Mescid-i Aksa'nın Tarihçesi | Mescid-i Aksa Neden Önemli

Mescid-i Aksa neden konuşuluyor? Mescid-i Aksa neden önemli?Trump'ın Kudüs kararını ilan etmesiyle eş zamanlı olarak işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa 2nın ışıkları söndürüldü. Dünya'nın konuştuğu Mescid-i Aksa'nın tarihini haberimizden

ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs'ü İsrail'in resmi başkenti olarak tanıdı ve Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınacağını açıkladı. Mescidi Aksa, Kudüs'ün doğusunda yer alıyor. Peki Kudüs'ün ve Mescidi Aksa'nın Müslümanlar için önemi ne? ABD'nin Kudüs kararına Türkiye'den sert tepki geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kararın İsrail ile ilişkileri bitirme noktasına getirebileceğini söylemişti. İşte Kudüs ve Mescidi Aksa'nın önemi...

ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü (Mescidi Aksa) İsrail’in başkenti olarak tanıması Türkiye’nin ve dünyanın tepkisine neden oldu. Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanlar için ne anlama geliyor? Kudüs neden tartışmalı bir şehir? İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesini Türkiye tanımayacağını hatta diplomatik ilişkilerini keseceğini açıklamıştı.

Kudüs’ün doğusunda yer alan Mescidi Aksa Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen mekânlardan biri ve Müslümanların ilk kıblesi olduğuna inanılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs’ün statüsü konusunda atılacak yanlış bir adım İslam aleminde infiale yol açacaktır” demişti. Aralarında Türkiye’nin de olduğu çok sayıda ülke ABD’ye tepkili.

KUDÜS’ÜN TARTIŞMALI TARİHİ

Doğusu 1967’de tamamı 1980’de işgal edildi.

Dünyanın en kadim kentlerinden Kudüs, bugün Orta Doğu’da sorunların merkezinde yer alıyor.

İsrail, kentin doğusunu 1967’de işgal etti ve 1980 yılında tamamını başkenti ilan etti. Ancak bugüne kadar Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan hiçbir devlet olmadı. Bu anlamda, Trump’ın kararı da bir ilk olma özelliği taşıyor.

Filistinliler de Doğu Kudüs’ü ileride kurulacak Filistin devletinin başkenti olarak görüyor. Oslo anlaşmalarında Kudüs’ün statüsü barış görüşmelerinin ileri aşamalarına bırakılmıştı.

Üç semavi dinin de Kudüs’te kutsal mekanlarının bulunması, kentin tarih boyunca uluslararası öneme sahip olmasına yol açtı.

İSRAİL FİLİSTİN ÇATIŞMASINDA KUDÜS’ÜN YERİ

Kudüs’ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının da en merkezi sorunlarından birini oluşturuyor.

İsrail, 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’nda o zamana kadar Ürdün’ün kontrolü altında bulunan Doğu Kudüs’ü işgal etti. O tarihten bu yana da İsrail işgali altında bulunuyor.

İsrail, 1980 yılında kabul ettiği kanunla Kudüs’ü “bölünmez başkenti” ilan etti. Ayrıca aynı kanunla kentte yaşayan Araplara vatandaşlık verildi.

Araplar da Doğu Kudüs’ü ileride kurulması muhtemel Filistin devletinin başkenti olarak kabul ediyor. 1993 yılında imzalanan Oslo Barış Anlaşmaları’nda Kudüs’ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması öngörülüyor.

İsrail devletine ait meclis, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklar gibi resmi kurumlar Kudüs’te yer alıyor.

Ancak İsrail’in Kudüs üzerindeki başkent ilanı uluslararası alanda tanınmıyor. İsrail büyükelçiliğini Kudüs’te tutan hiçbir ülke bulunmuyor. Trump’ın açıklaması bu anlamda bir ilk olma özelliği taşıyor.

Türkiye’nin de İsrail Büyükelçiliği Tel Aviv’de bulunuyor. Ancak Türkiye, Kudüs’te diplomatik temsilcilik bulunduran az sayıda ülkeden birisi.

Türkiye’nin Filistin yönetimi ile ilişkilerini sürdürmek amacıyla Kudüs’te başkonsolosluğu bulunuyor. Kudüs Başkonsolosluğu’nda Türkiye büyükelçi düzeyinde temsil ediliyor.

MESİCİD-İ AKSÂ’NIN ÖNEMİ
Mescid-i Aksâ’nın, dînimizde ulvî bir yeri ve yüksek bir fazîleti bulunmaktadır. Zîrâ o, İslâm’ın ilk kıblesidir. Müslümanlar, hicretin on altıncı ayına kadar Mescid-i Aksâ’ya dönerek namaz kılmışlardır. Diğer taraftan “İsrâ hâdisesi”nin bitiş noktası ve Mîrâc’ın başlangıç noktası da Mescid-i Aksâ olmuştur.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“(Ziyâret maksadıyla) ancak üç mescide seyahat edilebilir: Mescid-i Harâm, benim şu mescidim ve Mescid-i Aksâ.” (Buhârî, Fedâilü’s-Salât, 6; Müslim, Hacc, 288/827)

Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulmaktadır:

“Hazret-i Süleymân, Beytü’l-Makdis’i binâ ettiği zaman, Allâh’tan kendisine üç imtiyaz vermesini istedi:

–İlâhî hükme muvâfık düşecek hüküm (verme melekesi) taleb etti; bu O’na verildi.

–Kendisinden sonra kimseye verilmeyecek bir saltanat taleb etti; bu da O’na verildi.

–Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, bu mescide sırf namaz kılmak için gelenlerin, oradan çıkarken, annelerinden doğdukları gündeki gibi bütün günahları affedilmiş olarak çıkmalarını istedi; bu duâsı da kabûl edildi.” (Nesâî, Mesâcid, 6; İbn-i Mâce, İkâmetü’s-Salât, 196/1408)

YERYÜZÜNDEKİ İKİNCİ MESCİD
Allâh Teâlâ şöyle buyurur:

“Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke’deki (Kâbe)dir.” (Âl-i İmrân, 96)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın bir suâline cevap olarak yeryüzünde ilk inşâ edilen mescidin “Mescid-i Harâm”, ikinci inşâ edilenin ise “Mescid-i Aksâ” olduğunu beyan buyurmuştur. (Bkz. Buhârî, Enbiyâ, 10.)

KIBLENİN MESCİD-İ AKSÂ’DAN MESCİD’İ HARAM’A ÇEVRİLMESİ
Hicretten sonra müslümanlar Mescid-i Aksâ’ya doğru namaz kılıyor­lardı. Bu hâl, hicretin on altı veya on yedinci ayına kadar böyle devâm etti. Ancak yahûdîler, bu durumdan kendilerine bir pay çıkararak üstünlük iddiâ ediyor­lar, bu da Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek gönlünü mahzûn ediyordu. Zîrâ O’nun gönlündeki kıble, Kâbe idi. Bu gerçekleştiği takdirde, aynı zamanda Mekke’nin fethi için ilk adım atılmış ola­caktı. Bunun için ilâhî müsâadenin gelmesini hasretle bekliyorlardı. Henüz bu müsâade gelmediği için Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in arzusu da düşünceden ileri gitmiyor, sabredip bekliyordu.

Nihâyet Receb ayı ortalarında bir pazartesi günü Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Selimeoğulları’nın mescidinde öğle namazını kıldırırken Cenâb-ı Hak vahyini gönderdi:

“(Ey Rasûlüm!) Biz Sen’in yüzünün (yücelerden haber bekleyerek) göğe doğru çevrilmekte olduğunu görüyoruz. İşte şimdi Sen’i, memnûn olacağın bir kıbleye döndürüyo­ruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir! (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olur­sanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin! Şüphe yok ki ehl-i kitâb, onun Rablerinden gelen bir hakîkat olduğunu çok iyi bilirler. Allâh onların yapmakta oldukla­rından habersiz değildir.” (el-Bakara, 144)

Bu esnâda ikinci rekâtın sonuna gelmiş olan Rasûl-i Ekrem Efendimiz, derhâl yönünü Kâbe’ye doğru çevirdi. Cemaat de saflarıyla berâber döndüler. Hep birlikte yeni kıbleye yöneldiler. Böylece namazın diğer iki rekâtı, Kâbe’ye doğru kılındı. Bu sebeple o mescide, iki kıbleli mescid mânâsına gelen “Mescidü’l-Kıbleteyn” denildi. ( İbn-i Sa’d, I, 241-242.)

İSRÂ VE MİRAÇ HÂDİSESİ
İsrâ hâdisesiyle Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürülen Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’a, buradan semâvâta urûc etme, yâni Mîrâc şerefi bahşolundu. Gerçekten, Mescid-i Aksâ’ya varan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buradan Hazret-i Cebrâîl’in rehberliğinde “Sidretü’l-Müntehâ”ya kadar çıktı.

Nitekim âyet-i kerimede buyrulur:

“Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hak­kıyla görendir.”(el-İsrâ, 1)

Âyet-i kerîme, ifâde ettiği mühim ve şaşılacak işlerin ehemmiyetine dikkat çekmek üzere tenzîh ile başlamıştır. Müfessirlerin beyânına göre سُبْحَانَ, Cenâb-ı Hakk’ın, noksan sıfatlardan tam bir şekilde münezzeh olduğunu ifâde eder. Ayrıca Hakk’ın hârikulâde sanatı karşısında hayret ifâdesi olarak da kullanılmaktadır. Aynı zamanda mühim tesbîhâttandır.

Mescid-i Aksâ ve etrâfının mübârek olması ise şöyle îzâh edilmiştir:

Dîn ve dünyâ bereketiyle bereketlendirilmiştir. Etrâfında yeşillikler ve ırmaklar vardır.
Pek çok peygamber orada yaşamış ve bu sebeple de vahyin iniş mekânı olmuş­tur.
İsrâ hâdisesi sebebiyle de ayrıca bereketli kılınmıştır.
Bu yolculukta Cenâb-ı Hak, kulu ve Rasûlü Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e acâyip ve hârikulâde hâdiseler göstermiştir.

Ayrıca bu yolculukta Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, o gece Mescid-i Aksâ’da bütün peygam­berlere imâm olup namaz kıldırdırmıştır. (İbn-i Sa’d, I, 214.)

MESCİD-İ AKSA'NIN IŞIKLARI SÖNDÜRÜLDÜ

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs kararını ilan etmesiyle eş zamanlı olarak işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa ile Hristiyanlarca Hazreti İsa’nın doğduğuna inanılan Batı Şeria’daki Mehd Kilisesi meydanındaki Noel ağacının ışıkları söndürüldü.

AA'nın haberine göre işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa’nın ışıkları ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararıyla eş zamanlı olarak söndürüldü.

Öte yandan görgü tanıklarına göre, Beytullahim kentinde Hristiyanlarca Hazreti İsa’nın doğduğuna inanılan Mehd Kilisesi (Doğuş Kilisesi) meydanındaki ışıklandırılmış Noel ağacı da aynı dakikalarda karartıldı.

Mescid-i Aksa’nın ışıklarının söndürülmesine ilişkin Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’nden herhangi bir açıklama yapılmadı.

Gündem Haberleri