Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun aldığı bu önemli karar, kiralanan bir mülkün sahibi ve kiracı arasındaki ilişkilerdeki belirgin bir konuyu ele almaktadır.
Son dönemlerde artan kiralardaki fahiş artış tartışmaları ve kiracı-ev sahibi anlaşmazlıkları göz önünde bulundurulduğunda, bu karar önemli bir yol gösterici nitelik taşımaktadır.
Öncelikle, kararda belirtilen "anahtarın teslim edildiği" meselesi oldukça kritik bir husustur. Kiracı, kira sözleşmesini feshetmek için taşınma işlemini tamamlayabilir, ancak anahtarı mülk sahibine teslim etmediği takdirde, kira ilişkisi hukuken sona ermemiş sayılacaktır.
Bu da kiracının kira bedeli ödemeye devam etmesi gerektiği anlamına gelir. Bu sebeple, kiracının tahliye işlemini tamamladığına dair mülk sahibine anahtar teslimini belgelendirmesi büyük önem taşımaktadır.
Yargıtay, bu konuda İcra ve İflas Kanunu'nun 269/c maddesini vurgulamaktadır. Kiracı, tahliye tarihini kanıtlamak için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlamakla yükümlüdür.
Eğer kiracı bu belgelerle anahtar teslimini kanıtlayamazsa, mülk sahibinin bildirdiği tahliye tarihi kabul edilecektir.
Bu karar, aynı zamanda özellikle yüksek kira sebebiyle evini boşaltmak zorunda kalan kiracıların, mülk sahibine anahtarı teslim etmelerinin ve bu teslimi belgelendirmelerinin gerekliliğini vurgulamaktadır.
Ayrıca, kira sözleşmelerinin sonlandırılmasında dikkatli ve düzenli adımların atılması, her iki tarafın da haklarını korumasına yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bu kararı, mülk sahibi ve kiracıların arasındaki ilişkilerin doğru ve adil bir şekilde yürütülmesine katkı sağlayacak önemli bir kılavuz niteliğindedir.
Kiracılar, kira sözleşmelerini sonlandırdıklarında anahtar teslimini belgelendirmeyi unutmamalı, böylece kira bedeli ödeme yükümlülüğünün sona erdiğini net bir şekilde kanıtlamalıdır.
Anahtarın teslim edildiği borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanamadığından alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.
Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir."