Hz. Hüseyin kimdir? Kerbela'da Hz. Hüseyin nasıl şehit edildi?

Hz. Hüseyin kimdir? Kerbela'da Hz. Hüseyin nasıl şehit edildi? Hz. Hüseyin'in katledilmesine dair tüm bilgileri sizler için derledik. İşte merak edilen detaylar...

Hz. Hüseyin kimdir? Kerbela'da Hz. Hüseyin nasıl şehit edildi? Soruları vatandaşlar tarafından araştırılmaya başlandı. Merak edilen tüm detayları haberimizde derledik. İşte detaylar...

HZ HÜSEYİN KİMDİR?

İslam Devletinin bir Emevi saltanatına dönüşmemesi için son nefesine kadar mücadele veren On İki İmamın üçüncüsü Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali, Emeviler tarafından Kerbelâ Savaşı’nda ailesinden pek çok kişiyle birlikte öldürülmüştür. (626 – 10 Ekim 680) Dördüncü Halife Hz. Ali’nin (Ali bin Ebu Talib) oğludur. Annesi, Hz. Muhammed’in kızı Fatıma Zehra’dır. 11 yıl imamlık yapan Hz. Hüseyin’in soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır. Hz. Hüseyin, ağabeyi Hz. Hasan ile, İslam peygamberinin yanında büyüdü. Birçok hadis kaynağı Hz. Muhammed’in, Hasan ve Hüseyin’le oynadığını ve onlarla vakit geçirdiğini gösterir. İslam peygamberinin onları sırtına bindirerek eğlendirdiği ve şöyle hitap ettiği bilinir: “Bineğiniz ne güzel binek, siz ne güzel binicisiniz.”

Künyesi “Ebu Abdullah”tır. Hicretin 61. yılı, Muharrem ayının 10. günü 57 yaşında iken şehadete erişti. Peygamberimiz Hz. Muhammed ile 7, babası İmam Hz. Ali ile 30, İmam Hz. Hasan ile ise 10 yıl geçirdi. İslam tarihçileri; İmam Hüseyin (A.S)’ın 6, 9 ve 10 çocuğu olduğunu belirtir. Büyük kardeşi İmam Hasan Mücteba (a.s) şehit olup hakka yürüdükten sonra Allah’ın emri ve kardeşinin vasiyeti ile imamet makamına sahip çıktı.

MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ İLK AYRILIKLAR

Hz. Muhammed’in 632 yılında ölümünün ardından halifelik makamını sırasıyla; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ye geçmiştir. Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından halifelik makamına geçen Hz. Ali, Hz. Osman’ın katillerini bulmamakla suçlanmıştır. Hz. Ali ve Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı’nın ardından Müslüman dünyasında ayrılıklar baş göstermişti. İslam dünyası iki ayrı yönetim tarafından idare edilmeye başlanmıştı. Küfe, Hz. Ali’nin halifeliğinde, Şam başkent olmak üzere Hz. Muaviye’nin yönetimindeydi. Hz. Ali bir harici tarafından öldürülünce, Hz. Hasan halifeliği Hz. Muaviye’ye bırakmak zorunda kalmıştı. Fakat Muaviye’den sonra halifelik, Hz. Ali’nin diğer oğlu Hz. Hüseyin’e devredilecekti.

KERBELA OLAYI'NIN NEDENLERİ

Hz. Muaviye öldükten sonra yerine söz verildiği gibi Hz. Hüseyin değil, Muaviye’nin oğlu Yezid geçmiştir. Fakat Yezid’in halifeliğine tepkiler oldukça fazla olmuştur. Çünkü halifenin demokratik yollardan seçilmesi gerekiyordu ve Yezid’in halifeliği ile halifelik makamı saltanat usulüne çevrilmiş oluyordu. Yezid, halifelik makamına geçer geçmez iktidarını ve otoritesini sağlamlaştırmak maksadıyla Medine valisine, kendisine itaat etmeleri konusunda mektup yazmıştı. Diğer taraftan, Kûfe halkı ise Hz. Ali’ye sıkı sıkıya bağlı olduklarından Yezid’in halifeliğini tanımak istemediler. Ayrıca, Emeviler dönemi ile birlikte başkent, Şam’a taşınmıştı ve Kûfe’nin gelirlerinde de gözle görülür azalmalar yaşanmıştı. Tüm bu nedenlerden ötürü Kûfe halkı, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’e mektup yazarak kendisine bağlılıklarını bildirdiler ve onu Kûfe’ye davet ettiler. Hz. Hüseyin, kendisini Kûfe’de kalabalık bir grubun beklediğini düşündüğünden bu daveti kabul etti ve Kûfe’ye gitti.
Yanına ailesini de alarak Kûfe’ye giden Hz. Hüseyin’in ordusu ile Yezid’in ordusu Kerbela’da karşılaştı. Hz. Hüseyin’in ordusunda bulunan 70 adama karşılık, Yezid’in ordusunda 4500 kişi olduğundan bu mücadele, Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin ölümüyle sonuçlandı. Hz. Hüseyin’in ailesi esir alındı ve kanlı bir şekilde biten bu olay, tarihe Kerbela Olayı (Katliamı) olarak geçti.

KERBELA OLAYI'NIN SONUÇLARI VE GÜNÜMÜZE ETKİLERİ

Kerbela Olayı ile İslam dünyasında mezhep ayrılığı derinleşmiştir. Olayın ardından Sünni-Şii çatışması ortaya çıkmış ve Şia hareketi doğmuştur. Bu olaydan sonra bazı Şia mezhebindeki Müslümanlar, Emevilerin ve dört halifenin (Hz. Ali hariç) hilafetine karşı çıkarak hilafet makamının yalnızca Hz. Ali soyundan gelenlere ait olduğunu savunmuşlardır. Onlara göre, Hz. Muhammed ölmeden önce, kendisinden sonra yerine geçecek kişinin ismini yazmak üzere kalem kâğıt istemişti. Fakat Peygamberin bu isteği yerine getirilmemişti. Eğer Hz. Muhammed’in isteği yerine getirilseydi Peygamber, kâğıda Hz. Ali’nin ismini yazacaktı ve halife Hz. Ali olacaktı. Şia’nın dayandığı görüş buradan gelmektedir. Bugün dahi izleri süren Sünni-Şii taraflarının birleştiği ortak noktalarından biri ise, Kerbela Olayı’nı hüzünle hatırlamak olmuştur. Günümüzde Hz. Hüseyin’in şehit edildiği tarih, Muharrem ayının 10. günü (Aşure Günü)’dür. Bu tarih, Sünni Müslümanlar tarafından sessiz bir şekilde anılırken, Şii ve Alevîler tarafından törenlerle anılmaktadır.



HZ. HÜSEYİN'İN KERBELA'DA KONUŞMASI:

Diyor ki, Allah Rasulünün reyhan kokulu torunu, karşısındaki, peygamber hukukundan azıcık nasibi olabileceğini düşündüğü, Peygamber hatırasına azıcık hürmet edebileceğini umut ettiği, içlerinde yürek taşıdığını sandığı canavar gürühuna:
“Ey insanlar! Soyumu söyleyin, ben kimim? Sonra kendinize gelin, nefsinizi kınayın. Bakın, beni öldürmeniz, hürmetimi gözetmemeniz size caiz midir? Ben, Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim? Ben, Peygamberinizin vasisi ve amcası oğlunun oğlu değil miyim? Ben, herkesten önce Allah’a iman eden ve Peygamber’in risaletini tasdik eden kimsenin oğlu değil miyim? Seyyid-uş Şüheda olan Hamza, babamın amcası değil midir? Cafer-i Tayyar amcam değil midir? Peygamber’in benim ve kardeşim hakkındaki: “Bu ikisi cennet gençlerinin efendileridir” sözünü duymamış mısınız?
“Eğer sözümü tasdik ederseniz, bu söylediğim sözler bir gerçektir. Allah’a andolsun ki, Allah Teala’nın yalancıya gazab ettiğini ve uydurduğu sözün zararını kendisine çevirdiğini bildiğim günden beri yalan söylemiş değilim. Eğer beni yalanlarsanız şimdi müslümanların arasında Peygamber’in ashabından olan kimseler mevcuttur; bunu onlardan soracak olursanız size söylerler. Cabir b. Abdullah-i Ensari, Ebu Said-i Hudri, Sehl b. Sa’d-is Saidi, Zeyd b. Erkam ve Enes b. Malik’ten sorun, öğrenin; şüphesiz onların hepsi, Resulullah’ın benim ve kardeşimin (Hasan’ın) hakkında buyurduğu sözü duymuşlardır. Bu sözler, sizi kanımı dökmekten alıkoymuyor mu?”
“Ben ve kardeşim hakkında Peygamber’in buyurduğu bu sözde şüpheniz varsa benim Peygamberinizin kızının oğlu olduğumda da mı şüphe ediyorsunuz? Allah’a andolsun ki, doğu ve batı arasında (bütün dünyada), sizin ve dışınızdakiler arasında da Resulullah’ın benden başka torunu yoktur. Yazıklar olsun size! Acaba öldürdüğüm bir kimse veya zayi ettiğim bir mal ya da (size vurduğum) bir yara karşılığında mı beni cezalandırmak istiyorsunuz?
“Ey insanlar! Allah’a and olsun bundan sonra süvarinin bineğe binerek meydanda gezdiği süre miktarınca dünyada kalırsınız. Bu sözü babam, ceddim Resulullah’tan bana nakletti. Bilin ki Hüseyin’in ümidi ancak yüce Allah’adır. Çünkü hayatı Allah’ın kudreti elinde olmayan kimse yoktur. “Yok, yok, yok!
Yürekler harekete geçmez. Yüreklerin içi boşalmıştır sanki… Orada, göğüslerin içinde yürek yerine bir kaya parçası vardır sanki… Oklar, kılıçlar ve mızraklar konuşur yürekler yerine… kan konuşur. Söz, vahşetindir.

Hazreti Hüseyin’le birlikte Medine’den gelenler birer birer şehit olurlar. Her birinin şehadeti ayrı bir destandır. Onlardan biri Ebuzer-i Giffari’nin kölesi Cevn’dir. İşte onun can pazarına yansıyan pırıltısı:

“Cevn, İmam Hüseyin’in huzuruna çıkarak meydana gitmek için izin istiyor.
Hazreti Hüseyin: “Ey Cevn, diyor, sen afiyet ve asayiş ümidiyle bizimle buraya kadar geldin; şimdi kendi yoluna gidebilirsin.”
Cevn Hazreti Hüseyin’in (a.s) ayaklarına kapanarak şöyle diyor: Ey benim imamım! Ben kötü kokulu, hasebi düşük ve rengi siyah bir köleyim. Güzel kokulu, şerif hasebli ve beyaz renkli olmam için cennete girmeme müsade edin. Allah’a andolsun ki, benim siyah kanım siz Resulullah’ın (s.a.) Ehl-i Beyt’inin pak kanlarına karışıncaya kadar sizi bırakmam.
Bunun üzerine Hazreti Hüseyin Cevn’a izin veriyor. Cevn meydana gidiyor, vuruşuyor ve şehid oluyor. Hazreti Hüseyin onun başı ucuna gelerek buyurdu ki: “Allah’ım! Onun yüzünü ak et, kokusunu güzelleştir, onu salih kişilerle haşret ve onu Muhammed ve Ehl-i Beyt’iyle haşret.”
Artık sıra Ehl-i Beyttedir. Ehl-i Beyt’ten savaş meydanına ilk çıkan Hazreti Hüseyin’in büyük oğlu Ali Ekber olur. Ali Akber, torunlar içinde Rasulullah Efendimize en çok benzeyendir. O savaşa giderken Hazreti Hüseyin “Allah’ım! Şahid ol ki, halk içinde Peygamber’in Muhammed’e en çok benzeyeni bu kavmin üzerine gidiyor. Biz Peygamber’i görmek istediğimizde ona bakıyorduk. Allah’ım!” diyerek uğurlar. Ali Ekber parça parça edilir vahşet güruhu tarafından.
Hazreti Hasan’ın oğlu Kasım, girer savaşa ve şehit olur. Henüz 13 yaşındadır. Hiçbir şey, hiçbir şey yüreklerinde bir kıvılcım oluşturmaz vahşet güruhunun. Sonra… sonra… Hiç anlatılamayacak şeyler oldu. Savruldu göklere Şehit Hüseyin’in ve Ehl-i Beyt’in muazzez kanları… Ondan beri dinmeyen bir ağıt vardır mü’minlerin gönlünde… Bir yara… Bir sancı… Bir fay hattı, bir uçurum…
Bir de ders olsa keşke…

İKTİDAR HIRSI

Neleri nasıl unutuyor insanlar, gözleri ve gönülleri kararınca… Neleri nasıl çiğniyor… Peygamber emanetine kılıç çekmek… Bu nasıl bir şeydir! Ve Peygamber (s.a.)’in ahirete irtihalinden sadece yarım asır sonra… Peygamber neslinin henüz yeryüzünden çekilmediği bir zamanda! Nasıl bir şey!
Bir ders! İktidar hırsını, kabile-kavim asabiyyetini Müslümanlığının, mukaddes değerlerinin, Peygamber hatırasının önüne geçirmemek için iz’an…

HZ. HÜSEYİN SÖZLERİ

Hiç şüphesiz din büyüklerimiz sadece onlardan söz edip, övmemiz, onları kutsamamız, onlar için ağlamamız ve onları sevmemiz için yaşamamışlardır. Bunlar kendi yerinde gerekli ve güzeldir fakat asla yeterli değildir. Onların yaşamının en büyük hikmet ve hedefi insanları cehalet karanlıklarından kurtarıp iman ve hidayet aydınlığına çıkarmaktır. Kerbela.net olarak Kerbela olayı ve Hz. Hüseyin’i (a.s.) anma ve anlatmada bunu hep göz önünde tuttuk.
Dünü bugünümüze ışık tutsun diye okumalı ve din büyüklerimizi bize örnek olsunlar, söz ve fiilleriyle bize yol göstersinler diye anmalıyız.


Bu anlamda Hz. Hüseyin’i anmak İlahî aşkı, kulluğu, cihadı, namazı, emri bil marufu, nehyi münkeri, fedakârlığı, insan sevgisini anmaktır.
Hz. Hüseyin’in bütün yaşamı ve Kerbelası örnek bir insanın hayat tarzını bize öğrettiği gibi sözleri de aklımızı, düşüncemizi ve gönül dünyamızı aydınlatmaktadır.
İki cihan sultanı efendimiz ne güzel buyurmuş: “Hüseyin hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisidir.”
İşte o yüce insanın insanlığı aydınlatan nurlu sözlerinden küçük bir demeti siz aziz okuyucularımıza sunuyoruz:
1- Allah’ı öfkelendirmekle halkın rızasını kazanmak isteyen bir kavim, kurtuluşa erememiştir.
2- Kıyamet günü, yalnız dünyada Allah’tan korkan kimse emniyette olabilir.
3- Ey insanlar! Resulullah (s) buyurmuştur ki: “Kim, Allah’ın haramını helal bilen, ahdini bozan, Resulünün sünnetine muhalif olan, kulları arasında günah ve zulüm yapan zalim bir yönetici görür de fiil ve sözüyle ona karşı çıkmazsa, Allah-u Teala onu da, o zalim yöneticiyi sokacağı yere (cehenneme) sokar.’’
4- Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse, umduğundan uzaklaşarak korktuğu şeye yaklaşır.
5- Hak üzere amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda, müminin ölümü arzulaması yerindedir. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise aşağılık biliyorum.
6- Ey Ebu Süfyan’nın oğullarına uyanlar! Eğer dininiz yok, ahiretten de korkmuyorsanız, en azından hür insanlar olun.

7- Allah’ım! Sen biliyorsun ki, bizim tarafımızdan gerçekleşen kıyam, saltanat için yarışmak ve değersiz dünya mallarından bir şeye ulaşmak için değildir. Senin dininin (öğretilerini) öğretmek, ıslahat yapmak, mazlum kullarına emniyet ve güvence kazandırmak, İslam’ın farzları ve Resulullah’ın sünnetleri ve hükümleriyle amel olunmasını sağlamak içindir.


8- Farz olan cihatlardan biri, insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihat etmesidir. İşte bu cihat, cihatların en büyüğüdür…
9- Eğer dünya hayatı bazılarının nazarında değerli sayılıyorsa, Allah’ın mükâfat evi (cenneti) daha yüce ve daha değerlidir.
Eğer bu bedenler ölüm için yaratılmışsa, insanın Allah yolunda kılıçla öldürülmesi daha üstündür.
Eğer rızklar takdir edilip bölünmüşse, servet elde etmekte insanın hırsının azlığı daha güzeldir.
Eğer dünya malını toplamak ondan bir gün el çekmek içinse, insanın böyle bir servet hakkında cimrilik yapmaması gerekir.
10- Bilin ki, insanların size olan ihtiyaçları, Allah’ın size verdiği nimetlerdendir. Öyleyse o nimetlerden bıkmayın, yoksa belaya dönüşür.
11- Allah’tan başka sığınağı olmayan kimseye zulmetmekten sakın.
12- Seni seven, kötü işlerden seni sakındırır; senden nefret eden ise seni bu işlere teşvik eder.
13- Akıl, ancak hakka uymakla kâmil olur.
14- Allah korkusundan ağlamak, cehennem ateşinden kurtulmaya sebep olur.
15- Bir kişi, Şehitler Efendisinin huzuruna gelerek: “Ben günahkâr bir kimseyim, kendimi günah işlemekten alamıyorum, bana nasihat et” dedi. İmam (a.s) şöyle buyurdu:
“Beş şeyi yap sonra dilediğin günahı işle:
a) Allah’ın rızkını yeme, istediğin günahı işle.
b) Allah’ın mülkünden ve hâkimiyeti altından dışarı çık, istediğini yap.
c) Allah-u Teala’nın seni göremeyeceği bir yer bul, ne yapmak istersen yap.
d) Azrail canını almaya geldiği zaman teslim olma, o zaman gönlünün istediğini yap.
e) Kıyamet günü cennetin maliki seni cehenneme götürmek istediğinde cehenneme gitme, ondan sonra arzuladığın işi yap.

16- Bir adam İmam’a (a.s) selam vermeden; “Nasılsınız? Allah afiyet versin” dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Evvel selam, sonra kelam (söz). Allah da sana afiyet versin.” Daha sonra buyurdular ki: “Kimsenin selam vermeden konuşmasına müsaade etmeyin.”
17- İyiliklerde yarışın ve manevi ganimetleri elde etmeye koşun.
18- Cömertlik eden yücelir, cimrilik yapan ise alçalır.
19- Bir kişi İmam Hüseyin’den (a.s) dünya ve ahiret hayrını kendisi için yazmasını istediğinde İmam (a.s) şöyle yazdılar:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Kim Allah’ın rızasını, halkın öfkesini kazanmak pahasına elde ederse, Allah, insanların ellerinde olan işlerde ona kifayet eder; kim halkın rızasını, Allah’ın gazabını kazanarak elde ederse, Allah, onu insanlara terk eder. Vesselam.”
20- Kim, bir müminin gam ve üzüntüsünü giderirse, Allah-u Taala onun dünya ve ahret üzüntülerini giderir.

Yorum Yap
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Din Haberleri