Bir döneme damgasını vuran Garip filmiyle hafızalara kazınan küçük Fatoş, Ece Alton şimdilerde Asos Alarga adlı butik işletiyor. Hürriyet'ten Eda Solmaz'ın hazırladı habere göre işte Alton'un son hali ve merak edilen hayatı...
"OKUMAYI YENİ SÖKMÜŞTÜM, SENARYOYU İSTEKLE EZBERLEDİM"
Çocuk yaşta birçok reklam filminde rol alan Alton, reklamlardan sonra ise “Garip” filminin seçmelerine katılır o an ki duygularını ise şu sözlerle anlatıyor “Seçmelerde çok ama çok fazla çocuk vardı. Gülenlerin yanı sıra ağlayanlar da... Memduh Ün’ü ilk görüşümü hatırlıyorum. ‘Bakın çocuklar, bu iş şen şakrak değil. Her zaman, uzun saatler, uzun çalışmalar, bir sahne var sizi denize atıyoruz, inşaatta intihar girişimi sahnesi var’ demişti. O anlattıkça bazılarımız büzüldükçe büzüldü. O sırada fırlayarak, ‘Ben 6. kattan denize atlarım’ dedim. Fatma Girik’in elinden tutarak verdikleri rolü oynadığımı ve uzun bir sohbet ettiğimizi hatırlıyorum. Okumayı yeni sökmüştüm, senaryoyu ise kısa bir sürede büyük bir istekle ezberlemiştim. Galiba benim için bir filmde başrol oynuyorum heyecanı ve hevesi olmamış hiç. Yeni ve keyifli bir meşgale başlamış dünyamda. Ben onu görev edinmişim ve elimden geleni yapmaya çalışmıştım. Sete her gün keyifle gittim.”
"KAMERA ARKASINDA ONU GÜLDÜRMEK İSTİYORDUM"
Ece Alton, “Başrolü paylaştığınız Kemal Sunal sette nasıl biriydi” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Kemal Sunal ciddi biriydi. En azından beraber paylaştığımız sette öyleydi. İşini sorunsuz yapmaya odaklanmış olduğunu anımsıyorum. Benim olduğum sahneler de genellikle tekrarlanmıyordu. Bu da onun için rahattı. Kamera arkasında ise onu güldürmek istiyordum galiba ama bu konuda başarılı değildim. Sette bir huzursuzluk hatırlamıyorum, bir aşırılık da hatırlamıyorum negatif ya da pozitif... Kemal Sunal ile set ortamında bir daha denk gelmedik ama bugün hâlâ filmleriyle aramızda.”Emel Sayın’ın “Yumacık” şarkısının klibinde de rol alan Alton, Sayın’ı ise güler yüzlü ve sıcak bir insan olarak hatırladığını söylüyor: “Aramızda en çok heyecanlanan, sette gerilip gerilip kucağıma verilen kediydi. Benim kucağıma bırakılıp da kamera dendiğinde kedi, pantere dönüşüyordu artık.”
YILDIZLAR İLE DOLU BİR SETE DAHİL OLDU
Ece Alton, 8 yaşına geldiğindeyse TRT’nin 1987 yılındaki önemli işlerinde olan “Gecenin Öteki Yüzü” dizisinin oyuncu kadrosuna dahil oldu. Bu sefer Haluk Bilginer, Zuhal Olcay ve Müşfik Kenter gibi usta isimler ile rol aldı. Alton, o sete dair anılarını şöyle anlatıyor: “Füruzan senaryosunu yazmıştı, Okan Uysaler’in yönetmenliğini üstleniyordu, Gülsüm Karamustafa da sanat yönetmenliğini... Bambaşka bir çocukluk dönemi benim için. Sette, Füruzan ve Gülsüm Karamustafa, ‘Uzun Çoraplı Kız Pippi’nin serüvenlerini anlatırdı. Makyöz Nevin Hanım’ın sihirli kutuları ve sonsuz sabrını hatırlıyorum. Beyoğlu’ndaki o zaman terk edilmiş, eski haliyle, ünlü Vardar Apartmanı’nda çekimler yapılırdı. Zuhal Olcay ile her gün geçmişte yolculuğa çıkardık. Bütün bu insanlar sayesinde benim hiç yaşamadığım bir dönemi deneyimledim. Hatıraları belleğime atabilmek açısından yaşım da biraz daha elverişliydi. Bu sette çok anım var. Büyümeye başlamışım, tepkilerime, tepkileri tartıyorum, ölçüyorum, öğrenmeye devam ediyorum... Yine şanslıymışım ki muhteşem insanların içindeyim. Aile dostumuz olan yüce Müşfik Kenter’in yanında berisinde bir sette olmak... Tüm ekibiyle, her anıyla film içinde bir filmdi. Öğrenme, eğlenme ve uygulama yeriydi set benim için.”
FATOŞ ŞİMDİLERDE 41 YAŞINDA
41 yaşındaki Ece Alton, şimdilerde Behramkale’deki sahibi olduğu Assos Alarga adlı otelde hem çalışıyor hem yaşıyor: “Pandemi başlamadan hemen önce de dışarıdan veteriner teknisyenlik okumaya başladım. Köyde turizme alternatif bir yolum olur belki diye.” Alton, 12 yaşındayken oyunculuğu bırakmasının nedenlerini ise şöyle anlatıyor: “Senaryolar gelmeye devam ediyordu. Bir ağaçla bir çocuğun beraber büyüdükleri, birbirlerinin hislerini yaşadıkları bir hikaye. Para bulup çevrilememişti. Parası hazır olan senaryolarda da adam, küçük kıza bir şaplak patlatır, kız yere düşer gibi sahneler vardı. Benim gönlümden geçenlere para yoktu. Devamı da gelmedi sonra. Fakat tekrar rol gelirse oynarım. Yeter ki bir dili olsun senaryonun, izleyiciye bir şeyler desin.”
YÜCELTMEK VEYA KÜÇÜK GÖRMEK YOKTU
“Okulda, sınıfta arkadaşlarımdan benim durumumla ilgili hiçbir ayrıcalıklı tavır görmedim. Devlet okulundaki 60 kişilik sınıfımda; kayırmak, yüceltmek, küçük görmek yoktu. Gazetelerde röportajlarınızın çıkmasıyla, çocuk olarak başka kulvarlarda diğerlerinden bir adım ileri ya da geri konulmadığınız, ailenizin ve çevrenizin; size, sizmişsiniz gibi davrandığı bir Türkiye’ydi.”