Bazı kimseler; az olsun, küçük olsun benim olsun, sadece benim dediğim olsun diye bir enaniyet ve bencillik hastalığına yakalanmışlar. Birlikte hareket etmenin enerjisini, sinerjisini ve gücünü anlayamıyoruz. Kentsel dönüşümden tutun, ticarete, aile şirketlerine ve siyasete kadar her alanda birbirinden kopuk, ben merkezli hareket etmek gibi büyük bir problemimiz var. Atalarımız “ Bir elin nesi var, iki elin sesi var” demişler. Bir araya gelip güç birliği yapmış iki kişinin gücü iki kat değil, on kat artar. Mesela 1 ve 2 rakamları ayrı ayrı olurlarsa, kendi anlamları kadar büyüklük ifade ederler. Ama bir araya gelirlerse 12 olur ve değerleri on kat artar. Yeni ve büyük bir anlam kazanırlar.
Birlikte düşünmeye istişare denir. Bir karar istişare ile alınırsa, o karara katılanların bilgi ve tecrübelerinin katkısıyla isabetli karar alma oranı çok yüksek olur. Şura suresi 38. ayet-i kerimede;“ Onlar Rab’lerinin davetini kabul ederler, namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Onlar kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.” buyurulur. Yani mü’minler bir karar alacaklarsa onu istişare ederek alırlar. İstişare bir kolektif düşünme eylemidir. Mü’minlerin en önemli özelliklerindendir.
İslam dünyasında küçük küçük devletler kurulmasının temel nedeni de yine ben merkezli düşüncelerin sonucudur. Büyük olsun hepimizin olsun düşüncesi yeniden oluşursa herkes güçlü olur. Osmanlı Devleti’nin gücüne, ondan sonra ortaya çıkan 45 devlet ulaşamıyor. Çünkü hepsi farklı mecralara savrulmuşlar. Güç birliği yapamıyorlar. Etkin bir ulusarası birlik bile oluşturamıyorlar. Avrupa, “Avrupa Birliği”ni kurdu ve yürütüyor. İslam dünyasının da böyle etkin bir birliğe ihtiyacı var. Bu olmazsa sürekli zayıf kalmaya, sömürülmeye ve ihtilafların pençesinde birbirlerini yiyip bitirmeye devam edeceklerdir. “Türk Devletleri Teşkilatı” bu konuda önemli bir gelişmedir. D-8 projesi de böyleydi ancak Emperyalistler tarafından baltalandı. Yeniden etkin hale gelmeli ve üye sayısı artırılmalıdır.
Aslında, benim üzerinde durmak istediğim konu, kentsel dönüşümün önündeki en büyük engel olan ben merkezcilik idi. Ancak hemen her alanda böyle bir durumla karşı karşıyayız. Empati duygusu olmayan insanlar başkalarını düşünemez ve kimse umursamazlar. Halbuki Peygamberimiz buyuruyor ki: “Kendisi için istediğini mü’min kardeşi için istemeyen gerçek mü’min olamaz.”
Tek başına hareket edenler savrulurlar. Mesela; Türkiye’de aile şirketleri ikinci nesilde genelde dağılırlar. Birliklerini devam ettirenler daha da güçlenirler. Ancak dağılan aile şirketleri kaybolup giderler.
Aynı binada veya aynı sitede oturanlar da kolektif şuura sahip olmazlarsa, hizmetleri yürümez, binanın eksikleri zamanında giderilemez. Kentsel dönüşüm kararı almakta da zorlanırlar. Birkaç kişi yüzünden yüzlerce kişi mağdur olur. Bunun örneklerini sıkça görüyoruz.
Aynı şekilde muhalefet partileri ve tüm siyasilerin de kentsel dönüşüm konusunda ortak zeminde buluşmaları ve aynı düşünmeleri gerekir. Aksi halde Kahramanmaraş ve 10 ilimizde meydana gelen depremin sarsıcı ve yıkıcı sonuçları İle karşı karşıya kalıyoruz. Geçmişte “kentsel dönüşüme hayır” deyip savaş açanlar bugün ortalıkta hangi yüzle dolaşıyorlar anlamak mümkün değildir.
Kolektif şuurun olmadığı bir toplumda her alanda herkes kaybetmeye mahkumdur. Birlikte hareket ermek, ortak problemlere karşı beraber çözüm aramak herkes için kazançtır. Özellikle ülkemiz için büyük bir kazançtır.