Kurban bayramı vaazı sohbeti 2018

Kurban bayramına sayılı günler kaldı. Camiilerde Kurban Bayramı vaazı verecek olan imamlar 2018 güncel kurban bayramı sohbetlerini araştırıyor. İşte kurban ibadetiyle ilgili bazı vaazlar

Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı, kurban bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.

KURBAN BAYRAMI VAAZI / SOHBETİ

HZ. İBRAHİM, SAMİMİYET VE KURBAN

Hacc Suresi 37. Ayette Allah Teala şöyle buyuruyor.

لنْ ينالَ اللهَ لحومُها ولا دمائها ولاكِنْ ينالُهُ التّقوي منكمْ ...                                             

         NOT: Bu ayet genel olarak bütün ibadetlerde iyi niyet ve ihlasın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Anlaşılıyor ki, ibadetlerimizde bizi Allah rızasına ulaştıracak olan temel unsur, kalblerimizin takvası, yani bu ibadetleri, gösterişten uzak olarak sırf Allah rızası için yapma çabasıdır. Nitekim Hz. Peygamber bir Hadislerinde: “Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek olan da odur.” buyurmuşlardır.

اِنّا اعطيناكَ الكوثرَ . فصلّ لربكَ وانحرْ . اِنّ شانئكَ هُوالأبتر .                                       

Anlamı: (Ey Rasulüm) Gerçekten biz sana her hayrı cömertçe verdik. O halde Namaz’ı  da Kurbanı da Rabbine tahsis et. Aslında senden nefret eden hayırdan tamamen kopmuştur.

الكوثرَ : Çok hayır anlamında. İbn i Abbas’a göre: Hz. Peygambere tahsis edilen nimetlerdir. Enes bin Malik’e göre Cennetteki havuzdur. Ayrıca “KEVSER” kelimesi: Peygamberin nesli, Sahabesi, Ümmeti, Ümmetinin alimleri, cennette bir ırmak, Tevhid, İslam, Fazilet, Övülmüş makam, Kuranın kolay anlaşılması, gibi manalara da gelir.

         KEVSER: Allah Rasulüne verilen bu Vahiy ve Risaletin etkisinin sadece O’nun ölümüne kadar değil, ölümünden sonra da devam edeceği anlamına gelmektedir.

         Allah Rasulüne verilen nimetlerin başında Vahiy, Nübüvvet ve Hikmet gelir. Vahiy ve Nübüvvet kendi başlarına birer hayırdır.

         Hikmet: İsabetli hüküm verme yeteneği anlamınadır.

         EBTER: Kevser’in zıddıdır.

         EBTER: Hayrın kaynağından tümüyle kopup kesilen manasını taşır.

         EBTER: El maktu’, “kesilip kopmuş” demektir.

         EBTER: Yani geriye ondan hiçbir iz kalmaz, manasına

         EBTER: Soyu kesik manasına. Bu manayı verenler Hz. Peygamberin çocukları Kasım ve Abdullah’ın vefatından sonra “Onun soyu kesiktir” suçlamasından yola çıkarlar.

الأبتر : Hayırdan tamamen kesilip kopmak. Ya da neslinin kuruması gibi anlamlara gelir

                 KURBAN: Yakınlık demektir. Yakın olmak demektir. Teslimiyet ve itaat demektir. Kurban kesmek suretiyle Allah’a yakınlığımızı gösteriyoruz. Bakara 124. Ayette :

واذِ ابتلي ابراهيمَ ربّهُ بكلماتِ فأتمّهنّ قال اِنّي جاعِلُكَ للنّاس اِمامًا قال ومِنْ ذرّيةِ قال لا ينالُ عهدِ الظّالِمينَ.

         Anlamı: Hani Rabbi İbrahim’i insanı şiddetle sarsan ağır imtihanlara tabi tutmuş ve o da bu imtihanı hakkıyla verdiği zaman demişti ki; “Ben seni insanlığa önder yapacağım.” İbrahim, neslimden de demişti. Allah buyurmuştu: sözüm (senin neslinden de olsa) zalimler için asla geçerli değildir.

    NOT: Bu ayetin ilk muhatabı Hz. Peygamber için taşıdığı mana elbette çok farklıdır. Maddede ve manada atası olan Hz. İbrahim’in adım adım izini takip eden Rasulullah, Mekke’de çektiği sıkıntı ve ödediği ağır bedelin ardından tıpkı İbrahim gibi insanlığa önder ve örnek seçilmiştir. İlginçtir ki, Kuran’da yalnızca iki insan için  “Güzel örnek.” İfadesi yer alır. Biri Hz. İbrahim, diğeri Hz. Muhammmed’dir. (Mümtehine: 4.Ayet. Ahzab: 21.Ayet.)

         Hz. İbrahim, çocukluk yaşlarında Allah’ını ararken, ben batan şeyleri sevmem diyerek Allah’a olan sevgisini ve samimiyetini dile getiriyordu.

فلما جنّ عليهِ الّيلُ رآ كوكباً قال هذا ربّي فلمّا افلَ قال لا اُحِبّ الأفلينَ . فلمّا رآ القمَرَ بازغاً قال هذا ربّي فلمّا افلَ قال لئِنْ لمْ يهدِني ربّي لأكوننّ مِنَ القومِ الضّا لّينَ . فلمّا رآ الشّمْسَ بازغة قال هذا ربّي هذا اكبرُ فلمّا افلتْ قال يا قومِ انّي برئٌ مِـمّا تشركونَ .اِنّي وجّهتُ وجهيَ للذي فطر السّمواتِ والأرضَ حنيفاً وما انا مِنَ المُشْركينَ . الأنعام: 76-79                                        

         Anlamı:  (76)Gecenin karanlığı O’nu(İbrahimi) kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem dedi. (77) Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur dedi. O da batınca Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi. (78) Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük dedi. O da batınca dedi ki; Ey kavmim, ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (79) Ben Hanif olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.

         HANİF: Allah’ı bir bilen, hakka yönelen ve batıldan hoşlanmayan anlamını ifade eder.

         NOT: Hz. İbrahim’in bu davranışından maksat, gerçekten Allah’ı aramak mı, yoksa gök cisimlerine tapanları kınamak, onların gittiği yolun yanlış ve yaptıklarının bir sapıklık olduğunu göstermek midir? Bu hususta Müfessirler ihtilaf etmişlerdir. Ancak ikinci görüş gerçeğe daha yakındır. Çünkü 74. Ayette putlara taptıkları için babasını ve kavmini ağır bir dille kınaması Hz. İbrahim’de tevhid inancının mevcut olduğunu göstermektedir. Nitekim 78. Ayetin sonu da bunu vurgular.

         Hz. İbrahim, Nemrud ile, ilahları konusunda mücadele ederken ateşe atılır, Allah’a karşı olan samimiyetinden dolayı Allah Teala onu ateşte yakmaz. واتّخذ اللهُ ابراهيمَ خليلا dost dostu yakar mı? Ama İbrahim yanmayacağını bilmiyordu. O yanmaya gidiyordu. İhlası ve samimiyeti onun ateşte yanmasını engelledi. قلنا يا نارُ كوني بردا وسلاما علي ابراهيمَ

         Hz. İbrahim ateşe giderken “Ya Allah’ın yardımı bana gelmezse?” diye bir şey düşünmüyordu. Allah’a tam teslim olmuş, teslimiyetinden şüphe duymuyordu.”Acaba” diye bir şey aklına gelmiyordu. Ama Allah ihlaslı davrananlara mutlaka yardım eder.

         Hz. İbrahim, genç hanımı HACER’i ve oğlu İsmail’i, kuş konmaz ve kervan geçmez, ıssız bir yer olan Mekke’ye bırakınca Hacer ”Bizi kime bırakıyorsun” sorusuna “Allah’a bırakıyorum cevabını alınca “Allah bize yeter” diyerek teslimiyetini gösteriyordu. Bunun mükafatı olarak Allah ona ZEMZEM’i verdi. Dünya durdukça, insanlar tarafından anılacak, ona Kabe’yi verecek ve en önemlisi Hz. Muhammed s.a.v.i bağışlayacaktı. Hacer de böylece imtihanını kazanacaktı ve kazandı da… Ama Hacer bütün bunları bilmiyordu.                                                                                 

         NOT: Hz. Hacer tek başına ıssız vadide kalınca Allah’a teslimiyet gösterdi. Sa’y etti. Gayret gösterdi. Bir Merve’ye bir Safa’ya koştu. Allah mükafat olarak ona Zemzem’i verdi. Hz. Hacer durmadı, beklemedi, oturmadı da. Gayret etti, çabaladı ve mükafatını aldı.

         Her ibadetin bir hikmeti vardır. Namazın hikmeti: اِنّ الصّلاة تنهي عن الفحشاء والمُنكر...

كتِبَ عليكُمُ الصّيامُ كما كُتِبَ علي الّذين مِنْ قبلكمْ لعلّكمْ تتقون .                                                   İtaat ve teslimiyette Hz. Nuh’a bakmak gerek. İlerlemiş yaşına rağmen, Allah ona su olmayan yerde  “Tahtaya çivi çak, gemi yap” dediğinde Hz. Nuh “Niçin Ya Rabbi?” diye sormadı, emrin başım üstüne Ya rabbi dedi Allah’a teslim oldu. Kavmi onunla alay etti, ama o Allah’ın emrini yerine getirmeğe devam etti ve Allah ona gökten su indirerek onu mükafatlandırdı.

         Hz. İbrahim, bir imtihanını da oğlu İsmail, yanında onunla beraber büyüyüp gezecek duruma gelince kazandı. Gördüğü rüyanın gerçekleşmesi isteniyordu kendisinden. O “Neden Ya Rabbi” demiyordu. Allah’ına teslim olmuş, emrin yerine gelmesi için ne gerekiyorsa onu yapmağa çalışıyordu. Saffat suresi 102 – 110 ayetler bu durumu şöyle açıklyor:

فلَمّا بلغَ معَهُ السّعيَ قال يا بُنيّ اِنّي ارَي في المنامِ اَنّي اذبحُكَ فانظُرْ ماذا تري قال ياابتِ افعَل ما تؤمَرُ ستجدُني انشاء اللهُ مِنَ الصّابرينَ . فلمّا اسلَما وتلّهُ للجبينَ . وناديناهُ اَنْ يا ابراهيمُ . قد صدّقتَ الرؤيا اِنّا كذالكَ نجزى المُحْسنينَ. اِنّ هذا لهُوَ البلاءُ المُبينُ . وفديناهُ بذبحٍ عظيمٍ . وتركنا عليهِ في الآخرينَ . سلامٌ علي ابراهيمَ . كذالكَ نجْز المُحْسنينَ . انّهُ مِن عبادنا المؤمنين. وبشّرْناهُ باسحاقَ نبيّاً مِنَ الصّالحينَ .                                                                     

وتركنا عليهِ في الآخرينَ : Sonra gelen Peygamberler ve Ümmetler  arasında ona iyi bir nam bıraktık.

         Anlamı:  102.(İsmail) Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa gelince, babası dedi ki; Yavrucuğum, rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Bir düşün ne dersin? Dedi. O’da cevaben dedi ki; Babacığım, emr olunduğun şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulursun. NOT: Bu ayetlerde Hz. İsmail’in Kurban edilmesi anlatılır. Bu kıssa bir imtihandır. Bu imtihan, Peygamber olan baba ile oğlu arasında cereyan etmiştir. Şöyle ki; Hz. İbrahim’in iki oğlu vardı. İsmail ve İshak. Kur’an i Kerim’de Kurban edilecek çocuğun isminden söz edilmez. Ama tefsircilerin kanaatına göre bu, İsmail’dir. Zira olay Göçten hemen sonra olmuştur ki o zaman İsmail vardı. ayrıca olay Mekke’de geçmiştir. Mekke’ye gelen de İsmail’dir. İbrahim a.s. gece rüyasında birisinin kendisine “Allah sana oğlunu boğazlamanı emrediyor” dediğini duymuş, sabah olunca bunun şeytandan mı yoksa Rahman’dan mı olduğu hususunda tereddüt etmiş, üç gece rüyayı üst üste görünce bunu Allah’tan olduğunu anlamıştır.

         103 – 110. Her ikisi de teslim olup, O’nu alnı üzerine yatırınca, Ey İbrahim, Rüyanı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu gerçekten çok açık bir imtihandır diye seslendik. Biz, oğluna bedel ona büyük bir Kurban verdik. Sonra gelen Peygamberler ve Ümmmetler arasında ona bir nam bıraktık. İbrahim’e selam olsun. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü O bizim Mü’min kullarımızdandı. Salihlerden bir peygamber olarak O’na (İbrahim’e) İshak’ı müjdeledik.

         İşte teslimiyet. İşte sadakat. İşte taat. Oğlunu kesmeğe götürürken yerine bir Kurbanlık koçun verileceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. Sadece Allah’ın bu emrini nasıl eksiksiz yerine getire bilirim diye düşünüyordu. Hz. İsmail ve Hz. Hacer de, samimiyet ve sadakattan başka bir şey düşünmüyorlardı.

         Şeytan boş durmuyordu. Önce Hz. İbrahim’e, sonra Hz. Hacer’e, sonra Hz. İsmail’e gitti. Duygu sömürüsü yaptı, fakat her defasında taşlandı. Böylece her üçü de bu imtihanı başarı ile verdiler ve sınıflarını geçtiler. Darısı başımıza.

         Samimiyet ve itaat aynı zamanda Firavun sarayında büyüyen Hz. Musa da da vardı. Allah Musa’ya  “Asanı yere at” dediği zaman Musa hiç tereddüt etmeden bu tahta parçası ne olacak demeden Allah’ın emrini yerine getiriyordu. Hz. Musa Allah’ın kendisine yardımından asla şüpheye düşmeden sihirbazlara karşı Allah’ın emrine uyarak Asa’sını yere bırakıverdi ve Asa, sihirbazların bütün ipliklerini yutuverdi.

         Sihirbazlar bu olay karşısında hep birlikte Musa’nın Rabbine iman ettiler. Halbuki bu sihirbazlar bir gün önce Firavundan, galip geldiklerinde bütün memlekette söz sahibi olacakları sözünü almışlardı. Asa’nın bütün iplikleri yuttuğunu görünce bu işin sihir işi olamayacağını anlamışlar ve : قالوا اِنّا آمنّا بربّ العالمينَ . ربّ موسي وهارونَ  diyerek secdeye kapılmışlardı…

         Bunun üzerine firavun sihirbazları çapraz bir şekilde kesip şehit ettiğinde onlardan hiç birisi “Ya Musa bizi kurtar.” Demediler. Bilakis şöyle dediler: واِنا الي ربنا لمُنْقلِبونَ  

         Firavun, Hz. Musa ve Sihirbazlarla ilgili geniş bilgi için: A’raf: 103 – 129.ayetlere bak.

         Peygamberimiz çektiği sıkıntıların hiç birinde Allah’tan ümidini kesmemiştir.

    Uhud’ta mübarek dişi kırıldığında …
    Hanımı Hz. Hatice ve Hamisi Ebu Talib öldüğünde de… (hüzün yılı)
    Taifte ayakkabısı kan doluncaya kadar dayak yiyince de…
    Mekke’ye hamisiz giremeyince de…  En sonunda müşriklerden Mut’im bin Adiy Hz. Peygamberi himayesine alarak Mekke’ye girişine izin verilmiştir. Peygamberimiz çok sıkıntılı anında kendisine yardın eden Mut’im bin Adiy’in bu iyiliğini hiç unutmamış, yeri geldikçe anmıştır. Hatta BEDİR savaşı sona erdiği zaman esir düşen müşrikler hakkında oğlu Cübeyr r.a. ‘e  لَوْ كانَ المُطعِمُ بنُ عديّ حـيّا ثـمّ كلّمَني في هائلاءِ انَّتْنيَ لترَكْتُهُمْ لهُ  : Yani; Eğer (senin baban) Mut’im bin Adiy sağ olsaydı da şu kokmuşlar hakkında şefaatta bulunsaydı, hiç şüphesiz ben onları Mut’im’e bağışlardım.
    Hendek savaşında kaya parçasını kırınca, çıkan kıvılcımların ilkinde; Sasani, ikincisinde Bizans, Üçüncüsünde Rum İmparatorluklarının yıkılacağını haber verince, sahabiler açlıktan karınlarına taş bağlamışlardı, bu halde iken bile hiç biri tereddüt etmeden inanıyorlardı. “Biz açlıktan kıvranıyoruz, karnımıza taş bağlıyoruz, sen bize Sasani, Bizans ve Rum imparatorluklarının yıkılacağını söylüyorsun” demediler.

Bayram Neşe ve sürur günüdür. Bizler bu manayı yine günümüz dünya

Müslümanlarının halini de dikkate alarak anlamak zorundayız. Öyleyse bu Bayram günlerinde çevremize dikkat edelim. Kenarda boynu bükük bir yetim kalmasın. Ziyaret edilmeyen kalmasın. Sevindirilmeyen küçük kalmasın. Gönlü hoş edilmeyen hasta kalmasın. Hatırı sorulmayan yaralı kalmasın. Ve Fatihalarla ruhuna ziyafet verilmeyen hiçbir mevta kalmasın.

  Bir fıkra (Bayramla ilgili)

Temel ile Fadime kavga eder, birbirlerinin kalplerini kırarlar. Kızgınlıkları geçtikten sonra ikisi de söylediklerine pişman olur. Barışmak isterler; fakat özür dilemek ikisinin de ağırına gider. Temel salonda, Fadime yatak odasında durur, birbirlerinin yüzüne bakmazlar.

Temel salonda "Uy Allahum, ben ne ettüm de Fadimemü küstürdüm..." deyip canı sıkılır. Fadime odada "Ben ne ettümde kocacığımı küstürdüm..." diye dövünür.
Temel "Ula uşağum pi pakiim, ne ediyor bizim Fadime" der, yatak odasının kapısına varır.

          Fadime yatağın kenarına oturmuş dua etmektedir:"Uy Allahım, ne ettümde küstürdüm Temelümü? Ben ne etceem şimdü? Allahum ne olur bizi parıştur. Gerekiyorsa Hızır aleyhisselamı gönder da!"
Temel bunu duyar da durur mu?
Kapıya hızla iterek içeri girer:
-Ya Hızır! Tamam. İtme daaa. Tamam anladuk. Paruşacağuz.

          Şu güzel bayram gününde barışmak için özür, tatsızlıkları düzeltsin diye Hızır (a.s) 'ı beklemeyelim. O beklediğimiz Hızır, hiç bir zaman gelmeyebilir... Hızır (a.s) ın yolu bizim buralara hiç düşmeyebilir...  Özür geldiğinde affetmek kolay, özürsüz affedebilmek en zoru. Karşımızdakinin nefsinin kırıldığının keyfine varmadan, incelikle affedebilmektir, işin esası. Yapabilene ne mutlu...

NOT: Zamanın varsa aşağıdaki bilgileri de cemaatınla paylaş.

         DUA EDELİM:

         Ya ilahel alemin, yalnız sana ibadet ediyoruz, sadece senden yardım diliyoruz. Bizleri yardımına nail eyle. Şu mübarek günde ellerimizi aötık, boynumuzu büktük, Edep ile senden istiyoruz, bizi boş çevirme Ya rabbi.

         Kainat üzerinde İslami yaşantı için güç harcayanları muzaffer eyle. O imanı, o aşkı o samimiyeti, ihlası bizlere ve neslimize de ihsan eyle ya Rabbi.

         Din ve dünyevilerimizi mamur, iki cihanda aziz eyle.

         Şu Mübarek Kurban Bayramında kestiğimiz, kestirdiğimiz, Kurbanları ve bütün ibadetlerimizi kabul eyle. Şu Mübarek günleri Müslümanların kurtuluşuna vesile eyle ya Rabbi. İnancımızın yaşanması bayramını da bizlere idrak etmeyi nasip eyle ya Rabbi. Malımızı bu yolda harcayarak imanı bizlere ihsan eyle ya Rabbi.

         Ya Rabbi, Kur’an’ı yaşamak, Sünneti hayatımıza uygulamak azmindeyiz, buna engel olan zalimleri de bizden uzak eyle Ya Rabbi.

         Allah’ım, bizleri mahcup etme. Hesap gününde amel defterlerimizi sağdan alanlardan eyle. Hayırlı nesil yetiştirmemizi nasip eyle. Zihnimizi aç, ilmimizi arttır, İmanımızı kuvvetlendir. Rızkımızı bol ve geniş eyle. Haramlardan muhafaza eyle. Dertlilerimize deva,

borçlularımıza eda kolaylığı ver, hastalarımıza şifa ihsan eyle. Bizlere İslam!’ı yaşama azmi ve gücü ver. Peygamber efendimizin şefaatına nail eyle.

         Ya Rabbi, şu anda, Ka’be i Muazzamanın civarında bulunan Din kardeşlerimizin haclarını mebrur eyle. Bizlere ve evlatlarımıza da en kısa zamanda helal mal ile gitmeyi, Peygamberimizin ayakları ucunda salat u  selam okumayı, Ka’be’yi tavaf etmeyi, Safa ile Merve arasında Sa’y yapmayı, Arafat’ta vakfeyi, Müzdelife’de gecelemeyi, Mina’da şeytanın gözünü kör etmeyi nasip eyle. Dualarımızı Ka’be i Muazzamada yapılan ve kabul olunan dualar mesabesinde eyle ya Rabbi. AMİN…

BU BAYRAM VESİLESİ İLE:

Gelin bu gün ruhumuza dönelim, irfanımızı artıralım, kalbimizi Mevlamızın razı olduğu güzel hasletlerle süsleyelim, o’nun sevgisini ruh Alemimize sultan yapalım, diğer bütün sevgiler ona tabi olsun. Onun marifetini aklımıza gaye kılalım, bütün bilgiler ona hizmet ettikçe güzelleşsin. Kendimize şu veya bu ideolojinin sapık liderlerini değil, Allah Rasulunü kendimize rehber ve kılavuz edelim.

Allah c.c. boyumuza, kilomuza, rengimize, ırkımıza, bedenimize, malımıza, makamımıza ve bildiklerimize bakmaz. Sadece niyetimize ve kalbimize bakar.

Kime inanıyoruz, kimi seviyoruz, kimden korkuyoruz?

Gayemiz, hedefimiz, ulvi mi? Sufli mi?

Günahlara ne derece karşıyız veya meyilliyiz?

Sevap işlemeye karşı meylimiz nasıl? Sevap için can mı atıyoruz? Yoksa bahanelere sarılıp geri mi duruyoruz?

Allah’ın dostlarıyla mı dostuz? Yoksa düşmanlarıyla mı?

Nefsimize esir mi olmuşuz yoksa onunla mücadele halinde miyiz?

Endişe iklimimizde neler dolaşıyor? Fakirlikten mi korkuyoruz? İsyankar olmaktan mı? Yoksa imansız göçmekten mi korkuyoruz?

Aklımızdan en fazla neler geçiyor? Hafızamızı nelerle doldurmuşuz? Hayal alemimizde neler yazılı?

Allah’ın kullarına karşı şefkatli miyiz? Yoksa zalim miyiz?

Nimetlere şükretmeyi biliyor muyuz?

Hangi sohbetlere gitmek için can atıyoruz? Hangi sohbetlerden kaçıyoruz?

İşte Allah c.c. bize bunlara göre değer veriyor, ya da bunlara göre gadab ediyor…

EY MÜSLÜMAN,

Bazı gün ve geceleri fırsat bilerek kendimizi hesaba çekelim. Bunun için:

1 – İçinde yaşadığınız toplumda bulunan garipleri ve miskinleri gözetiniz.

2 – İnsanların sevinçlerine ve ıztıraplarına ortak olunuz.

3 – Çevrenizdeki hastaları ziyaret ederek onları teselli ediniz, psikolojik destek veriniz. Çünkü moral hastalar için çok önemlidir.

4 – İnsanlara iyilik yapınız, yardım ediniz. Çünkü insanlar zor durumlarda yapılan iyilikleri kolayca unutmazlar.

5 – Zalimse de mazlumsa da kardeşinize yardım ediniz.

6 – Ahde vefa gösteriniz. Verdiğiniz sözü bozmayın, bozacağınız sözü de vermeyin.

7 – İnsaflı olunuz, zira insaf dinin yarısıdır.

8 – Kızdığınız zaman kendinize hakim olunuz.

9 – Faal olunuz, uyuşuk ve pısırık olmayın.

10 – Edilgen değil, etken olunuz. Fail olunuz, meful olmayınız. Allah rızası için bir hizmet verileceği zaman ileri atılan ilk gönüllü siz olunuz.

Din Haberleri