ŞAHİTLİĞİ KABUL EDİLMEYEN PADİŞAH
Başlığı garip mi buldunuz? Bu da ne böyle mi demektesiniz?
Olay yaşanmıştır, doğrudur ve Bursa’da geçmiştir.
Bursa’da bir dava görülmektedir. Bu davanın gereği, Padişah Yıldırım Beyazıt Han’ın da gelip şahitlik etmesi gerekmektedir.
Kadının daveti üzerine Padişah mahkemeye geldi. Herkes gibi ayakta durdu, saygıyla sıranın kendine gelmesini bekledi. Ve beklenen an geldi.
Padişah içeri girdi. Kadı koltuğunda ünlü Molla Fenari vardı. Fenari, dik dik padişaha bakıp iyice bir süzdükten sonra kararını açıklar; “ Senin şahitliğini kabul etmiyorum, senin şahitliğin geçersizdir. Çünkü sen, cemaatle namaz kılmıyorsun. Elinde imkân olduğu halde cemaatle namaz kılmayan birisinin şahitliği kabul edilemez. Zira, yalan yere şahitlik etme ihtimali vardır!”
Buyurun buradan yakın.
Olayı, bir de günümüz hukuku ile örtüştürün bakalım. Ne kadar örtüşmekte?
Sen koskoca bir padişahı şahitlik için davet edeceksin. Sonra da yüzüne dik dik baktıktan sonra, “Senin şahitliğini kabul etmiyorum, yalancı şahitlik etmen söz konusu olabilir.” diyeceksin.
Bu, ne cüret mi?
Bu, ne kadar sağlam ve güvenilir bir hukuk!!!!
Gelelim günümüze..
Maşallah bizde öyle hâkimler var ki, öyle hukuk işliyor ki, hukuk; tartışılır hale getiriliyor. Birilerini kaçma ihtimali kalmamıştır diye tutuksuz yargılarken birilerinin de, kaçabilir, delilleri karartabilir gerekçesiyle tutukluluklarına karar verilebiliyor!!!!
Hukukun temeli adalettir. Onun için eskiler, “El adlü esasül mülk- Adalet mülkün temelidir” demişlerdir.
Günümüzde ise yargı, yürütmenin koltuk değneği konumuna getirilmiş, Başbakan, iş adamlarına ve basına; “Taraf olmayan bertaraf olur” Muhalefet liderine, “Artık aldığın nefes bile takip ediliyor.” tehditlerindedir.
Hani temel, hani adalet, nerede hukuk?
Biz dönelim Bursa’ya, mahkemeye..
Başta koca Padişah olmak üzere huzurda olanların hepsi bozulurlar ve bu karara şaşırırlar. Mahkemeye katılanlar, Beyazıt’ın çok sert bir karşılık vereceğinden endişe duyarlar. Ama O büyük Padişah, kararı saygıyla karşılar. Tek kelime etmez, sessizce boynu bükük mahkemeyi terk eder.
Bu durum, koca padişahı fazlasıyla üzer ve içine bir kurt gibi düşer. Bu kurt, padişahı için için yemektedir. Benim yanlışım nedir, nerede hata yapıyorum diye iç muhasebesini yapar.
Sonunda bir karara varır.
Camiye yakın, cemaatle namaza devam etmek için sarayın yanına büyük bir cami yaptırmaya karar verir. Etrafına fikrini açar ve bu fikri kabul görür.
Bunun üzerine, Bursa’daki meşhur Ulu Cami böylece yapılmış olur.