindeki pişmanlığı: “Hümeyra ile öyle tutkulu bir aşk hayatıştık ki bir daha da öyle tutkulu bir şey hayatadım. O büyük aşkta kıskançlıktan katil bile olabilirdim. Bu amaçla Hümeyra"ya şiddet uyguladım. Attığım o yumruğu ben de unutamadım, o da unutmadı. 37 senedir bunun pişmanlığını yaşıyorum. Hatalıydım. Hatasız kul olmuyor.
Hümeyra güzel bir kadın değildi. Ama güzelliğin çok ötesindeydi. Karizmatikti, beni çok derinden etkiledi. Şimdi havaya girecek. Yine asılıyor mu diye düşünecek. Bana hala sinirli bulunduğunu biliyorum. Öfke duyduğunu biliyorum... Hümeyra hala çok güzel.”
Bundan sonra Fikret Hakan, uzun bir vakit evlenmedi. 1989’da Fatma Zeynep Mirgün ile beşinci kez evlendi. Bu evlilik 1991’e kadar devam etti ve Fikret Hakan’ın son evliliğiydi.
Şarkıcı Fikret Hakan
Fikret Hakan oyunculuğundan sonra haneye bir de şarkıcılığı ekledi. 1971’de gazino sahnelerinde şarkı söylemeye başladı. Bu devreler Yeşilçam amacıyla en verimli vakitlardı. 1960 ve 1970’lerde "Sadri Alışık, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik" gibi çoğu isim sinemanın yanısıra plak da dolduruyordu.
İşte bu devrede Fikret Hakan da o isimler arasına katıldı ve birkaç 45’lik doldurdu. Sesi konusu ile alakalı da en az oyunculuğu kadar başarılıydı.
Art arda "Cemo / Dedikleri Gerçek İmiş (1972 ), Kardaşlar orkestrası "Löberde / Dostun Gülü (Radyofon Plak 1974 ), Aşk Uğultusu / Sancı (Yavuz Plak 1975)" plaklarıyla sesini duyurmuştu.
Asla Unutmadım
1975 ve sonrasında bir devre Yeşilçam’da seks furyasını doğurdu. Buna dahil olmak isteyen isimler bulunduğu gibi kaçanlar da vardı. Fikret Hakan, kaçma yanlısıydı, 1977’de Valikonağı Caddesi’ndeki evini satıp Marmaris’e yerleşti. Burada geçimini teknecilikle sağladı ve devresinin bitişiyle 1980’de sinemaya geri döndü.
Artık tekrardan setlerdeydi ve oyuncu arkadaşları ile bir aradaydı. Bir gün Türk sinemasının altı jönü bir projede buluştu. "Fikret Hakan, Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın, Ediz Hun, Kartal Tibet, ve İzzet Günay", "Feyzan Ersinan Top"un kitabı “Asla Unutmadım”da unutamadıklarını anlattı.
Fikret Hakan’ın en ilgi çeken yazıları "Çolpan İlhan" ve "Hümeyra" ile alakalı olandı. Hümeyra’nın kısmını biraz evvelce aktardım.
Çolpan İlhan ile alakalı olan kısım ise şu şekildeydi: "Çolpan İlhan"la nişanlıydık. Askere giderken, Baylan Pastanesi"nin önünde Çolpan"ı, Sadri Alışık"a emanet ettim. Sivas"ta askerliğimi yaparken, Çolpan"dan mektup geldi. Mektupta "Biz Sadri"yle evleniyoruz" yazılıydı. Çok şaşırdım. Büyük bir acı hissettim. Çolpan"la güzel şeyler hayatıştık. Daha sonra da çoğu filmde oynadık. Asla da bir gün "Neden?" diye sormadım. Hiç bir şey olmamış gibi davrandık. Birbirlerini gerçekte sevmişler demek ki bu evlilik Sadri ölünceye kadar devam etti.”
Devlet Sanatçısı ve Fahri Doktor, Fikret Hakan
Yeşilçam jönlerinden olan Fikret Hakan’a Kültür Bakanlığı doğrulusunda 1998’de "Devlet Sanatçısı" ünvanı verildi. Daha sonra da Fikret Hakan, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Ömrü başarısına başarı eklemekle geçti Fikret Hakan’ın. Aldığı mükafat ve ünvanlarla hep onurlandırıldı. 13 Kasım 2009’da da Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fikret Hakan’a Karşılaştırmalı Edebiyat Anabilim Dalı’ndan, "Fahri Doktor" ünvanı verdi.