İTÜ Denizcilik Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği Bölümünden öğretimini tamamlayan Gizem Turan, yeteri kadar mesleki tecrübeyi edindikten sonra KEGM'nin Kurtarma-8 Römorkörü'nde "ilk kadın kaptan" olmasıyla tarihe adını yazdırdı.
"EN ÖNEMLİ GÖREVLERİMİZDEN BİRİ RİSK VE STRES ANINDA OTAMI YÖNETEBİLMEK"
Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hizmet verdiği römorkörün rutin günlerdeki görevinin İstanbul Boğazı'ndan geçen büyük gemilere refakat etmek olduğunu söyledi. Turan, bunun dışında acil olaylara müdahale için her an hazır durumda olduklarını anlattı.
Asıl işleri kurtarma olduğu için bu römorkörlerde 3-5 dakikada kalkışa hazır hale geldiklerini aktaran Turan, "Bu acil durumlar; gemi yangını, bir geminin karaya sürüklenmesi, kumandasını kaybetmiş, makine gücü olmayan, kendi kuvveti ile ilerleyemeyen bir gemiye yardım olabilir. Bu durumlara acil olarak yetişebilmek üzere her an hazır bekliyoruz. Normal bir gemide rutin gün içinde işleyen işlerin dışında stres faktörü altında, aslında insanların normalin dışında başına gelebilecek anlara müdahale etmek üzere buradayız. Dolayısıyla aslında en önemli görevlerimizden biri o risk ve stres anında ortamı yönetebilmek ve gerekli doğru müdahaleyi yapabilmek. Boğaz güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğumuz gibi aynı zamanda gemilerin emniyetini, çevre emniyetini ve insanların sağlığını da korumakla yükümlüyüz." diye konuştu.
"HERKESİN LİMANA KAÇMAK İSTEDİĞİ ZAMANDA BİRİLERİNİ KURTARMAK İÇİN KENDİMİZİ DIŞARI ATIYORUZ"
Karadeniz'e açılan bir kıyıda konumlandıkları için daha çok Karadeniz gemilerine müdahale için beklediklerini anlatan Kaptan Gizem Turan, "Karadeniz'in havası her zaman daha hırçındır çok zorludur. Biz aslında herkesin limana kaçmak istediği zamanda birilerini kurtarmak için kendimizi dışarı atıyoruz. Bunun psikolojik tatmini var tabi ki ama onun dışında severek yapmak çok önemli. Yoksa bu zorluklara katlanabilmek mümkün değil. İşi gerçekten sevmek ve saygı duymak gerekiyor." dedi.
"KENDİMDEN SONRAKİLERE DE YOL AÇTIĞIM İÇİN MUTLUYUM"
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yapan ilk kadın kaptan olduğu ve kendisinden sonrakilere de yol açabildiği için çok mutlu olduğunu dile getiren Turan, sözlerine şöyle devam etti:
"Umarım başkaları için de yeni bir bakış açısı olur. Sektördeki kadın sayısı giderek artıyor. Başlangıçtaki kadar az değil. Kadınlar artık bu mesleği daha çok tanıyor ve daha çok içinde olmak istiyor ama yine de kadın istihdam eden şirket sayısı az. Her şirket kadın çalıştırmayı kabul etmiyor. Kıyı Emniyeti bir devlet kurumu olarak buna öncü olduğu için tüm firmalar adına da güzel bir gelişme."
Mesleğinin çok keyifli olduğunu ifade eden Turan, "Başlangıçta çok büyük zorlukları var çünkü alışılagelmişin dışında bir çalışma ortamı. Bir kere tamamen ailemizden, sevdiklerimizden, sosyal hayatımızdan uzak bir iş yapıyoruz. Herkesin bu psikolojiye sahip olduğu bir ortamda çalışıyoruz. Dolayısıyla kolay bir iş değil, zor bir meslek. Belki başta herkes çok zorlanacak ama biraz sabredip, işi yapmaya başladıkça sevdiklerini görecekler. Sadece biraz sabır... Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü de başvuru yapmak için iyi bir seçenek. Çalışma ortamı ve şartları güzel, yaşam mahalli kadınlara uygun." diye konuştu.
"GÖREVE İLK BAŞLADIĞIMDA AİLEM ÇOK ZORLANDI"
Mesleğe ilk başladığında kendisinden çok ailesinin zorlandığını anlatan Turan, "Çünkü bizler okul sürecinde ne iş yapacağımıza adapte olup, nerede yaşayacağımızı, ne koşullara girdiğimizi biliyor oluyoruz. Ama bir aile için özellikle kız çocuğunu denizin ortasına aylarca gönderip, telefonumuz çoğu zaman çekmediği için haber alamamak çok kolay şeyler değil." dedi.
İlk staja başladığı gemi İzmir Limanı'na demir attığında, evine bir kaç saat uğrama imkanı bulduğunu belirten Turan, "Annem ve babam benimle limanda vedalaşmaya çalışırken ikisi de ağlıyordu. Liman güvenlikçisi 'Kızım kendine acımıyorsan şu insanlara acı, bırak şu mesleği' demişti. Ama bir süre sonra onlar da çalışma koşullarını gördükçe alıştılar." ifadelerini kullandı.
"BEN İŞİMİ SEVEREK YAPIYORUM"
İzmirli olduğu için hep denizin içinde büyüdüğünü, denizin mavi manzarasını görmeden hayattan keyif almadığını dile getiren Turan, şunları söyledi:
"Ama tabi iş olarak içinde olmak bambaşka bir durummuş. Çalışmaya başladıktan sonra anlıyorsunuz bunu. Benim etrafımda denizci kimse yoktu. Bir şekilde duymuştum mesleği. Açıkçası ailem İstanbul'da okumamı da istemiyordu. Evraklarımı teslim etmeye gittiğimde hiç İstanbul tercihim olmamasına rağmen iki bölümü değiştirip bu bölümü yazmıştım. Sonuçlar açıklandığında bu bölümü kazandım. Mesleğin ne olduğunu daha çok bölüme girdikten sonra öğrendim.
O zamanlar şöyle anlatıyorlar mesleği; 'Dünyayı geziyorsun, her yeri görüyorsun, tonla para kazanıyorsun, erkeklere her limanda sevgili...'. Mesleğin hep güzel tarafları öne çıkarılıyor. Çalışmaya başlayınca görüyorsunuz aslında öyle değil. Birtakım duygusal eksiklikler var. Uzaksınız, çok yorucu, gecesi gündüzü yok. Her an çalışıyorsunuz. Her an iş yerindesiniz ve hazır bekliyorsunuz ama ona rağmen çok keyifli bir meslek. Ben işimi severek yapıyorum."
Kaptan Gizem Turan, Kurtarma-8 römorköründe göreve başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen birçok operasyonda yer alma imkanı bulduğunu belirterek, "Ağustos ayında Karadeniz'de kötü bir hava vardı. Bir gemi sürükleniyordu. Biz onlara yardım etmeye gittik. O an çok başka bir psikoloji. Sizin yardımınıza ihtiyacı olan insanlar olduğunu biliyorsunuz. Sürekli acil yardım istiyorlar, yönlendiriliyorsunuz. Hava çok kötü. Bizim için de zor oraya ilerlemek. Böyle bir kurtarma anım olmuştu göreve başladığım ilk ayda." dedi.