İyi insanları sevmek, kötü insanlardan nefret etmek, kişiyi mânen âbâd eder. Bunun aksine sevilmeye lâyık olmayan insanlara muhabbet besleyip, müsbet insanlara buğzetmek de kişiyi bedbaht eder. Bu sebeple insan, kimlere muhabbet beslediğine ve kimlerden nefret ettiğine son derece dikkat etmelidir.
*****
Allah Rasûlü (s.a.v) buyurur:
“Dostunu severken ölçülü sev, zira günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü bir şekilde buğz et, çünkü günün birinde dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr, 60/1997)
*****
“Allah Teâlâ, «Rafîktır», her işte rıfkla muâmele etmeyi sever. Huşû içinde, hüzünlü ve merhametli olan, insanlara hayrı öğretip Allâh’a itaat etmeye çağıran her kalbi de sever. Katı, lâubâlî, boş ve rûhunun tekrar kendisine dönüp
dönmeyeceğini bilemediği hâlde bütün gece boyunca uyuyan ve Allâh’ı çok az zikreden her kalbe de buğz eder.” (Deylemî, Müsned, I, 158)
*****
Bu âlemde her şey zıddıyla kâimdir. Muhabbetin zıddı da nefret olduğundan, Allâh’ın sevmediklerinden nefret etmek de, Allâh’ı sevmenin en tabiî ölçüsüdür. Îmânı seven, küfürden nefret eder; sevâbı ve hayrı seven, günahtan ve şerden nefret eder. Bu sebeple “Allah İçin Muhabbet ve Buğz” sahibi olmak zarûrîdir. Îmânımızın temel harcı, “lâyıkına muhabbet, müstehakkına nefret” olmalıdır.