İşveren tarafından, işçi ile aralarında yapmış oldukları sözleşmede belirtilmiş ücret ödeme gününden itibaren olağanüstü bir aksilik söz konusu değilse yirmi gün içinde ücret ödemesi yapılmaz ise şayet, işçi işverene karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyebilir.
Yani işe başlamadan önce taraflar arasında yapılan sözleşmede, iki tarafın da birbirlerine karşı sorumlulukları mevcuttur, İşveren, işçisine herhangi bir mücbir sebep yoksa belirtilen tarihte ücret ödemesi yapmak zorundadır, aksi halde işçi sözleşme gereği işverenine olan iş borcunu yerine getirmeyebilir. Ama bu süre içerisinde evinde oturamaz, düzenli olarak her sabah iş yerine gider, ama iş başı yapmaz. Bu süreç içerisinde, işçilerin iş sözleşmesi feshedilemez, yerine işçi alınamaz.
İşçinin işverenine karşı ücret ödememe durumundan doğan bu hakkı kişisel bir durumdur, yani bir tanesi bunu uyguluyor diye, diğer işçi de uygulayacak diye bir kaide yoktur.
Ücret ödemesi yapılmayan işçi iş akdini,4857 sayılı iş Kanunu’nun 24. maddesi II bendinde tanımlanan “ İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez ve ödenmezse” maddesini gerekçe göstererek hizmet akdini haklı nedenle feshedebilir. İş yerinde ki kıdemi de 1 ( bir ) yıl ve üzerindeyse kıdem tazminatını talep edebilir.
İş sözleşmemizi feshettik, peki ödenmeyen ücretlerimiz ne olacak?
İş kanunu, işçi ücretlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesini ön görmüş ve eğer ücret ödeme gününden itibaren 20 ( yirmi ) gün içerisine herhangi bir ödeme yapılmaz ise en yüksek faiz uygulamasını emretmiştir. İşçi rahatlıkla işverenine dava açarak alamadığı ücretleri faizi ile işvereninden tahsilatını gerçekleştirebilir. Bununla ilgili yargıtay kararları mevcuttur.
Örnek Yargıtay Kararı
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2008 yılında Esas 2008/ 25967 Kararında;
Davacı işçi davalı iş yerinde çalışmaya başladığını fakat ücretlerinin düzenli bir şekilde ödenmediğini, son olarak Nisan ayının bir kısım ücreti ile Mayıs ayı ücretinin ödenmemesi nedeni ile iş sözleşmesini feshettiğini belirterek kıdem tazminatı, izin ücreti, fazla mesai ve vergi iadesi alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davacının ücretinin ödenmemesi ve mevcut iş yerinde yaşanan ekonomik kriz nedeni ile ücret ödemelerinde görülen gecikmeden ötürü davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini kabul ederek davacının isteğini kısmen hüküm altına almıştır. Yerel mahkemenin kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi davalı vekili tarafından yapılan temyiz üzerine yerel mahkemenin kararını bozmuştur. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi uyuşmazlığın davacı tarafından yapılan feshin haklı fesih olup olmamasından kaynaklandığını ifade etmiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bozma kararının gerekçesinde; davalı iş yerinde ücretlerin ödemesinin her ayın 20. günü olduğunun toplu iş sözleşmesi ile sabit olduğunu, davacının iş sözleşmesini Nisan-Mayıs aylarına ait ücretlerinin işverence ödenmemesinden dolayı feshettiğini, yapılan yargılamada Nisan ayı ücretinin imzalı bordro ile ödendiğini, Mayıs ayına ilişkin ücretin vadesi gelmeden sözleşmenin işçi tarafından feshedildiğini, ücret ödemelerinde herhangi bir düzensizliğinin ispat edilemediğini belirterek, işçinin yaptığı haklı fesih işleminin geçersiz olduğunu tespit etmiştir.
Yargıtay kararından hareketle işçinin ücretinin kanuna uygun şekilde hesaplanıp ödenmemesi sebebine dayalı fesih işlemi yapabilmesi için şunlar oluşmalıdır.
Ücretin vadesinin gelmesi ve vadenin gelmesine rağmen ücretin ödenmemiş olması gerekmektedir.
İşçi iş yerindeki iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınmalı ancak mutad işleri yerine getirmeli,
İş sözleşmesini feshetmeden önce işverene ücret ödemesini yapabilmesi için vade tarihinden itibaren 20 günlük süre tanımalı,
Bu süre sonunda da ücretinin ödenmemesi durumunda işverene ihtarname çekerek mevcut durumdan haberdar etmek suretiyle iş sözleşmesini feshetmelidir.
Yargılama aşamasında ise; işçinin ücretinin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu hususun ispatı sadece işçinin imzasını taşıyan ödeme belgesi (Aylık ücret bordrosu) veya işçinin maaş hesabına yatırılmış banka dekontudur. İş Kanunumuza göre işverenler çalıştırdıkları işçilere ait belgeleri tutma yükümlülüğü altındadır. Böyle bir anlaşmazlıkta en önemli deliller işverenin kayıtlarında yer alması gereken imzalı bordrolar veya banka maaş ödeme dekontları olacaktır. Maaş gününde ücretini alamayan, eksik alan ve yukarıda belirttiğimiz 20 günün geçmesine rağmen kendisine bordro imzalatılmak istenen işçinin, ilgili belgeyi imzalamaması gerekmekte olup , ücret ve yan alacaklarını almamasına rağmen ilgili belgeyi, imzaladığı takdirde işçi aleyhine mahkemede işveren tarafından delil olarak sunulabilir. Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.