Elazığ'da meydana gelen deprem sonrasında en çok merak edilen depremlerden birisi depremi hayvanların daha önceden hissedip hisstemedikleri.
United States Geological Survey - ABD Jeoloji Kurumu (USGS) depremden önce yılanlar ve kuşların garip davranışlar gösterdiğine dair bugüne kadar pek çok iddia olduğunun altını çiziyor.
Kurumun internet sitesinde konuyla ilgili makalede benzer bağlantılar ile ilgili ilk iddianın MÖ 373'e kadar uzandığı belirtiliyor.
Bilim insanların bu konu hakkında sayısız araştırma yaptığının altını çizen kurum henüz böyle bir bağlantının bilimsel olarak kanıtlanmadığını belirtiyor.
Aynı makalede depremin yaydığı dalgaların insanlar tarafından hissedilmeden hayvanlar tarafından hissedildiği, bunun da depremden saniyeler önce hayvanların garip davranışlar sergilemesine neden olduğu bilgisine yer verildi.
Ancak bu depremi önceden hissetmek anlamına gelmiyor. Hayvanlar başlayan depremi insanlardan önce kavrıyor ve bu yüzden birkaç saniye önceden tepki veriyor.
HAYVANLAR DEPREMİ AHNGİ TEPKİLERLE HABER VERİR?
Biz bu tepkileri memelilerde iştahsızlık, mide bulantısı, kusma, burun kanaması, baş dönmesi, sinir bozukluğu, tansiyon yüksekliği, kalp rahatsızlığı, esneme olarak görüyoruz.
Muhabbet kuşunda yüksek sesle ötme, çırpınma, uçma, yürüme, yememe ve neşeli ötmeme.
Martıda gökyüzünde ağlama, gece bile denizden karaya doğru uçma, çatılarda kümeleşme.
Kargada garip bir şekilde bağırma, pencerelere ve arabaların metalik kısımlarına pike yapma, hava sıcak olmasına rağmen çatılarda kümeleşme.
Kırlangıçta ise dinlenmeksizin dairesel olarak uçma, göç zamanı olmamasına rağmen tek doğrultuda göç.
Köpeklerde çok yüksek sesle, uluma ve ağlama, havlayarak sahibini bina dışına çıkarma, bir şey yemememe, tek doğrultuda koşturup geri dönme, toprağı kazma, göğe bakma, yeri dinleme, sahibini ısırma, ortadan kaybolma, kümeleşme.
Kedilerde evi terk etme, ortadan kaybolma, huzursuz ve hazince ağlama, yavrusunu bina dışına taşıma, tırmanma, karın üzeri yerde sürünme, sahibinin kucağından inmeme, sahibini ısırma, yemek yememe.
HANGİ HAYVANLAR DEPREMİ ÖNCEDEN HİSSEDER?
Bilim adamları, Marmara depremi öncesindeki 773 sıra dışı olay ile Kobe depremi öncesindeki 1711 sıra dışı olayı karşılaştırdı. İnsan ve hayvan davranışlarındaki olağandışılık iki ülkede de birinci sırada yer aldı. Bitki, hayvan ve havadaki olağandışı olaylarda her iki ülkede aynı sonucu veriyor.
1) Canlı türlerine göre görülen olağandışı olaylar:
a) Memeliler: İnsan: İştahsızlık, mide bulantısı, kusma, burun kanaması, baş dönmesi, sinir bozukluğu, tansiyon yüksekliği, kalp rahatsızlığı, esneme.
Köpek: Çok yüksek sesle, uluma ve ağlama, havlayarak sahibini bina dışına çıkarma, bir şey yemememe, tek doğrultuda koşturup geri dönme, toprağı kazma, göğe bakma, yeri dinleme, sahibini ısırma, ortadan kaybolma, kümeleşme.
Kedi: Evi terk etme, ortadan kaybolma, huzursuz ve hazince ağlama, yavrusunu bina dışına taşıma, tırmanma, karın üzeri yerde sürünme, sahibinin kucağından inmeme, sahibini ısırma, yemek yememe.
Koyun: Hazince meleme, kümeleşme.
İnek: Böğürme, kümeleşme, tek doğrultuda dizilme, otlaktan ahıra dönmemekte ısrar, sağılırken saldırganlaşma, sahibine yakın durma isteği.
At: Tepinme, horuldama, sıçrama, çiftlikten kaçma.
Yarasa: Dinlenmeksizin daire çizerek uçmak
Horoz: Zamansız ötme, tek doğrultuda yukarı doğru sıçrama, telaşla çığlık atma, çırpınma.
Muhabbet Kuşu: Yüksek sesle ötme, çırpınma, uçma, yürüme, yememe ve neşeli ötmeme.
Martı: Gökyüzünde ağlama, gece bile denizden karaya doğru uçma, çatılarda kümeleşme.
Karga: Garip bir şekilde bağırma, pencerelere ve arabaların metalik kısımlarına pike yapma, hava sıcak olmasına rağmen çatılarda kümeleşme.
Kırlangıç: Dinlenmeksizin dairesel olarak uçma, göç zamanı olmamasına rağmen tek doğrultuda göç.
Yengeç: Deniz diplerindeki doğal ortamları terkederek deniz ortasında yüzme, deniz kıyısında ölü yengeç kümeleri.
Kertenkele: Evleri istila etme.
Yılan: Toprak altında çıkarak yeryüzünde kümeleşme
Kurbağa: Neşeli ötmeme, doğal ıslak ortamlarından taş üstüne ya da kuru otlara çekilme, evlere kadar tırmanıp, camlara yapışma.
Sivrisinek: Ortadan kaybolma ya da aşırı çoğalma.
Sinek: Ortadan kaybolma, insanlara yapışma ve saldırgan biçimde ısırma, dönerek uçma ve vızıldama.
Arı: İnsanları saldırarak sokma, vızıldama.
Karınca: Yavrularıyla birlikte yuvayı terk etme ve ağaçlara tırmanma, evleri istila.
Örümcek: Evleri istila,
Çekirge: Hiç ötmeme, kümeleşme.
Hamam böceği: Üst kat evlere çıkarak pencerelerde kümeleşme
Yer solucanları: Ev içlerine girme.
DEPREMDE OLUŞAN OLAĞANDIŞI OLAYLAR NELERDİR?
Işıma: Depremden hemen önce başlayıp deprem anına kadar görülen kırmızı, mavi ve yeşil renkli ışımalar.
Sis: Depremden birkaç saat önce siyah — gri renkle başlayıp deprem sırasında aniden bastıran yoğun şekilde sis.
Bulut: Depremden bir ile 12 saat önce görülebilen çizgiler halinde dizilmiş bulutlar.
Gökyüzü: Kızıl, pembe, kırmızı, turuncu renkli gökyüzü 7’den büyük depremden bir iki ay önce, 4 büyüklüğündeki depremlerden ise 7 — 8 gün önce görülebiliyor.
Ay: Sönmüş ya da kırmızı renkli ay depremden bir gün önce ortaya çıkabiliyor.
UFO: UFO olarak yorumlanan kırmızı, mavi, yeşil ya da floresan lamba ışığı parlaklığında a-teş topları bir ay öncesinde görülebiliyor.
Yıldız: Yere çok yakın, çok sayıda ve çok parlak yıldızlar depremden bir gün önce ortaya çıkıyor.
Rüzgar: Aniden çıkan, çok şiddetli esen, yazın bile üşüten rüzgar depremden 10 — 12 saat önce ortaya çıkıp birkaç dakika kala bitebiliyor.
Hava: Uzun süren aşırı sıcak, nemli, yağmursuz, rüzgarsız ve çok sıkıcı havalar
Deniz, kuyu, kaynak ve kaplıca sularında sıcaklık artışı, ani ve sebepsiz dalgalar, deniz dibinde hareketlenme, deniz suyu yüksekliğinde artış, deniz kıyısında çamurlaşma ve midye, yosun, balık ve ölü yengeçlerde birikim, deniz dip balıklarının denizin orta ve yüzeyinde yüzmesi, deniz kıyısında kümeleşmiş balıkların insanlardan ürk-memesi, kümeleşmiş Yunus balıklarında panik halinde göç, depremden 7—8 gün önce balıkçı kayıtlarına göre yakalanan balık miktarında önemli bir artış, karada toprak altından gelen deniz dalgası sesi.
17 Ağustos depremini yaşayanlar deprem bölgesinde yukarıdaki sıradışı olayların yaşandığını tasdik ediyorlar.
Erguvan ağacı: Ağaç yapraklarında normal döneminden önce sararma ve dökülme, bazı türlerinde kuruma.
Begonya: Saksı çiçeklerinde içe doğru kıvrılarak kapanmış ve buruşmuş yapraklar, normalde çiçek açarken deprem öncesindeki yaz çiçeklen-me olmayışı.
Çam ağacı: Yeni sürgün sayısında hızlı artış, dalların gövdeye bağlı kısımlarındaki yapraklarda deprem sonrasında yanık gibi kavrulma tespiti.
Paşa kılıcı: Yeni sürgün sayısında hızlı artış ve hızlı büyüme.
Afrika kökenli salon bitkileri ve akşam sefası: Suyu çekilircesine yapraklarda solma.
Kuvars saat: Normalden ileri ya da geri kalması.
Floresan lamba: Depremden birkaç dakika önce ani voltaj düşüklüğü nedeniyle sönükleşme ya da ani parlama.
Telsiz: Parazitlenmeler nedeniyle konuşmaların dinlenememesi.
Telefon: Depremden birkaç dakika öncesinde telefonun kendiliğinden çalması.
Cep telefonu: Depremden birkaç dakika öncesinde cep telefonu üzerindeki küçük renkli lambaların, yanıp sönme frekansının değişimi, deprem sırasında ışık yayması.
Araba motoru: Depremden birkaç dakika önce çalışan motorda anlaşılmaz gürültü, motorun ters yönde döndüğünün fark edilmesi.
Oto teybi: Hafıza karışıklığı, kanal atlama.
Radyo: Parazitlenme, kendiliğinden kanal karışıklığı, yankılanma.
Televizyon: Depremden günler önce başlayan parazitlenme, kendiliğinden kanal atlama, ses şiddetinin kendiliğinden yükselip alçalması, uzaktan kumanda aletinin çalışmaması.
Video: Kapalı olmasına rağmen kendiliğinden açılıp kapanma.
Çamaşır Makinesi: Boşaltma motorunun çalışmaması.
Buzdolabı: Normalden çok sessiz çalışırken garip sesler çıkarma
DEPREM NEDİR ?
Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.
DEPREM NASIL OLUŞUR?
Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.
Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.
İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.
Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.
Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.
İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.
Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.
Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.
Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.
FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay"denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.
Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay"denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.