Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap veren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemine ilişkin bilgi verdi. Kalın, Erdoğan’ın Rusya’ya yapacağı ziyarette Suriye, terörle mücadele, Irak ve ikili ilişkilerin ele alınacağını söyledi. 26 Şubat’ın Hocalı katliamının yıldönümü olduğunu hatırlatan Kalın, Azerbaycan devletine ve milletine başsağlığı dileklerini ileterek, “Haklı mücadelesinde Azerbaycan’ın yanındayız, bu pozisyonumuzu koruyacağız. Yukarı Karabağ sorununun çözümü, Ermenistan işgali altında bulunan Azerbaycan topraklarının özgürlüğüne kavuşması ve Kafkaslar’da normalleşme sürecinin başlaması için bütün taraflara çağrılarımızı yineliyoruz” açıklamasında bulundu.
16 Nisan tarihinde gerçekleşecek olan halkoylamasına ilişkin de konuşan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki süreçte sahada olmaya devam edeceğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili görüşlerini millet ile doğrudan paylaşacağını kaydeden Kalın, “16 Nisan günü yapılacak oylama Türkiye’nin bundan sonra muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasında, istikrarlı, güçlü, müreffeh bir toplum olmasında, demokratik ilkeleri gözeten, denetim ve kontrol mekanizmalarını tam yerine oturtmuş bir sistemi hayata geçirmesi noktasında önem arz ediyor. Bu anayasa değişikliği aynı zamanda demokrasinin en temel prensiplerinden birisi olan kuvvetler ayrılığı ilkesini koruma altına almaktadır” dedi.
“Zaman zaman rasyonel bir temeli olmamakla beraber zihinleri bulandırmak için üretilen karşı argümanların pek bir fayda vermediğini, hatta kutuplaşma başlığı altında gündeme getirildiğini görüyoruz” diyen Kalın, önerilen sistemin en temel özelliğinin doğrudan millete dayanan ve güvenen bir sistem olduğunu söyledi. 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili yargılamaların devam ettiğini hatırlatan Kalın, “Üniformalı teröristlerin yargı önüne çıkartılması, bu ihanet suçunu işleyenlerin bedelini ödemeleri bakamından büyük önem arz ediyor. Bir kısmı arsız ve utanmadan ‘ben bu darbeyi yaptım’ diyor, hiçbir şey olmamış gibi yaşananları inkar ve ret yoluna gidenler de var. Bu yargı sürecini izleyeceğiz. Yapanın yanına hiçbir şeyin kalmadığını göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ziyaretine ilişkin konuşan Kalın, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar’ı kapsayan bu ziyaretin Türkiye’nin Körfez ile ilgili ilişkiler bakımından çok önemli bir adım olduğunu kaydetti. Bu trafiğin bundan sonra giderek yoğunlaşacağının altını çizen Kalın, FETÖ ile mücadele konusunu yapılan ziyaretlerde gündeme getirildiğini ifade etti. Maarif Vakfı çalışmalarının Türkiye’nin yurt dışında FETÖ ile mücadelesinde önemli rol oynadığını belirten Kalın, bu konudaki mücadelenin her alanda ve satıhta devam edeceğini kaydetti.
“PYD-YPG’ye destek vermesi kabul edilebilir bir durum değildir”
El Bab operasyonunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saat saat yakından takip ettiğini belirten Kalın, “Amaç, El Bab da dahil olmak üzere 2 bin kilometrekareden fazla alanın tamamen terörden arındırılmış güvenli bir bölge haline getirilmiş olmasıdır. Aslında Cerablus, Azez, El Bab hattına baktığımız zaman bunun büyük oranda fiilen gerçekleştiğini görüyoruz” dedi.
“El Bab’da elde edilecek başarı DEAŞ’ın Suriye’deki son kalesi olan Rakka’nın terör örgütünden tamamen temizlenmesi açısından büyük önem arz ediyor” açıklamasında bulunan Kalın, Amerika’nın PYD-YPG’ye verdiği desteğe ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
“Suriye’de Obama yönetiminin DEAŞ ile etkin bir mücadele veriyor gerekçesi ile PKK’nın uzantısı olan ve kendileri diye bir terör örgütü olan PYD-YPG’ye destek vermesi kabul edilebilir bir durum değildir. PYD-YPG’nin DEAŞ’a karşı Suriye sahasında en etkin mücadele eden grup olduğu efsanesi Cerablus’ta başlattığımız Fırat Kalkanı Harekatı ile yerle bir olmuştur. PYD-YPG bugün bulunduğu bölgelerde alan hakimiyeti sağladıysa bu ABD’nin ona verdiği destek sayesinde olmuştur. ‘YPG dışında alternatif yok’ argümanının hiçbir geçerliliği yok, alternatif güçler var. Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve geleceğini güvence altına alacaksak bunu ancak doğru aktörlerle yapabiliriz. Orada ayrılıkçı faaliyetlerde bulunan örgütlerle ne DEAŞ’la tam manası ile mücadele edilebilir ne de Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve toplumsal insicamını sağlamaya dönük adımlar atılabilir. Rakka konusunda operasyonel düzeyde yürütülen çalışmaları Genelkurmay Başkanlığımız bizzat Hulusi Akar Paşa’nın koordinasyonunda yürütmekte. Amerikan Genelkurmay Başkanı İncirlik’e geldi ve bu konuyu detaylı bir şekilde konuştular. Bizim önerimiz Rakka ve diğer bölgelerde terörle mücadelede doğru aktörlerle mücadele edilmesi, bunu yapabilecek gücümüz var. Bu Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği ‘Terörle mücadele konusunda Suriye’de ve Irak’ta hem sahada olacağız hem de masada olacağız’ sözünün bir teyididir.”
“Türkiye’nin suçlanması kabul edilebilir değildir”
Türkiye-AB ilişkileri konusunda çalışmaların devam ettiğine işaret eden Kalın, “Bizim özellikle şu aşamada AB’den temel beklentimiz; vize muafiyeti konusunda adımların atılması, Suriyeli mülteciler konusunda vaatlerin yerine getirilmesi, fasılların açılması önündeki engellerin kaldırılması, Türkiye-AB ilişkilerini yeni bir rotaya oturtacak bir stratejik bakış açısının geliştirilmesidir. AB ülkelerindeki yükselen sağcılık, popülizm, yaklaşmakta olan seçimler, mülteci krizi ve benzeri gerekçelerle Türkiye’nin AB üyeliğinin sürekli ötelenmesi, bu süreçte Türkiye’nin suçlanması kabul edilebilir değildir” dedi.
Kalın, terörle mücadele konusunda AB’nin daha güçlü ve daha net bir şekilde Türkiye’nin yanında durmasını beklediklerini kaydederek, “Çünkü Türkiye’nin güvenliği sadece Türkiye’nin güvenliği değildir, bölgenin güvenliğidir. Bu aynı zamanda Balkanlar’ın ve Avrupa’nın güvenliğidir” diye konuştu.
“Yüzlerce yıldır okunan ezanın susturulması asla kabul edilemez”
İsrail ile normalleşme sürecine değinen Kalın, “Bizim yaklaşımımız baştan beri iki devletli çözüm temelinde İsrail-Filistin ihtilafının kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturulmasıdır. İki devletli çözüm aynı zamanda Filistin halkının da hak ettiği bağımsız, sürdürülebilir ve egemen bir devlete kavuşması anlamına gelir. Bu çerçevede İsrail hükümetinin geçtiğimiz haftalarda yoğunlaşarak artırdığı yasa dışı yerleşimlerle ilgili politikalarını kabul etmediğimizi, bundan vazgeçmeleri gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Kudüs ve Harem-i Şerif’in mevcut statüsünü tehlikeye sokacak adımlardan sarfınazar edilmelidir” ifadelerini kullandı.
Ezan yasağına ilişkin de konuşan Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu İsrail Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede dile getirmişti. Kudüs’ün kutsiyeti, Harem-i Şerif’in kutsiyeti dikkate alındığında burada yüzlerce yıldır okunan ezanın susturulması asla kabul edilemez. Biz de bu konuyu yakından takip etmeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
Derya Yetim