Kanal İstanbul Montrö ilişkisi nedir? İşte Kanal İstanbul projesinin boğazlar üzerindeki etkisi

Kanal İstanbul projesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı tutumu ve muhalefetin eleştirilerinin ardından 104 emekli amiralin birleşerek gece vakti bildiri yayımlaması, Kanal İstanbul ile Montrö Boğazlar Sözleşmesi arasındaki ilişkiyi yeniden gündeme getirdi. İşte tüm detaylarıyla Kanal İstanbul ve Montrö ilişkisi...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'asrın projesi' olarak nitelediği Kanal İstanbul Projesi, son günlerde sıklıkla gündeme taşınıyor. Muhalefetin bu konudaki sert eleştirilerinin yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı tutumu ve 'Onlara rağmen, inadına yapacağız' sözleri üzerine 104 emekli amiralin gece vakti bir bildiri yayımlayarak 'Kanal İstanbul'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tehlikeye sokacağı'nı iddia etmesi üzerine vatandaşlar, Kanal İstanbul projesinin Montrö Anlaşması üzerindeki etkilerini araştırmaya başladı. Peki Kanal İstanbul, gerçekten Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tehlikeye sokarak Türkiye'nin boğazlar üzerindeki haklarını yitirmesine neden olacak mı? Yoksa emekli amirallerin amacı darbe çağrısında bulunarak iç karışıklığa sebep olmak mı? İşte Kanal İstanbul ile boğazlar arasındaki ilişki...

KANAL İSTANBUL - MONTRÖ İLİŞKİSİ NEDİR?

1936 yılında imzalanarak Türkiye'nin, Çanakkale ve İstanbul boğazları üzerindeki etkilerini koruma aştına alan Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1923 yılında Lozan Anlaşması ile yapılan 'Boğazlar Sözleşmesi'nin yerini almıştır. Montrö Sözleşmesi'nde Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı için “Türk Boğazları” tabiri kullanılmakta ve Ege Denizi ile Karadeniz arasındaki deniz ulaşımına ilişkin hukuki düzenlemeler bulunmaktadır.

Montrö Sözleşmesi, özet olarak, ticari gemiler ile savaş gemilerinin boğazlardan geçme hakkını düzenlemektedir. Kendi içinde ve Karadeniz'e kıyısı olan devletler ile buraya kıyısı bulunmayan devletler arasında, savaş zamanı ve barış zamanı burada söz konusu olan geçiş rejimi, Montrö Sözleşmesi'nde net olarak ifade edilir.

Yani ticaret gemileri için geçiş serbestisi ilkesi benimsenirken, savaş gemileri için bir takım sınırlamalar bulunmaktadır. En önemli sayılabilecek sınırlama olarak da Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin Karadeniz’de bulundurabilecekleri savaş gemilerinin toplam tonajının 45 binden fazla olmaması, 21 günden fazla Karadeniz'de kalamamaları ve boğazlardan 15 bin tondan büyük gemi geçirememeleri gösterilebilir. Ayrıca Karadeniz’e kıyısı olan bir devlete ait bile olsa, bazı savaş gemilerinin geçişini sınırlamakta yada yasaklamaktadır.

 

TÜRKİYE, SONA ERDİRMEYİ TERCİH ETMEDİ

Uluslararası deniz hukukuna göre bu boğazlar, “uluslararası seyrüsefere açık boğaz” tanımına girmektedir. 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi uluslararası seyrüsefere açık boğazlardan geçiş için “transit geçiş” ilkesini öngörmüştür. Sözleşme, transit geçişin “boğazdan devamlı ve hızlı bir geçiş amacıyla seyrüsefer ve bu saha üzerinde uçuş serbestisi” anlamına geleceğini belirtmiştir. Transit geçiş ilkesinin henüz teamül hukuku kuralı haline gelip gelmediği, yani adı geçen Sözleşme’ye taraf olmayan devletleri de bağlayıp bağlamadığı tartışmalı olmakla birlikte, devletler genelde uygulamada bu ilkeyi benimsemektedirler.

Bununla birlikte 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi, transit geçişi öngören düzenlemeyi içeren hükümlerin “geçişin tamamen veya kısmen, uzun süreden beri yürürlükte bulunan ve özellikle bu boğazlara ilişkin olan antlaşmalarla düzenlendiği boğazların hukuki rejimini” etkilemeyeceğini belirtmektedir. Dolayısıyla özel bir uluslararası antlaşma ile rejimi belirlenen boğazlardaki geçiş, transit geçiş değil o özel antlaşmanın öngördüğü geçiş rejimi olacaktır. Türk Boğazları’ndan geçişi düzenleyen özel bir antlaşma olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi mevcut şartlar altında Türkiye’nin lehine hükümler içerdiğinden, sona erdirme hakkı olmasına rağmen Türkiye bunu tercih etmemiştir.

KANAL İSTANBUL PROJESİ'NİN BOĞAZLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Boğazlardan farklı olarak uluslararası hukukta “kanal” kavramı iki deniz alanını birleştiren ve insan yapımı su yolunu ifade etmek için kullanılır. Kanallar, devletin kara ülkesinin (topraklarının) kazılarak açılması sonucu oluştuğundan kanal üzerinde devletin yetkileri tamdır.

Bununla birlikte, Kanal İstanbul projesinin inşası, Türk Boğazları’ndan geçişi tamamen ortadan kaldıracak şekilde değil, sadece İstanbul Boğazı kısmı by-pass edilmek suretiyle planlandığından, Montrö Sözleşmesi’nce öngörülen kurallar uygulanmaya devam edecektir. Nitekim Kanal İstanbul’a ulaşma öncesi veya sonrasında Türk Boğazları’na girmek ve oradan geçiş yapmak gerekecektir.

SINIRLAMALAR DEVAM EDECEK

Ayrıca hatırlatmak gerekir ki, Montrö Sözleşmesi sadece boğazlardan geçişi değil, Karadeniz’e kıyısı olmayan devletler için Karadeniz’de kalışı da süre ve tonaj bakımından sınırlamaktadır. Türk Boğazları ve Kanal İstanbul kullanılmak suretiyle yapılan geçişte de bu sınırlamalar varlıklarını devam ettirecektir.

Sonuç olarak, Kanal İstanbul projesinin Montrö Sözleşmesi’ne herhangi bir zarar vermeyeceği, mevcut şartlarda Montrö’nün öngördüğü rejimin Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin ve Türkiye’nin lehine olduğu ve Türkiye  titizlikle ve şeffaflıkla uygulamaya devam ettiği müddetçe bu Sözleşme’nin geçerli olacağı belirtilebilir.

Gündem Haberleri