Hac ibâdeti belli bir mevsimde mi yapılmalıdır? Senenin diğer günlerinde de yapılabilir mi?

Dünyanın yaratılmasından itibaren ayların sayısı 12 olarak takdir edilmiştir (Tevbe, 9/36). Zamanın tayininde, özellikle hac, oruç, kurban ve zekât gibi ibâdetlerin vakitlerinin belirlenmesinde hilal bir kıstastır (

Bakara, 2/189; Yunus, 10/5; İsra, 17/12). Bu itibarla, söz konusu ibâdetlerin yerine getirilmesinde kameri yıl esas alınmaktadır.

İbâdetler tamamen Allah’ın emrettiği şekil ve ölçülerde yapılır. Bu ibâdetlerin yapılacağı zaman konusunda aklın mantığın hiç bir müdahalesi olamaz. Ayet-i kerimede “Hac (ayları) bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. ” (Bakara, 2/197) buyrularak, hac aylarına işaret edilmiş ve bu aylarda hacca niyet edilip, başlanılabileceği vurgulanmıştır. Hacla ilgili ayetler ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sünneti birlikte değerlendirildiğinde; hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir. Haccın rükünlerinden olan Arafat vakfesi, Zilhiccenin 9. günü zevalden itibaren başlayıp 10. günü tan yerinin ağarmasına kadar devam eden süre içerisinde yapılır. Aynı gece güneş doğuncaya kadar Müzdelife vakfesi de yapılmalıdır.

Haccın vaciplerinden olan Şeytan taşlamanın (remy-i cimârın) zamanı, Zilhiccenin 10, 11, 12 ve 13. günleridir. Bu menasikin başka zamanlarda yapılması caiz değildir. Haccın diğer rüknü olan ziyaret tavafının vakti ise, Arafat vakfesinden sonra başlayıp ömrün sonuna kadar devam eder. Sünnete uygun olan ziyaret tavafının bayramın ilk üç günü içerisinde yapılmasıdır.

Sonuç olarak, konu ile ilgili ayetlerin bütünlüğü ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sünneti göz önünde bulundurulduğunda hac: “bilinen aylarda” yani Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayları içerisinde, vakfesi Zilhiccenin 9. (arefe) gününde olmak üzere yılda bir defa yapılabilen bir ibâdettir. Bu itibarla, belirtilen bu zaman dilimi dışında ihrama girilerek ve diğer farzlar yerine getirilerek hac vazifesi veya hac ibâdeti yerine getirilemez. Bu konuda son zamanlarda ileri sürülen farklı görüşlerin dayanağı yoktur.

Hacca giderken helallik almanın dini hükmü nedir?
Dinimiz, kul haklarına çok önem vermiş ve inananların bu haklara karşı duyarlı ve saygılı olmalarını emretmiştir. Ayrıca kul hakkı ihlalinde, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği de belirtilmişt ir. Veda hutbesinde Hz. Peygamber (s.a.s.); “Ey insanlar, sizin kanlarınız, mallarınız, (ırzlarınız) kişilikleriniz rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır). ” (Buhârî, Hac, 132) buyurmuştur.
Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin yanında kardeşine âid haksız alınmış bir hak varsa, o haksızlıktan dolayı hak sahibiyle helâllaşsın. Gerçek şu ki, kıyamette hiçbir altın ve hiçbir gümüş yoktur. Kardeşinin hakkı için kendi sevaplarından alınmadan evvel, dünyâda onunla helâllaşsın. Ahirette zâlimin o hakkı karşılayacak sevapları bulunmazsa, kardeşinin günahlarından alınır da o zâlimin üzerine atılır.” (Buhari, Rikâk, 48)

Hacca giden kişinin yolculuğa başlamazdan önce çevresindekilerle helalleşmesi, haccın adabındandır. Helalleşmeden hacca gitse; helalleşme haccın sıhhatinin şartlarından olmadığı için haccın geçerliliğine zararı olmaz.

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı

Din Haberleri