İngiltere'de 67 yaşındaki hastane çalışanı, 1987'de iki kadını öldürdüğünü ve 100'den fazla cesedi istismar ettiğini kabul etti.
Yargılamasının dördüncü gününde suçunu kabul eden Fuller'ın öldürdüğü kadınlar Wendy Knell ve Caroline Pierce'ti.
Fuller daha önce de 12 yıl boyunca İngiltere'nin Kent şehrindeki iki hastanenin morgundaki cesetlere cinsel istismarda bulunduğunu kabul etmişti.
"BU DOSYA KAYGI VE TİKSİNTİYE YOL AÇACAKTIR"
Konu hakkında bir açıklama yapan İçişleri Bakanı Priti Patel "Bu şok edici bir dosya. İşlenen suçların mide bulandırıcı özelliği anlaşılır bir şekilde kamuoyunda kaygı ve tiksintiye yol açacaktır" dedi ve ekledi:"30 yıl önce vahşice katledilen iki genç kadını, Wendy Knell ve Caroline Pierce'ı anmak istiyorum." dedi.
Fuller'ın çalıştığı Tunbridge Wells Hastanesi yönetiminin başkanı Miles Scott, yönetimin David Fuller'ın işlediği suçlar karşısında şok olduğunu açıkladı. Scott "Ama daha da önemlisi, bu korkunç suçların mağdurları olan kişilerin ailelerinden özür dilemek istiyorum. Morgumuzun bugün güvenli olduğundan eminim. Fakat bu olaydan çıkarılabilecek tüm dersleri çıkarmayı istiyoruz." dedi.
Fuller dava öncesinde 51 ayrı suçu kabul etmişti. Bunların içerisinde iki morgda 78 kişinin cesedine yönelik işlediği 44 ayrı suç da bulunuyordu.
Fuller'ın cezasının açıklanacağı tarih ise henüz belli değil.
DNA TESTİ İLE ORTAYA ÇIKTI
Soruşturmayı yürüten ekip DNA testi teknolojisindeki ilerlemeler ve dev bir polis operasyonu sayesinde Fuller'ın suçlarını açığa çıkardıklarını açıkladı. Fuller'ın tükürüğü ve diğer DNA'larının Knell'in yatağı, havlusu ve vücudunda bulundu. Spermine ise Pierce'ın taytında rastlandı. Bu tayt kaybolmasından üç hafta sonra, Pierce'ın cesedi su dolu bir hendekte bulunduğunda üzerindeki tek kıyafetti.
İSTİSMAR GÖRÜNTÜLERİ DE BULUNDU
Fuller'ın tutuklanmasından sonra evinde yapılan aramada çocukların uygunsuz görüntüleri ve şiddetli pornografik görüntüleri içeren milyonlarca dosyayı hard diskler, disketler, DVD'ler ve hafıza kartlarında tuttuğu ortaya çıktı. Bir gardırobun içine sakladığı hard disklerde Fuller'ın kendisini cesetleri istismar ederken çektiği görüntüler de bulundu.
Polis soruşturmasının başındaki dedektif Paul Fotheringham "Maalesef mağdurlardan bazıları teşhis edilemeyecek gibi gözüküyor. Bu kişileri teşhis edebilmek için elimizde yeterli bilgi yok ve bilgi edinebilmenin bir yolu da bulunmuyor." dedi.
Soruşturmada Fuller'ın geç vardiyada çalıştığı ve diğer çalışanlar işten çıktıktan sonra morglara giderek cesetleri istismar ettiği anlaşıldı.
1,5 MİLYON STERLİNLİK MAĞDUR DESTEK PROGRAMI
Bu dosyaya özel olarak bir mağdur destekleme programı oluşturuldu. 150 polisin eğitildikten sonra görevlendirildiği ve 1,5 milyon sterlin maliyeti olan programda, teşhis edilen mağdurların ailelerine haberi verdikten sonra onlara ihtiyaç duydukları destek de sağlanıyor.
Mahkemeye sunulan ifadelerde Knell'in ölümü sırasında veya sonrasında tecavüze uğradığına dair kanıtlar olduğu aktarıldı. Knell 23 Temmuz 1987'de evinde öldürülmüştü. Sonraki gün işe gitmediğinin fark edilmesi üzerine erkek arkadaşı cansız bedenini evinde bulmuştu.
Fuller'ın ifadesini değiştirmesinin ardından yazılı bir açıklama yapan Knell'in ailesi "34 yıldır son anlarında neler yaşadığını ve onu kimin öldürdüğünü merak ediyorduk. Artık biliyoruz ve maalesef aklımıza gelebileceğinden çok daha kötü şeyler yaşamış. "Umuyoruz ki bu noktadan sonra yas tutmaya başlayabilir ve onu olduğu gibi güzel, nazik ve eğlenceli bir kız olarak hatırlamaya başlayabiliriz. Suçunu kabul etmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek ve kaybımıza dair acımızı azaltmayacak olsa da bundan sonra başkalarına zarar veremeyeceğini bilmek güzel."
2 KADINI ÖLDÜRDÜ
Fullar 1980'lerde bir bisiklet kulübünün üyesiydi ve kulübün rotalarından biri, Pierce'in cesedinin atıldığı yerin yanından geçiyordu. Komşuları çığlıklarını duyduklarını söylemiş fakat cesedi ancak üç hafta sonra, yaklaşık 60 kilometre uzakta bir çiftçi tarafından bulunmuştu.
Fuller, Knell'in çalıştığı fotoğraf baskısı dükkanının müşterilerindendi. Pierce ise Fuller'ın çalıştığı restoranın müşterisiydi.
Fuller'ın günlüklerinde 1970'lerde 30'dan fazla hırsızlık yaptığı da yer alıyordu. Fakat bu suçlardan ötürü cezaevine girmedi. O dönemde polisler DNA teknolojisini kullanamıyordu.