Gazeteci Can Dündar'ın Bodrum'daki villasını satmak istediği ortaya çıktı

MİT TIR’ları davası nedeniyle hakkında kırmızı bültenle aranma kararı bulunan gazeteci Can Dündar’ın Bodrum'daki villasını satarak alacağı parayı yurtdışına kaçırmak istediği ortaya çıktı.

Gazteci - yazar Can Dündar'a ilişkin yeni bir gelişme yaşandı. Can Dündar ile eşi Dilek Dündar’ın üzerine kayıtlı olan Muğla'nın Bodrum ilçesindeki Kumbahçe'deki 1184 ada ve 4 paftada bulunan, deniz ve orman manzaralı villayı satmak istedikleri ve bunun için harekete geçtikleri ortaya çıktı. Dündar çiftinin yaklaşık 5 milyon lira değerindeki, şu an içinde kiracı bulunan villayı satmak için Almanya’nın Berlin şehrinde noter Torsten Körster kanalı ile 18 Temmuz 2018 tarihinde vekaletname verdikleri, villanın 3 kişiye satılmaya çalışıldığı, satış işlemleri için Bodrum Tapu Müdürlüğü’ne başvurulduğu öğrenildi.

SATIŞ ENGELLENDİ

Satış başvurusu üzerine Bodrum Tapu Müdürlüğü yetkililerinin, firari Can Dündar’ın villasının satışında herhangi bir sakınca olup, olmadığı hususunda bilgi almak için resmi yazı ile Bodrum Cumhuriyet Savcılığı’na başvurması ile satışın engellendiği aktarıldı. Dündar çiftinin, villayı satarak, parasını yurt dışına kaçırmak istedikleri, ancak bunun önüne geçildiği öğrenildi. Söz konusu lüks villa Can Dündar’ın kişisel internet sitesini 15 yıl yöneten gazeteci Saim Tokaçoğlu’nun anı kitabına da konu olmuş, villaya hatırı sayılır bir para harcandığı belirtilmişti. 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre önce yurtdışına kaçan Can Dündar’ın eşi de geçtiğimiz yıl yanına gitmişti

CAN DÜNDAR KİMDİR?

Can Dündar (d. 16 Haziran 1961, Ankara), Türk araştırmacı, gazeteci, televizyoncu ve belgesel yapımcısı.

Türkiye'nin yakın tarihi, politikası ve popüler kültür konularında hazırladığı belgeselleri ile tanınmış bir belgesel yapımcısıdır. Özellikle Sarı Zeybek (1993) belgeseli ilgi görmüştür.

Şubat 2015'te Cumhuriyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni olan Dündar'ı bu gazetede 29 Mayıs 2015 tarihinde kendi imzasıyla yayınlanan MİT Tırlarındaki silah haberi büyük yankı uyandırmış ve gazeteci bu haber nedeniyle tutuklanıp yargılanmıştır.

Yargılama sonucunda casusluk ve hükûmeti ortadan kaldırma suçlamalarından beraat eden Dündar, devletin gizli belgelerini elde edip yayınlamaktan ceza aldı. Davanın temyiz sürecinde tutuksuzluğu devam eden gazeteci, can güvenliği endişesiyle Almanya'ya gitti. Dündar, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmenliğinden ayrılmış; aynı gazetede köşe yazarlığına devam edeceğini açıklamıştır. 31 Ekim 2016 tarihinde hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır. Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından açıklanan 2017 Nobel Barış Ödülü adayları arasında üçüncü sırada yer aldı.

Ali Rıza ve Öznur Dündar çiftinin tek çocuğu olarak doğdu.

İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1982'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu.

Üniversite yıllarında gazeteciliğe başladı. 1979'dan itibaren sırasıyla Yankı, Hürriyet, Nokta, Haftaya Bakış, Söz ve Tempo’da çalıştı.

1986'da Birleşik Krallık'ta London School of Journalism'i bitirdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde siyaset bilimi dalında yüksek lisansını aynı senede tamamladı. “Media and democracy, a comparative case study on the press portrayal of the Belgrane and Kocatepe affairs” (Medya ve Demokrasi, Belgrano ve Kocatepe Olayları’nın medya tasviri üzerine karşılaştırmalı bir inceleme) başlıklı yüksek lisans tezinde iki ülkede birer savaş gemisinin yanlışlıkla batırılıp devlet sırrı olarak saklanması konusunu inceledi.

Televizyona 1988'de TRT'de Seynan Levent ile başladı. 1989-1995 arasında 32. Gün program ekibinde çalıştı. 1993-1994 yıllarında Show TV'de Mehmet Ali Birand’la birlikte 'Çapraz Ateş’i hazırladı. Özellikle 1993’te Sivas valisi Ahmet Karabilgin, Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ve yazar Aziz Nesin’in konuk olduğu bölüm gündem yarattı ve üzerinden tartışmalara sebep oldu.

Gazetecilik ve belgeselciliğe ağırlık verdiği dönemden sonra 2006'da televizyonculuğa yönelen Dündar, 19 Eylül 2006'da başladığı Neden? isimli tartışma programını 9 Haziran 2009 tarihine kadar hazırlayıp sundu. 2009-2010’da NTV kanalında yayımlanan Canlı Gaste’yi hazırlayıp sundu ve aynı kanalda 2010-2011’de canlı ana haber bültenini sundu.

Mehmet Ali Birand ve Bülent Çaplı ile birlikte ‘Demirkırat’ (1991) ve ‘12 Mart’ (1994) adlı belgesel dizilerini hazırladı. Ayrıca Türkiye’nin güzellik kraliçelerini anlatan ‘Cumhuriyet’in Kraliçeleri’ belgesel dizisini ve Atatürk’ün son 300 günün anlatan Sarı Zeybek belgesellerini hazırladı. 1994-1995 yıllarında Türkiye tarihinin gölgede kalmış kahramanlarının öykülerini anlatan ‘Gölgedekiler’ adlı belgesel serisini hazırladı.

Köşe yazarlığı 1994'te Aktüel’de başladı; aynı yıl Yeni Yüzyıl gazetesinde günlük köşe yazıları yazmaya başladı ve bu gazetede beş yıl çalıştı.

Köşe yazarlığı ve belgesel yapımcılığı sürerken ODTÜ’de doktora çalışmalarına da devam eden Dündar, 1996'da “Terör ve medya: Liberal Teori ışığında, terör olaylarının televizyonda işlenişine eleştirel bir yaklaşım” başlıklı tezi ile doktorasını tamamladı. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ ve ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü Kültürlerarası Çalışmalar programında yüksek lisans dersi verdi.

1996 ve 1997 yılında Show Tv için hazırladığı 10 bölümlük ‘Aynalar’ belgesel ile politik ve tarihî konuların dışına çıktı; popüler kültür alanında çalışmalara yöneldi.

1996-1998 yıllarında 40 Dakika isimli belgesel-haber programını hazırlayıp sundu. Özellikle 7 Ocak 1997’de yayınlanan programda Susurluk kazasından yola çıkarak yapılan araştırmalarla ilgili iddialar uzun süre gündemde kaldı.

Atatürk'ün öğrencilik hayatındaki ülke durumunu ve Atatürk'ün beraberliğinde gerçekleşen değişimleri anlatan Yükselen Bir Deniz belgeseli ile 1998'de belgeselciliğe döndü. Türkiye siyasi tarihi ve popüler kültüründeki önemli kişiler ve Köy Enstitüleri, Devlet Tiyatroları, İş Bankası, Mülkiye gibi kurumlara ilişkin çok sayıda belgesel yaptı.

1999 Ocak'ından 2001 Ocak sonuna kadar Sabah gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 2001 Ocak ayından itibaren Milliyet gazetesinde, Ada başlıklı köşe yazısı yazdı. 2003-2004 yıllarında Milliyet gazetesi için ‘Popüler Kültür’ ekini çıkardı. Milliyet gazetesiyle yolları 1 Ağustos 2013 tarihinden itibaren ayrılmıştır. Milliyet'ten ayrıldıktan sonra BirGün'de Doğan Tılıç'ın köşesinde bir ay boyunca haftada üç gün yazdı.

Mustafa belgeseli

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını anlatan Mustafa adlı filmi yazıp yönetti. 2008 yılında vizyona giren film, Atatürk’ü yargıladığı ya da kötülediği yönünde eleştirilere maruz kaldı.

Genel yayın yönetmenliği
25 Ekim 2013 tarihinden beri Cumhuriyet gazetesinde yazan Dündar, 8 Şubat 2015'te gazetenin genel yayın yönetmenliği görevine getirildi.

2014 yılında Gezi Parkı protestoları ile ilgili ‘Gözdağı’ adlı belgeseli hazırladı.

MİT TIR'ları davasında tutuklanması

Suriye'ye gönderilen MİT TIR'ları ile ilgili haberin 29 Mayıs 2015 tarihinde Cumhuriyet'te,‘İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar’ başlığıyla ve Can Dündar imzasıyla duyurulmasının ardından bu haberlere yayın yasağı getirildi. Aynı gün Can Dündar'a ‘devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, siyasî ve askerî casusluk, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, terör örgütünün propagandasını yapma’ suçlarından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı.

Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu haberi yapan kişi, bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu.” demiştir

Erdoğan'nın savcılığa yaptığı bireysel başvuru ile Can Dündar'a ‘gerçeği yansıtmayan haber, yorum ve görüntüleri yayınlamak suretiyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu’ öne sürerek iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 42 yıl hapis cezası talep edildi. Bu davada 26 Kasım 2015 tarihinde gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül ile birlikte tutuklanmıştır. Erdoğan, 24 Kasım'da ise “O TIR'lar Bayırbucak Türkmenlerine yardım götürüyordu. Şimdi diyecekler ki ‘Başbakan TIR'ların içinde silah yoktu’ diyordu... Varsa ne olacak, yoksa ne olacak.” demiştir.

‘Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme’, ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama’, ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen ya da tamamen engellemeye teşebbüs etmek’ ve ‘silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme’ suçlamalarını içeren iddianame, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 26 Kasım 2015'te tutuklu yargılanmak üzere cezaevine götürüldü.

Tahliye edilmesi

Dündar ve Gül, 6 Aralık 2015'te AYM'ye bireysel başvuruda bulunarak tutuklu yargılanırken haklarının ihlâl edildiğini söylediler. Bu başvurunun ardından 25 Şubat 2016'da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin “Siyasî casusluk yaptıklarına ilişkin somut bilgi yoktur” şeklindeki gerekçeli karar ile tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiler.

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, kararı sevinçle karşıladıklarını ancak mahkeme kararları üzerinden AK Partinin itham edilmesini doğru bulmadığını söyledi. CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, bu kararı alan Anayasa Mahkemesi üyelerini kutladığını söyledi. MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve Pervin Buldan kararı sevinçle karşıladıklarını ifade etti.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ve AGİT, kararı memnuniyetle karşıladıklarını ve basın özgürlüğü açısından önemli bulduklarını ifade ettiler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat günü Can Dündar için Anayasa Mahkemesi'nin verdiği tahliye kararını “Mahkeme bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim (...) Ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. (...) Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı, bu bireysel başvuru veyahut da AYM'nin vermiş olduğu karar boşa çıkacaktı.” şeklinde yorumladı.

Erdoğan 4 Mart'ta ise "Evet ortada bir Anayasa ihlali vardır. Ama Anayasa’yı ihlal eden değilim. Bu Anayasa Mahkemesi’nin karar merciinde olanlardır. Birinci mahkeme Anayasa Mahkemesi'nin kararına uydu. Ama bu işin bittiği anlamına gelmez. Savcı karara itiraz edebilir. İtiraz durumunda, bir üst mahkeme yeni bir süreci başlatabilir." dedi.

Yargılanması
6 Mayıs 2016'da gerçekleşen dördüncü duruşma sonucunda Dündar ve Gül, hükûmeti ortadan kaldırma suçlamasından beraat etti. İkili hakkındaki casusluk suçlaması da düştü. Devletin gizli belgelerini elde edip yayınlamaktan yedi yıl hapis cezası alan Dündar'ın cezası beş yıl 10 aya indirildi. Davanın temyiz sürecinde tutuksuzluğu devam eden Dündar, can güvenliği endişe ile Almanya’ya gitti. Dündar, Ağustos 2016’da Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmenliğinden ayrılmış; aynı gazetede köşe yazarlığına devam edeceğini açıklamıştır.

24 Ocak 2017'den beri Almanya merkezli Özgürüz adlı haber portalının genel yönetmenliğini sürdürmektedir.

Gündem Haberleri