Kenan Evren kimleri astırdı? 12 Eylül idamlarının tam listesi

Kenan Evren şimdiye kadar kimleri astırdı? 80 yılda 15i kadın 712 kişi sivil ve askeri mahkeme kararlarıyla idam edildi. İstiklal Mahkemelerinde en az 1500 kişinin idam edildiği öne sürülüyor. İşte 12 Eylül idamlarının tam listesi...

12 Eylül 1980 darbesinde idam edilenlerin listesi merak ediliyor. Kenan Evren şimdiye kadar kimleri astırdı? İşte 12 Eylül idamlarının tam listesi...

12 Eylül darbesinde 17 yaşında idam edilen Erdal Eren'in son bakışı 35 yıl sonra bile hala hafızalarda.

17 yaşındaydı Erdal Eren. Kağıt üzerinde yaşı büyütüldü. Alelacele yargılandı. Hemencecik kırdılar kalemi. "Ben yapmadım" demesine rağmen "İbretlik bir son olsun" diye 35 yıl önce idam edildi.

(Kenan Evren)

16 YIL 80 GÜN YAŞAYABİLDİ

12 Eylül darbesi öncesinde er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen, Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren, 35 yıl önce 17 yaşında asılarak idam edildi. Erdal Eren 16 yıl, 80 gün yaşadı.

Eren, 25 Eylül 1964 yılında Şebinkarahisar, Giresun'da dünyaya geldi. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi ve Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Eren, yine Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner'in 30 Ocak 1980'de MHP'li Bakan Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasında yer aldı.

Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde infaz edildi.

12 Eylül Darbesinin mimarı Kenan Evren, "Asmayalım da besleyelim mi?" sözünü Erdal Eren için söylemişti. Erdal Eren, idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan'a, "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını" söyledi.

SON FOTOĞRAFI ÇEKEN SAVAŞ AY'IN YAZISI

Mamak Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce.

Yarım saat yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 "makara" fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan.

Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasında sessiz sitemsiz bakışını dondurduğum o günün gece yarısında gidip aldılar onu hücresinden.

(Erdal Eren)

O SON BAKIŞ ŞARKI OLDU

Erdal Eren'i son anlarında çektiğim o fotoğrafları, milyonlarca kişi gibi Sezen Aksu da görmüş ve çok etkilenmiş.

Anlatırken, "Öylesine masum, öylesine ölümden uzak, öylesine genç ki.. Hikayesini de okudum. Ama beni esas vuran o son bakış fotoğrafıydı Savaş.."

Aysel Gürel'e gösterdim o fotoğrafı. Birlikte bir şeyler yazdık. Onno'ya verdik besteledi. Şarkıdan çok ağıta benzedi. Yürekten kopup gelen, saf, duru, sahici.." dedi.

İŞTE SEZEN AKSU'NUN O ŞARKISI

(Erdal Eren - Son bakış)

ERDAL EREN'DEN SON MEKTUP

Sevgili annem, babam ve kardeşlerim;

Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. Zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. Ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) Bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım.

Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir.

Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. Cezaevinde yapılan (Neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda Ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi içten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile.

Sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. Halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. Mesele benim açımdan kısaca böyle. Ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum. Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum.

Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.

Devrimci selamlar..

Oğlunuz Erdal

 ERDAL EREN BELGESELİ:

12 EYLÜL'ÜN SAĞDAN KURBAN ALDIĞI SEMBOL İSİM: MUSTAFA PEHLİVANOĞLU

Mustafa Pehlivanoğlu, 12 Eylül'de Kenan Evren ve darbeci ekibin mahkemelerinde yargılanıp idam edilen ülkücülerden yalnızca biriydi. Tıpkı sol'dan Erdal Eren gibi o da sağ'dan bir sembol olarak 35 yıl sonra bile hafızalardaki yerini korudu.

MUSTAFA PEHLİVANOĞLU KİMDİR?

Bir zamanlar Alparslan Türkeş'in sağ kolu olan Yaşar Okuyan'ın 12 Eylül dönemine dair anılarını anlattığı "O Yıllar" adlı kitabı Doğan Kitap tarafından yayınlandı.

(Mustafa Pehlivanoğlu)

12 EYLÜL DARBESİ SONRASI İDAM EDİLEN İLK ÜLKÜCÜ

Kitapta Alparslan Türkeş'in gizli evliliğinden MHP'deki MİT ajanlarına, Mamak, Metris ve Diyarbakır cezaevlerindeki işkencelere kadar birçok ayrıntı bulunuyor. Ancak kitapta en dikkat çekici bölüm ise 12 Eylül Darbesi sonrası idam edilen ilk ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu ile ilgili ayrıntılar.

EVREN: "ÇOK GEÇ, İNFAZDAN DÖNEMEYİZ"

Mahkemenin idam kararının ardından, Pehlivanoğlu'nun olayda silah kullanmadığı tespit ediliyor. Ancak bunun üzerine yapılan idamı durdurma girişimlerine, Kenan Evren engel oluyor. Evren, "Bana da öyle bilgi geldi. Ama artık çok geç infazdan dönemeyiz." diyor.

DENGE OLSUN DİYE İDAM ETTİK

İdam kararını veren Sıkıyönetim Mahkemesi Hâkimi Ali Fahir Kayacan daha sonra anlattığı anılarında, Mustafa Pehlivanoğlu'nun asılan solcu Necdet Adalı'ya denge olsun diye idam edildiğini belirtmişti.

İşte Pehlivaoğlu'nun ailesine gönderdiği Başbakan Erdoğan'ın okurken ağladığı o satırlar:

''Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakk'ın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Sunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakindir. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.

Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkim varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.

Son olarak, abime, yengeme, yiğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.

Oğlunuz Mustafa''

MUSTAFA PEHLİVANOĞLU NE İLE SUÇLANYORDU?

Balgat'ta, 10 Ağustos 1978 gecesi, teravih vakti, mahalledeki 5 kahvehane, kimliği belirsiz kişilerce tabancalarla tarandı, 5 kişi yaşamını yitirdi. Tarihe 'Balgat katliamı' olarak geçen bu olayda, sol görüşlülere ait üç kahvehanede 3, ülkücülere ait iki kahvehanede de 2 kişi yaşamını yitirdi. Olaydan sonra operasyona başlayan polis, 3 kilometre uzakta, Ülkücülerin yoğun olarak oturduğu Karapınar Mahallesi'ne baskın düzenledi ve bir grup genci gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında, 22 yaşındaki Mustafa Pehlivanoğlu da vardı. 12 Eylül 1980 askerî darbesinden önce yapılan yargılama sonunda idam cezasına çarptırılmıştı. 2 yıl kadar hapis yatan Mustafa Pehlivanoğlu ile aynı davadan yargılanan İsa Armağan, yatmakta oldukları ve çok sıkı korunan Mamak Askerî Cezaevi'nden kaçtılar. Planları yurtdışına kaçmaktı. Ancak aynı günlerde 12 Eylül darbesi yapıldı, sıkıyönetim ilan edildi. Mustafa Pehlivanoğlu ile İsa Armağan, 18 Ağustos 1980'de Kütahya'da saklandıkları bağ evinde yakalanarak tekrar cezaevine kondular. 7 Ekim 1980 tarihinde idamı onaylanan Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim'i 8 Ekim'e bağlayan gece yarısından sonra, solcu militan Necdet Adalı'dan birkaç saat sonra, Mamak Cezaevi'nde asıldı. Pehlivanoğlu, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'na gömüldü.
Mahkeme boyunca suçsuzum dedi

Mustafa Pehlivanoğlu mahkeme süresi boyunca polis ifadesinin işkence zoruyla alındığını ve kendisinin masum olduğunu iddia etti.

Ailesi idamı ancak infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde öğrenebildi.

12 EYLÜL'DE İDAM EDİLENLERİN TAM LİSTESİ

Halen idam cezasına mahkum edilmiş 125 kişi var, yaklaşık 1500 kişinin idam talebiyle yargılanması ise sürüyor.

Prof. Dr. Semih Gemalmaz'ın "Türkiye'de Ölüm Cezası 1920-2000" adlı eserinde verilen bilgilere göre 1920 ile 1984 yılları arasında 15'i kadın toplam 712 kişi idam edildi.

İdam edilen 712 kişinin çoğunluğunu 20-30 yaş grubundakiler oluşturuyor.

Ancak bu rakama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Denetimi dışındaki İstiklal Mahkemeleri'nin kararıyla idam edilenler dahil değil. 1925'de esas olarak irticai faaliyetlere karşı kurulan bu mahkemelerin en az bin kişi hakkında idam kararı çıkarttığı ileri sürülüyor.

MENEMEN, DERSİM VE CASUSLUK

İstiklal mahkemeleri dışındaki idamların ilk önemli örneği menemen olayının ardından yaşandı.

23 Aralık 1930 günü Menemen'de Yedek Asteğmen Kubilay Bey'in öldürülmesi olayı ile ilgili 37 kişi ölüm cezasına çarptırdı. Meclis, 28'inin ölüm cezasını onayladı.

Cumhuriyet tarihinin casusluk gerekçesiyle tek idamı ise 1949'da infaz edildi. Sovyetler Birliği hesabına çalıştığı saptanan Aram Şanesyan adlı kişi asıldı.
Menderes, Polatkan, Zorlu

On yıl başbakanlık yapan Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın 16 ve 17 Eylül 1961'de idam edildiler.
Aydemir ve Gürcan

5 Temmuz 1964'de ise, iki asker, Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ile Süvari Birliği Komutanı Fethi Gürcan'ın yönetime el koymak için darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle idam edildiler.
Gezmiş, Aslan, İnan

6 Mayıs 1972'de, Türk Halk Kurtuluş Ordusu, THKO üyesi Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi.
12 Eylül

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ilk idam edilen Necdet Adalı, Kurtuluş örgütü üyesiydi. Devrimci Yol üyesi Hıdır Arslan, 12 Eylül döneminin son idamı oldu.

12 EYLÜL DÖNEMİNİN İDAMLARI...

1980-84 yıllarında 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlü ve 23'ü de adli suçtan hükümlüydü.

Ölüm cezası infaz edilenlerden biri ASALA üyesi Levon Ekmekçiyan idi. (Esenboğa Olayı 1982)

Kenan Evren 3 Ekim 1984'te Muş'ta yaptığı konuşmada "Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?" diyor ve bu sözü uzun yıllar belleklerde yer ediyordu.

12 Eylül döneminde sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay'ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. Bunlardan, Milli Güvenlik Konseyi'nin onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50'si dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştü.

Ölüm cezalarının infazlarına ilişkin onama kararları,

* Eylül 1980 - 25 Ekim 981 arası Milli Güvenlik Konseyi

* Ekim 1981 - 14 Ekim 1983 arası Danışma Meclisi

* 6 Kasım 1983 sonrası TBMM döneminde verilmiştir.

Türkiye'de 1984 tarihinden bu yana ölüm cezaları uygulanmıyor.

DÖNEM DÖNEM İDAM SAYILARI

1922 ile Menemen olayının yaşandığı 1931 arasında 150 kişi idam edildi. Bu dönemde, 3 idamla 1923, 53 idamla 1931 en az ve en çok infaz yapılan yıllar oluyor.

1932-1937 yıllarında 95 kişi idam edildi. 1932'de tek infaz yapıldı, 1937'de idam edilenlerden 11 kişi "Dersim olayları"yla ilgiliydi.

1937 ile 1950 yıllarında 220 kişi, 1951-1960 yıllarında ise 43 kişi idam edildi. 1961'de 11, 1963'de 24, 1964'de 21 ve 1972'de 17 kişi idam edildiler.

İSTİKLAL MAHKEMELERİ'NDE İDAMLAR:

İstiklal Mahkemeleri'nde idam edilenlerin tam sayısı bilinemiyor. Prof.Dr.Ergün Aybars "İstiklal Mahkemeleri" kitabında bu rakamların gerçek sayının çok altında sayısına işaret ederek, 2827 olarak gösterilen Müeccelen* idamın tahminen beş binin üzerinde, 1054 olarak gösterdiği idam sayısının da bin 450 ile bin 500 olabileceğini yazıyor. Gıyaben idam ise 243.

Aybars, kitabının önsözünde, İstiklal Mahkemelerini şöyle anlatıyor:

"İstiklal savaşında asker kaçakları, casus, bozguncu, vatan ihaneti suçlarını yargılamak, iç güvenliği sağlamak amacıyla kurulmuş bulunan 14 İstiklal Mahkemesi ve Cumhuriyet'in ilanından sonra Türk inkılabının gerçekleşmesini sağlamak için kurulan 3 İstiklal mahkemesinin görevleri ve etkileri görülmeden 1919- 1927 yılları arasındaki dönemi açıklamak mümkün değildir."

Gündem Haberleri