MHP lideri Bahçeli'nden Boğaziçi açıklaması: Öğrenci olmayanlar ne arıyor üniversite kapılarında?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli," Öğrencilerin haklı isteklerine kulak vermek elbette görevimizdir. Terörle irtibat ve iltisaklı olan öğrenci değil, suçludur. Öğrenci olmayanlar ne arıyor üniversite kapılarında? Devlet buna izin mi versin? Sabah ilk gelen üniversitelerde derebeylik mi ilan etsin?" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de Partisinin Grup Toplantısında gündeme ilişkin konuştu.

Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"Aziz vatandaşlarımızı, değerli kardeşlerimizi selamlıyor, hepsini kucaklıyorum. Ne mutlu bizlere ki bugünkü grup toplantımız MHP'nin 52. yıldönümüne tekabül etmiştir. MHP müstesna bir şuurun aklıdır. Geçmişten geleceğe dair bir nehir gibi akan milli yolculuğun son yüzyılında söz sahibi olmuş Türk milliyetçilerinin ve MHP'nin öncelikli varlık nedeni kahramanların taşıdığını devam ettirmektir.

Ne tarihimizi, ne coğrafyamızı ne de kimliğimizi değiştirme isteğine sahibiz. Dünyanın ülkemizin ve milletimizin yaşadığı sorunları ve tehlikeleri bilmeden partimizi anlamanın mümkün olmadığı açıktır. 

Bugün bol keseden sallayan siyasetçilerin bunlara verilecek bir cevabı var mıdır? Bir defa herkesin kabul etmesi değilse bile anlaması gerek husus MHP Türkiye'nin lehine ve yararına olduğuna emin olduğu her tahrik karşısında direnmiştir. Bu mücadele aynen korunacaktır. Demokrasi dışı arayışlara heves edenler, dış güçlerden namertçe medet umanlar; Alayınızı uyarıyorum; Girdiğiniz yol uçurum. Bu milleti karanlığa çekemezsiniz. Yaparız diyen varsa hodri meydan, mücadeleye son nefesimize kadar varız.

Ebedi vatanımızda, Türkiye çatısı altında, milli birlik ve kardeşlikle yaşamak dışında bir isteğimiz olmadığıdır.

Partimizin 52. kuruluş yıldönümünün hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bölücü terörle mücadele ederken güvenlik güçlerimizi rahmetle yad ediyorum.

Cumhur İttifakını iki ana paydaşı olan MHP ve AK Parti dışındaki partiler Türk siyasetindeki içten içe çürünenin yegane failleridir. Ne dedikleri bellidir ne de duruşları berraktır. Derin çatlaklar, gayri ahlaki irtibatlar demokrasi kültürümüz açısından kaygı vericidir. Malum partilerin telaş içinde birbirlerine gidip gelmeleri oldukça sıklaştı. Merak ediyoruz; bayram değil seyran değil bunların kulağına kim neyi fısıldadı? Çıkar mücadeleleri, yeni ittifak kurma niyetleri derken siyasetin zillet ayağı toz duman içindedir.

 CHP Genel Başkanı, HDP'ye karşı siyasi koronadan dolayı siyasi sosyal mesafe koymuştur. İçeride can ciğer kuzu sarması, dışarı çıkınca ne sen tanı beni ne de ben seni. CHP ve HDP kimi kandıracaklarını düşünüyorlar? Madem çıkmaya yüzünüz yok o zaman niye görüşüyorsunuz? Korkuyorsanız neden yürek yemiş gibi konuşuyorsunuz? Birbirinin yanında dahi duramayanlara millet güvenir mi? Arka kapıda buluşmayın, mertseniz çıkın sahneye de boyunuzu görelim.

"CHP'NİN HDP İLE GÖRÜŞMESİ, PKK İLE TEMASI DEMEKTİR"

Allah'a şükür ki, bizim saklanacak, hiçbir zaafımız yoktur. Sayın Cumhurbaşkanımız ile ihtiyaç hasıl olduğunda görüşür, fikirlerimizi paylaşırız. Aramızda ihtilaf yok, utanacak bir konumuz yok, pazarlık yok. CHP Genel Başkanı şeffaf olmalıdır. PKK ile arasına duvar örmelidir. CHP'nin HDP ile görüşmesi, PKK ile teması demektir. Zillet ittifakının görünmeyen ortakları, PKK'dır, Soros'tur, faiz lobisidir. CHP ile HDP'yi ayırt etmekte zorlandığımızın altını çizmek istiyorum.

Bunlar 'Mart'ın sonuna bahar' diyorlardı, Meğer bahsettikleri kara kışmış. İzmir Büyükşehir Belediyesi, devlet içinde devlet değildir. Tek devlet vardır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. İzmir, özerktir de bizim mi haberimiz yok? Kılıçdaroğlu bu açıklama ile ne yapmak istiyor?

Buna üzülüyoruz. Bu gidişle CHP'nin sömürge partisine dönüştürülmesi kaçınılmazdır. CHP yönetiminin Kandil'e değil Anıtkabir'e bakması tavsiyemizdir.

CHP Genel Başkanı geçen hafta İzmir'deki konuşma ile HDP'yi temsil ettiğini gıyaben de olsa ispatlamıştır. Uluslararası piyasaların İzmir belediyesine daha düşük faizle kredi verdiklerini söyleyerek cahil siyaset kavramına yeni bir boyut eklemiştir. Hazinenin tahvil ihracı ile uluslararası kuruluşlardan proje kredi sağlanması konusundaki ayrımı bilmediği ya da çarpıttığı ortaya çıkmıştır. Kılıçdaroğlu'nun ekonomiden anladığı buysa vay milletimizin haline. Bunlar martın sonuna bahar diyorlardı, kastettikleri meğerse karakışmış. İzmir Büyükşehir Belediyesi devlet içinde devlet değildir. Devlet tektir. Bu devlet Türkiye Cumhuriyeti'dir. Belediye dış finansman kullanacaksa bunun izin mercii Hazine ve Maliye Bakanlığı'dır. İzmir'de özerk bir yönetim kuruldu da bizim haberimiz mi olmadı? CHP'li belediye başkanları belediye işlerinden başka her şeye burunlarını sokmaktadır.

EKREM İMAMOĞLU'NA SERT TEPKİ

Kimisi 2023 yılında iktidar değişikliği olacak der, kimisi rektörlere mektup yazar. Bu devran bu şekilde ilerlemeyecek. Demokratik hesaplaşma döneminde kimin alnı ak milletimizin hakemliğinde herkes görecek.

Boğaziçi Üniversitesi'ne ataması yapılan rektöre itiraz edenlerin ana dinamiği marjinal örgütlerdir. Bir öğrencinin DHKP-C'li ile ne işi olur? Bir gencimizin yasadışı sol örgütlerin yuvalandığı hücre evleri ile ne bağı olacaktır? Rektör atanması yasal olabilir ama demokratik değil diyenler, kendi fikir ve düşüncenizden başka her görüşe hazımsızlık göstermeniz demokrasinin neresiyle bağdaşmaktadır.

Katil polis demek, polis otolarını taşlamak, ifade ve düşünce hürriyetinin neresine sığmaktadır. Gözaltına alınanlardan 101'inin Boğaziçi Üniversitesi ile ilişiği yoktur. Evlatlarını üniversiteye gönderen muhterem analarımız, çocuğunuz bu örgütlerin eline düşerse bundan memnun olur musunuz? Polislerle çatışmalarından mutluluk duyar mısınız?

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin evlatlarını serbest bırakın diyor. Başkalarının sırtından kurban kesmesi kolay. Çağrımı tekrarlıyorum. Evlatlarınıza sahip çıkın. Ne Kılıçdaroğlu'nun eline, ne de onun bunun keyfine bırakmayın. Öğrenci başka terörist başkadır.

Öğrencilerin haklı isteklerine kulak vermek elbette görevimizdir. Terörle irtibat ve iltisaklı olan öğrenci değil, suçludur. Öğrenci olmayanlar ne arıyor üniversite kapılarında? Devlet buna izin mi versin? Sabah ilk gelen üniversitelerde derebeylik mi ilan etsin?

Dostlarıyla iktidar olacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, ekonomiden anlamadığı gibi, zahmet edip Anayasa’yı da okumamış. Anayasa’nın 34. Maddesi “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı”na dair hükümdür.

Bu hakkın nasıl ve hangi hallerde sınırlandırılacağı bellidir.

Anayasa’nın 14.Maddesi, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamamasıyla ilgili kuralları şöyle anlatmaktadır:

“Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”

“Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, Anayasa’yla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasa’da belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.”

Boğaziçi Üniversitesi’nde fitne düzeneği kuran, devletle öğrenciyi cepheleştirmek için kolları sıvayan, cılızlaşan olayları diğer illere ve üniversitelere taşımak için fırsat kollayan, buradan bir halk hareketi çıkar mı diye bekleyen, buna destek olan kim varsa alçak ve hain bir projenin figüranıdır.

Türkiye, Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve hürriyetleri koruma konusundaki iradesini gerçekleştirmekte olduğu reform adımlarıyla göstermiştir.

Terör örgütleri ve terörle bağlantılı çevrelerin bu alanlardaki istismarına karşı mücadeleden geri dönüş düşünülemeyecektir.

İstanbul’da sokağa çıkan HDP milletvekillerinin eğitimle, öğretimle, öğrenci haklarıyla, üniversiteyle ne alakaları vardır?

HDP, CHP, İP, ne geleceği ne de devası olan diğer icazetli partilerin Türkiye’nin karışması amacıyla kaosa oynadıkları inkar edilemez bir gerçektir.

ABD’nin, AB’nin, hatta Birleşmiş Milletler’in bu çerçevede açıklama üstüne açıklama yapması içişlerimize küstahça karışmanın yanı sıra, şirret bir tezgahın varlığına işarettir.

TÜRKİYE ESKİ RAPORTÖRÜ PİRİ'YE TEPKİ

Avrupa Parlamentosu Türkiye eski Raportörü Piri’nin Boğaziçi Üniversitesi’nde konuşlanan örgütlere, Sorosçu Osman Kavala’ya, terörist Demirtaş’a destek açıklaması sadece mizah dergilerine konu olacak bir meczupluktan ibarettir. Ve değersizdir.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün endişe duyduklarını ileri sürmesi de çelişki yumağıdır.
Bu sözcünün, daha bir ay önce Kongre binalarına yapılan baskını, yaşanan çatışmaları, beş kişinin ölümünü, hatta Biden tarafından darbe iddialarını hafıza kayıtlarından çıkardığı anlaşılmaktadır.

Bize göre herkes kendi işine bakmalı, kendi önünden yemeli, kendi söküğünü dikmekle meşgul olmalıdır.

LBGT DESTEKÇİLERİNE SERT ÇIKTI

Hiç kimse bize demokrasi dersi veremez, vermeye cüreti yetmez.

Kimin ne kadar demokratik olup olmadığını, insanlık değerlerine ne kadar saygı duyup duymadığını dünya alem bilmekte ve görmektedir.

Tüm dünyada LGBT haklarının koruyucusu olacaklarını söyleyenlere sesleniyorum; Müslüman Türk milleti bu oyuna gelmez, bu zokayı yutmaz, bu kirli kampanyanın tuzağına düşmez.

Gösterdiğimiz haklı tepkiler, terör örgütlerine yönelik haysiyetli sözlerimiz Okyanus ötesinden cevaplanıyor.

Biz teröristlere yükleniyoruz, dijital terör, dijital faşizm, despot nitelikli post truth dönemin elebaşları oklarını bize yöneltiyor.

Demokrasiden, haktan, hukuktan, özgürlükten bahsedenler ifade ve düşünce hürriyetine keyfi olarak kast ediyorlar.

Geçen hafta Twitter, bazı paylaşımlarıma sansür uyguladı, kısıtlama getirdi. Demek ki çok doğru yoldayız, sözümüz ve tespitimiz çok isabetliymiş. Varsın kısıtlasınlar, isterse bütün mesajlarımı kaldırsınlar, merhum vatan şairimiz Namık Kemal’in dediği gibi; “Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin, dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten.” Twitter’in beğenmediği şu mesajımı yeri gelmişken tekrarlamakta fayda mülahaza ediyor ve boyun eğmeyeceğimizi haykırıyorum:

“Sırtlarını ajanlara, zalimlere, karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken yılanlardır. Yasa dışı eylemleri diğer üniversitelere teşmil etmek için kuyruğa girenler bunun bedelini acıklı şekilde ödemelidir.”

Görüşüm aynıdır, düşüncem aynıdır, beklentim aynıdır.

Nitekim teröristlerin başı ezilmelidir.

Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz, her gün korkakça yaşamaktansa bir gün kahramanca şehadeti dileriz.

Anayasa deneyimimizin 145 yıllık bir mazisi vardır. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu kuşkusuzdur ve yeni hükümet sistemiyle bu durum zorunlu bir hal almıştır. Parlamenter sistemin izlerini silmek, kalıntılarını temizlemek lazımdır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhuna ve dokusuna uygun yeni bir anayasa yazılması geniş bir uzlaşmayla sağlanmalı ve milletimize kazandırılmalıdır. Cumhur İttifakı olarak bu konuda anlayış, hedef ve ilke birlikteliğimiz çok nettir.

Bu arada yeniden anayasa yazılmasını ikinci cumhuriyet olarak tercüme edenlerin ciddiye alınacak hiçbir yanları olmayacaktır. Aynı şahısların darbe anayasasıyla ülke yönetimine talip olmaları tutarsızlık ve tenakuzdur. Cumhuriyet nedir diye sorsanız iki cümle kuramayan siyasetçilerin işlemeye başlayan süreci hezeyanla perçinlenmiş polemiklere hapsetme niyetleri siyasi hafifliğin sonucudur.

Bunlar itibarsızdır, ipe un sermekle meşguldür.

2 Şubat 2021 tarihinde yaptığımız yazılı basın açıklamamızla yeni anayasa çalışmalarına bakışımız kamuoyuyla paylaşılmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmemiz de verimli ve yapıcı bir atmosferde geçmiştir.
Anayasalar, bir ülkenin işleyiş ve ilerleyişinin, toplumun bir arada yaşama iradesinin siyasi ve hukuki belgesi olup değişmeyecek veya yeni baştan yazılamayacak metinler değildir.

Canlı ve gelişen dinamik süreçlere tabi olan toplumun, değerlerin, çağın, yönetim yapısının ve zamanın yönüne ve yönelişine uygun olarak anayasaların da değişime uğraması veya yeniden yazılması kaçınılmaz olduğu kadar da doğaldır.

Gelişmeler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte yeni bir anayasa yazılmasının mecburiyet olduğunu göstermektedir.

Artık bu bahsi muhkem ve müstesna bir uzlaşma ve demokratik imkanlarla kapatmanın vakti gelmiştir.

Her parti yeni bir anayasadan bahsediyor ya da değişmesini öneriyor.

O zaman tutarlılık gereği bütün partilerin Anayasa’nın ilk dört maddesine bağlı, vatandaşlık tanımına sadık bir siyasi tutumla bir araya gelmesi milletimizin talep ve beklentisidir.

Milliyetçi Hareket Partisi yeni baştan anayasa yazım sürecine vardır ve çalışmalarına samimiyetle, önyargısız şekilde başlamıştır.

Unutmayalım ki, kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi saygıyla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.''

Siyaset Haberleri