Türkiye’de Kovid-19 hastaları için plazma arayışına gerek kalmadığından söz eden Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık, pasif bağışıklama konusunda Kızılay’ın önemli projeler üzerinde çalıştığını belirterek “Pasif bağışıklık olarak bilinen hiperimmünglobulin’in endüstriyel üretimine başlayacağız. Yani plazma içinden saflaştırarak elde ettiğimiz antikorlarla ‘pasif aşı’ üreteceğiz. İlk çalışmalarımızı tamamladık. Artık yeni bir salgın durumunda dahi elimizde yeterli sayıda dondurulmuş plazma ve pasif aşı olacak" diye konuştu.
Koronavirüs tedavisinde başarıyı artıran yöntemlerden biri de ‘plazma nakli’ oldu. Türkiye, bu uygulamaya dünyada en erken başlayan ülkelerden biri olarak şimdiye dek 4 bine yakın hastaya plazma nakli gerçekleştirdi. İyileşmiş hastaların kanında koronavirüsle savaşmak üzere oluşan antikorların kan ürünü olan plazma ile nakledilmesi sonrası durumu kritik olan hastaların Kovid ile savaşında bağışıklık sistemini güçlendiren bu yöntem sayesinde yüzlerce hastanın hayatı kurtuldu.
Türk Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık, “Salgının Türkiye'de ilk görüldüğü 10 Mart’tan itibaren Sağlık Bakanlığı, Hacettepe Üniversitesi ve Kızılay olarak Bilim Kurulumuz bu konuyla alakalı hızlı hareket ederek lojistik alt yapılarımızı da tamamladık ve ülkemizde bu tedaviyi de en erken dönemde başlattık. Çin ve ABD gibi nüfusu milyarlar ya da 100 milyonları bulan ülkelerle kıyasladığımızda, ülkemiz plazma bağışında dünyada ilk sırada. İyileşen ve bağış yapma kriterlerini sağlayan hastalarımızın yüzde 95’i çağrımıza olumlu yanıt verdi ve bağışa evet dedi. Bu ülkemiz açısından iftihar edilecek bir şey tabii. Şimdiye dek yaklaşık 3 bin immün plazma bağışçısından, 7 bin ünite plazma bileşeni topladık. 4 bine yakın hastaya da nakil yapıldı, biyobankalarımızda dondurulmuş olarak sakladığımız 3 bin ünite de plazma bulunuyor. 3 yıl dayanıklı bu dondurulmuş palzmalar. Yeni bir salgın dalgasında da kullanılabilecek" diye konuştu.
''MENFAAT KARŞILIĞI YAPILMASI SUÇ''
Dr. Kınık, salgında ilk etapta iyileşen hasta ve bağışçı sayısı az olduğu için sağlık sektörü içerisinde bir ürün darlığı söz konusu olduğuna ve ailelerin bireysel olarak plazma arayışına girdiğine işaret ederek, şunları söyledi:
“Bu dönemlerde özellikle hasta yakınlarının bireysel çabalarına şahit olduk. Zaman zaman da bazı kişilerin menfaat karşılığı immün plazma vericisi olduğu yönünde duyumlar aldık. Çok şükür ki bunlar istisnai kaldı. Türkiye'nin yaklaşık 300 hastanesine immün plazma gönderdik ve 4 bine yakın hasta bu tedaviden yararlandı. Şu an stoklarımızda -25 derecede koruduğumuz 3 bin ünite daha var ve gittikçe de artacak bu sayı. Hastanelerimizin talebinin karşılanamaması gibi bir durum yok. Türkiye'de insana dair herhangi bir organ veya doku parçasının ticarete konu yapılması, Türk Ceza Kanunu çerçevesinde suç teşkil ediyor. Gerek özel hastanelerde, gerekse bireysel arayışlarda herhangi bir maddi menfaat karşılığında bu iş yapılamaz. Kan ve plazma da insan vücudunun bir dokusudur. Tıpkı kornea nakli gibi kan veya kan ürünlerinin nakli de aynı hukuki çerçeveye tâbidir. Ticareti yapılamaz. Herhangi bir menfaat karşılığında alınıp satılamaz, herhangi bir kurum da bunun alınmasına, satılmasına aracılık edemez"
''İKİNCİ YA DA ÜÇÜNCÜ DALGAYA HAZIRIZ''
Sağlık Bakanlığı ile yapılan öngörüler çerçevesinde iyileşen ve immün plazma bağışlama şartlarını taşıyan bütün hastalarla temas kurup bağış vermek isteyenlerden plazma toplamaya devam edeceklerini açıklayan Dr. Kerem Kınık, “Bunları da Kızılay'ın biyobankalarında depolayacağız. Önümüzde ikinci veya üçüncü bir Kovid dalgasında ya da hastalığın kalıcı bir hal alıp mevsimsel bir hastalık seyri göstermesi durumunda kesin bir ilacı ya da aşısı bulunana kadar, en etkili tedavisi immün plazma olduğu için depolama kararı aldık. Dolayısıyla şu an itibarıyla hem ihtiyacı karşılıyoruz hem de olası dalgalanmalar için elimizde stokları hazır tutuyoruz" diye konuştu.
''SAFLAŞTIRILMIŞ ANTİKORLARLA PASİF BAĞIŞIKLAMA''
Savaşabilmek için bir bağışıklık tepkisi verdiğini söyleyerek pasif bağışıklama konusunda da Kızılay’ın önemli projeler üzerinde çalıştığını anlattı. Kınık bir de müjde verdi ve şunları kaydetti:
"Bağışıklık sistemi buna karşı bir antikor oluşturuyor. Biz bunlara immünglobulin diyoruz. Hastalığı yenmiş ve iyileşmiş olan insanlarımızın kanlarında bu immünglobulinler iki hafta sonra pik noktasına ulaşıyor. Biz bu dönemlerde kişiden birer hafta arayla üç kez 600 mililitre plazma alıyoruz. Bu plazma, serum verir gibi doğrudan hastaya nakledilebiliyor. Biz şimdi bunu başka bir prosesten geçirerek plazma içindeki bu antikorları saflaştırarak toplama çalışması yürütüyoruz. Benim de Öğretim Üyesi olduğum Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ndeki bazı hocalarımızla laboratuvar ortamında bunu başardık. Artık dozu ayarlanmış, bir ilaç gibi hastaya enjekte edilebilecek formlarda üretimi yapılabilecek. Yakın bir tarihte endüstriyel bir sürece dönüştürülecek. Yani Kızılay'ın biyobankalarında dondurulmuş olan bütün plazmalar bu prosesler içerisinde işletilerek ilaç haline getirilecek. Bu yöntemin plazma nakline göre avantajı ise şu: Bazı insanların vücudunda bu antikorlar daha fazla üretilebiliyor, bazılarında ise daha az olabiliyor. Her plazmanın içerisindeki antikor miktarını bilemiyorsunuz normalde. Ama siz bunu saflaştırdığınızda, gramajını, dozajını ayarlayabiliyorsunuz. Eşit oranlara böldüğünüz için de her hastaya ilaç verir gibi ne dozda verdiğinizi bilerek enjekte edebiliyorsunuz. Volümü düşük olduğu için de kalp yetmezliği vs gibi sıkıntılı hastalarda da kullanımı daha kolay oluyor"
''AVRUPA'DA ÜRETEBİLECEĞİZ''
Üretimin yapılabileceği tesisle ilgili yatırımların halen devam ettiğini ancak Kovid-19 salgınının beklenmedik bir şekilde gelmesi nedeniyle bununla da ilgili hızla aksiyon aldıklarını anlatan Dr. Kınık, halk arasında ‘pasif aşı’ olarak bilinen saflaştırılmış antikor üretiminin Kızılay adına Avrupa’daki tesislerde yapılabileceğini söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Yakın zamanda plazmalarımızdan Kovid-19’a yönelik pasif aşılama ilaçları üretilmiş olacak. Bu da önümüzdeki olası dalgalarda veya salgınlarda daha hedefe kilitlenmiş bir tedavi olarak elimizde bulunacak. Bu ürünlere ivedilikle ihtiyacımız olabileceği için kendimize farklı üretim seçenekleri de baktık. Türkiye’deki bu yatırımlar hızlı bir şekilde yapılamazsa bile Avrupa Hıfzısıhhası’ndan kendi ulusal kan sistemimizin denetimini geçirdik. Bize bir ‘audit (denetim belgesi)’ verildi. Yani Türkiye'deki herhangi bir kan ürünü Avrupa'daki herhangi bir kan ürünü fabrikasında işlenebilir artık. Sertifikamız var. Dolayısıyla biz kendi ürünlerimizi Avrupa'daki, özellikle Almanya'daki paydaş olduğumuz firmalara götürüp Kızılay görevlileri nezaretinde, plazmaları orada ilaç haline getirip tekrar ülkemize getirebileceğiz."