Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Ümmü Varaka’ya kendi ev halkına imamlık yapabileceği yönünde verdiği izin, sadece ona özel bir uygulama olarak değerlendirilmiştir (Ebû Dâvûd, Salât 61; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, I, 456). Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “Dikkat edin! Hiçbir kadın erkeğe imam olmasın” (İbn Mâce, Salât, 78; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 347) şeklindeki buyruğu da bunu göstermektedir. Nitekim asr-ı saadet de dâhil olmak üzere tarihi süreç içinde bunun bir başka örneği de görülmemiştir. Bunu caiz görmek, dinde olmayan bir şeyi dine sokmaktır ki buna bid’at denilir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bid’atin dalalet olduğunu haber vermiştir (Buhârî, Cuma 14; Ebû Dâvud, Sünen, 6).
Büyük günah işleyen kişi imamlık yapabilir mi?
İmamlık yapacak kişinin, imamet ehliyetine sahip (dini bilgisi yeterli, Kur’an’ı güzel okuyan, akıl sağlığı yerinde ergen birisi) olması gerekir. Haramı helal, helali haram saymadıkça büyük günah işlemiş de olsa Müslüman bir kişi, imamlık yapabilir; arkasında kılınan namaz da sahihtir. Peygamberimiz (s.a.s.): “Her iyi ve kötü (müttakî ve günahkâr) her Müslüman arkasında namaz kılınız” (Ebû Dâvûd, Salât, 64, Cihâd 35) buyurmuşlardır. Ancak imamın günah işlemekten sakınan, cemaat tarafından sevilen, güzel ahlaklı bir kimse olması tercih edilir. Bu durumda birisi varken, büyük günah işleyen birisinin imam olması mekruhtur (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 376; Mehmet Zihni Efendi, Nîmet-i İslâm, 239).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı