Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un öldürülmesine ilişkin davanın sanıklarından Sercan Başar, suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş'ın "cep telefonu hastası" olduğunu söyleyerek, "Telefonu alır, onunla oynardı. 'Nasılsın' dediğinde, 'Sen nasılsın' diye sormayacak kadar bön birisiydi. Sürekli telefonla uğraşırdı." dedi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu bulunduğu cezaevinden video konferansla katılan sanık Hayrettin Aydınbaş'ın savunması alındı.
Aydınbaş ve avukatı, savunmanın Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayda alınmasını talep etti. Mahkeme heyeti, bu konuda zorunluluk bulunmaması nedeniyle talebi reddetti.
Bunun üzerine Aydınbaş savunmasını mahkemeye yazılı olarak göndereceğini, savunmasını da sonraki celse yapacağını bildirdi.
Ardından Karlov suikastçısı Altıntaş ile İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulunda eğitim gören ve Ankara'da bir dönem aynı evi paylaşan tutuklu sanık Sercan Başar'ın savunmasına geçildi.
İddianamede "polis okulunda eğitim gördüğü dönemde terör örgütüne ait eve gitmek, örgütsel toplantılara katılmak, örgüt liderinin videolarını izleyerek kitaplarını okumak, sanık Kaan Bülbül ile örgüte yeni eleman kazandırmak için çalışma yapmak, Altıntaş'ı örgüte kazandırmak ve ona manevi konularda destekte bulunarak örgütsel maneviyatını yükseltmek" ile suçlanan Başar, savunmasında milliyetçi-muhafazakar ailede yetiştiğini ifade etti.
Ailesinin dindar yapısının herhangi bir cemaatle ilgisi bulunmadığını belirten Başar, aynı mesleği yapan amcasından etkilenerek polis olduğunu anlattı.
Polis okuluna 2012'de başladığını, Altıntaş ile burada sınıf arkadaşı olduklarını dile getiren Başar, okulda kimin kiminle oturacağına komiserlerin karar verdiğini, Altıntaş ile de yan yana oturduğunu söyledi.
FETÖ EVİNE İKİ KEZ GİDİŞİNİ ANLATTI
Başar, okuldaki öğrencilerden davada da sanık olan Kaan Bülbül'ün kendisini hafta sonu kahvaltıya çağırması üzerine bazı sanıkların da bahsettiği FETÖ evine gittiğini ifade etti. Evde, kendisini "Hamza" olarak tanıtan biri tarafından karşılandıklarını aktaran Başar, "Bizden 6-7 yaş büyüktü. Kendisini üniversite öğrencisi olarak tanıttığını hatırlıyorum." dedi. Sonraki hafta sonlarında da teyzesi ve dayısının evine gittiğini ancak Bülbül'ün kendisini kahvaltılara çağırmayı sürdürdüğünü belirten Başar, şöyle devam etti:
"Teyzem ve dayıma gittiğimi söyleyerek, davetini reddettim. Bir süre geçince bilmediğim bir numara beni aradı, 'Hamza' olduğunu söyledi. Beni kahvaltıya çağırdı. Uygun dille reddettim. Sonraki hafta sonları da şahıs beni aradı. Teyzemlere gitmediğim bir hafta sonu, Kaan'ın çağrısıyla sınıf arkadaşlarımla birlikte kahvaltıya bir kez daha katıldım. İlk gidişimde sadece kahvaltı yaparken, bu gidişimizde Hamza dini konular anlatmaya başladı. İlk kahvaltıda Kadir Şamlı, Kaan Bülbül ve Mevlüt Mert Altıntaş vardı. İkincide Kaan, Kadir, Mevlüt Mert ve Ufuk Gül. Emin olmamakla birlikte C.S'nin de olduğunu düşünüyorum."
Başar, ikinci gidişinde "Hamza"nın, sonradan Risale-i Nur olduğunu tahmin ettiği kitaptan bazı şeyler okuduğunu ifade etti.
"Hamza"dan sonraki dönemde de telefonlar aldığını dile getiren Başar, 2013'te okula gelen komiserlerin, "Bakın arkadaşlar, evlerine çağıranlar varmış. Böyle yerlere gitmeyin" dediğini, kendisinin de "Hamza"ya cephe alarak, hafta sonlarını teyzesi ve dayısıyla geçirdiğini kaydetti. Mevlüt Mert Altıntaş'ı örgüte kazandırmakla suçlandığını hatırlatan Başar, diğer sanıkların ifadelerine göre Altıntaş'ın kendisi olmadan da kahvaltı yaptıkları eve gittiğini söyledi.
Başar, "Ben gitmiyorum, o gidiyor. Örgüte ben kazandırmış olsam, böyle olabilir mi? Bu eve onu ben götürmedim." diye konuştu.
"BEN ALTINTAŞ'IN ESKİ EV ARKADAŞIYIM"
Sercan Başar, okuldan sonra Ankara'ya atanınca kiralık ev aradığını, Altıntaş'ın da ev aradığını öğrenince Temmuz 2014'te, Demetevler'de beraber ev tuttuklarını ve Mayıs 2016'ya kadar birlikte kaldıklarını anlattı.
Çevik Kuvvet görevlisi oldukları dönemde günde 12 saat çalıştıklarını, evde çok az zaman geçirdiklerini, evdeyken de herkesin kendi odasını kullandığını belirten Başar, Altıntaş'ın zamanını cep telefonuyla geçirdiğini ifade etti.
Cinayet işlendiği sırada evli olduğunu ve dolayısıyla Altıntaş ile ev arkadaşı olmadığını söyleyen Başar, "Kendisi için 'telefon hastası' deyimi tam oturur. Halı sahadan eve dönüşteki süreyi dahi telefonla geçirirdi. Telefonu alır, onunla oynardı. 'Nasılsın' dediğinde, 'Sen nasılsın' diye sormayacak kadar bön birisiydi. Sürekli telefonla uğraşırdı. Teknolojik aletlerle irtibatı vardı." diye konuştu.
Altıntaş'ı namazını kılan, dindar biri olarak tanıdığını dile getiren Başar, suikast günü beraber nöbetçi olmalarına karşın Altıntaş'ın işe gelmediğini ifade etti.
Altıntaş'ın bir süre sonra kendisini kayıtlı olmayan bir numaradan arayarak, hasta olduğunu, rapor aldığını, işe gelemeyeceğini söylediğini aktaran Sercan Başar, Altıntaş'ın saat 10.00 sularında raporunu teslim etmek için şubeye geldiğini belirtti.
Başar, "Altıntaş ile kısa bir konuşmamız oldu. 'Boş yere rapor alıyorsun' diye takıldık. O da 'Gerçekten hastayım, iğne bile vurdurdum.' dedi. Şubeye girdi, raporunu teslim etti ve çıktı. Olay günü görüşmemiz bu şekilde oldu. Başka görüşmemiz olmadı." dedi.
Mesainin ardından akşam saatlerinde Altıntaş'ı arayarak, evine davet ettiğini belirten Başar, saldırganın kendisine "İşim var, gelemem." karşılığını verdiğini, ardından evine gitmek üzere mesaiden ayrıldığını öne sürdü. Başar, yolda WhatsApp gruplarından saldırıyı öğrendiğini, internetten saldırıyı Altıntaş'ın gerçekleştirdiğini öğrenince şok olduğunu iddia etti.
"ŞAKA YAPILDI SANDIM"
Telefonuna gelen mesajlardan kendisine şaka yapıldığını düşündüğünü söyleyen Başar, "Birini aradım. Olayı doğrulayınca ağlamaya başladım. Hemen Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne geçtim. Amirlerimle konuştum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Terör şubesinden iki polis geldi. Saldırıyla ilgili toplantı olacağını söylediler. Beylik tabancamı aldılar. Serkan Özkan'ın adresini öğrenip polislere verdim. FETÖ ile ilgili sorular soruldu. Sabah sağlık kontrolüne götürülürken gözaltına alındığımı anladım." diye konuştu.
FETÖ'nün talimatıyla Sosyal Doku Vakfı'na sızdığı iddiasını kabul etmeyen Başar, vakfa kendi isteğiyle gittiğini, eşiyle de burada tanışıp evlendiğini ifade etti. Sercan Başar, örgüt içinde zümre başkanı olduğu belirtilen Salih Yılmaz'ı tanımadığını öne sürdü.
Evinde bulunan masa üstü bilgisayardan yapılan bazı aramaların aynı evi paylaştıkları dönemde Altıntaş tarafından gerçekleştirildiğini iddia eden Başar, beraat talebinde bulundu. Savunmaların ardından Cumhuriyet savcısı tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, bazı sanık avukatlarının "hakimin reddi" talebinde bulunması nedeniyle istemin değerlendirilmesi için dosyanın Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verdi.
ByLock kullandığı belirlenen sanıklarla ilgili BTK'den internet trafik bilgilerinin istenmesini kararlaştıran mahkeme, sanıklardan Ahmet Kılınçarslan ve Ramazan Yücel hakkında Ankara ve Hakkari'de açılan ve istinaf aşamasında bulunan dava dosyalarının ivedi biçimde incelenmesi ve kararın bildirilmesi için ilgili mahkemelere müzekkere yazılmasına karar verdi.
Sanıklar Vehbi Kürşad Akalın, Hüseyin Kötüce ve Hayrettin Aydınbaş'a savunma hazırlamaları için süre tanıyan mahkeme, usulüne uygun çağrıya rağmen duruşmalarda hazır bulunmayan sanık Abdulsamet Kekeç hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine hükmetti.
Ayşe ve Şahin Söğüt'ün avukatlarının beyanlarıyla ilgili gereğinin takdiri için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar veren heyet, saldırıda yaralanan Leyla Gündoğan ve Anıl Değer'in davaya müdahilliklerini kabul etti, suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun müdahillik talebini reddetti.
Tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar veren mahkeme, davayı 11 Şubat 2019'a erteledi.