Öğretmenlik emek, sabır ve hoşgörü isteyen bir meslek olup; öğreten ve öğrenen arasında güven ve sevgi ilişkisine dayanan bir meslektir.
Bu açıdan düşünüldüğünde öğretmenlik; bedeli hiç bir maddi karşılıkla ölçülemeyecek kadar değerli ve onurlu bir meslektir.
Ülkemiz özel günler bakımından zengin bir ülke! Bu müstesna günlerimiz saymakla bitmez. Anneler günü. Babalar günü. Yaşlılar günü. Kadınlar günü. Öğretmenler günü.
Hatırlanmalar senede bir güne sığdırılınca bu kutlamalarında pek cazibesi kalmıyor. Zira senede bir gün hatırlanıp, 364 gün hatırlanmayan bir insan ne düşünür?
Bu yıl Pendik İlçe Milli Eğitim müdürlüğünün ‘’Pendik Atatürk Kültür Merkezinde’’ düzenlediği ‘’24 Kasım Öğretmenler Günü’’ törenine katıldım.
Mutat üzere protokol konuşmalarından sonra; emekli öğretmenler adına emekliliğe henüz yeni adımını atan bir öğretmenle, mesleğe yeni başlayan en genç bir öğretmenimiz konuştular.
Emekli Öğretmen konuşmasını teberrüken, aynen köşeme aktarıyorum.
Mayıs 1984 Yılında Pendik Lisesinde öğretmen olarak başladığım görevim 21 Ekim 2019 tarihinde (aynı okulda) Pendik Anadolu Lisesinde Müdür Yardımcısı olarak kemale ermiştir.
Dile kolay, Otuz Beş Yıl aynı okulda bir eğitim neferi olarak hizmet etmek! Yakın dostlarım bilirler. Ben hiç rapor kullanmadım ve çok zaruri durumlarda az miktarda izin kullandım.
Zaman-zaman memleketimden karşılaştığım dostlarımdan bazıları bana; ‘’Hocam, bu kadar yıldır İstanbul’dasın! Evin, araban var mı?’’ diye sorarlar.
Bende ‘’arkadaşlar! İstanbul’da ev, araba, kat, yat alamadım. Ancak benim evlatlarıma temiz bir mazi, iyi bir itibar bıraktığıma inanıyorum. Benim öğrencilerim benim en kıymetli sermayemdir’’ diyorum.
Eşim 1992 Yılında (o zamanki adı) Göztepe Sigorta Hastanesi Kadın Doğum Bölümüne yatmıştı. Gecenin 03.00 -04.00 ünde koridorda bekliyorum. Hastane koridorlarında hastadan haber beklemenin ne olduğunu pek çok arkadaşımız bilirler.
Uykusuz ve tedirgin halde beklerken, koridorun derinliklerinden genç bir hanım efendi bana el sallıyor. Afalladım, etrafıma baktım. 2-3 kişi kanepelerin üzerinde uzanmış uyuyorlar. Sadece ben uyumuyorum.
Yine şaşkın vaziyette etrafıma baktım, el sallayan hanım kız ‘’hocam ben öğrenciniz hemşireyim, tanıyamadın mı? Gözün aydın kızınız oldu. Gel gidelim’’ dedi. Beni alıp eşimle-bebeğimizle birlikte asansörle yatacağı koğuşa kadar götürdü. Benim için öğrencimin bu jesti dünyalara bedel oldu.
Küçük kardeşim İhsan (o da öğretmendi) 2008 yılında emekli oldu. Mobilya Mağazası açmıştı. Bir gün bana ‘’abi, benim çocuklar buraları pek bilmiyorlar. Sen adresi bulmalarına bir yardımcı oluver de, şu takımı teslim etsinler’’ dedi. Çocuklarıyla beraber Aydınlı Yolu Caddesinde adresi bulduk. Üst katlardan bir daireye Asansörle eşyalarını çıkardık, girdik içeri. Evin bey’i ‘’hocam hoş geldin deyip elime sarıldı. Ardından hanımı geldi elime sarıldı, hocam hoş geldin’’ dedi.
Mobilya bir kenarda bunlar başladılar ‘’hocam senden Allah razi olsun. Bu sene ikimiz birden Hacca gittik geldik. Sen bize o duaları öğretmeseydin biz nasıl ibadet yapardık! Sana hep dua ettik’’ dediler. Israrla bir torba hurma, bir şişe zemzem hediye ettiler.
Dostlarım, sanırım bizim mesleğimizin yüceliğini anlatmaya bu birkaç örnek yeter.
Mevlana veciz bir ifadesinde ‘’Sütten çıkınca bütün kaşıklar aktır. Önemli olan, içinden çıktığın sütü ak bırakmaktır’’ der.
Merhum Prof. Dr. Osman Öztürk Hocamın bir sözüyle konuşmamı tamamlayacağım. ‘’Oğlum, hocaların emeklisi olmaz, rahmetlisi olur’’ derdi. Bundan sonraki hayatımızın her alanında eğitimci görevimiz devam edecektir. Hepinizi hürmetle selamlarım.
Bende vefat eden tüm öğretmenlerimizi rahmetle yâd eder, hayatta kalanlara öğretmene şiddetin son bulduğu, saygı sevginin hakim olduğu mutlu yıllar dilerim.
Abdullah YADİGAR - 23/11/2019